çocuklardan korkmak | " /> çocuklardan korkmak | "/>

En Sıcak Konular

Sarmaş dolaş çocuklardan korkmak

12 Mart 2009 12:55 tsi
Sarmaş dolaş çocuklardan korkmak 'Çocuklar tüm bu şiddet ortamını nasıl yaşıyor? Kafalarından neler geçiyor, kimsenin bilmesine imkân yok. Çünkü onlar çoçuk.... Onların koskoca dünyalarını henüz kelimeler ele geçirmedi. Onlar özgür: Türk, Kürt, savaş gibi kelimeler henüz onları denetley

Ferhat Kentel* / Taraf

7-8 yaşlarında üç küçük çocuk kollarını birbirlerinin omuzlarına atmışlar yürüyorlar. Hararetle, heyecanla konuşuyorlar, gülüşüyorlar. Kolları birbirlerinin omuzlarında... Birbirilerinin omuzlarına doladıkları kolları, konuştuklarını da sarmalıyor. Yürüme, konuşma ve omuzlara atılmış kollar birbirini tamamlıyor. Hepsinin anlattığı bir şeyler var... Anlattıkları herşey sarmaş dolaş... Konuştukları herşey ağız ve kulaklarının yanısıra kollarından da birbirlerine ulaşıyor...

Ağır kurallar, medeniyet-modernlik-toplum kuralları, erkeklik kodları, büyümüşlük kodları onların bedenlerine henüz yazılmamış...

30 Kürt ve Türk genç sivil insan (14 Şubat’ta sahne alan Yurttan Kürtçe Sesler Korosu) beraber ve solo yurttan Kürtçe ve Türkçe şarkılar söylüyorlar. Bedenleri birbirlerinden bütün koparma çabalarına rağmen, onlar, “büyüklükleri” kendinden menkul olan efendilere rağmen, kol kola şarkı söylüyorlar. Onların şarkıları da çocukların birbirlerinin omuzlarına kollarını atmalarına benziyor. İçlerindeki kiri boşaltıp, yeniden çocukluğun o güzelim masumiyetine dönüyorlar...

NASIL BİR ÇARESİZLİKTİR BU!

Ama birileri doğrudan çocukları hedefliyorlar. Bugüne kadar, mafyacılıktan, insan kaçakçılığına, faili meçhullere; devlet kapısında rant peşinde koşturmaktan, etiketleri sayesinde şirket kapılarında ikbal sağlamaya kadar her türlü kirli işi yapıp, pervasızlıklarını “mahkemelerin önünden tesadüfen (!) geçerken” içeri girip, Hrant’a bozuk para atmaya vardıranlar, bunları “milliyetçilik” kılıflarına sokanlar, tehdit ve şantajla bu memlekette ne hukuk ne kanun bırakanlar, kendi adamlarını vurduran, cinayetlerini utanmazca “teröristlerin” üzerine yıkanlar, aktif çetecilik hayatlarında kahramanlık konusunda mangalda kül bırakmazken, riske girdiklerinde, bir anda narinleşip, o hastane senin bu hastane benim her türlü “Gata-kulli”ye başvuranlar, her şeyden önce ve her şeyden daha da önemlisi çocukları hedef alıyorlar... Dünü zehirlediler, bugünümüzü karartmaya ve geleceğimizi esir etmeye inatla devam ediyorlar.

Bu zihniyet sahipleri, yalanlar üzerine kurulu kendi düzenleri yürüsün diye, en çok ihtiyaç duydukları düşmanlık bu memlekette bitmesin diye, adını “Sarı Gelin” koydukları “sözde” belgeseller hazırlayıp, doğrudan hedefe vurmak, çocuk masumiyetini yok edip, “ağaç yaşken eğilir” misali, travmalı küçük ırkçılar yaratmak için, bu toprakların en eski sahiplerinden olan, Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşları Ermenileri “emanet”, “sığınmacı” ya da“hain” olarak belletip, Ermeni ve Türk çocukların kolları birbirlerinin omuzlarından düşsün diye DVD’ler hazırlayıp okullara gönderiyorlar; sonra da iyice izlenmiş mi, iyice ezberlenmiş mi diye rapor istiyorlar....

