Kürt sorununu çözmek istemiyorlar! | " /> Kürt sorununu çözmek istemiyorlar! | "/>

En Sıcak Konular

Kürt sorununu çözmek istemiyorlar!

22 Nisan 2009 13:46 tsi
Kürt sorununu
 çözmek istemiyorlar! Genelkurmay Başkanı Başbuğ’un yaptığı konuşmanın yankıları sürüyor. Konuyu değerlediren Fikret Başkaya egemen güçlerin kürt sorununu çözmek istemediğini böyle anlatıyor.

Fikret Başkaya: Garp Cephesinde Değişen Bir Şey Yok

Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ’un geçtiğimiz hafta yaptığı konuşmanın yankıları sürüyor. Başbuğ’un konuşmalarını ve yankılarını muhalif söylemi sebebiyle geçmişte fikir suçlusu olarak hapis yatan Prof. Dr. Fikret Başkaya’ya sorduk. İşte Prof. Başkaya’nın sorularımıza verdiği cevaplar…

Engin Dinç'in söyleşisi...

ANALİTİK BAKIŞ: Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un değerlendirmelerini nasıl yorumluyorsunuz? Bu açıklamaları resmi devlet söyleminde bir açılım olarak değerlendirmek mümkün mü?
 
Esasen “Garp Cephesinde Yeni Bir şey Yok”. Yapılan bir ‘imaj tazeleme operasyonu’. Hiçbir konuda bir ‘açılım’ söz konusu değil. Şu ‘açılım’ modası da zaten rahatsız edici. Eğer TC’nin niteliği, mantığı, işleyiş tarzı hakkında kafa karışıklığı söz konusu değilse, Genel Kurmay Başkanı’nın konuşmasından ‘niyete göre’ anlamlar çıkarmaya da yer olmaması gerekirdi. Asıl önemli olan İlker Başbuğ’un ne söylediği, ne söylemediğinden çok, medyanın yaklaşımının rahatsız ediciliği. Elbette o da ama anlaşılmaz bir şey değil tabii… Bürokrasi ister ‘sivil, ister militer olsun [kaldı ki sivil bürokrasi diye bir şey de olmaz zira bürokrasi ‘sivilin karşıtı’, ‘inkârıdır…] ilerici olması, yeni ve ‘daha ileri’ bir şeyler yapması mümkün değildir. Dolayısıyla moda tabirle ondan ‘açılımlar’ beklemek abesle işgalden başka bir şey değildir. O halde asıl sorun ne denirse: bu siyasi kültürü, onun azgelişmişliğini ve geriliğini angaje ediyor. Şu medyanın sefil halini ve ülkenin entellektüel/düşünsel düzeyini gösteriyor. Elbette bu gibi durumlar rejimin niteliği hakkında da fikir veriyor. Türkiye’deki ‘iktidar ikiliği’ veya benim asıl devlet partisi dediğim odağın belirleyicilik katsayısının ne kadar büyük olduğunu da gösteriyor.
 
ANALİTİK BAKIŞ: Başbuğ’un konuşmasında Kürt sorunu hakkında daha yumuşatılmış bir dil kullanıldı. Özellikle ‘Türkiyelilik’ ifadesi kamuoyunda geniş yankı buldu. Kürt sorununda bu söylemin çözüme bir katkısı olur mu?
 
Devlet zihniyeti olduğu gibi kaldıkça bu rejimin Kürt sorunuyla ilgili kayda değer bir ‘açılım’ yapması asla mümkün değildir. Yapılan ve yapılmak istenen, balkondaki seyirciyi oyalamaya yönelik ideolojik bir operasyon. O halde iki şey: Birincisi, bir şeylerin değişmesi için önce devlet anlayışının, devlet toplum ilişkinin mahiyetinin ve ‘yönünün’ değişmesi gerekiyor; İkincisi, böyle bir değişikliği egemen bürokrasiden beklemenin abesliğidir. Kitle eylemi ve baskısı olmadan ortaya çıkması muhtemel ‘değişiklikler’ sadece ‘müesses nizamın’ efendilerine zaman kazandırmaya yarar ki, zaten yapılan da o… Biliyorsunuz egemenler zaman kazandıklarında başarılıdırlar… Resmi tarih ve resmi ideoloji ile cepheden bir hesaplaşma olmadan Kürt sorununda ‘açılım’ beklemek zihinsel akrobasi meraklılarını ilgilendirebilir ancak. Siz retoriğe değil, realiteye bakacaksınız. Ancak o zaman bir şeyleri ‘oldukları gibi’ görme ve anlama olanağına kavuşursunuz…
 
