Tekin yorumu | " /> Tekin yorumu | "/>

En Sıcak Konular

CHP'ye Tekin yorumu

5 Nisan 2009 18:05 tsi
CHP'ye Tekin yorumu CHP'nin eski İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekin, CHP'nin İstanbul'daki "yükselişini" nasıl değerlendiriyor? CHP Güneydoğu'da neden yok? CHP seçimlerden ne dersler çıkaracak? CHP halkı "şeriat geliyor" diye korkutmayı sürdürecek mi? İşte Tekin'in ce

Nuriye Akman'ın röportajı

Kılıçdaroğlu Genel Başkan Yardımcısı Olmalı

Gürsel Tekin, CHP'nin eski İstanbul İl Başkanı, Kılıçdaroğlu'nun kader arkadaşı, İstanbul Belediyesi'nin yeni meclis üyesi. Partisinin İstanbul'da gösterdiği oy patlamasının mimarı. Şimdi CHP'nin artık kavgadan ve korkudan beslenmeyip daha demokratik, daha özgürlükçü bir partiye dönüşmesi için etkin rol alacak.

Bu dönüşüm denemesinin zorlu olacağı açık. Alınacak çok mesafe olduğu için, partisine yönelik eleştirileri dile getirirken ses tonunu fazla yükseltmiyor. "Bende liderlik kumaşı yok, Baykal'a karşı politika yapmam" diyor ama yakın gelecekte onu çok daha etkin rollerde göreceğimize eminim...

-CHP'nin yüzde 2 oy artışı başarı mı sizce?

-O bir gelişme. Başarı olamaz.

-Tayyip Bey şapkasını önüne koyup düşünecek, ya Baykal?

-Aslında sadece Tayyip Bey değil, sadece Sayın Baykal değil tüm siyasi partilerin düşünmesi gerekiyor. Bir Türkiye düşünün, adeta paramparça olmuş. bu çok tehlikeli bir şey. Güneydoğu'nun tamamı DTP'de. Orta Anadolu MHP, AKP. Karadeniz'in belli bir kısmı CHP, MHP. Sahil kısımları CHP'de. Bu Türkiye tablosu değil. Bu siyasetçilerden kaynaklanan bir tablodur. Tayyip Bey'in günübirlik, sadece kısa vadeli oya yönelik politikaları bu hale getirdi. Karşısında muhalefet de buna uydu ama bunun asıl mimarı Tayyip Bey'dir. Partilerde homojen bir durum yok. Diyarbakır'daki AKP'li ile Yozgat'taki AKP'li farklı düşünüyor. Bırakın seçmeni, milletvekilleri içinde çok farklı düşünenler var.

-CHP'liler yek vücut aynı şeyi mi düşünüyor?

-CHP belki sosyal demokrat bir yapıda geldiği için farklılıklar biraz daha tolere edilmiş ama her partinin yöresel politikalarından vazgeçmesi lazım. CHP İstanbul'da ne söylüyorsa Kars'ta da onu söyleyebilmeli.

-CHP'nin bu seçimden hangi dersleri çıkarması lazım?

-Özellikle örgütsel yapımızda ciddi bir zaaf var. İkincisi sosyal demokrat politikalara dört elle sarılmamız, toplumun her kesimini kucaklamamız lazım. Ötekileştirmek kadar kötü bir şey yoktur. Bütün partiler için geçerli bu.

-Türkiye'nin en eski partisi hala neden örgütsel zaaf içinde?

-Ben 83'ten beri partinin içindeyim. Yönetici oldum, belediye meclisi üyesi oldum, belediye başkan yardımcısı, vekilliği yaptım.Bu süre içerisinde biz sürekli iç mekanizmada örgütlendik. Yani birbirimizin karşısında örgütlendik. Kongre partisiydik. Sürekli birbirimizle didiştik. Sürekli kavga olunca toplumla ister istemez bağınız kopuyor. Çünkü enerjinizi oraya harcıyorsunuz. Ben 18 ay önce il başkanı olduğumda Sayın genel başkanıma gittim. Dedim ki

niçin kavga edilmeden işler yürümez? Bir iş üretirseniz mutlaka kavgayı ortadan kaldırırsınız. Çok da eleştirildi, gelir gelmez kısmen de olsa bir kısım örgütlerde değişiklik yaptım. Çünkü çalışma ekibini oluşturmak zorundayım. Zaman zaman zorluk çekmedim mi, çektim. Ama bütün bu zorluklara direndim.


