En Sıcak Konular

Eruygur'un rektöre gönderdiği mektup

26 Mart 2009 15:09 tsi
Eruygur'un rektöre gönderdiği mektup İkinci iddianamede Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur'un bir üniversite rektörüne gönderdiği bir mektupta yer aldı. Mektupta Eruygur'dan rektöre ilginç mesajlar var:

İkinci iddianamede Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur'un bir üniversite rektörüne gönderdiği bir mektupta yer aldı.

Mehmet Şener ERUYGUR dan elde edilen ve 23 kasım 2003 tarihinde oluşturulduğu ve bir Rektöre gönderildiği anlaşılan mektup başlıklı yazı da,

"Sayın ………  
 Yıkıcı, bölücü ve İrticai odakların Türkiye Cumhuriyeti’nin üniter ve laik yapısını aşındırmak ve koşulları şekillendirdikten sonra da değiştirmek maksadına yönelik olarak uyguladıkları hareket tarzlarını zat-ı alinizinde tüm Atatürkçü aydınlar gibi dikkatle ve endişe ile izlediğini biliyorum.
 Bu çevreler devletin belirli makam ve mevkilerine ulaşan yandaşlarının da desteği ile Türkiye Cumhuriyeti’nin üniter ve laik yapısını aşındırma aşamasına yönelik adımları birer birer atmakta, her geçen gün devletin kurumlarında kadrolaşma, bazı kurumlar arasına nifak sokma, rejimin temel değerlerine karşı mevzuat düzenlemeleri yapma, gayri milli dış politikalarla ulusal gücümüzü zaafa uğratma şeklinde faaliyetlerini sürdürmektedir.
 Çok yönlü, ancak tek amaçlı olarak yürütülen bu faaliyetleri; Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı, Belediye mevzuatına yönelik düzenlemeler, YÖK Kanunu Değişiklik Tasarısı, Kur’an Kursları Yönetmeliği, TÜBİTAK Kanunu, medyada tek sesliliğe yönelik faaliyetler , Kıbrıs, Yunanistan, Irak ve Ermenistan politikalarında gayri milli sapmalar olarak özetlemek mümkündür.
 Bu faaliyetlerin arka planında tasarlanan konular hakkındaki bazı görüşlerimi sizinle paylaşmak arzusundayım.
 Bu faaliyetlerin ortak özelliğinin toplumun değişik katmanlarında tartışılmadan oluşturulması ve ortaya atılmasını müteakip, alınan reaksiyon düzeyi değerlendirilerek, düşük seviyede ise söz konusu faaliyetin sürdürülmesi, yüksek seviyede ise kenara çekilip mağdur ve mazlum görünerek tabana mesaj verilmesi şeklinde olduğu gözlenmektedir.
 Örneğin Kur’an Kursları Yönetmeliği, aniden ortaya atılmış, tepkiler üzerine dondurulmuş, keza Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı tepkiler üzerine beklemeye alınmıştır.
 Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının arka planında, devletin üniter yapısını zedelemek, devleti küçülterek, şirket yönetimi ile özdeş hale getirmek, gücünü ve saygınlığını yitiren devlet yönetimi karşısında güçlü yerel otoriteler yaratmak suretiyle rejimi yıkmak düşüncesinin olduğu değerlendirilmektedir. Bu tasarının bazı dış güçler ve hatta gizli servisler tarafından planlanıp dikte ettirildiği şeklinde bilgiler de basına yansımıştır.
 SSCB’nin dağılması sürecinde yerel yönetimlerin, merkezin zayıflatılmasına karşın güçlendirilmesi ve merkezin önüne geçen yerelin yükselişi karşısında birliğin dayanamadığı, Türkiye’de de benzer bir anlayışla hareket ederek üniter yapının bozulmasının planlandığı şeklinde yorumlar yapılmaktadır.
 Türkiye’de yaratılmaya çalışılan etnisite sorununun, üniter yapının dağılması ile birlikte mütalaa edildiğinde ne gibi felaketlere neden olabileceği takdirlerinize maruzdur.
 Özellikle savunma, güvenlik, yargı, mülki idare ve eğitimin mutlak surette ulusal ve üniter olarak kalması gerektiği değerlendirilmektedir.
