" /> "/>

En Sıcak Konular

Dikkat! Yolda kaos çalışması var! -2-

0 0 0000 00:00 tsi
Dikkat! Yolda kaos çalışması var! -2- iyibilgi yoldaki kaos çalışmasını deşifre ediyor. Dün medyanın zihnimizde dolaşan ellerinden çocuk pornosuna uzanan kaos dizisi, bugün aile ilişkilerinden deprem korkusuna, hepimiz için hayati olan konularda geziniyor…

Dizinin ilk bölümünü okumak için tıklayın

Tetiğin boşluğu alınıyor: Sadakatsizlik kaosu

Toplumu ayakta tutan can damarı aileler, kaosun en önemli hedeflerinden biri. Aileler bireysellik kıskacındaki eşlerin, bir savaş ortamını aratmayacak kadar güvensizleştirilmiş bir çevrede yetişmek zorunda bırakılan çocukların fırtınasında. Eşler birbirine güvensizleştiriliyor. Her yıl boşanma oranları, geçmiş yıla göre iki kat artıyor. Pınar Altuğ’un eşini ve sevgilisini aldatması örneğinde olduğu gibi- sadakatsizlik devrimcilik olarak nitelendirilirken, modern bilim erkelerde aldatma geni olduğunu ve erkeklerin aldatmasının garip karşılanmaması gerektiğini açıklıyor. Devrimci olarak addedilen Altuğ’un yanında, Binbir Gece dizisinde oğlunu tedavi ettirmek için patronu ile birlikte olan kadın bir kahraman olarak çiziliyor. Pınar Altuğ’un devrim hareketleri her fırsatta gözümüze sokulurken; Binbir Gece dizisi reyting rekorları kırıyor. Filmlerimiz, dizilerimiz, müziğimiz aldatma hikayeleriyle dolu. Haberlerde aldatan karı- kocanın cinayetleri gözümüze sokuluyor. “Hayata bir kere gelinir, her çiçekten bal almalı” sloganlarıyla aldatma empoze edilirken, gazetelerde çarşaf çarşaf yayınlanan “ on adımda aldatıldığınızı anlayın” testleri ve önerilerinin da katkılarıyla durum vahimleşiyor. “Eşiniz eve çiçekle gelmeye başladıysa dikkat!” gibi olmadık cümlelerle ailesine düşkün insanları bile birdenbire töhmet altında bırakan bu haberin yanında Türkiye’nin en çok satan gazetesi, aylardır bir sayfasını aldatan kadınların hikayelerine ayırıyor. Bu hikayelerin sonu kadınların hiçbir şey olmamış gibi hayatlarına devam edişi ile sonlanırken “ Siz de aldatın, bakın yaşamınızda kötü giden bir şey olmaz. Zaten aldatmayan erkek yok. Eşinizden de öcünüzü alırsınız. “ mesajı veriliyor. Kadınların eskiden“ yaş yetmiş iş bitmiş” mantığı ile güvenle sevdikleri yaşlı erkek ise artık literatürden kaldırılıyor. Artık andropoz bunalımıyla erkeklerin eşlerini aldatmak zorundalıkları var! Azgın teke sendromunun referansı ise karısını yıllar sonra aldatan Neco. Kadınların kaosu yaşlandıklarında artarak sürüyor. Son demlerini terkedilmiş olarak yaşamak kaosuyla.

“Depremle kaos” sanatı!

Evlerimizde hırsızlar yüzünden güvensizleşmişken bir de ısıtıp ısıtıp önümüze konan “deprem olacak, evleriniz başınıza yıkılacak” söylentileriyle kaosa itiliyoruz. Evimiz kadar, sadık yarimiz kara toprağa basarken dahi yer yarılacak içine gireceğiz sanıyoruz. Toprağa ve doğaya yabancılaştırılıyoruz. Yakınlarımızı kaybetme, çıplakken ya da tuvalette ölme gibi korkularla en ufak sarsıntıda kendimizi kapılara atıyoruz. Bu söylentilerle hem küçük kaosa itiliyor, korkutuluyor, sonrasında deprem konutları projeleri ile değerli arazilerimizi devretmek zorunda bırakılıyoruz. Araştırmalar gösteriyor ki, deprem korkusu ile panik atak sendromu tırmanıyor. Peki, deprem bir gerçek değil mi? Evet bu tehlike bir gerçek! Ancak çözüm üretmesi gerekenler kaosu besliyor!