-Zorluktan kastınız, siyaset dilinizin genel merkezle farklı oluşu mu?

-Hayır, ben bu konuda en büyük desteği Sayın Deniz Baykal'dan aldım. Sayın Deniz Baykal'ın bu desteği olmasaydı arkamda çor zor olurdu. Sayın Deniz Baykal'ın dışında gerçekten zaman zaman zorluklar çektim.

-Parti yönetimiyle mi?

-Yani oldu. Ama Deniz Bey çok sahiplenince kimse fazla üstüme gelemedi.

Yani ne yaptı bu adam, işte bir tarafta halkevleri açıyor, bir tarafta sempozyumlar yapıyor. İki yüz tane bilim adamı çalıştırıyor. Aslında bütün il başkanlarının yapması gereken işleri yaptım. Yani örgütlenme yapımızı kısmen de olsa değiştirdim. Benim en çok üzüldüğüm nokta şuydu. Biz adeta kentin merkezine sıkıştırılmışız, kentin merkezi dışında yokuz.

-Korkuyorlar mı baktıkları yerde görecekleri şeyden?

-Belki de bilmiyorum. Geçmişe yönelik çok da kimseyi eleştirmek istemiyorum. Birkaç projeyi hayata geçireceğim dedim, cumhuriyet halkevi projemizi mesela. Birçok insan bu nedir ya, fantezi gibi, yürümez dediler. Yani ne demek, AKP'nin güçlü olduğu mahallelerde bu proje hayata geçecek. Geçer mi geçmez mi ve bu projemi öncelikle siyaset yapan, yapmak isteyen ya da bu konuda partimize katkı sunmak isteyen kadın arkadaşlarımızla bir araya geldik. Elli kişilik bir toplantı yaptık. Orada bir yürütme kurulu seçtik. Yürütme kurulunun başkanı benim ama projeyi onlar yürütecekler. Daha sonra sivil toplum örgütleri dahil olmak üzere bine yakın insan topladık. Projeyi tanıtalım dedik. Çok sayıda insan gönüllü olarak destek verdi. Ve ilk halk evimizi Kağıthane'de açtık. Kağıthane'de 7 bin yurttaşımızla buluştuk. İçinde neler var? İşte sağlık sorunları var, psikolojik sorunu var, danışmanlık var.

-Şimdi Genel Merkez'e, partinizin geleceğine dair bir rapor vereceksiniz. Sizi ne kadar dikkate alacaklar?

-Valla ne kadar dikkate alırlar bilmiyorum ama alırlar diye düşünüyorum. Çünkü dün sayın genel başkanımız da o çerçevede bir konuşma yaptı. İşte İstanbul modelini Türkiye'ye uygulayacağız.. Kesinlikle uygulamak zorundayız. Aksi takdirde önümüzdeki dönemde siyaset boşluğu kabul etmez. Ciddi sıkıntılar da olur. Yani sadece partiler için değil, Türkiye içinde ciddi sıkıntılar olur. Türkiye'nin temel sorunlarını mutlak ve mutlak masaya yatırmamız lazım. 30 yıldır Türkiye korku tünelleri ile gidiyor. Halkı korkutmamak lazım. Yani halk statükocu değil. Bunu her siyasetçinin bilmesi lazım.

-CHP halkı nasıl korkuttu?

-CHP halkı korkutmadı

-Şeriat gelecek diye korkutmadı mı?

- Zannetmiyorum. Bazı farklı düşünen arkadaşlarımızın söylemlerinde yola çıkıp da sanki CHP halkı böyle korkutuyor demek doğru değil.

