bu zehri nasıl akıtacak? | " /> bu zehri nasıl akıtacak? | "/>

En Sıcak Konular

Dünya bu zehri nasıl akıtacak?

3 Nisan 2009 15:35 tsi
Dünya bu zehri nasıl akıtacak? Rakamlardan habersiz milyonlarca insan krizin ateşinde yanacak mı?

Yasemin Çongar / Taraf

Yananlar bilir.

Düştüğü yerde ölçmeye gelmez ateş.

Doğarken ölen bir bebeğin annesi, kendisiyle aynı kaderi paylaşan annelerin sayısıyla ilgilenmez.

İstihdam istatistikleri, işsiz kalan bir babaya çare olmaz.

Dükkânını kapatmak zorundaki esnaf ya da çalışanına “Küçülüyoruz, hakkını helal et” diyen patron, hesabını bilir elbet ama çoğu zaman bu bilgi avutmaz onu.

Yine de rakamların dili önemli bence.

Kaybetmenin, kanamanın, yoksulluğun, yokluğun ölçüsünü bilmek önemli.

Dünyanın gelişmiş ve gelişmekte olan yirmi ülkesinin liderleriyle uluslararası mali kuruluşların yöneticilerini biraraya getiren G-20 Zirvesi’ni anlamaya da, küresel krizin rakamlarından başlamamız mümkün.

Krizin pek az bilinen bir ölçüsüne bakabiliriz mesela; Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, her yıl ölen çocuk sayısının, mali kriz nedeniyle, 200 bin ile 400 bin arasında artacağını biliyor muydunuz?

Ve, dün Londra’da krize çözüm arayan dünya liderlerinin kaçı, çocuk ölümlerini düşünüyordu dersiniz?  

KRİZİN BEDELİNİ ÖLÇMEK  

Türk gazetelerinin sınırlı ilgisine bakmayın; günlerdir dünya basınının bir numaralı konusu G-20 Zirvesi.

Yine de yayımlanan haber ve yorumların çok büyük bölümü, bu zirvenin sebeb-i hikmeti olan krizi, rakamlarla ifade etmekte zorlanıyor.

Zira krizin merkezinde, dünya bankalarının elindeki “zehirli kâğıtlar” yani artık değersizleşmiş, piyasada satışı pek mümkün olmayan senetler var.

Ama kimse sistemin zehrini dışarı akıtmanın yani bu değersiz kâğıtlardan kurtulmanın bedelini tam ölçemiyor.

Bir yandan, siyasetçiler bu bedelin muazzam büyüklüğünü seçmenlerine söylemekte tereddütlü.

Bir yandan, batık kredilerden söz etmek başlı başına bir risk faktörü, çünkü bu, bankalara olan güveni büsbütün sarsıyor, güven sarsılınca batık krediler de artıyor...

Alın size bir tavuk-yumurta sendromu: Zehirli kâğıtların toplam bedelini hesaplayıp iyi-kötü bir rakama ulaştığınız anda, bir de bakıyorsunuz ki, zehirli kâğıtlar yığınına yenileri çoktan eklenmiş bile.

Diğer yandan, G-20 Zirvesi’nde yetkilerinin genişletilmesine karar verilen Mali İstikrar Forumu’na da başkanlık eden İtalya Merkez Bankası Guvernörü Mario Draghi’nin dediği gibi, “Küresel düzeyde bankaların kayıpları rakamsal olarak inandırıcı şekilde ortaya konmadıkça, krize çözüm üretmek de iyice zorlaşıyor.”

G-20 liderlerinin dün aklında olan rakamlardan bir-ikisini biliyoruz yine de.

Mesela, Uluslararası Para Fonu’nun batık krediler için bir yıl önce yaptığı bir trilyon dolar tahmininin, bugün 2 trilyon 200 milyar dolara ulaştığından haberdarız.

“Şok” kelimesi anlamını yitiriyor yani.  