Belediyelerle ilgili düzenlemelerin arka planında; seçim sonuçlarını etkilemek ve Jandarmanın irticai odaklarla mücadele etkinliğini azaltmak olduğu değerlendirilmektedir. Büyükşehir Belediye sınırlarının genişletilmesi, bazı belediyelerin kaldırılması ve Denizli İlindeki mücavir belde belediyelerin kaldırılarak Büyükşehir Belediyesine katılması şeklindeki bu düzenlemeleri, diğer il ve ilçe belediyelerine yönelik düzenlemelerin izleyeceği yönünde çalışmalar yapılmaktadır. Bu gayretlerin kısa vadeli amacı yaklaşan mahalli idareler genel seçiminde varoşların oyunu almak olarak değerlendirilmektedir. Bu yaklaşım geçmiş iktidarların yeni il ve ilçeler oluşturmak suretiyle yaptıkları popülizmin bir benzeridir ve sonuç da getirebilir.
Ancak asıl üzerinde durulması gereken arka plandaki iki konuya dikkat çekmek istiyorum. Bunlardan birincisi olarak bu tasarılar, Kamu Yönetimi Temel Kanununun arka planında belirtilen hususlarla birlikte değerlendirildiğinde, bu tasarıların, yerel yönetimi mülki idarenin önüne geçirmek suretiyle üniter yapıyı bozmaya yönelik girişimin alt yapısını oluşturmak amacına yönelik olduğu  görülecektir. Zira bu yapılanma ile pasifize edilen mülki idare yapısının etkinliği azalacak ve  bunları Valinin seçimle getirilmesi gibi çalışmalar izleyebilecektir.
 Arka plandaki amaçlardan İkincisi ise; Jandarmanın pasifize edilmesi suretiyle, cumhuriyet tarihiyle özdeş olan irticaya karşı mücadelesine sekte vurulmak istenmektedir. Zira sadece mevcut tasarılarla; İstanbul ve Kocaeli’nin tamamen polise devrinin yanı sıra, 250 İlçe J.K.lığı ile 850 J.Krk.K.lığının kapatılması, Jandarma bölgesindeki 27 milyon nüfustan 10 milyonunun polise devrinin önü açılmaktadır.
Diğer il ve ilçe belediyelerine yönelik tasavvurların da gerçekleşmesi halinde, Jandarma sadece Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki dağ köylerinin güvenliği ile sınırlandırılmış olacaktır.
 Jandarmaya yönelik bu girişimler bununla  da sınırlı kalmamakta, bu girişimlerin bazı kurum ve kuruluşlardaki üst düzey kamu personeli tarafından geniş ölçüde desteklendiği, ideolojik arka planı problemli olan bazı emniyet mensuplarının da, Jandarma ile Polis arasına nifak sokma gayretlerine alet oldukları değerlendirilmektedir.
 Bu kapsamda, Polis Dergisinin 36ncı sayısında, Avrupa Ülkelerinde Jandarmanın Statüsü başlıklı bir makale yayımlanmıştır. Bu makalede; Avrupa Ülkelerindeki Jandarmalar hakkında saptırılmış bilgiler verilmekte ve nihayet, güya bu ülkelerde Jandarmanın sivilleştirilmesi anlamına gelen bir demilitarizasyon süreci varmış gibi anlatılmaktadır.
 Bu makaleden alınan bazı saptırılmış bilgilerin; çeşitli gazetelerde ve internette; Jandarma aleyhinde yapılan haber ve yorumlarda kullanıldığı görülmektedir.
 Bununla birlikte; gazeteoku.net ve cunta.org adlı internet sitelerinde de Jandarma aleyhinde dezenformasyon yapılmaktadır. Bu sitelerden birincisinin, Emniyet Genel Müdürlüğüne ait olduğu tarafımızdan tespit edilmiştir. Yurtdışından sahte isim ve kimlik kullanılarak alınmış olan ikincisinin tespitine yönelik faaliyetler sürdürülmekte olup, bunun da aynı kaynak yada yandaşlarınca kullanıldığı değerlendirilmektedir.
 Ali BAYRAMOĞLU, Nuh GÖNÜLTAŞ, Gülay GÖKTÜRK ve Cüneyt ÜLSEVER gibi çeşitli gazetelerde yazan bazı köşe yazarları da anılan kaynaklardan edindikleri bilgileri yazılarına taşımakta, Jandarma aleyhinde kamuoyu oluşturmak istemektedirler.    
 Jandarmaya yönelik bu tasavvurlar mateessüf CHP ve DYP gibi partilerin programlarında da farklı mahiyette de olsa görülmektedir.
 Türkiye’de ikili kolluk (Polis ve Jandarma) yapılanmasının bir zorunluluk olduğu ve korunması gerektiği değerlendirilmektedir. İncelendiğinde görülecektir ki; esas itibariyle Jandarma Teşkilatı bulunmayan gelişmiş ülkeler de dahi ikili kolluk (federal ve yerel) sistemi bulunmaktadır.
 Ülkemizi federalleşmeden kantonlaşmaya, hatta bölünmeye götürebilecek Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı ve Belediye mevzuatına yönelik düzenlemeler gibi girişimler; sadece endişelerimizi artırmakla kalmayıp, bunlara karşı geniş kitleleri yoğun şekilde bilgilendirilmemizi ve bilinçlendirilmemizi de zorunlu  kılmaktadır. 
