Demirel ve şapkası: Maşallah! | " /> Demirel ve şapkası: Maşallah! | "/>

En Sıcak Konular

Demirel ve şapkası: Maşallah!

10 Mart 2009 12:09 tsi
Demirel ve şapkası: Maşallah! 'Niye konuşmuyor?' diye diye siyasetin 'baba'sını konuşturduk nihayet. Ama acaba konuşmasa daha mı iyiydi diye düşünmüyor değiliz. Çünkü 'formunu' koruyan Demirel çok şey söyleyip hiçbir şey söylememenin parlak bir örneğini vererek kendi rekorunu eg

9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in Vatan gazetesinde yayınlanan röportajındaki 28 Şubat’la ilgili “savunma”, hayli ilginç.

Öncelikle Türk siyasetinin “duayen” adı Demirel’in bilinen “performansını” ilerleyen yaşına rağmen koruduğunu belirtmek gerek. Aman nazar değmesin diyelim…

Malum, Demirel’in “belagat” yönü hayli kuvvetlidir. Pratik bir zekası vardır. En zor sorunlar ve sorular karşısında dahi kelime oyunlarıyla (siz buna “laf cambazlığı” da diyebilirsiniz) vaziyeti idare etmesiyle ünlüdür.

1970’li yıllarda, yokluk ve kuyruk yıllarında, benzin yoktur ve kendisi de başbakandır. Gazeteciler  sorarlar, “sayın başbakan ne olacak bu benzin sorunu?” Demirel cevap verir: Benzin var da biz mi içtik?

Demirel’in bu “hazırcevap” yeteneğine “demagoji” diyenler de var ve herhalde pek de haksız sayılmazlar.

Konuşulan bir meselenin “can alıcı” kısmını, yani asıl üzerinde konuşmak gereken yönünü “ustaca” laf kalabalığı içerisinde gözlerden, dikkatlerden kaçırmak “yeteneğidir” bu ve sayın Demirel asıl bu işin ustasıdır.

28 Şubat’la ilgili sözleri nedeniyle Demirel’in “performanısını” koruduğunu bir kez daha gördük.

28 Şubat için dönemin askeri aktörleri “postmodern darbe” dediler (Çevik Bir, Erol Özkasnak), “şimdi de silahsız kuvvetler harekete geçsin” dediler (İsmail Hakkı Karadayı) ve herkes de bunu böyle anladı.

İşin şakası mı vardı: Hukuk, yargı, üniversiteler, medya aleminin ileri gelenleri Genelkurmay karargahına çağrılıyor, kendilerine “brifingler” veriliyor ve “dersini alan”, “brife” edilmiş olmaktan mutlu koca koca kurum temsilcileri “karargahtan” rollerini üstlenmiş olarak çıkıp vazifelerini ifa ediyorlar.

Bir tiyatro oyunu bahane edilerek, Sincan’da tanklar yürütülüyor ve “ne oluyor? Darbe mi oluyor paşam?” diye soranlara, Çevik Bir, “balans ayarı yaptık” diyor.

Hükümete ünlü 28 Şubat kararları dikte ettiriliyor.

Peşinden “Çin işkencesi” taktiğiyle milletvekillerine baskı yapılarak partilerinden istifa etmeleri sağlanıyor, hükümet düşürülüyor.

Daha fazla sıralamayacağız. 28 Şubat uygulamalarını unuttuğumuzu sanıyor olabilir Demirel, ama unutmadık. Peki bütün bunlar ne? Normal mi? Siyasetin “kimyasıyla” bu kadar pervasızca oynanması meşru mudur?

Demirel’in şu sözlerine bakın:
“Şimdi efendim, 28 Şubat darbe miydi, değil miydi? Bundan daha haklı gerekçe olur mu? Yani bu ülkede Başsavcının yaptığı iş yanlış, Milli Güvenlik Kurulu’nun yaptığı iş yanlış, Genelkurmay Başkanı’nın yaptığı iş yanlış, Cumhurbaşkanı’nın yaptığı iş yanlış, Anayasa Mahkemesi’nin yaptığ iş yanlış... Eee, kiminki doğru? Böyle devlet idaresi mi olur? Bu doğrudan doğruya devleti yok farz etmektir. Bugün bir takım insanlar aradan 10 sene geçtikten sonra... O gün neredeydi onlar? Bir takım insanlar devletin inkarıyla meşguldü. Yani Türkiye’de her şey mi yanlış birader? Bu doğru, bu yapılan doğru. İşte Anayasa’sı Türkiye’nin, işte olup bitenler. Bütün bu olup bitenler de halkın gözü önünde olmamış mı?”

İşte bahsettiğimiz “laf kalabalığı” yöntemine çarpıcı bir örnek… Demirel Başsavcılık’tan giriyor MGK’dan çıkıyor, bütün kurumların adını sayıyor. Peki neyi “unutuyor” ve “unutturmaya” çalışıyor: Millettin bizatihi kendisini ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni… Ve o meclis ki, kürsüsünün arkasında “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” yazıyor.

Demirelvari bir üslupla soracak olursak: O yazı orada duvar süsü olsun diye mi duruyor?

Süleyman Demirel ömrü vefa eder de siyasi geçmişi ve icraatlarıyla ilgili lafı dolandırmadan bir gün “özeleştiri” yaparsa, işte o gün Türkiye’de günümüzden ve geleceğimizden yana kendimizi tümüyle rahat, huzurlu ve güvende hissedeceğiz.

Demirel bunu yapmadığı müddetçe, yıllarca “benim işçim, benim memurum, benim esnafım, benim millettim” diye şapkasını sallayarak hitap ettiği o “millet” tarafından hayırla anılmayacaktır.

www.iyibilgi.com



Bu haber 985 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,132 µs