-Baykal da dile getirdi şeriat tehlikesini

-Ama yani sonuçta Sayın Başbakanın laiklikle ilgili bazı söylemleri nedeniyle biraz da o noktaya gelindi. Bir etki tepki işi bu.

-Baykal hiçbir şey eskisi gibi olmayacak diyor. Bundan böyle laikliğin dindarları ötekileştiren yorumundan vazgeçer mi CHP?

-CHP'nin hiç böyle bir politikası olmamıştır ki. Böyle bir algı var ama bunu değiştirmeye çalışıyoruz. Toplumun beklentisi farklı. Toplum yoksul. İşsiz. Eğitimsiz. Toplum özgür yaşamak istiyor. Laiklik tartışması yok toplumun gündeminde. Şeriat gelecek, komünizm gelecek... Hep bu korkularla büyütüldük. Toplum korkutulmamalı. İnsanlar birbirlerinden korkmamalı. Halk sürekli arayış içinde. Yoksulluk var, işsizlik var, sefalet var. Bunların hepsine sizin mutlak çare üretmeniz lazım.

-CHP şimdiye kadar yapamadı bunu. Bundan sonra yapabilir mi?

-Yapmak zorunda. Biz de bu konuda her türlü baskıyı oluşturacağız. Yapacağız. Yapmamak diye bir şey söz konusu olamaz. Birçok arkadaşımız halen teknolojiden bihaber. Bilgisayar kullanabilecek durumda değil. Halktan kopuk. Halktan kopuk siyasetçi olmaz. Öyle bir siyasetçi olmalı ki kendi bölgesinde, vatandaşın nerede ne varsa orada olabilmeli. Hani bir deyim var ya, ölü evinin yasçısı, düğün evinin tefçisi olmalı.

Gitmediğiniz köy sizin köyünüz değil derler ya, Sayın Kılıçdaroğlu ile biz üç tur attık İstanbul'da. Sabah saat yedi, gece bir- iki. 64 gün aralıksız. Götürmediğim yer kalmadı. Çatalca'da bir köye gittik. Şok oldu adamlar. İlk kez bir siyasetçi oraya geliyor. Biz 22 Temmuz'da 4 oy almışız. Dün merak ettim, 182 oy almışız. Yani insanlar çok mutlu. İnsanlara gideceksiniz.

-Yani tembellik mi yaptı bugüne kadar CHP?

-Biraz tembellik, biraz da işte söylemiş olduğum gibi on altı yıl aralıksız bir iç çatışma oldu. Anadolu'da kavga eden eve kız vermezler.

-Bu kadar uzun süre iç çatışma olması aynı zamanda liderin de basiretsizliğini göstermiyor mu?

-Ama Deniz Bey'den önce de bu kavgalar vardı. Erdal Bey döneminde bu başladı. 83'te başlıyor. Bir türlü oturmadı. Oturmayınca politika da üretemiyorsunuz. Politikanızı iç mekanizmaya doğru yöneltiyorsunuz. Birbirinizi yiyorsunuz.

-Şimdiye kadar kavgadan beslenen insanlar birdenbire birbirlerine kucak mı açacak?

Açmak zorundadırlar yani. Açmamak için bir sebep yok. Bu ülkeyi yönetme iddiaları varsa bunu yapmak zorundalar

-CHP bu seçimde 928 yerde aday bile göstermedi. Bu bölgelerde peşinen yenilgiyi kabul etti yani. Hiç değilse onurunu kurtarmak için aday göstermesi gerekmez miydi?

-Zannetmiyorum bu kadar çok yerde aday göstermediğini. Eğer böyleyse çok ciddi bir zafiyet var demektir. Çok yazık demektir. Benim bildiğim, Türkiye'nin dört bir yanında aday gösterildiği şeklinde.

-CHP'nin aday göstermediği yerlerde, muhafazakar değerlere inanan bölgelerde, insanlar yaşam tarzlarına CHP'nin müdahale edeceği kaygısını duymuş olabilirler mi?

