3 bin faili meçhul cinayet!

15 Mart 2009 11:06 tsi
Türkiye'nin karanlık yıllarının aydınlanmasıyla birlikte ortaya çıkan korkunç gerçekler... Erhan Başyurt yazdı...

Erhan Başyurt / Bugün

Ne olur yalan çıksın Allah'ım!

Türkiye yıllardır terör belası ile uğraşıyor.

Teröre başvuran bölücüler, uzun yıllar "gördükleri kötü muamele ve işkenceleri" istismar konusu yaptı.

Sivil halka dışkı yedirildiği bile ortaya çıktı...

Yine de yasal bir gücün bu kadar gayrı hukuki ve gayrı insani bir yönteme başvurabileceğine akıl ve vicdanımızın inanası gelmiyordu.

Ne var ki son günlerde şok üstüne şok yaşadık.

Ergenekon savcıları, bir dönem TSK içerisinde görev yapmış bazı sanıkların PKK ile ilişkili olduğuna dair iddiaları gündeme getirdi.

Yetmedi, "Ergenekon'un karakutusu" olarak bilinen Tuncay Güney, Silopi'de Ergenekon'un faili meçhullerini gömdüğü BOTAŞ'a ait asit kuyuları olduğunu iddia etti.

Ardından savcılar, 70 kadar ailenin talebi üzerine, bölgede arama çalışmaları yaptı.

Ve maalesef,  BOTAŞ'ın ölüm kuyularından "12 parça kemik, bir eldiven, bir kar maskesi, fanila olduğu sanılan bez parçası, bir taksiye ait olduğu sanılan süs eşyaları, saç telleri ve yanmış bez parçaları" bulundu.

Yine Silopi'de yürütülen başka bir "ölüm kuyusu" kazısında, "insan kafatası ve 6 kemik parçası ile 1 çorap" tespit edildi.

Ailelerin talepleri üzerine Silopi'nin Kimsesizler Mezarlığı'nda da inceleme yapılacak.

Bölgede terörün zirve yaptığı dönemlerde 3 bin kadar faili meçhul cinayet yaşanmış.

Bir de evinden canlı götürülüp, bir daha geri dönmeyen kayıplar var.

Gelinen noktada, Ergenekon'un karanlık ilişki ve faaliyetlerinin aydınlanması, Türkiye'nin geleceğinin de aydınlaması demek.

Ama, bu aydınlanma yüreklerimizi daha da dağlayacak gibi.

İki elimizi başımızın arasına alıp, "Eyvah! Biz nasıl fark edemedik?" dedirtecek cinsten.

Şayet, Silopi'de kemik parçaları gerçekten katledilmiş sivil halka ait çıkarsa ne yaparız?

Şehir Mezarlığı'nda ya da Güney'in iddia ettiği ölüm kuyularından birinden "toplu mezar" çıkarsa tepkimiz ne olacak?

Hitler gibi, Ermeni komitacılar gibi, Sırplar gibi, Hutular gibi...

O zaman utanç duymak bir yana terörü besleyen nedenleri tam olarak çözümleyememenin bir de "vicdan azabı" olacak.

Dilerim Silopi'deki kafatası ve kemikler, bir faili meçhule ait değildir...

Dilerim, ölüm kuyuları iddiası da toplu mezar şikayetleri de gerçek bir yalandır...

***

Oscar alan iki film ve vahşi katliamlar...

"Slumdog Milyoner", bu yıl adeta Oscar'ı süpürdü.

Film, sokaklarda büyüyen bir varoş çocuğunun "Kim 500 Milyar İster" tarzı bir yarışmayı, hayattan aldığı derslerle nasıl kazandığı ve aşkı üzerine kurgulu.

Şaşırtıcı... Varoş sahneleri ile ilgi çekici...

Filmin kahramanı Müslüman çocukların anneleri, Hint milliyetçiler tarafından katlediliyor.

Daha doğrusu, bütün bir mahalleye saldırılıyor.

Çok sayıda insan farklı dinlerden oldukları için vahşice öldürülüyor.

Aslında filmin ana kurgularından birisi değil bu.

Ama, filmden sonra zihinlerden bu sahneleri silmek mümkün olmuyor.

Adeta gizli mesaj beyne kazınıyor.

Hint yöneticilerin filme neden bu kadar tepki gösterdikleri de anlaşılıyor.

***

Oscar alan "Reader" filmi için de durum farklı değil.

Yargılama sahnesine kadar, Nazilerin Yahudi katliamlarıyla bağ kurulacağını sezmeniz mümkün değil.

Ancak ilerleyen sahnelerde, özellikle, kiliseye kapatılan Yahudilerin nasıl topluca yakıldığını öğrenince mesaj tüm filmi bastırıyor.

Filmin türü ve içeriği ne olursa olsun, bu kadar başarılı "soykırımı" mesajı verilebiliyor demek...

Bu sıra dışı senaryo ve çekimleri görünce ister istemez gıpta hissi oluşuyor.

Darısı Türk sinemasının ve Türk oyuncuların başına...

Dünyaya ve insanlığa ulaştırılması gereken o kadar çok evrensel mesaj ve paylaşılması gereken o kadar çok yaşanmış acı var ki... 

 

Bu haber 392 defa okundu.