En Sıcak Konular

'Çünküsü münküsü yok...'

10 Mart 2009 10:46 tsi
'Çünküsü münküsü yok...' "O benim kafama uygun bir gazeteci değil" diyen Kürşat Bumin, bunu söyledikten sonra, Cumhuriyet gazetesinin Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay'ın tutuklanmasına ilişkin itirazlarını dile getiriyor... Bumin'e "çünküsü münküsü yok bu işlerin" dedirten

Kürşat Bumin/Yeni Şafak

Gerektiğinde Balbay'ı da savunmak

İkinci kez gözaltına alınan Cumhuriyet gazetesi Ankara temsilcisi Mustafa Balbay hakkında bu sefer tutuklama kararı çıktı. Yazının başlığını görüp klavyeye hamle yapan okurlarım olacağını kuvvetle tahmin ettiğimden, isterseniz önce Balbay'ın gazeteciliğine ilişkin fikrimi açıklayayım:

Mustafa Balbay, benim aklımdan geçen gazeteci tanımına uyan birisi değil. Bu kanaati –mecburen- okuduğum yazılarından, yakın zamanda tutuklanan bir sendika başkanının televizyonunda mal sahibini karşısına alarak oynadığı “pişekar” rolünden, aynı televizyon kanalında bir eski Hürriyet yazarı ile yine saatler süren sohbetlerinden edindim.

Yani özetle kafama uygun bir gazeteci değil Balbay. Onun “cumhuriyet mitingleri” için kaleme aldığı övgüler, “genç subayları” ya da Kemalist renkli otoriter-totaliter sistem özlemi bana göre değil.

Ancak iş “tutuklanması”na gelince sadece bunları söylemek yetmez.

Ben Balbay'ı söylediğim gibi görürüm, ancak bu gazetecinin tutuklanma süreci ve hakkında ortaya atılan iddialar söz konusu olunca bu kadarı ile yetinmemek, devam etmek gerekir.

İşin bu faslına geçmeden önce –yanlış anlamalara mahal vermemek için!- bir hususu daha belirtmem gerekiyor.

Balbay'ın tutuklanması üzerine yapılan bazı açıklamalarla da aram yok benim.

Mesela CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen'in şu açıklaması:

“Mustafa Balbayları bitiremezsiniz. Türkiye'de bir Mustafa Balbay'ı tutuklarsanız, 100 tane 1000 tane Mustafa Balbay çıkar.”(!)

Ölçüsüz ve daha da kötüsü “siyaset dışı” sözler bunlar.

Ya da mesela Çağdaş Gazeteciler Derneği Başkanı Ahmet Abakay imzalı şu açıklama:

“…daha önce de uzun süre bilgisi alınan Balbay'ın yeniden ısıtılması, piyasaya sürülmesi yazarlara gazetecilere ya da muhaliflere gözdağı vermenin bir parçası mıdır sorusunu akla getiriyor. Ve arkasından kötü niyet aramak şaşırtıcı olmuyor.”

Bana göre bu sözler de yerinde değil, haddinden fazla “öforik”. Balbay'ın tutuklanma süreci ve hakkında ileri sürülen iddialar tabii ki ciddi, yani tartışılması gereken cinsten. Ama bu işin altından bu yolla kalkabilmek mümkün mü?

Gelelim tutuklanma işlemine ve gazeteci hakkında ileri sürülen iddialara:

Balbay'ın savcılık sorgusu 10 saati geçmiş. Dosya bilahare mahkemeye sunulmuş. Ağır ceza hakimi dosyayı yaklaşık üç saat incelemiş. Ve nihayet, bir üç saat sonra daha geçtikten sonra Balbay'ın sorgulanmasına başlanmış. Avukatı Akın Atalay, mahkemenin bu şartlarda devam etmesinin ilgili kanuna aykırı olduğunu, müvekkilinin ve kendisinin 24 saattir yorgun ve uykusuz olduğunu kaydedip sorgulamaya ara verilmesini istemiş. Ama bu itiraz mahkemece yerinde bulunmayarak reddedilmiş.

