Kanadoğlu | " /> Kanadoğlu | "/>

En Sıcak Konular

Darbe, demokrasi, Kanadoğlu

5 Nisan 2009 19:09 tsi
Darbe, demokrasi, Kanadoğlu Eski Yargıtay Başsavcısı Kanadoğlu “Unuttuk” adıyla çıkan kitabında, “unuttuğumuzu” düşündüğü tespitlerini yazmış. Ama kitabını anlattığı röportajında öne sürdüğü görüşleri okuyunca, hafızamızın sandığı kadar zayıf olmadığını hatır

O eski Yargıtay Başsavcısı. Emekli olduktan sonra “Yargıtay Onursal Başsavcısı” payesiyle taltif edildi. Ama kamuoyunda, cumhurbaşkanlığı seçimi tartışmaları esnasında icat ettiği “367 formülü” ile ün yaptı. Son olarak geçtiğimiz ay Ergenekon soruşturması kapsamında evinde arama yapıldı.

Sabih Kanadoğlu, Vatan gazetesinden Buket Aşçı’ya son kitabı “Unuttuk” vesilesiyle bir röportaj vermiş. Kitabının adının neden “Unuttuk” olduğu yönündeki soruya, aynen şu cevabı vermiş:

“Türkiye’nin son beş yıllık tablosuna baktığımızda gerek seçenler, gerekse de seçilenlerin demokrasiyi içselleştirmediğini... Demokrasinin bir kurallar rejimi olduğunu ve pek çok koşulu olduğunu. Umudumuzun çağdaş bir demokraside yaşamak olduğunu. Demokrasinin çoğunlukçuluk değil çoğulculuk olduğunu. “Mecliste çoğunluğu alan istediğini yapar” mantığının diğer organları bir kenara ittiğini. Bunları unuttuk.”

Gazetecinin “ya darbeler?” şeklindeki hatırlatma içeren sorusuna verdiği cevap ise şu:

“Demokrasiyi hazmederseniz darbe aklınıza bile gelmez. İlk darbe, 27 Mayıs’tır. İster 27 Mayıs ihtilali, ister devrimi deyin... Bu bir darbedir. Doğurduğu sonuçlar iyiyse “iyi”, değilse “değil” demek ikili bir standart ortaya çıkarır. Ama Demokrat Parti’nin iktidarda olduğu 1950 ile 1960 arası dönem de karanlık bir dönemdi. Bu dönemde yaşananların da üstü örtülmemeli. Meclis’te kabul edilen Tahkikat Komisyonu, ona verilen yetkiler ibrenin, yönünü gösterir. Gerçek bir dikta kurma hevesinin sonucudur. Askeri, bir darbe pozisyonuna itmemek, ona engel olmak gerek. Bu da demokrasiye uyarak önlenir. Akıllı bir iktidar, darbe hevesini özendirmeyen bir tutumda olur. Bir iktidar, bu şekilde davranırsa birtakım yersiz heveslerin önüne geçer.”

12 Eylül konusunda ise şunları söylüyor:

“12 Eylül, siyasetçilerin ortak hatalarının sonucuydu. “Olaylar öyle bir hale getirildi ki, başka çare yoktu” ya da “Türkiye artık idare edilemeyen bir ülke haline geldi” gibi bir düşünce egemen hale gelmişse, günde 20-30 kişi öldürülüyorsa, “Sizin bunda kusurunuz var” demektir.”

Şimdi, “kurallar rejimi” olarak tarif ettiği demokrasi ile darbeleri Kanadoğlu’nun nasıl birbiriyle bağdaştırdığı üzerine biraz düşünelim.

“Umudumuz çağdaş bir demokraside yaşamak” deyip de, ardından “demokrasiyi hazmederseniz aklınıza darbe gelmez” demek ne demek oluyor? Kanadoğlu’nun sözü askerlere olsa, hiçbir problem olmayacaktı. Ama Kanadoğlu darbecileri değil, siyasileri hedefine koyuyor ve askerin darbe yapmasının müsessibi olarak “siyasileri” görüyor, gösteriyor.

Yargıtay Başsavcısı mertebesine gelmiş birinin, darbe ve demokrasi gibi bir hassas konu hakkında bu kadar “sığ” bir görüşü olmasını “doğal” kabul edebilmek mümkün değil.

Biliyoruz, darbecilerin de bütün zamanlardaki ortak gerekçesi, “siyasiler ülkeyi uçurumun eşiğine getirdi, biz de kurtarmak için harekete geçtik” şeklindedir.

Kanadoğlu’nun “demokrasi kuralları” içerisinde bu da bir “kural” mıdır acaba? Yani, “siyasiler ülkeyi iyi idare edemezlerse darbe yapılabilir” şeklinde bir kuralı mı var Sabih Kanadoğlu’nun? Peki böyle bir demokrasi nerede var? Daha yerinde bir deyişle, böyle bir rejimin adı “demokrasi” olabilir mi?

Siyasiler elbette ki eleştirilebilir. Eleştirmek de gerekir. Demokratik meşruiyet sınırları içerisinde hükümetler, iktidarlar ve onların politikalarının eleştirilmesi, sistemin demokratik doğasının bir gereğidir. Ama “kime göre” olduğu belli olmayan ölçüler dahilinde “memleketi iyi idare etmiyorsunuz” deyip de askeri darbe tehdit ve korkusu altında bir ülkenin demokrasisini çağdaş demokrasi normlarına ulaştırabilmesi mümkün müdür?

Sayın Kanadoğlu’nun cevaplarını pekala bildiği bu sorulara eklemek gereken çok şey var. Onlardan biri de şu:

Kanadoğlu’nun da hatırlattığı gibi 12 Eylül öncesi günde ortalama 20-30 kişi hayatını kaybediyordu. Kanadoğlu bunun sorumluluğunu dönemin iktidarlarında görüyor ve “darbeden başka çare kalmadığını” söylüyor.

Dönemin siyasilerini eleştirmek, hem de ciddi şekilde eleştirmek hakkımız elbette var. Ama Kanadoğlu bilmez mi ki 12 Eylül öncesinde yurt çapında sıkıyönetim vardı. Olayları önlemenin yolu darbe yapmak mıydı?

Ve asıl soru ise şu: 12 Eylül 1980’den itibaren söz konusu günde 20-30 kişinin hayatını kaybettiği olaylar bıçakla kesilmiş gibi durdu.

Güvenlik açısından sorumluluğu bulunan sıkıyönetim komutanlıkları, görevlerinin gereklerini yerine getirmek yerine darbe planlamaları yapmakla meşgul idiler.

Nitekim 12 Eylül’ün kudretli paşalarından bir tanesi, sonradan, “Aslında darbeyi 1979 Temmuz’unda yapacaktık, ama şartların biraz daha olgunlaşmasını bekledik” şeklinde bir itirafta bulunmuştu.

“Şartların olgunlaşması” kaç insanımızın daha hayatını kaybettirmesini gerektirdi acaba?

Sabih Kanadoğlu açıkça “ben demokrasiye filan inanmıyorum” dese, kendisiyle daha tutarlı davranmış olacak.

Ama hem “çağdaş demokrasiden” bahsedip hem de darbeleri meşrulaştıran laf kalabalıkları yapmak, kendisiyle çeliştiği bir tutarsızlık örneği oluyor.

www.iyibilgi.com



Bu haber 987 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    34,114 µs