yakışıklı subaylar... | " /> yakışıklı subaylar... | "/>

En Sıcak Konular

Beyaz tankına binmiş yakışıklı subaylar...

6 Nisan 2009 17:48 tsi
Beyaz tankına binmiş yakışıklı subaylar... Ayhan Aktar AKP'den korkanlar için yazdı: 'Korku ve toplumsal paranoyalarla yola çıkanların CHP’deki yüzde 2,2’lik oy artışına veya AKP’deki yüzde 7,8’lik oy kaybına zil takıp oynamalarını ben artık psikolojinin kavramlarıyla açı

Ayhan Aktar / Taraf

Sevinsin keratalar!

Seçim gecesi çeşitli kanallardaki sonuç ve yorumları geç vakte kadar seyrettim. Sabah uyandığımda gazetelere bir göz atıp, bazı yorumları okudum. Serdar Turgut’un “Beyaz Türkler tavır koydu” başlıklı yazısı şöyleydi:

“Kendimi ait olarak gördüğüm bu insanların bilinçli çıkışları ile övünüyorum. Ve bu çıkış beni çok daha rahatlattı. Türkiye’yi de rahatlatacağına eminim. İnşallah AKP de bu uyarıdan kendine düşen payı çıkarır ve belki son genel seçimin akşamı balkondan konuşan Başbakan’ın o günlerine döner... Bunu yapmazlarsa ülkedeki ‘Beyaz Türk’ tavrı daha da artacaktır. Buna da eminim dünden sonra... Bu arada seçim sonucu ‘Beyaz Türkler’in siyasete olan küskünlüğünün de sonunun geldiğini gösterdi. Bu ülkede bazı insanlar karakteri sağlam, dürüst ve düşünen insanların siyasete atılmasını gerçekten de istiyor. İstanbul sonuçlarının da gösterdiği gibi bu tür insanlar hareketlendiğinde onlara destek verecek insanlar da bayağı sayıda var bu ülkede. Sonuç itibarıyla ben yarın (bu) sabah daha mutlu olacağım bir ülkede uyanacağıma da eminim. Bence ‘Beyaz Türkler’ nedeniyle dün ülkenin omurgası dikleşti biraz...” (Akşam, 30 mart).

İfade bozuklukları ile dolu olan bu yazıyı okuduktan sonra, “yahu, acaba ben başka bir seçim mi izledim” diye kendi kendime sordum. CHP oylarındaki yüzde 2,2’lik artışı Mohaç zaferi gibi algılayan mantığı anlamaya çalıştım. Acaba CHP oylarındaki bu artış, Serdar Turgut’un sandığı gibi AKP iktidarı dışında yeni bir oluşumun yolunu mu açıyordu? Keşke öyle olsaydı!

Türkiye’de ciddi ve iktidarı hedefleyen bir muhalefetin çıkabilmesi için, AKP karşıtı insanların “toplumsal gerçekleri doğru algılamaları gerektiğini” düşünmeye başladım. Evet, Serdar Turgut pek sevinmiş, rahatlamıştı. Fakat sonuçlarda sevinecek ne var, bir türlü akıl erdiremedim. Sonra, aynı minvalde başka bir yazı okudum:

“Pazar gecesinden beri hepimizin yüreğinde bir hafiflik, sesinde bir şıkırdama... Aniden yarınlara yeniden umutla bakar olduk; geleceğe ilişkin hayaller kurabilmeye başladık. Hepimiz derken arkadaş çevremi, yakın-uzak dostlarımı, gerek Türkiye’nin dört bir yanından gerekse yurtdışından irtibat halinde olduğum okurlarımı kastediyorum. 2 gündür bitmek tükenmek bilmeyen bir telefon ve e-posta trafiği içindeyiz. Birbirimizle öylesine iştiyakla konuşuyoruz ki ... laf bitmiyor bir türlü. Başbakan’ın Putin’leşmesine ve bizlerin de ötekileşme tehlikesine karşı, biraz olsun rahat nefes almaya ne kadar da ihtiyacımız varmış meğer!” (Meral Tamer, Milliyet, 1 nisan).