-Öyle bir algı var tabii. Onu kabul etmek lazım. Ama biz seçime girdiğimiz öyle bölgelerde oy oranımızı yüzde 200 arttırdık. Bizim kendimizi halkımıza anlatma gibi bir görevimiz var. Şimdiye kadar yapamamışız. Zaman içinde bunları yerine getireceğiz.

-Doğu ve Güneydoğu'da CHP'nin esamisinin okunmamasının suçu kimde?

-Elbette bizde. Ben çok da üzülüyorum. Orada mutlak ve mutlak bizim çok hızlı bir şekilde yeniden yapılanmamız gerekiyor.

-Ama Kürt sorunu konusunda özgürlükçü bir anlayışa birdenbire kavuşması, ikircikli olmayan bir politika izlemesi nasıl mümkün olacak?

-Benim çok üzüldüğüm noktalardan bir tanesi de bu. Yani bunun en ağır bedelini maalesef biz ödedik. Yani 89'da Sayın Deniz Baykal'ın başkanlığında ilk kez Kürt sorunu ile ilgili rapor yazan bir siyasi partiyiz.

-Ama geriye düşüldü o rapordan.

-Doğrudur. Bunun bedellerini de ödedik o dönem. Üstümüze geldiler, çok ağır ithamlar, sayın Deniz Baykal'a devlet güvenlik mahkemesinde dava açıldı. Bütün bu süreci biz başlattık ama götüremedik. Yeniden ele alınması lazım. Kürt sorunu olsun, sosyal yaşam sorunu olsun, alevi sorunu olsun bütün sorunlara en can alıcı noktada CHP'nin parmak basması lazım. İktidar olur olmaz hiç önemli değil.

-CHP'nin bu kadar seçim kaybedip de, yönetimde hiçbir değişiklik olmamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

-Kesinlikle olmalı. Ben öyle bir beklenti içindeyim. Mutlaka, yeni bir vizyon lazım. Bu konuda da sayın genel başkan bunu açık ve net bir şekilde söyledi. Bütün siyasi partilerde bu hastalık var, başarılı da olsanız kendinizi yenilemeniz lazım, gelecekle ilgili.

Biz de o hatayı yaptık. 89'da Türkiye'nin dört bir yanında belediyeleri biz aldık. ama üste ne yaptık, üç yıl sonra da kül olduk gittik.

-Baykal yerel seçim sonuçlarının AKP açısından tek adam yönetimine itiraz anlamı taşıdığını söyledi. AKP''de tek adam yönetimi sorunu var da, CHP'de yok mu?

-Yani AKP'de var mı, yok mu o bizi çok fazla ilgilendirmez. CHP'de var dersek haksızlık yapmış oluruz. En rahat insanlar CHP'de. Yani rahatlıkla farklı düşüncelerin beyan edildiği bir siyasi parti. O farklı düşüncelerden dolayıdır ki bu kadar kavgalar oluyor.

-Ama bu sözleriniz şu anlama gelir: Parti içi demokrasi o kadar var ki, o demokrasi yüzünden biz bu kadar geri kaldık.

-Hayır, öyle değil tabii.

-Hadi o zaman doğru dürüst bir şey söyleyin.

-Anadolu'da bir söz var ya, iki doğru var, iki doğruyu da siz söylüyorsunuz. Evet yani. aşacağız bunları, hepsini aşacağız. Eksiklerimiz, sıkıntılarımız var. Bunları kabul etmek lazım. Yok dersek, körlük yapmış oluruz.

-Çağlayan mitinginde Kılıçdaroğlu neden konuşturulmadı?

-Şimdi orada çok yanlış yazılar yazıldı. Sayın genel başkanımız konuşabilirsiniz dedi. Ama sayın Kılıçdaroğlu çok kibar ve beyefendi davrandı. Bugüne kadar sayın genel başkanımızın gitmiş olduğu mitinglerin hiçbirinde belediye başkanları konuşmadı. Cumartesi günü de Ankara'da miting vardı, Murat Bey de konuşmadı. Onlara da haksızlık olsun istemedi. Yani eğer böyle bir format varsa İstanbul çok özel ben de konuşayım demedi.