Cumhuriyet gazetesinin dünkü sayısında Sabih Kanadoğlu, “Bir şüphelinin 23 saat süre ile uyutulmadan ifade vermeye zorlanması, kuşkusuz ifade almada yasak yöntemlerdendir. Usule uyulmaması halinde maddi gerçeğin bulunması olanaksizdır” diyor.

Kanadoğlu'nun bu sözlerine hak vermek mecburiyetindeyiz. Tamam, Kadanoğlu en başta “367” skandalının mucidi olmak üzere şöyledir, böyledir o başka. Ama bu sözlerinde tabii ki haklıdır. Bilmem içinizden “Ne olmuş yani, Balbay da bir kere 23 saat uykusuz kalsın, biz nelerini gördük” diyenler var mı? Varsa eğer demesinler; demesinler çünkü “çünküsü münküsü” yok bu işlerin.

Peki gazetecinin tutuklanmasına neden olduğu ileri sürülen deliller nelerdir?

Bu konuda bir iddia hariç –ona birazdan geleceğiz- Balbay'ın bilgisayarında ele geçirildiği söylenen bir takım “şifreli dökümanlar”dan söz ediliyor. Bunların yanında bir de gazetecinin 15-20 yıldır tuttuğu bir “günlük ve notlar” yer alıyormuş. Gazetelerin yazdığına göre –biri hariç- hepsi bu kadar.

Ve de arkasından tutuklanma gerekçesi: TCK 312/1'de ifadesini bulan “cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini'ni ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek” suçunu işlemek.

(Bugüne kadar –benzeriyle birlikte- kimbilir kaç bin kişinin canını yakmış olan söz konusu madde hakkınde söylenecek çok söz var ama şimdi sırası değil.)

Orhan Erinç (yine Cumhuriyet) bilgisayardan çıkan dökümanlar vs hakkında dünkü yazısında Basın Yasası'nın şu 14. Maddesini hatırlatıyordu:

“Süreli yayın sahibi, sorumlu müdür ve eser sahibi (muhabir/yazar-O.E.) bilgi ve belge dahil her türlü haber kaynaklarını açıklamaya ve bu konuda tanıklık yapmaya zorlanamaz.”

Şimdi de sıra Balbay'ın niçin tutuklandığına dair ülkenin en “militan” gazetesi tarafından ortaya atılıp bolca servis edilen iddiada.

Bu iddia gerçekten dikkat çekici, çünkü Balbay'ın “vatana ihanet”ten tutuklandığı söyleniyor. Cumhuriyet yazarı TSK'nın komşu ülkelere ilişkin hazırladığı raporları doğrudan MOSSAD'a postalamış… İran, Suriye ve Irak'ın “askeri ve beşeri yapısına” ilişkin bilgilermiş bunlar.

Görüyorsunuz; iş sonunda dönüp dolaşıp MOSSAD'a da dayandı. İsrail gizli servisi Balbay'ın e-postaları sayesinde komşu ülkelerin “beşeri yapısını” keşfediyor!

Çok tuhaf gelişmeler bunlar; “Ergenekon”un MOSSAD ayağının da olduğunu bugüne kadar duymamıştık. Demek işin içinde o da varmış.

Toparlayacak olursak:

Bir demokrasi faşist, ırkçı, totaliter sistem meraklılarının peşine tabii ki düşecek. “Demokrasi paradoksu”ndan az biraz bizim de haberimiz var herhalde. Demokrasi düşmanı bu kişi ve çevrelerin sadece “düşünce özgürlüğü” ile yetinmelerini sağlamak, “ifade özgürlükleri”ni ise ancak çok açıkça belirlenmiş bir çerçeve içinde sınırlandırmak idare ve yargının başta gelen görevi tabii ki. Ama bu süreç içinde idare ve yargının demokrasiyi benimsemiş kamuoyunu ciddiye alması da gerekli. Kamuoyu en azından sağduyusunu tatmin edecek bir sürece tanıklık etmelidir. Kimse, hiçbir makam, kamuoyunun medyada karşısına çıkan ve çoğu birbiriyle çelişkili bilgilerle yetinmesini ve şahit olduğu olayların arkasını hayal gücüne kuvvet getirmesini istemek hakkına sahip değildir.



Bu haber 784 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,791 µs