vizyoner ortaklık | " /> vizyoner ortaklık | "/>

En Sıcak Konular

ABD-T.C: Stratejik değil, vizyoner ortaklık

6 Nisan 2009 17:02 tsi
ABD-T.C: Stratejik değil, vizyoner ortaklık Obama’nın Türkiye ziyaretini, bunun dünya, Türkiye ve ABD politikalarının değişimindeki rolünü Selçuk Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Birol Akgün’e sorduk. Akgün’e göre iki ülkenin Medeniyetler İttifakı

Obama’nın ziyareti Türkiye-ABD ilişkilerinin bundan sonra hangi ilkeler üzerine oturacağına dair bir şey söylüyor mu sizce? Yani Bush döneminde tanımlanan güvenlik eksenli “stratejik ortaklık”tan ötesi mi?

Daha önceden Türk-Amerikan ilişkileri NATO ve ikili güvenlik anlaşmaları çerçevesinde yürütülüyordu. Burada da güvenlik öncelikli konuydu. Şimdi yeni olan, Irak Savaşı sonrası yapısal değişimlerden sonra Türkiye, ABD’nin küresel vizyonu içinde değerlendiriliyor. Obama yönetiminin küresel vizyonu ile AK Parti’nin vizyonunda örtüşme var. Obama için Türkiye sadece Irak’ın güvenliği, Suriye, İsrail meselelerinde değil, daha ötesinde ilişkiler ve ideolojik olarak önemli... Dünya politikası ve dünyaya verilen mesaj daha ağırlıklı...

Yani iki ülke değişerek mi çıkarlarını ortaklaştırabilir? Yani Obama Amerikan iç siyasetinde değişimin aktörü iken, AK Parti de son dönemde azalsa da Türkiye’deki değişimin taşıyıcısı. Birbirlerinden beslenerek, desteklenerek değişimlerini taşıyacaklar diyebilir miyiz?

Zannediyorum karşılıklı değişim olacak. Obama, Bush’un Guantanamo gibi, sivillerin askeri komisyonlarda yargılanması gibi hukuk dışı uygulamalarını ve liberal olmayan bakışını sonlandırmanın dışında, içerde sosyo-ekonomik temelde değişimi sağlayacak... Sadece dış politikada değil, iç politikada da değişim olacak. Aşırı muhafazakar ve geleneksel liberaller arasındaki uçurumu kapatacak politikalara gidecek. Siyahi, melez kimliği ve duruşu da buna müsait.

İç politikada Türkiye’ye baktığımızda farklı kesimler daha yol ayrımında. Türkiye’de hükümet değişimlerinde, darbelerde ABD’den, Batı’dan destek alınmadıkça başarılı olunamıyor. AK Parti de bunu çok iyi kullandı. Artık AK Parti’nin geniş toplumsal kesimlerle ciddi bir bağı var. Önceden batılılaşma süreci kısıtlı bir elitler tarafından destekleniyordu. Fakat şimdi Anadolu’nun geniş bir muhafazakar tabanı AK Parti ile batılılaşmayı istiyor, destekliyor. Medeniyetler İttifakı projesi için de bu çok önemli. Çünkü bu Anadolu’nun muhafazakar kesimleriyle başarılabilir bu. ABD de bunu gördü. 90’lardan bu yana devam eden Medeniyetler Çatışması yerine Türkiye gibi bir aktörle bu değişim sağlanabilir. Obama’nın iktidara gelmesinde de bunun dinamikleri var. Batı ile Doğu arasında kültürel etkileşim Türkiye’nin desteğiyle olur. NATO’daki son Rasmussen krizinde ve Davos’ta bu daha net görüldü.

Bu ziyaret öncesinde NATO’nun yeniden yapılandırıldığı bir zirve oldu. TSK da NATO’nun önemli bir ordusu ve üst düzey komutanları da NATO ile iyi ilişkileri olanlar ve orada eğitim almışlar.  Obama’nın gündeminde de Irak’tan çekilme var. PKK’ya silah bıraktırılması da bu kapsamda. Bunlarla beraber TSK’nın yeniden yapılanması içinde Ergenekon operasyonunu birlikte düşününce Obama ziyareti, Türkiye’nin ve TSK’nın Kürt sorununda çözüme yönelik bir değişimi zorlar mı?

Son dönemde Kürt sorununda atılan adımlarda askerin ağırlığından çok siyasilerin “risk” aldıklarını düşünüyorum. Terörle ilgili politikalar daha çok MGK’da belirleniyordu. Artık değişti. Aktütün ve Dağlıca sonrası asker de yıprandı ve sadece askeri mücadeleyle yol alınamayacağı anlaşıldı. Asker isteyerek süreci siyasilere bıraktı. TRT Şeş de bunun çok iyi örneğiydi. Asker karşı çıkmadı, destekledi.

Ergenekon’la mücadelede de ordunun içerisindeki muzaffaf ve emeklilerin tutuklanmasına desteği var. 60’lardaki Talat Aydemir örneğinde olduğu gibi, zarar verici unsurların tasfiyesini destekledi ordu. Bunlar NATO yüzünden mi? Hayır. Ama örtüşme var... Türkiye dış politikasında bağımsız bir ülke. Direktiflerle hareket edilmedi, iç dinamikler daha etkili. Ama dış dinamikler de bu normalleşmeyi destekledi.

Daha önceleri güvenlik dışı konular güvenlik içinden değerlendirilip tasarlanıyordu. Peki, bu söyledikleriniz çerçevesinde Obama’nın ziyareti sonrasında bu tersine dönecek diyebilir miyiz? Yani artık güvenlik konuları, güvenlik dışı konular içinden değerlendirilip tasarlanacak?

Şu anlaşılmış durumda: “Güçlü bir ordu, güçlü bir siyaset ve ekonomi gerektirir. Ama bunlar birbirini boğmamalıdır.” Özgürlük-güvenlik dengesi çerçevesinde ulusal çıkarlar daha rahat tayin edilebilir. Bir uzlaşıya gidiliyor bu konuda. Toplumsal öğrenme süreci var. Bir gecede bir kanun değiştirmekle darbe engellenmez. Ve bu öğrenme süreci uzlaşmayla gidiyor şuanda, çatışmayla pek değil... İç ve dış dinamikler de şuanda örtüşüyor...



Bu haber 806 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,776 µs