-Yahu, bu yerel seçim. İnsanlar oraya Baykal'ı değil, Kılıçdaroğlu'nu dinlemek için gittiler. Ne formatından bahsediyorsunuz?

-Hayır, Kemal Bey kendisi konuşmadı.

-Hadi canım.

-Evet, ciddi söylüyorum bunu.

-Baykal'ın üslubu ile ilgili bir not olacak mı raporunuzda? Efendim biraz daha sakin olun, çatışmacı bir dil kullanmayın. Başbakan sizi ne kadar tahrik ederse etsin gibi...

-Sadece Sayın Baykal'ın değil bütün siyasetçilerin üslupları çok sert. Böyle olmamalıydı.

Toplum böyle çok sert üslup istemiyor. Bütün bu sert üsluba rağmen toplum çok sağduyulu davrandı. Aslında liderlerin bu sert üslubu tabanda gerginlik de yaratır. Ama yaratmadı yani. Sayın başbakan da o kadar tahrik etti ki. Sayın Erdoğan cibilliyetsiz dedi Sayın Baykal'a. Bu kadar ağır bir kelime kullanılır mı? Böyle ağır üsluplar karşısında doğaldır o da, kaldı ki deniz bey olabildiğince çok sabırlı davrandı. En son bu üsluplara maganda demek zorunda kaldı. Doğru mu? O da doğru değildi, bu da doğru değildi.

-İki taraf da birbirini tahrik etti.

-Geçmiş yıllara bakın. Sayın Demirel, Sayın Erbakan, Sayın İnönü dönemindeki üsluba baktığınızda bir mizah da eleştirilerde. O mizah kalktı siyasette. Başka bir şey oldu, hakaretamiz kelimeler kullanıldı. Yani sokakta insanların bile birbirine rahatça söyleyemediği kelimeleri söylediler. Bunu Sayın Erdoğan başlattı. Çok ağır kelimeler kullandı. İnsanlar haklı olarak Deniz bey'e baskı yaptılar, ya niye cevap vermiyorsun diye.

-Çarşaf açılımını partiniz içine sindirdi mi?

-Sindirdi. En azından Sayın genel başkanımızın bu konuda hiç tereddütü yok. Ama kısmen farklı düşünen arkadaşlarımız olacak. Bu da doğaldır yani.

-Peki çarşaflı kadınların yakasına parti rozeti takmakla mı yetineceksiniz?

-Elbette yetinmeyeceğiz.

-Mesela bu kadınlar CHP Genel Merkezi'nin kapısından içeri girebilirler mi?

-Elbette, rahatlıkla.

-Ondan sonra gördük işte, otobüste nasıl suratına tükürdüler.

-O tamamen bir provokasyondu. Kıymet Hanım bizim partilimiz. Kendisinin ekonomik sıkıntısı var. Ve orada bir arazisi var. Bu arsası ile ilgili bir hafta önce AKP'ye gittiğini, AKP'li belediye başkanı ile görüştüğünü biliyoruz. Ben, belediye başkanıyla telefonda görüştüm. Kendisiyle de görüştüm. Onlar mı yaptırdı, kendisi mi yaptı bilmiyorum. Ben otobüse gelir gelmez, önce otobüse binmek istedi. Alın dedim içeriye. İçeri aldık. Bir taşkınlık yaptı. Çocuklar dedi ki, ben bu sesi tanıdım. Kim dedim, bizim Kıymet abla. Kıymet abla ile de sürekli görüşüyoruz. Dokunmayın dedim kim olursa olsun. Ya dediler bizim Kıymet abla, nasıl bunu yapar? Ya yapar. Niye yapmıştır, neden yapmıştır doğrusu halen de görüşmüş değilim. Üç mahalle bizimle dolaştı. En son biz indikten sonra çocuklarla böyle bir taşkınlık oluyor. Sen misin, değil misin? Yapılan hareket doğru mudur, kesinlikle doğru değildir. Zaten o arkadaşları partiden attık.

