Baz istasyonundaki dinleme çetesi!

16 Mart 2009 14:40 tsi
'Biz bunun doğruluğuna inanmak istemiyoruz ama acaba baz istasyonu bilgileri birileri tarafından ETÖ üyeleri ile paylaşılmış mıdır? Ya da mahkemeye giden bilgiler değiştirilebiliyor mu?'

Önder Aytaç & Emre Uslu / Taraf

ETÖ’nün ‘kapsama alanındaki’ GSM operatörleri

Rasim Ozan Kütahyalı bundan nasıl bir sonuç çıkarır bilemeyiz ama; Kurtlar Vadisi’nin son bölümünde İskender Büyük ordudan ayrılan Kenan Yarbay’ı medya patronu Turan Bey’in yanına yerleştirip, Turan Bey’in şirketini kontrol altına almaya çalışıyordu. Benzeri bir durum ETÖ için geçerli olmuş mudur? GSM operatörlerinde kimlerin hangi kritik mevkilere nasıl getirildikleri ETÖ soruşturmaları gibi geniş kapsamlı soruşturmalar için kritik bir konu.

Şöyle anlatalım: Bir GSM operatörünün sahibi hakkında başlatılan soruşturmalardan teknik takip sonucu bir sonuca varılamadığı hep konuşulur. Neden olarak da, GSM şirketinin sahibi işadamının kendi şirketinin telefonlarını kullanmasından ötürü mahkemeler tarafından kendisi hakkında telefonlarının dinlenmesi yönünde karar verilse bile, bundan haberdar olduğu ve telefonunu değiştirerek elektronik takipten kolayca kurtulduğu anlatılır.

ETÖ soruşturması bağlamında GSM operatörlerinden gelen verilerin ne kadar kritik oluğunu sanırız anlamışsınızdır. Bir de GSM operatörlerinin kendileri hakkında alınan takip kararlarını ETÖ üyeleri ile paylaşıp paylaşmadığı da araştırılması gereken bir durum.

Daha açık anlatalım. ETÖ davasındaki tanıklığında Danıştay saldırısı ile ETÖ’yü ilişkilendiren Osman Yıldırım, Kuvayi Milliye Derneği’nden Rasim Görüm’ün 30 Nisan 2006 tarihinde Ataşehir’de Muzaffer Tekin’in talimatıyla, kendilerine el bombalarını getirdiğini ve o sırada Dernek Başkanı Fikri Karadağ’ın da yanlarında olduğunu öne sürmüştü. Ancak 7 Mart 2009’da gazetelere yansıyan bilgilere göre Yıldırım’ın bu konuda söyledikleri ile cep telefonu baz istasyon kayıtlarının birbiri ile çeliştiği belirtiliyor. Baz istasyonu kayıtlarına göre; 30 nisanda Yıldırım’ın Ataşehir’de oluğunu iddia ettiği Tekin ve Öztürk’ün cep telefonlarının Kadıköy’den, Görüm’ün telefonunun Hendek’ten, Karadağ’ın telefonunun ise Balıkesir’den sinyal verdiği ifade ediliyor.
Danıştay saldırısıyla ETÖ arasındaki ilişkinin olmadığını “baz istasyonu verilerine” göre kurmak bizi yanılgıya götürebilir. Gazetelerde çıkan haberlere bakınca sanki mesele bitmiş ve sorun çözüme kavuşmuş gibi oluyor değil mi?

Belki de gerçeğin başka ve derin bir yüzü vardır. Baz istasyonu ile tanık iddiasının karşılaştırılması nasıl yapılıyor? Önce savcılar GSM operatörlerine bir yazı yazıyor ve görüşme kayıtlarıyla birlikte, görüşmeyi yapanların, hangi baz istasyonları üzerinden görüşme yaptıklarının bilgilerini istiyor. Devletin başka biriminde bulunmayan baz istasyonu bilgilerinin tek kaynağı GSM operatörlerinin kendileri. Her GSM operatörünün bu bilgiyi biriktiren bir birimi var. Bütün abonelerin faturalandırma bilgileri, kamu kurumları tarafında dinlenen bütün telefonların listeleri, savcılıklar tarafından istenen telefon bilgileri, kim kimi aramış, nereden aramış, kaç dakika görüşmüş, SMS mi almış gibi bilgilerin olduğu sistemin birimidir burası. Elbette her birimin başında da bir yetkilinin varlığı söz konusu.

Sizce bu birimlerin başında bulunan insanların oraya atanması süreci nasıl oluyordur? Bu birimin başındaki kişilerde ne gibi özellikler aranıyordur? Örneğin bir GSM operatörünün, bu kilit biriminde 2005’ten bu yana bir emekli albayın görev yapması söz konusu mu? Bu kişinin/kişilerin ilişkileri, irtibatları kim? Bu kişiler geçmişte ne gibi yerlerde görev yapmışlar? Geçmişte bu kişiler hangi ilişkilere sahip? Adı ETÖ soruşturmasında yer alan bir takım zanlılarla bu kişilerin iş ilişkisi olmuş mudur? Biz bunun doğruluğuna inanmak istemiyoruz ama acaba baz istasyonu bilgileri birileri tarafından ETÖ üyeleri ile paylaşılmış mıdır? Ya da mahkemeye giden bilgiler değiştirilebiliyor mu? Değiştirilebiliyorsa hangi büyük soruşturmalar bu şekilde sonuçsuz bırakılıyor? Osman Yıldırım’ın tanıklığı gibi bazı baz istasyonu bilgileri değiştirilerek gerçekler karartılmış olabilir mi? Sahi gerçekler gerçekten de karartılabilir mi?

Soruları daha da genişletmek mümkün. Patronu ekonomik olarak zor durumda olan GSM operatörünün kritik birimine atandığı iddia edilen emekli albayın atandığı yıl, bir Rus firması bu GSM operatörüne ortak olmuştu. Ruslarla arası iyi olduğu anlaşılan Levent Ersöz ile bu şirketin patronunun yaptığı görüşmeler Rus şirketinin Türkiye’ye gelmesinde etkin olmuş mudur? Sahi Ergenekon aslında Rusçu bir darbe planlamıyor muydu?

Turkcell’in patronu Karamehmet’in, karargâhta generallerle yaptığı konuşmada A. Uğur, “Bu arada komutanım da buradayken belirtmek istiyorum. Turkcell ile ilişkilerimiz çok güzel devam ediyor,” diyordu. Karamehmet’in “ABD Irak’ta telefon işine girmemizi ‘Asker gelir’ diye istemedi” demesi neyi anlatıyor? Normalde Askerle arası çok iyi olan Amerika “Asker gelir” diye neden Turkcell’i Irak’a istemesin ki? Askerle ortak istihbarat paylaşımı ile sırlarını paylaşan Amerika, “Asker gelir” diye neden Turkcell’i istemesin? Yoksa asıl korku Rusya gelir korkusu muydu? Ergenekoncuların Amerikan karşıtlığının altında da bunlar mı yatıyor? Amerika’nın bildiği bizim bilmediğimiz daha neler var?

Kısaca sorumuz şu; ETÖ ile GSM operatörleri arasında bir ilişki var mı, yok mu?.. ETÖ tutuklusu emekli Tuğgeneral Levent Ersöz tarafından Genelkurmay Başkanı Özkök’ün ve Başbakan Erdoğan’ın bile dinlendiği iddia ediliyorsa, acaba Taraf’ın Turkcell ile ilgili attığı başlığı yeniden hatırlamak gerek mi?

Bu haber 835 defa okundu.