En Sıcak Konular

Başbuğ aslında ne dedi?

15 Nisan 2009 08:21 tsi
Başbuğ aslında ne dedi?

Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un dün Harp Akademilerinde yaptığı konuşma ‘açılım’ olarak değerlendirildi. Konuşmanın satır aralarında neler var? Başbuğ aslında ne demek istedi? Bunları neden şimdi söyledi. İyibilgi’nin

Yerel seçimler… İç politikada değişen dinamikler… Transatlantik ilişkilerde yaşanan dönüşüm… Küresel güçlerin Ortadoğu politikasındaki görünür değişim… Başkan Obama’nın Türkiye ziyareti ve verdiği mesajlar… Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ basına “Başbuğ açılımı” olarak yansıyan konuşmasını işte bu değişen şartlar altında yaptı. Bu yüzden Başbuğ’un konuşmasını değerlendirirken yaşanan bu iç ve dış değişiklikleri belirleyen etken olarak ele almak ve konuşmanın satır aralarını bu etkenler çerçevesinde yorumlamak gerekiyor.

Başbuğ ne dedi?

Orgeneral Başbuğ, güncel konulara bir sonraki hafta değineceğini belirttikten sonra dört önemli konuya değiniyor: TSK ve din ilişkisi, TSK’nın demokrasiye yaklaşımı ve asker sivil ilişkileri, Kürt kimliği meselesi ve terör…

Genelkurmay başkanı TSK ve din konusunda konuşurken TSK'ya yönelik yıpratma kampanyalarından yakındı. Başbuğ, halk arasında 'Peygamber Ocağı' olarak anılan ordunun hiçbir zaman din karşıtı olmadığını söyledi. “Bu asker, Türk milletinin bizatihi kendisidir. Aynı hassasiyetlere sahiptir. Bu açıdan ordunun, halkımızın değerlerine saygı duymaması düşünülemez” dedi.

Laiklik ve demokrasi konusuna da değinen Başbuğ bu ikisinin birbiriyle çatışmadığının altını çizerek TSK'nın demokrasiye bağlı olduğunu vurguladı. Güvenlik konularında kararın siyasi makamlara ait olduğunu ancak “samimi, gerçekçi, profesyonel tavsiyelerin hükümet tarafından dikkate alınması”nı istedi.

Başbuğ, terörle mücadele ve etnik kimlik konusunda ise terörle mücadele sürecinin kısaltılması için bugün alınabilecek bazı tedbirlerin, düne nazaran daha etkili sonuçlar doğurabileceğine işaret etti: "Devlet, dağ kadrosunun örgütten ayrılmasını sağlayacak şekilde, mevcut yasal düzenlemelerin daha iyi şekilde uygulanabilmesini sağlamak için bazı değişiklikler yapmalıdır.”

Konuşmasında kimlik konusuna da değinen Başbuğ Atatürk'ün, Türk milletini, “Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına, Türk milleti denir” şeklinde tanımladığını söyledi, bu tanımdan hareketle ortak kimliğin Türkiye vatandaşlığı olduğu mesajını verdi. “Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran kimdir? Cevap, Türkiye halkıdır. 'Ulus devlet yapısı hangi temel esasa dayanmalıdır?' sorusunun cevabı çok açıktır: Vatandaşlık esasına dayalı milliyetçilik anlayışıyla. Vatandaşlık esasına dayalı milliyetçilik ırk ve din farkı gözetmeksizin, ortak kimlik/üst kimlik etrafında her vatandaşı 'Türk' saymaktır, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı saymaktır” dedi.

Bu sözleri nasıl okumalı?

Orgeneral Başbuğ’un yıllık değerlendirme toplantısında dile getirdiği bu görüşler küresel ve bölgesel gelişmeler dikkate alındığında daha da önem kazanıyor. Çünkü Başbuğ bu sözleriyle silahlı kuvvetlerin yeni döneme uyum sağlayıp sağlamayacağı konusunda önemli işaretler veriyor. Genelkurmay Başkanı konuşmasında aslında daha önce dile getirdiği bazı şeyleri yineleyerek TSK’nın yeni döneme yönelik kırmızı çizgilerini çizerken, dikkat çekici vurgularla kurumun uyum sağlama kadrajının parametrelerini ortaya koyuyor.

Hükümetle sorunsuz eşgüdüm

Örneğin Başbuğ asker-sivil ilişkileriyle ilgili söyledikleriyle Hilmi Özkök çizgisini sürdürdüğünü, demokrat yaklaşımın artık silahlı kuvvetlerde kurumsallaştığını ortaya koyuyor. Laiklik ve demokrasinin çatışmadığını söylerken kurumsal olarak demokrasiyi içselleştirdiklerini, sivil iradeye tam olarak bağlı olduklarını belirtiyor. Ancak Başbuğ ordunun güvenlik konularında söz sahibi olması gerektiğini belirtip, iç yapılanma ile ilgili kararlarda “dokunulmazlık ve tam yetki” istiyor. Aslına bakılırsa bu noktada yeni olan bir şey yok. Zira silahlı kuvvetler sivil iradeyle uyumlu bir çalışma şekli belirlediğinden bu yana sivil iradeye bağlı olduğunu ancak kendisini ilgilendiren konularda TSK’nın “özgür” olması gerektiğini bu güne kadar vurguladı. Ancak Başbuğ’un bu sözleri yerel seçim sonuçlarıyla birlikte değerlendirildiğinde anlam kazanıyor. Başbuğ, yerel seçim sonuçları sonrasında iktidar partisinin meşruiyetinin sorgulanamaz olduğunu ima ediyor. Bu hükümetin bundan sonra da TSK ile sorunsuz çalışacağı anlamına geliyor. Güvenlik konusuna yapılan vurguyla da özellikle Kür kimliği ve Kuzey Irak konusunda atılacak adımlarda TSK söz sahibi olmak istediğini ima ediyor.