ANGLO-AMERİKAN İTTİFAKI  

Ben bu yazıyı yazarken henüz resmiyet kazanmamıştı ama, G-20 Zirvesi’nden, düşüşteki uluslararası ticareti canlandırmak için en az 250 milyar dolarlık bir harcama taahhüdü çıkması, Uluslararası Para Fonu’na da 500 milyar dolar ek kaynak aktarılması bekleniyordu.

Ayrıca, off-shore bankacılık ve uluslararası piyasada denetimsiz işlem yapılan adacıklarla (vergi cennetleriyle) mücadele konusunda da genel bir uzlaşma sağlanmıştı.

Ancak bu önlemlerin, tek başına, krizi aşmaya yetmeyeceği aşikâr.

Londra’da iyice netleşen ayrışma, kapitalist ekonomilerin stratejik politika değişiklikleri konusunda zorlanacağının kanıtı.

Bir yanda, krizin çaresini devasa harcama paketlerinde aramaya devam eden Anglo-Amerikan ittifakı var.

Başkan Obama, G-20’deki konuşmasında, küresel mali krizin temelinde Amerikan piyasalarının denetimsizliğinin önemli rol oynadığını, “Vermemiz gereken bir hesap var” sözleriyle kabul etse bile, daha fazla regülasyon talebine temkinli yaklaştı.

Obama-Brown ikilisinin kriz reçetesi, özetle, piyasaları canlandırmak ve şirketleri kurtarmak için para akıtmak ibaret.

Obama, “Amerika’nın doymak bilmez bir tüketici piyasası olduğu günler sona eriyor. Sizler de kendi piyasalarınızı canlandırmak için elinizi cebinize atın. ABD artık dünyadaki büyümenin yegâne motoru olamaz” diyerek aynı reçeteyi Avrupa’ya da önerdi.  

SARKOZY-MERKEL NE İSTİYOR  

Anglo-Amerikan cephesinin karşısında ise, kıta Avrupası’nın yaşlı ekonomileri, yani Fransa ve Almanya var.

Almanya Şansölyesi Angela Merkel’in “Daha fazla harcama yap, piyasanı canlandır” talebine cevabı basit: “Kimse bana ne kadar harcama yapacağımı söyleyemez.”

Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ile ağızbirliği eden Merkel, piyasalar üzerindeki denetimin arttırılmasını istiyor; Amerikan piyasasında regülasyonu da dayatacak bir uluslararası mekanizma öneriyor.

“Ne de olsa,” diyor Sarkozy, gelinen noktadaki Amerikan sorumluluğuna işaret ederek, “bu kriz birdenbire Avrupa’da patlak vermiş değil.”

Sarkozy haklı, ancak Japonya’nın da ABD-Britanya ekseninde yer alması, “regülasyon” taleplerinin ancak Washington’ın razı olduğu sınırlarda karşılanması, yani her ülkenin kendi piyasası için geçerli “sistemik risk regülatörleri”nin ötesine geçilmemesi sonucunu verebilir.

Fransa ve Almanya ise, ABD’nin başıboş bırakılmış bir piyasa ekonomisinin risklerini hâlâ tam kavrayamadığını savunuyor, daha denetimli Avrupa modeline yönelinmesini istiyor.

Londra’da ortaya çıkan tablo, ABD’nin bu talebe kolay razı olmayacağını gösterdi ama Obama’nın, hafta sonunda Merkel’le yapacağı baş başa görüşmenin ana konusu da yine kriz olacak ve Merkel’in ısrarı sürecek.

Şimdilik kesin olan şu:

Liderler uluslararası mali sistemin zehrini tamamen akıtacak önlemler konusunda anlaşıncaya dek, krizin bir türlü tam hesaplanamayan rakamsal bedeli büyümeye, rakamlardan habersiz milyonlarca insan da krizin ateşinde yanmaya devam edecek.



Bu haber 630 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,114 µs