        İrticai çevrelerin medyaya yönelik faaliyetlerinin arka planında da medyayı tek sesliliğe götürecek tarzda, medyadaki muhalif, ulusalcı ve Atatürkçü kalemleri susturmak ve medyayı kendi ihtiyaçları doğrultusunda şekillendirme gayretleri bulunmaktadır. Bu kapsamda; Tuncay ÖZKAN, Hulki CEVİZOĞLU, Emin ÇÖLAŞAN, Mustafa BALBAY, Ümit ZİLELİ, Mümtaz SOYSAL, Necati DOĞRU ve Erol MANİSALI çalıştıkları medya kuruluşlarından tasfiye edilmiş veya Tv. programları yayından kaldırılmıştır.
 Medya kuruluşlarındaki sağduyu sahibi, laik, ulusalcı ve Atatürkçü kesimin, bireysel kaygıları bir kenara bırakıp, bu linç hareketine karşı ortak duruş sergilemeye ikna edilmeleri gerekmektedir.
YÖK Kanunu Tasarısının arka planında çağdaş bilime irticayı bulaştırmak olduğu malumlarıdır. Üniversitelerin mutlaka çağdaş bilimin merkezi ve lokomotifi konumunu sürdürmesi gerektiği kaçınılmazdır.
Bütün bu olumsuzluklara karşı üniversitelerimizle birlikte; toplumsal refleksi harekete geçirmek ve cumhuriyet kazanımlarını korumak amacıyla, etkin ve anlamlı bir işbirliği ve güç birliği içerisinde hareket edilmesi gerektiğinin kaçınılmaz olduğunu düşünüyorum.
Tüm rektörlerimize tam bir inanç ve güven duyuyoruz ve aynı yakınlıkta bulunmak istiyorum. Henüz arzu ettiğimiz kadar sıkı ilişkiler içinde olamadığımız rektörlerimize de sizlerin aracı olmasını bekliyorum.
 Üniversitelerimizle Silahlı Kuvvetlerimiz arasındaki  uzun geçmişi olan fikri yakınlığın devam ettiğini, yukarıda sıralamaya çalıştığım düşüncelerimin üniversitelerimizce de paylaşıldığını, kamuoyunun aydınlatılması istikametinde önemli faaliyetlerin olduğunu  memnuniyetle müşahede ediyorum. Nitekim Ondokuz Mayıs, İnönü ve Dokuz Eylül   Üniversitelerinin senatolarında;  cumhuriyetimizin laik yapısına, Atatürk’e ve Silahlı Kuvvetlerimize  dil uzatanlara yönelik kınama kararları alınmasını önemli bir gelişme olarak görüyor ve bu kararların kamuoyuna daha geniş şekilde yansıtılması için Sivil Toplum Kuruluşları nezdinde girişimlerde bulunuyoruz.
 Kendi aramızda da daha yakın bir iletişim ve işbirliği platformuna ihtiyaç bulunduğunu görüyorum. Sivil Toplum Örgütlerine ve diğer kuruluşlara yönelik etkinliklerin artırılması ve bu etkinliklerle daha geniş halk kitlelerini bilgilendirme ve bilinçlendirme konusundaki ortak ihtiyaçlarımızın, yardımlaşma temelinde daha kolaylıkla karşılanabileceğini düşünüyorum.
Vatanın bütünlüğü ve ulusun birlik ve beraberliği, Yüce Atatürk’ün emaneti olan laik cumhuriyetimizin korunması ve kollanmasının her zamankinden daha büyük önem arzettiği günümüzde, kamuoyunun aydınlatılmasında büyük etkisi olan üniversitelerimizce;
- Üniversitelerarası ortak açıklama ile rahatsızlıkların dile getirilmesi,
- Milletvekillerine yönelik bilgilendirme ve bilinçlendirme çalışmaları yapılması,
- Ayrı ayrı senato kararları alınarak kamuoyuna duyurulması,
- Bilimsel toplantılarla toplumsal tepkinin aktif halde tutulması,
- Öğrencilere yönelik bilgilendirme ve bilinçlendirme faaliyetlerinde bulunulması,
- Kamu Yönetimi Temel Yasa Tasarısı, içi doldurulmaya çalışılan muhafazakar demokrasi kavramı, belediye mevzuatı gibi konularla ilgili olarak akademik birikimlerin sonucu olan, alternatif çözümler içeren bilimsel çalışmalar yapılmasında ve bilimsel karşı tezler üretilmesinde fayda mütalaa ettiğimi takdirlerinize sunmak isterim.
 Bu vesileyle yeni yılınızı bir kez daha tebrik eder, sağlık ve esenlik dileklerimle saygı ve sevgilerimi sunarım.

M. Şener ERUYGUR
Orgeneral
Jandarma Genel Komutanı"


Haber 7

 



Bu haber 588 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,212 µs