-Bu bir gösterge ama çarşaf açılımının içselleştirilememesinin.

-Kadın bizim arkadaşımız olmazsa böyle bir olay olmaz. Siz şimdi parti içinde siyaset yapıyorsunuz, açıksınız. Ertesi gün geliyorsunuz farklı bir kıyafetle. Provokasyon değil de nedir bunun adı? Hayır ben yaşam biçimimi değiştirdim derseniz herkes size saygı duyar, önemli değil. Şu anda kapalı mı? Değil. Ne anladık. İl merkezimize her giyimden kuşamdan kadınlar rahatlıkla geliyor, konuşuyoruz. Partimizde kadın kurullarımızda var, burada bir sıkıntı yok. Biz kendi insanlarımızdan korkabilir miyiz kıyafetinden dolayı. Böyle bir anlayış olur mu?

-Çarşaflı ya da eşarplı, örtülü kadına biçtiğiniz rol, sadece oy vericiliği mi?

-Asla

-O zaman CHP bu tür kadınların seçilmelerinin önündeki engellerin kalkması neden mücadele etmiyor?

-Türbanlı bir sürü belediye başkanı aday arkadaşımız vardı.

-Seçilselerdi başlarını açmayacaklar mıydı?

-Bu beni ilgilendiren bir sorun değil, anayasanın kuralı. Sayın Başbakanın yanında çalışanlar türbanlı mı çalışıyor? Yasa neyse o uygulanacak.

-Siz şahsen içinize sindirir misiniz örtülü belediye başkanını?

-Ben Türkiye'de bütün özgürlüklerin olmasından yanayım. Özgür bir Türkiye yaratacağız biz

-Yani siyaset yapmak sadece örtüsüz kadınların hakkı olmamalı?

-Kesinlikle. Bu ülkede yaşayan her yurttaşın kim olursa olsun, kıyafeti ne olursa olsun, düşüncesi ne olursa olsun siyaset yapma olanağı olmalı.

-Bunun içine milletvekilliği de dahil mi?

-Eğer anayasa değişmezse bu nasıl olacak?

-CHP ile AKP bu konudaki bütün yasal engelleri ortadan kaldırmak için çalışamaz mı?

-Ben özgürlüklerden yanayım. Niye ısrarla bu konu? Yani bir sürü sorun var, Kürt sorunu, alevi yurttaşlarımızın demokratik hak sorunu. Bu sorunların hepsini masaya yatırsak, bütün siyasetçiler bir araya gelse, toptan bu sorunları ortadan kaldırsa olmaz mı yani. Sanki türban sorunu çözülünce Türkiye'de özgürlükler olacak. Özgürlükler o kadar geniş yelpazede ki sendikal haklar özgürlüğü ne olacak? Ölen gazeteci kardeşimizin sendikası yok, sigortası yok. bunları tartışmayacak mıyız? Tamamını yatıracağız masaya.

-Türban sorunu da dahil mi?

-Hepsi. Bütün demokratik hakların ve özgürlüklerin oluşması lazım.

-Yani kadınlar örtüleriyle Meclis'e girebilsinler mi?

-O benim sorunum değil, o parlamentodakilerin işi. Ben açık ve net her türlü özgürlüklerden ve demokratik hakların kullanılmasından yanayım. Hiç kimsenin kimseye baskı oluşturmaması lazım. Özgürce bir toplum yaratmazsak işte 29 Mart haritası ortaya çıkar. Hepimiz şimdi kara kara düşünürüz. Adeta paramparça olmuş bir coğrafya.

Bütün partiler her yerde olmalı. Böyle cepheleşmiş gibi hoş bir tablo değil. DTP de Türkiye'nin partisidir. Ama niye DTP Yozgat'ta da olmamalı. CHP olarak biz de kesinlikle en kısa zamanda Yozgat'ta da, Diyarbakır'da da, Bingöl'de de, her yerde olmalıyız. Onun için yeniden yapılanmalıyız.