Anlaşılan, sevindirik olma durumu bir kitle hareketi haline gelmiş! Birileri, CHP’nin oyunu yüzde 2,2 arttırmış olmasını veya AKP’nin yüzde 7,8 oy kaybını davul zurna ile kutlama noktasına gelmişler galiba. Peki, bu kadar duygusal, gerçeklerden kopuk ve ayakları havada bir analiz olabilir mi?

Masamda oturmuş arabesk duygu patlamalarına akıl erdirmeye çalışırken, birden Ece Temelkuran’ın seçim günü yazdığı “Demokrasinin kötülükleri” başlıklı yazısını gördüm. Arşive koymak için kesip ayırmışım. İçim daralarak, tekrar okudum. Beyaz Türklerin ırkçı nefretinin bütün unsurlarıyla dışa vurulduğu metinler azdır. Örneğin, Bekir Coşkun’un “göbeğini kaşıyan adam” veya Yılmaz Özdil’in “bidon kafalı adam” yazıları birer başyapıt sayılabilir. Temelkuran’ın onlardan hiç aşağı kalmayan yazısı şöyle:

“Seni hiç tanımayan insanlar, bugün senin için karar verecek. Hiç sevmediğin insanlar, tiksindiklerin, uzaktan bile görmeye katlanamadığın insanlar, “Keşke onlar olmasalardı, bu ülke ne güzel olurdu” dediklerin. Sabah yataklarından kalkacaklar, kafalarında senin hiç beğenmediğin düşünceler olacak. Birbirlerine “Tamam mı?” diyecekler, senin nefret ettiğin o partiye oy vermek için sözleşecekler... Sen bu ülkenin başının onların seçtiği parti yüzünden beladan kurtulmadığına kesin gözüyle bakarken onlar arabalarına, dolmuşlara, otobüslere, taksilere binecekler. Sırf senin dünyan kararsın diye sanki, öyle bi hınçla, vapurları yakalayacaklar son anda. Durmayacaklar, ellerinde kimlikleri oy atacakları yerleri bulacaklar ... ve bekleyecekler... Akşam olacak. Televizyonlarının başına geçecekler. Senin hiç yaşamadığın, bilmediğin evlerde yaşıyorlar onlar. Mahallelerine bir kez uğramamışsın, öyle yabancısınız... İkiniz için de ölüm kalım meselesi bu. Memleket ya kurtulacak ya batacak, bıçak sırtı yani durum... Sabahtan akşama kadar yani bugün, sen birinden nefret edeceksin. O birileri, sana bıçak bileyecek... Sabahtan akşama kadar ve akşamın da ertesinde birbirinizden nefret edecek ve hep birbirinize yabancı duracaksınız. Sonra buna ‘demokrasi şöleni’ diyecekler” (Milliyet, 29 mart).

Seçim günü sandığa giden ortalama vatandaştan bu kadar nefret eden, tiksinen, onları tehdit olarak algılayan, “keşke yok olsalar” diye düşünen ve kıytırık belediye seçimlerini “ölüm kalım meselesi” olarak sunan bir zihniyeti artık siyaset bilimi kategorileri ile değerlendirmek imkânsızdır. Mecburen, psikoloji ilminin kategorilerini kullanmak lazım! Korku ve toplumsal paranoyalarla yola çıkanların CHP’deki yüzde 2,2’lik oy artışına veya AKP’deki yüzde 7,8’lik oy kaybına zil takıp oynamalarını ben artık psikolojinin kavramlarıyla açıklıyorum. Ayrıca, onların rahatlaması iyidir. Sevinsinler keratalar! Belki artık Ergenekon’u ciddiye alırlar. ‘Beyaz tankına binmiş’ yakışıklı subaylar tarafından ‘kurtarılma’ hayallerini bir yana bırakırlar.



Bu haber 2,270 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,732 µs