Ergenekon gölgesinde olmak ya da olmamak

2 Nisan 2009 12:32 tsi
29 Mart bir partiyi ciddi bir ikilemle karşı karşıya bıraktı. O parti ya darbeciliğe karşı tutum almakla yakalamaya çalıştığı yeni siyaset mecrasında yürüyecek ya da Ergenekonculara “meze” olacak. Bir de bu ikilemle ilgili olması gereken bir s

29 Mart seçimleri üzerine yorumlar daha çok hangi partinin ne kadar “kazançlı” çıktığı üzerine yapılıyor.

Oysa seçim sonuçlarının ortaya koyduğu, gözden kaçırmamak gereken başka gerçekler de var. Onlardan bir tanesi Demokrat Parti (DP) ile ilgili.

Süleyman Soylu’nun Mehmet Ağar’ın ardından Genel Başkan koltuğuna oturmasıyla birlikte DP, bir çıkış yapmak için uğraş vermeye başladı.

Merkez sağ geleneğin AP ve DYP’den sonraki devamı iddiasındaki parti, 22 Temmuz seçimlerinden önce ANAP’la birleşme amacıyla kurulmuş, ancak ne birleşme, ne de 22 Temmuz seçimlerinde başarı sağlamıştı.

Süleyman Soylu genel başkanlık koltuğuna oturduktan sonra, her vesileyle 27 Nisan e-muhtırasına partisinin tavır koymamasını eleştirdi. 367 skandalı ve cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili olarak da net konuştu. Askerin siyasete müdahalesi konusunda da net bir duruşun sahibi oldu. “Vesayet” altında siyaset yapmanın partisini erittiği teşhisinden hareketle yeni bir siyaset anlayışıyla partisini canlandırmaya gayret etti.

Soylu, Ergenekon davasıyla ilgili olarak da soruşturmaya açık ve net bir dille destek verdi.

Fakat 29 Mart seçimlerinde DP, arzuladığı sonucu alamadı. Önceki seçimlerde yüzde 1 dolaylarında oy alan DP bu seçimlerde yüzde 3.7 oranında oy alarak, aslında kendi çapında bir “çıkış” yaptı. Ama Soylu ve DP’nin bundan fazlasını amaçladığı açıktı. Nitekim Soylu, seçimlerden önce “yüzde 5.4’ün altında kalırsam istifa ederim” demişti. Soylu dediğini yapacağını açıkladı.

Soylu’nun istifa edeceğini belirttiği açıklamasında ifade ettiği bir başka şey de, partisinde “Ergenekon’un uzantılarının” varlığına dikkat çekmesiydi.

Sabah gazetesi yazarlarından Mahmut Övür, bugünkü köşesinde DP GİK üyesi Doç. Dr. Vedat Demir’in Soylu’nun istifasıyla ilgili görüşlerine yer vermiş. Demir, partisinin Soylu’nun istifa açıklamasıyla ilgili tepkisini şöyle değerlendiriyor:

“Soylu'nun istifasını parti tasvip etmiyor. Bu alınan yüzde 4 oyun, Süleyman Soylu'nun Anadolu'yu karış karış gezip, günde 7-8 yerde halka seslenmesi sonucu geldiğini düşünüyorlar. DP'ye yer vermeyen medyaya, durumu yüzde 1 gösteren anket şirketlerine rağmen DP kendi çabasıyla yüzde 4 oy almıştır. Biz partiyi sıfırdan bu hale getirdik.”

Demir merkez sağla ilgili “pusuda” bekleyen, hesap yapan bazı isimleri de hatırlatıyor:

“Şu anda Ankara'da merkez sağla ilgili pek çok hesap yapılıyor. Mesut Yılmaz'lar, Abdüllatif Şener'ler bir şeyler oluşturmaya çalışıyor. DP'yi siyaseten iflas etmiş bu insanlara teslim etmek istemiyoruz.”

Mahmut Övür, Demir’in değerlendirmelerinden hareketle DP’nin bir yol ayrımında olduğunu belirterek sonlandırdığı yazısında, DP için iki seçenek öngörüyor: Ya merkez sağda yeni bir çekim merkezi olmak ya da Ergenekonculara “meze” olmak…

Belli ki Soylu’dan sonra DP, tam bir erimeye uğrayacak. Çünkü “meze” olmak, erimekle eşdeğer.

DP’lilerin önlerindeki soru bu.

Sahi, hiç merak ettiniz mi, DP geleneğinin “baba”sı Süleyman Demirel’in seçim yorumu nedir?

“Baba” cephesinden neden ses yok?

Son olarak 28 Şubat’ın yıldönümünde 28 Şubat darbesini savunan açıklamalarıyla gündeme gelmişti.

“Demirel’in söyleyecek sözü mü kaldı?” demeyin hemen.

O ki 28 Şubat’ı savunacak sözler dahi bulmuş biridir; seçim sonuçları ve DP için mi bulamayacak?

www.iyibilgi.com

Bu haber 736 defa okundu.