-Anayasa değişikliği gündeme gelirse CHP'nin bunu desteklemesi mi lazım?

-Nasıl bir anayasa hazırlığı var bilemiyorum. Ama ben özgürlükçü bir anayasadan yanayım.

-AKP özgürlükçü bir teklifle geldiğinde, bunu peşinen reddetmemeli mi?

-Kesinlikle. Muhalefet sadece oturup aman bunun arabası acaba ne zaman devrilecek de, ben bunun üstüne oturayım anlayışı içinde olmamalı. Muhalefet de üretmeli. Siyasetin üslubu, yapısı değişmeli. Siyasetçi halktan kopmamalı.

-İl başkanlığı görevini bıraktınız değil mi?

-Bıraktım. Arkadaşlarımızın ısrarı, tekrar dönmemi istiyorlar ama bir bakacağız. Daha erken karar vermeye.

-Şimdi belediye meclisi üyesi olarak ne yapacaksınız?

-Sayın Topbaş'a İstanbul'la ilgili önerilerim olacak. dikkate alır, almaz ayrı bir sorun. Biz kendisiyle birçok projemizi paylaşacağız. İstanbul'un çok ciddi sorunları var. Bu sorunlarla ilgili yapabileceği bütün doğru projelerde biz Sayın Topbaş'a sonuna kadar da destek vereceğiz.

-Seçim gecesi erkenden biz kazandık diye bir açıklama yaptınız. Burada hata kimin, sizin duygusallığınız, aculluğunuz mu, yoksa yanıltıldınız mı?

-Bizim sahada arkadaşlarımız vardı bölge bölge çalışan. Ve her arkadaşımızda telefon vardı. Gelen SMS'lere baktığımızda biz 41,57 gibi bir oranla çıkıyorduk. Demek sahadaki arkadaşlarımız ya tam toparlayamadılar, yanlışlar oldu.

-Birkaç defa size soruldu emin misiniz kazandığınıza diye, eminim dediniz.

-Biz arkadaşlarımıza güvenmek zorundayız. Ama şunu söyledim ben, bu resmi bir sonuç değil. Gayriresmi bir sonuç dedim. Ama şunu da söyleyeyim, birçok ilçede hala sonuçlanamadı. Sandıktan oy çalmalar vs, demokrasi tarihine kara leke gibi. Böyle bir şey olabilir mi ya. Oy çalınır mı?

-Kılıçdaroğlu'nu bundan sonra nerede görmek istiyorsunuz?

-Kılıçdaroğlu'nu en iyi yerde görmek istiyorum.Mesela genel başkanımızın yanında olmasını istiyorum. Örgütlerden sorumlu başkan yardımcısı olarak. Çünkü çok çalışkandır. Her türlü özveri ile çalışır. Anadolu'ya gider. Halk tipi bir siyasetçidir. Çok faydası olur diye düşünüyorum.

-Kılıçdaroğlu MYK üyesi olacak diye haberler var.

-Rivayet, dedikodu...

-Yani MYK üyesi olması yeterli gelir mi size?

-Tabii önce MYK üyesi olacak ki, sonra Genel Başkan yardımcısı olsun. Aşaması budur.

-Bunu Baykal'a önerdiniz mi?

-Hayır, şimdi ilk kez sizinle paylaşıyorum.

-Kader ortaklığınız devam edecek mi?

-Evet. Beraber yola devam edeceğiz.

Hayatımda Vefasızlık Yoktur, Baykal'a Karşı Siyaset Yapmam

 

-İstanbul'da aldığınız oyun, partinin genel oy seviyesinden yukarı olması onun ve sizin elinize hangi güçleri veriyor?

-Ya biz güç peşinde değiliz. Eğer biz daha erken başlayabilseydik, yani dört ay önce başlayabilseydik adaylık sürecinde, bir kısım ilçelerde de rahat davranabilseydim, seçimi alıyorduk.