Güneydoğu’daki sokak gösterilerinde polise taş atan çocukları, ellerinde taş izi, ceplerinde misket arayıp, 10’ar, 20’şer toplayıp içeri tıkıyorlar. Sayıyı 100’lere, 500’lere vardırıyorlar... Bu çocuklar “AĞIR” ceza mahkemelerinde yargılanıyorlar. İşkencede adam öldürenler, insanları evlerinden toplayıp dağbaşında ensesine kurşun sıkanlar, sağa sola bomba atanlar ellerindeki barut izine, bellerine asılı duran cinayet araçlarına rağmen, “kahraman” ve “iyi çocuk” ilan edilip, ellerini kollarını sallayarak ortalıkta dolaşırken, ya da en iyi ihtimalle tecil edilen cezalarla vaziyeti kurtarırken, bu çocuklara yaşlarının iki katı cezalar veriyorlar... Kürt ve Türk çocuklarının kolları birbirlerinin omuzlarından iyice düşsün diye, o düşen kollar büyüyünce daha çok taş atsın ve en idealinden silah sıksın diye onları hapislerde tutuyorlar. Hem de büyüklerle birlikte! Yani garantili sonuç: cezaevinde itinayla büyüyecek ve istikbale uzanacak çelik disiplinli gerillalar!

Nedir bu çocuklarla alıp veremediğiniz? Bu kadar mı çok korkuyorsunuz bu çocuklardan? Farkında mısınız, ne kadar çok kin tohumları ektiğinizin? O kirli kininizi o masum bedenlere boşalttığınızın?

O çocuklar için canını dişine takan ailelerinin, avukatlarının, sosyal hizmet uzmanlarının, “Çocuklar için adalet istiyoruz inisiyatifi”nin tanıklıklarından esinlenerek anlamaya çalışalım. Bu çocukların nasıl bir dünyada büyüdüklerinin farkında değil misiniz? Acıyla büyüyen; kardeşini, ağabeyini, amcasını kaybetmiş, babaları, ağabeyleri, başka akrabaları işkenceden geçmiş çocuklar onlar...

Bu çocuklardan biri, çıkan bir arbede sonrası, ortalığı temizlemek için çalıştığı dükkânın önündeki taşları toplayan çocuktu... Diğeri, korucu babası ölmüş, ailesinin geçimini tek başına sağlayan bir çocuktu; kepenk kapatma eylemi olduğu gün dükkanını açarken yakalandı... Panzerin ezdiği çocuğun cenazesine gidenler, parmaklarıyla “V” işareti yapanlar 14 aydır cezaevinde..

Çocuklar bütün bu şiddet ortamını nasıl yaşıyor? Kafalarından neler geçiyor, kimsenin tam olarak bilmesine imkân yok... Çünkü onlar çocuk... Onların koskoca dünyalarını henüz kelimeler ele geçirmedi; bizim gibi kategorilere esir değiller... Onlar özgür: Türk, Kürt, medeni olmak, savaş gibi kelimeler onları henüz denetleyebilmiş değil..

Ama eğitimleri dahil her yönüyle hayatları kararan, karartılan çocuklar polis görünce kırmızı görmüş boğalara dönüşüyorlar...

Onları kimileri terörist, kimileri komutan kimileri de kandırılmış çocuklar olarak görüyorlar... Bunların hiçbiri kesin değil; ama onlar için istenen “ibretlik” cezalardan belli ki, yetişkin egemenler aslında çocukları şantaj aracı olarak kullanıyorlar; büyükleri zaptedebilmek, pes ettirmek için... Bu kadar basit ve kalleşçe...

Belki onları en çok anlayanlar aileleri... Onların çocuklarını tanımlamaya ihtiyaçları yok. Onlar sadece çocuklarını seviyorlar ve acı çekiyorlar. Mesela, bu çocuklardan birisinin babasının sorduğu gibi soralım: Siz akşamları evde ne konuşursunuz? Mesela televizyon seyrederken, yemekte? Peki Diyarbakır’da, Şırnak’ta, Cizre’de, Silvan’da, Van’da ne konuşulur mesela?

