gerçekleşmesin... | " /> gerçekleşmesin... | "/>

En Sıcak Konular

Bu senaryo gerçekleşmesin...

23 Mart 2009 14:33 tsi
Bu senaryo gerçekleşmesin... 'Bu senaryo hükümetin değişmesini ya da dönüşmesini gerektirecek. Böyle bir ekonomik gelecek tasarımı, muhayyel bir darbenin iyi bir tamamlayıcısı olur. '

Ümit İzmen / Taraf'taki köşe yazısından ilgili kısım.

Dipten gelen dalga

...

Ekonomide de derindeki hareket, yüzeyde olan bitenden daha önemli. Küresel piyasalarda bazı olumlu sinyaller görülmesine rağmen, dünya ekonomik sisteminin belirleyicilerine ilişkin gelişmeler gayet iç karartıcı.

Önce IMF’nin sonra Dünya Bankası’nın büyüme hızı tahminlerini bir kez daha geri çektiği haberleri geldi. Şimdi dünya ekonomisinin yüzde iki küçüleceği söyleniyor.

İyice ağırlaşan küresel resesyon, dünya ekonomik sisteminde bir dönemin kapandığına işaret ediyor. Bugün küresel ekonomide yaşananlar bir insanın ömrü hayatında ancak bir kez başına gelebilecek olaylar. Bütün dünya bu denli köklü bir altüst oluşla karşı karşıya olmasına rağmen şimdilik bu krizin Türkiye üzerindeki etkisi 2001’deki kendi krizimizin gerisinde.

Küresel krizden etkilenme düzeyimiz ne olursa olsun, dünya ekonomik ve siyasal sisteminde bundan sonra meydana gelecek değişiklikler tüm ülkeler gibi bizi de çok derinden etkileyecek. Böyle bakınca krizi, ne hükümetin, ne hükümetin ekonomik politikalarını eleştirenlerin hiç ciddiye almadığı çok açık.

ILO rakamlarına göre, dünyada 30-50 milyon kişi işini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya. İşini kaybedenler, yaşam koşulları iyice kötüleşenler bu durumun sorumlusu olarak küresel krizi değil, hükümetleri suçlayacak. Kriz Avrupa’da daha şimdiden Belçika’da, Letonya’da ve İzlanda’da hükümetlerin devrilmesine yol açtı. Macaristan sırada.

İşini kaybedenlerin sayısı arttıkça, hükümetlere karşı öfke kabaracak. Toplumsal sorunlar baş gösterecek. Politik ortam sertleşecek. Bu dertleri dünyanın başına açmış olan ABD ve AB’ye öfke büyüyecek. Sorunlar arttıkça yabancı düşmanlığı artacak. Devletler çözümü ekonomik milliyetçilikte arayacak. Teşvikler yabancı değil yerli üretime, öncelik yabancı değil yerli işçiye, şirkete verilecek.

Ancak, dünyaya bu denli koyu bir korumacılığın hâkim olması düşük ihtimal. Geçmişten bir sürü ders alındı. Küreselleşme sayesinde çok hızlı büyüyebilmiş olan ülkeler şimdi muhtemelen bu durumun devam etmesi için işbirliğine gidecek. 2 nisanda yapılacak G-20 toplantısı ülkeler arası işbirliğinin ne kadar kuvvetli olabileceğini gösterecek.

Dünya belki karanlık çağlara geri dönmeyecek ama sular durulana kadar da uzun bir süre geçecek. Her ne pahasına olursa olsun bir çözüm bulma çabası, artan devletleştirmeler ve otoriter yönetimler için elverişli bir zemin oluşturacak Krizin uzadığı bu sürede, çareler tükendikçe, bazı ülkeler ekonomik milliyetçiliğin girdabına kendini kaptırabilecek.

Eminim ki bu örnekler Türkiye’de birilerine çok cazip gelecek. Bunlar, Türkiye’de sağcısından solcusuna çok geniş bir kesimde sempati bulan, pek sevilen, hep hatırlanan, özlemle yâd edilen uygulamalar. Ekonomik önlem tartışmalarında yerli malı vurgusunu, korumacı, milliyetçi önerileri, daha sık duymaya başlayacağız. Hap haline indirgenmiş sosyalist dogmaların hâlâ hatırlandığı günümüzde, bu olan biteni solla, sosyalizmle ilişkilendirip sevinç çığlıkları atanlar da olacak. Söylemeye bile gerek yok: bu senaryo hükümetin değişmesini ya da dönüşmesini gerektirecek. Böyle bir ekonomik gelecek tasarımı, muhayyel bir darbenin iyi bir tamamlayıcısı olur.

Öte taraftan, dünya bu karanlık geleceği önleyebilecek ve milliyetçiliğin tırmanışına karşı durabilecekse, bu ABD’nin reel sosyalizmin çöküşünden bu yana sürdürdüğü dünya hâkimiyeti rolünün sona ermesini gerektirecek. Tek kutuplu dünya yerini çok merkezli bir yapıya bırakacak: Yeni güçlenen ülkeler, dünya sisteminde daha fazla söz hakkına sahip olacaklar.

Ancak bu senaryonun gerçekleşmesi zaman alacak. Türkiye’de bu süre içinde yaşanacaklar ekonomik ve siyasi gelecek açısından çok kritik olacak. Eğer, küresel sistem yeniden rayına oturuncaya kadar dünyada baş gösterecek olan ekonomik milliyetçiliğe savrulmazsak, Türkiye demokratikleşme dönüşümünü tamamlayabilecek. Faili meçhulleri kuyulara gömmek yerine, otoriter yönetim hastalığını tarihe gömebileceğiz.



Bu haber 1,007 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,520 µs