-Yani genel merkez biraz daha erken uyansaydı ve her konuda sizi dinleseydi?

-Ya ben çok zorladım. Altı ay önce adaylarımızı açıklayalım dedim. Onu galiba beceremedik.

-Baykal'a ilk siz mi söylediniz Kılıçdaroğlu'nun adını?

-Tabii.

-Aldığınız sonuç, partinizde yeni bir çatışma da vaat ediyor.

-Aslında niye çatışma? Çatışmasız neden dönüştüremiyoruz? Neden çatışma değil de bu bir barış içerisinde olmasın?

-Çünkü hiçbir başarı cezasız kalmıyor sizin partinizde?

-Niye ceza olsun?

-Genetiğinde çatışma olan bir partiden söz ediyoruz.

 

-İşte onu da değiştiriyoruz yani. Ben belki uzun süredir İstanbul'da yaşanmamış bir olayı hayata geçirdim. İlk kez İstanbul'daki bütün delegasyonun oyuyla il başkanı oldum. Yani çatışmasız bir şekilde sorunlar rahatlıkla çözülebiliyor.

-İstanbul'da yenilikçi bir anlayış var tamam. Ankara'da daha bürokratik, daha statükocu bir anlayış yok mu yani?

-O yenilik.i anlayış Ankara'ya da yansımalı. Türkiye'nin bütün coğrafyasına bu yapı yansımalı. İyi şeyler olacak. Kavgasız çözeceğiz biz bu işleri.

-İl örgütlerini değiştireceksiniz. Genel Merkez ne olacak?

-Sadece il örgütleri değil, il örgütleri ile beraber siyaset yapımızı değiştireceğiz. Anlayışımızı değiştireceğiz. Her şeyi değiştireceğiz.

-Kılıçdaroğlu'nda lider kumaşı var mı?

-Var.

-Sizde?

-Bende yok.

-Partinin genel başkanının da değişmesi gerektiği fikri size sıcak geliyor mu?

-Bence şu anda partimizde bir genel başkanlık sorunu yok.

-Bir buçuk yıl sonra kurultayınız var. Ne öngörüyorsunuz?

-Hiç bilemiyorum.

-Sizi de onun karşısında başkan adayı olarak görebilir miyiz?

-Hayır. Asla ben Deniz Baykal'ın karşısında siyaset yapmam.

-Kendinize güvenmediğiniz için mi?

-Güvensizlikle ilgisi yok. Ben eğer bugün bu noktadaysam Deniz Baykal'dan dolayıdır. Hayatımda vefasızlık hiç yoktur.

-Kılıçdaroğlu zamanı gelince başkanlığa adaylığını koyarsa vefasızlık mı yapmış olur?

-Hayır. Asla. Bunu kendimle ilgili söyledim

-CHP'de parti yönetimi demek Deniz Bey demek. Tüzüğün yeniden değişmesi gerekir mi sizce?

-Tüzük değişikliği daha yeni oldu.

-Ama bu tüzüğün demokratik olmadığı yolunda eleştirildi, ipler tamamen Baykal'ın eline geçtiği söylendi. Daha demokratik bir tüzük değişikliği ihtiyacı var mı sizce?

-Tabii ki yani bugünkü çağa göre bir şey gerekiyorsa onu da yenileyeceğiz. Tüzükler anayasa değildir. Partiler rahatlıkla değiştirebilir. Daha demokratik bir tüzük hayata geçirilebilir.

-Bu konuşmanın özeti ne? CHP artık felsefe satmasın, proje satsın mı diyorsunuz?

-Proje satsın, toplumun sorunlarıyla ilgilensin. Çare arıyor toplum. Seçmen son derece bilinçli. Cahil diyenler, alsın sonuçları analiz etsin. Urfa'da Oxford mu vardı.?Urfa'daki insanların tamamı üniversite mezunu mu. Aslanlar gibi bağımsız bir başkan seçtiler.

zaman



Bu haber 497 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,346 µs