İdeal kadın erkek kaosu ve yaşlılara özel kaoslar

Bir reklam aygıtı olarak mankenler aracılığı ile çizilen güzellik ölçütlerine uymak zorunda bırakılıyoruz. Saçlarımızı dayatıldığı gibi sarıya boyayabiliyoruz. Belki de onlar gibi giyinebiliyoruz. Makyaj yapıyor, saçlarımızı şekillendirebiliyoruz. Ama ya onlar gibi boyumuz yoksa? İşte o zaman hapı yuttuk. Bin bir acıya katlanarak boy uzatma ameliyatları bizi bekliyor. Ya burnumuz uzunsa? Onun da ameliyatı var. Göğüs ölçütümüz 90 değilse ya? Silikon ne güne duruyor… İşte burası çok önemli: Göğüs kanseri olurum diyen birçok Amerikalı genç kız, göğüslerini aldırıyor. Gerçek göğüslerin silikon ile ikame edildiği bu furya bahçemize uğrayabilir!

Açıkçası bedenimize dayatılan kaos bizi yoruyor. 18 yaşında kızlar bıçak altına yatıyor. Kadınlar karnı çatlamasın diye doğum yapmaktan kaçıyor. Yaşlanmak ise bir hastalık olarak sunuluyor. Anti agingler ile yaşlılar, yani ülkenin yaşı gereği en sağduyulu olması gereken grubu küçük kaosuyla harmanlanmaya itiliyor. Yaşlı yaşlılığını kabullenecek kadar fakirse onu da bekleyen bir kaos var: Emekli maaşı. IMF’nin direktifleriyle artırılmayan maaşların derdi, toplumuzun canlı hafızaları ve yol göstericileri yaşlılara susturucu olarak sunuluyor.

Kaos insanı tüketirken…

Toplum hipnotik etki yaratarak sürekli “tüketeceksin” emri veren reklamların kıskacında. Tüket denirken, eline verilen ise tek kişinin yaşamasına bile olanak tanımayan asgari ücret. Burada devreye sokulan ise birçok insanın gerek müzik, gerek reklam hileleri ile insanları tüketime adeta iten kredi kartları. Bu kartlarla reklam bombardımanları ve medyada çizilen ideal kişilere dönüşebilmek için alışveriş yapma hastalığına tutulan milyonarca insan her ay geri ödeme sıkıntısı yüzünden etrafında olup biteni görmüyor. Birçok yuvanın dağılmasına neden olan kredi kartlı alışveriş kaosu, bireyleri de derinden sarsıyor. Öte yandan kredi kartlarını da büyük bir veri deposu olduğunun altını çizmek durumundayız. Bu kartları kullananların adres ve kimlik bilgileri kaosu tezgahlayanlar için büyük bir veri kaynağı. Aynı zamanda bu kartlar ile bizim milletçe ne yiyip içtiğimiz, paramızı nereye harcadığımız, nelerden hoşlandığımız kötülük tarafından tespit edilip, yeni kaoslar yaratmak için bilgi bankası oluyor.

Top çizgiyi geçer mi?

Hiç beklemeyiz, ancak kaosun önemli bir ayağı da, Türk toplumunun, maalesef diyelim, en çok vakit ve enerji harcadığı sosyal alan, futbolda karşımıza çıkıyor. Geçtiğimiz haftalarda yaşanan bir olay dikkatlerimizden kaçmadı: Cihan Oskay’ın ortaya attığı Aziz Yıldırım ile ilgili şike iddiaları… Bu iddialar gerçeği ne kadar yansıtıyor bilinmez, ancak toplumun kafasında önemli bir soru işareti bıraktığı kesin. Ya da daha değişik bir anlamda söyleyelim: Toplumun en çok ilgi duyduğu bir alanda çıkarılan bu şüphe furyası, büyük resmi görmemizi engelliyor. Program akışını artık reytinge göre düzenleyen haber bültenleri, Türkiye’yi bekleyen önemli gelişmeleri görmüyor, göremiyor!

İşaret fişeği üniversiteden!

Aslında son birkaç aydır artarak devam eden kaos çabalarına en iyi örneklerden bir tanesi üniversite! Son günlerde üniversitelerde tırmanan gerginlik ve çatışma haberleri de size kadar ulaşıyor mu? Mersin Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi ve diğer üniversitelerde çıkan çatışmalar neyin habercisi? Türk siyasi tarihinin pek de yabancı olmadığı bu çatışma kültürü beraberinde ne getiriyor? Genç kesimler yeniden kurulan eski birlikler çatısı altına örgütlenirken bir çatışma kültürü doğar mı? Gençler sokağa çekilir mi? üniversitelerdeki hareketlenme her defasında Türkiye’nin siyasi kaderini derinden etkilemiştir. Çok değil bundan yirmi otuz yıl önce binlerce insanın yaşamına mal olan çatışmalar üniversitede başlamış ve oradan sokaklara yayılmıştı. Acaba üniversitede başlayan çatışmalar da benzer bir süreç umuduyla mı başlatıldı? Gazeteci ve uzmanlar işte bu soruyu soruyor!

Yarın: Beslenme ve modern tıp kaosu…



Bu haber 552 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler

    5,444 µs