ters döndürdüler! | " /> ters döndürdüler! | "/>

En Sıcak Konular

Nazım'ı mezarından ters döndürdüler!

23 Mart 2009 19:49 tsi
Nazım'ı mezarından ters döndürdüler! 'O an Moskova’daki mezarından ters dönme sesleri duyuldu Nâzım’ın.' Çünkü...

Yıldıray Oğur / Taraf

Mehmet Ali Erbil yanmazsa, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa...

Türkiye’nin “sahte muhalefeti”, “bu kez Mehmet Ali Erbil’in suratında bir sırıtma olarak tezahür etti.

O akşam başka bir zavallı vatandaşın canlı yayında donunu indiresi gelmemişti nedense. 50 sarışın kadını her akşam ekranda taciz etmekten de sıkılmıştı zaten.

Çekmecesinde yıkanmış, katlanmış öylece bekleyen “sahte muhalif” önlüğünü çıkardı. Canı çekti; muhalif, Kemalist, devrimci, solcu tiyatrocu, aydın “Memet” Ali Erbil oluverdi.

“Hani çoğulcu demokrasiydi bunlar? Hani insan haklarıydı bunlar, kendilerine gelince yontuyorlar” diye üst perdeden açtı tiradı.

Değme siyasi analistlere taş çıkarıyordu. “Çoğulcu demokrasi” ile kündeye getirip, “insan haklarıyla” ters köşeye yatırmayı kapmıştı ağabeylerinden.

Exorcist filmindeki gibiydi sahne.

Maskaralığın kitabını yazmış, duvarına asmış ve hatta arada sırada imza günleri yapan Mehmet Ali Erbil’in içine sanki bir Cumhuriyet gazetesi köşe yazarı kaçmıştı.

Üst kabukta bir playboy. Alt katta “aydın bir tiyatrocu”. Sonra bir Yılmaz Özdil. Soymaya devam edince ise bir jakoben devrimci çıktı karşımıza. “Yaa siz böyle koyun gibi olursanız...” diye ekranda donsuz bıraktığı izleyicilerine çıkıştı.

Ne kudretli bir iktidarmış şu AKP. Prime time’da yetmiş milyonun önünde Mehmet Ali Erbil’den bile paparayı yedi.

Prime-time’da anti-AKP krizine giren Erbil ise soluğu diğer tüm benzer vakalar gibi Türk muhalefetinin Pradalar, Ralph Lorentler içindeki büyük kahramanı Uğur Dündar’ın karşısında aldı.

İzlediğimiz sanki 12 Eylül sonrası kaçak bir tv canlı yayınıydı. Sanki 28 Şubat sürecinde Ahmet Hakan ile ‘Haber Saati’ndeydik. Sanki az sonra ‘Ak polisler’ gelip basacaktı stüdyoyu. Hava ağır mı ağırdı. İki keyfi gıcır adam, iki konformist adam “Direne direne kazanacağız” , “Baskılar bizi yıldıramaz”, “Bağımsızlık uğruna al kanlara boyandık” diye bağırdı bağıracak başladılar konuşmaya.

İktidar, baskı, muhalefet, özgürlük... Her şey vardı. Racon tamdı. (Bu Memet Ali Erbil 12 Eylül’den önce MDD’li miydi yoksa Proleter Aydınlıkçı mı? )

Çarkıfelek’te tacizdi, belden aşağı espriydi harcanacağına ART’de Emin Çölaşan’ın karşısına çıkarılsa, ADD ve Lions kulübü konferanslarına çağrılsa, Banu Avar ile faşist üniversiteleri dolaşsa sonra da dönüp TKP’nin “Türbanlı kadınlar sokaklardan toplatılsın” mitinginde konuşsa ya.

“Artık bana iç çamaşır getirirsiniz. Artık nereye koyuyorlar bilmiyorum. Kartal’a mı gelirsiniz yoksa Silivri’ye mi...” diye sıkı bir Ergenekon-septik olduğunu bilse Mustafa Balbay, günlüklerinde ona da, ona da yer vermez miydi?

Ama durun “Bunları da herkes söyleyemez yani sıkar biraz yani sıkar sıkar” diyen Erbil’in, bir komutan yardımcısı Marcos, bir liberal-sol avcısı Birgün köşe yazarı, bir 1 Mayıs eyleminde Taksim’e yürüyen DİSK başkanına dönüşmesine çok az kaldı.

Ve o an geldi.

Kemalist arabesk türünün ilk örneği “Bir daha çık Samsun’a. Sarı saçlım mavi gözlüm” türküsünü üstüne almasından korkulan büyük ego Uğur Dündar’ın “AKP’ye kafa tuttun ya yandın sen Mehmet Ali” diye gollük ortasıyla oldu her şey.

Erbil Nâzım’dan patlattı bombayı: “Sen yanmazsan ben yanmazsam nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa.”

O an Moskova’daki mezarından ters dönme sesleri duyuldu Nâzım’ın.

Aynı sesler henüz Türkiye’yi terk etmemiş büyük muhalif piyanist Fazıl Say “Amerika Afganistan’da yanlışlıkla üç-beş tane kız çocuğunu öldürdü belki. Ama milyonlarca kız çocuğunu diriltti. Nâzım yaşasaydı Amerika’ya hak verirdi” dediğinde de duyulmuştu.

Türk sahte muhalefetinin etinden, sütünden, derisinden istifade ettiği ama “Cumhuriyet’in hapishanelerinde neden çürütüldüğünü sormadığı Nâzım Hikmet’in kötü kaderiydi bu.

Ama Mehmet Ali Erbil’in ağzına düşmek için çok daha kötü bir beddua almış olmalıydı?

İnsan kıskanıyor aslında. Keşke sahiden böyle bir ülkede yaşabilseydik.

Az önce Çarkıfelek’te AKP iktidar sarhoşluğu yüzünden eleştirilebilse. Az sonra Sarıkız, Ayışığı darbeleriyle ilgili belden aşağı bir espri yapsa Mehmet Ali Bey. Beyaz, programında Şener Eruygur’un bitmez tükenmez darbe girişimleriyle dalga geçip, Okan Bayülgen programını Cumhuriyet Mitingleri’ne yetişelim diye erkenden bitirmese. Haydi Gel Bizimle Ol’da Müjde Ar “Çok can yaktım” aykırılıklarını, başörtülü kadınlar için de çalıştırsa.

Ama Türkiye’de muhalefet, Mehmet Ali Erbil’in bile üzerine cuk oturabilen, onun bile prime time’da kafası atınca rahatça içine girebildiği ve kendini güvende hissedebildiği bir kostümdür.

Türkiye’de Kemalizm ve orduya dokunmayan her muhalefet sahtedir, yapaydır, ne akar ne kokar.

Ve ancak Mehmet Ali Erbil kadar yer yakar...



Bu haber 847 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,410 µs