ORADA 30 YILDIR SAVAŞ KONUŞULUYOR

İşte hayat ve acılar bu çocuklarda muhtemelen “oyun”laşıyor... “Polise taş atmaca” oyunu icad olunuyor... Western fimleriyle büyümüş, kızılderililerle haşır neşir olmuş bizler küçükken osuruk ağacından ok ve yay yapardık. Ama Güneydoğu’da 30 yıldır atmosfer şiddetin atmosferi... Birileri o şiddetin rantını yesin diye, güçlerini korusun diye süren bir savaşın atmosferi... Bu atmosferde çocuklar nasıl oynarlar? Ancak çevreleri şiddetle donanmış bu atmosferin oyunlarını oynarlar; ancak bu atmosferin verilerini oyuna çevirebilirler...

27 yıl ceza alan bir çocuk büyüyünce savcı olmak istiyor. Belki sadece gücü taklit ediyorlar, “güçlü olmaca” oyunu oynuyorlar. Savcı olmayı beklerken, taş atarak belki...

Cezaevindeki ağabeyini özleyen çocuğun, ağabeyini görebilmek için bulduğu dahiyane fikirde kendini gösteren, “Ben de gideyim bir taş atayım, ağabeyimin yanına gideyim” diyen çocuğunki gibi bir oyun belki... Kendilerini engellemeye çalışan yaşlı kadınları takmayan, provokatör polis ağabeyleriyle ya da örgütten ağabeyleriyle birlikte taş atan çocuklar onlar...

Filistin, Gazze’de çocuklar nasıl “sosyalleşiyorlarsa” bizim çocuklarınki de çok farklı değil... Filistinli çocuklarınki kullanılmaksa, bizimkilerinki de kullanılmak; onlarınki oyunsa bizimkilerinki de oyun...

Belki, onların yaşadıkları sadece bir “isyan oyunu”... Irkçılığın, hakir görülmenin, ekonomik sorunların, işsizliğin kol gezdiği bir dünyada, polisin nezdinde hayata atılan bir taştır belki de onların attıkları...

Ama onların üzerine boca edilen yargı şiddetinin paradoksu şu: Bu çocuklar hapiste onları “komutan” olarak gören ağabeyleri ile birlikte “mücadele”, “devrim” vb. ruhla bileniyorlar ve sağlam yeni gerillalar olarak yetişiyorlar... Soru da şu: devletin bir kanadından akan ve yargıda tecelli eden bu ibretlik cezaların yanısıra, çocuklara yönelik saldırı özellikle mi yapılıyor? İki ayrı kategoride cevap var. Birinci kategori; “hayır”, inanılmaz bir aymazlık içinde ve kötücül bir ruh haliyle yapıyorlar. İkincisi; “evet” kategorisi ve burada da iki ayrı cevap var. Birincisi, evet, bilerek yapıyorlar, ayakta durmak için düşmanlara ihtiyaçları var... İkincisi, evet, bilerek yapıyorlar; çünkü bölmek istiyorlar... Bıkıp usanmadan başvurdukları paranoya eşliğinde ve dış güçler tarafından tezgâhlandığını söyledikleri “bölücülüğün” bizzat bilinçli bir parçası olarak görevlerini yerine getiriyorlar...

Onların niyetlerine dair bütün bu cevapların belki de hepsi doğru... Ama biz “büyüdükçe” ve büyüklüğün raconuna uygun olarak, hazır giyim kalıplara, kelimelere teslim oldukça, bedenlerimizin birbirine değmesinden utanıp, kollarımız birbirimizin omuzlarından düşüyor. “Yeter artık bu kadar büyümek!” diye bağırmak geliyor içimden...

*Bilgi Üniversitesi Öğretim Görevlisi / ferhatkentel@gmail.com



Bu haber 439 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    2,902 µs