İkinci iddianame: Yargılanan ne?

10 Mart 2009 18:53 tsi
Ergenekon iddianamesinin ilki için, “hani darbe yargılanacaktı? Hani darbe?” diyenler olmuştu. Şüphesiz “gözünün üstünde kaşın var” diyenler yine de olacaktır. Ama Türkiye’nin son 30 yılda nereden nereye geldiği sorusuna artı

Ergenekon davasının ikinci iddianamesi “hazırlandı hazırlanmadı” tartışmaları eşliğinde tamamlanarak ilgili mahkemeye sunuldu.

Bundan sonraki normal prosedür, mahkemenin iddianameyi inceledikten sonra kabul etmesini gerektiriyor. Ardından da iddianame, muhtemelen ilk iddianamede olduğu gibi CD olarak sanıklara ve sanık avukatlarına verilecek ve Ergenekon davası “yeni” bir boyut kazanmış olarak devam edecek.

İddianamenin muhatapları 21’i tutuklu, 35’i tutuksuz yargılanan 56 kişi; sonradan soruşturmaya dahil edilen kişilerle beraber bu sayı 77 kişiye ulaşıyor.

5 bölümden oluşan iddianamede, ilk bilgilere göre emekli orgeneraller Hurşit Tolon ve Şener Eruygur hakkında “örgüt yöneticisi” olmak iddiasıyla müebbet ağır hapis cezası isteniyor.

Örgütün yargı konusu olan suçu ise, “cebir ve şiddet kullanarak TBMM'yi ve Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs”; “Türkiye Cumhuriyeti hükümetine karşı silahlı isyana tahrik”; “devletin güvenliğine veya iç veya dış siyasal yararlarına ilişkin belgelerini kullanmak”; “'devletin güvenliğine ilişkin belgeleri temin etmek”; “kişisel verileri hukuka aykırı olarak kaydetmek” ve “resmi evrakta sahtecilik”.

Bazı sanıklar hakkındaki suçlamalar arasında, bu suçlara ilaveten “askeri itaatsizliğe teşvik” suçlaması dikkat çekiyor. Bunun soruşturma kapsamındaki “karargah evleri” ve muvazzaf askerlerle ilgili bir iddia olduğunu öngörmek mümkün.

Hukuki terimler, iddia ve suçlamaların bir anlamı var ve o da şu: Türkiye ilk defa bir “darbe” teşebbüsünü yargılıyor…

Çeşitli biçimlerde kendisini gösteren yıpratma girişimlerine rağmen, dava savcıları ve yargı, Ergenekon’u en temel faaliyeti nedeniyle yargılamakta kararlı olduğunu gösterdi.

Bunun anlam ve değerini iyi taktir etmek gerekir.

Çünkü 12 Eylül öncesinde göstere göstere bir darbe hazırlığı yürütülürken, devletin ilgili birimleri bu hazırlıkları sadece izlemekle yetinmişlerdi.

Devletin resmi istihbarat kuruluşu MİT, darbe hazırlıklarını tespit etmesine rağmen, bağlı olduğu Başbakanlık’a herhangi bir bilgi verme gereği bile duymamıştı.

Kendi kaynaklarından darbe hazırlıklarını öğrenen dönemin başbakanı Süleyman Demirel’in tüm yaptığı ise, “şapkasını alıp gitmek için” darbe gün ve saatini beklemek olmuştu.

Bugün 28 Şubat’ı savunmaya geçen aynı Demirel, 28 Şubat döneminde Cumhurbaşkanı idi ve kendisine verilen rolü oynadığı için, 28 Şubatçıların nezdinde “süreci iyi idare etti” denilerek övülmüştü.

Bir “kader” imiş gibi darbe beklenen günlerden, darbe hazırlıklarının soruşturulduğu, yargı önüne çıkarıldığı günlere geldik.

Türkiye’nin bedelini çok ağır ödeyerek geldiği noktayı soranlara verilecek bir cevabımız var artık…

Ama daha kat etmemiz gereken çok yol olduğunu da ekleyerek…

www.iyibilgi.com

Bu haber 906 defa okundu.