Başbuğ açılımı mı?

Genelkurmay başkanının TSK-din ilişkisi ile ilgili açıklamaları bir hayli dikkat çekici, ancak yeni değil… Başbuğ TSK’nın din karşıtıymış gibi gösterilmeye çalışıldığını belirterek ordunun “halkımızın değerlerine saygı duymaması düşünülemez” dedi. Bu sözler yeni olmasa da toplumda yer alan laik-dindar sürtüşmesinin orta vadede bir uzlaşmaya varması açısından işaret fişeği niteliğinde. Son yerel seçimlerin laiklik-irtica tartışmaları ekseninde geçmemesi, CHP’nin çarşaf ve Kuran Kursu açılımı, diğer yandan TSK’nın Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ortaya koyduğu tutum nedeniyle ters tepki neticesinde AK Parti’nin oylarında patlama yaşanması, TSK’yı bu adımı atmaya zorlamışa benziyor. Başbuğ’un bu sözleriyle “TSK seçim sonuçlarını doğru okudu” değerlendirmesi yapılabilir. Ancak toplumsal uzlaşmanın kurumsallaşmasını görmek için bir süre daha eklemek gerekiyor. Zira Başbuğ bu sözleri söylese de hala resepsiyonlarda başörtülü-başörtüsüz ayrımının yapılıp yapılmayacağı soru işareti. Toplumların kurumsal tavırları semboller üzerinden okuduğu düşünülürse Başbuğ’un bu “açılımını” “sembollere” de yöneltmesi stratejisinin ve toplumsal uzlaşmanın meye vermesi açısından kaçınılmaz görünüyor.

Yeni döneme uyum: Obama etkisi

TSK-din ve demokrasi konularının aksine, Orgeneral Başbuğ’un nüans değişikliği yaptığı iki konu Kürt kimliği meselesi ve terör… Başbuğ bu konuda iki önemli şey söylüyor: PKK terör örgütünün Kandil’deki birimlerinin dağdan indirilmesi için yeni bir düzenleme yapılması gerektiğini belirterek bu konuda adım atmaya hazırlanan hükümetin elini güçlendiriyor ve “güvenlik” meselesinde söz söylüyor. Başkan Obama’nın Türkiye ziyareti sonrasında apılan bu açıklama, ABD Irak’tan çıkmadan önce PKK’nın bitirilmesi ve Kuzey Irak konularında TSK’nın konjonktüre uyum sağladığı anlamına geliyor. Aynı zamanda kimlik konusuna da değinen Başbuğ üst kimlik olarak TC vatandaşlığının altını çiziyor. Başbuğ’un bu konuda söylediği yeni şey “alt kimliklerin ortaya konmasının sadakati artırıcı özelliğine” vurgu yapması. Yani Başbuğ TSK’nın pozisyonunu özgürlükçülük üzerine kurduğunun altını çiziyor. Elbette bu açılımın da yerel seçimler sonrasında gelmesi önemli. DTP’nin yerel seçimlerde aldığı oy oranı “başarı” olarak değerlendirilirken Başbuğ’un “sadakat” üzerinde durması ve kültürel açılımları desteklemesi, güvenlik birimlerinin Kürt kimliği konusunda atılacak adımlara öncelik verdiği yorumlarına neden oluyor. Elbette Başbuğ’un bu çıkışlarının daha önce Güneydoğu ziyareti sırasında yatığı açılımların bir devamı olduğu gerçeğini yineleyelim.

Ergenekon’da değişen bir şey yok

Sonuç olarak Başbuğ’un sözlerinden;

* TSK’nın yeni dönemde hükümet ve demokrasiyle uyumlu olacağı, ancak daha önce de olduğu gibi özellikle güvenlik konularında (ki bu çok genel bir tanımlama) söz sahibi olmak istediği;

* dindar ve farklı etnik kökenden gelen vatandaşlarla barışık bir yönetim sergileyeceği, ancak bunun altın dolduracak adımları atmakta güçlük çekeceği;

* yenilik ve kültürel açılımlara duyarlı bir tablo çizeceği, hatta alt kimliklerin vurgulanmsından rahatsızlık duyulmayacağı, ancak Türkiye’nin bir ulus devlet olma özelliğine atıfla geleneksel devlet özelliklerin korunmaya devam edileceği;

* ayrıca ABD’nin Kuzey Irak ve bölgesel politikalarıyla çatışılmayacağı sonuçları çıkıyor…

Öte yandan Başbuğ’un Ergenekon davasını ima ederek söyledikleri de gözden kaçırılmamalı. Başbuğ “Türk Silahlı Kuvvetleri; bugün bazı çevrelerin, vatanına ve milletine hizmet etmekten başka hiçbir amaçları olmayan ve bölücü terör örgütüne karşı kahramanca mücadele edenlerin şerefi, onuru ve morali ile oynanmasına duyarsız kalmaz ve bu konuda yetkili ve sorumlu herkesin de aynı duyarlılığı göstermesini bekler” diyor. Yani Ergenekon konusunda TSK’nın memnun olmadığını ima ediyor.

 



Bu haber 971 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,656 µs