ANALİTİK BAKIŞ:  Türkiye’de askerin siyasetin belirlenmesi konusundaki ağırlığını düşünürsek, Başbuğ’un açıklamaları siyaset alanında partilerin kullandığı dili de değiştirir mi? Özellikle Kürt sorununda sivil çözüm arayışları bir sonuç verir mi? Buradan hareketle DTP’nin Kürt sorununun çözümünde ağırlığı artar ya da bir genel affın gündeme gelmesiyle PKK’nın silah bırakması sağlanabilir mi?
 
Sorunuzda siyasetin siyasetçilere bırakılmadığı itirafı var. Durum öyleyse ki öyledir, o zaman çözümün de asıl devlet partisi katında ve onun etkin bileşeni olan militer bürokraside olabileceği anlamı çıkar. Doğrusu ben bu kavram kargaşasından çok rahatsızım. Kafaları karıştırmak için önce kavramlar karıştırılıyor, kavram düzeyinde bilinçli bir manipülasyon yapılıyor. Sivil çözüm ne demek mesela? Neden çözüm kelimesinin önüne bir sıfat, bir niteleme sıfatı getiriliyor? Buradan askerî çözümün mümkün olduğu imâ edilmiş olur. Kürt sorunu gibi, tarihsel, etnik, kültürel, politik, sosyal bir sorunu güvenlik güçleri çözebilir mi? Siz söylenene değil, yapılana bakın. PKK ile DTP arasındaki ‘zorunlu’ ilişkiden başta asıl devlet partisi olmak üzere egemen cephe ve ‘taşeron devlet partileri’ haberdar değil mi? Öyleyse sorun ne ile ilgili? Sorun besbelli ki, asıl devlet partisinin Kürt sorununu çözmek gibi bir niyet ve kaygı taşımamasıyla ilgili… DTP yöneticilerine yönelik son operasyonlara bak anlarsın…
 
ANALİTİK BAKIŞ:  Türkiye’de resmi söylemde kullanılan dilde gerçekleştirilen bu değişikliğin dış politikayla ilgisi nedir? Özellikle ABD’nin Kürt sorununa son dönemde iyice eğilmesinin Başbuğ’un konuşmasındaki açılımlarla ilgisi nedir?
 
Resmi dilde bir değişiklik yok. Olmayan şeyin bir etkisi de olamayacağına göre... ABD’nin Kürt sorununa ilgisi başka ilgilerin ve çıkarların bir türevi olarak görülmelidir. ABD’nin Kürt sorunun çözülmesi hususunda bir niyeti ve kaygısı yok. TC’de belirleyici olan ‘asıl devlet partisi’nin yegâne kaygısının da zaman kazanmak ve müzminleşmiş durumu sürdürmek olduğu dikkate alınırsa, mevcut durumda yeni bir şey beklemek iyimserlik olur. ABD’nin derdi liderliğini yaptığı ‘kollektif emperyalizmin’ jeo-stratejik, ekonomik ve ticari çıkarlarını gerçekleştirmektir. Kaldı ki, emperyalizmin çözümü daima emperyalist bir çözüm olabilir… Bu işler emperyalistlerin niyetine mi havale edilecek? Uzun lafın kısası, bu her zamanki oyalama operasyonu… Başta ta söylediğim gibi, Garp Cephesinde Yeni Bir şey Yok!


Analitik Bakış

 



Bu haber 526 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,060 µs