En Sıcak Konular

Söz, 'verildiği' ölçüde söz'dür.

9 Mart 2009 13:00 tsi
Söz, 'verildiği' ölçüde söz'dür. Bize sözünü bağışlayan Dağlarca'ya bu bağışı tekrarlaması için sözü verdik

14 yıldan sonra yeniden yayımlanan Beyaz dergisinin Dağlarca Özel Sayısı için Ahmet Soysal sorularımızı yanıtladı.

Bir kuşak Beyaz dergisini özlemle anıyor. Nedir Beyaz’ı bunca özleten? Muhalefeti, yeniliği, ahlakı mı?

- Bir kuşak, belki de iki. Ama Beyaz’ı sevmeyenler, sevenlerden çoktu. Sonra sevmeyenler de anar oldu. Çünkü bitti sanıyorlardı. Özlem var mıydı? Bence kimse yeni bir sayıyı beklemiyordu. Beyaz’ı sevdiren, sanırım,  dediğiniz gibi özellikler olmuştur.


Beyaz 14 yıldan sonra yeniden yayımlanıyor. Dağlarca’nın anısına özel bir sayıyla… Neden suskunluğunu şimdi bozuyor?

- Beyaz, yokluğunu bozdu. Bunun nedeni, başka bir yokluk: Dağlarca’nın kaybı. Beyaz’da Dağlarca’yı başından beri anmış, dergiye katmıştık. Turgay ve ben seviyorduk en çok Dağlarca’yı. Bu sevgi, bir temeldi. Temeller unutulmaz. Cenazede görüştük. Sonra “yapma” sürecine geçtik. Dağlarca’ya sözü verdik, ve biz, o temel sözün çevresinde, uzantısında, bir şeyler söyledik. Söz, “verildiği” ölçüde söz’dür. Söz, ve sözün anlamı, böylece bir “bağış”tır. Bize sözünü bağışlayan Dağlarca’ya, bu bağışı tekrarlaması için sözü verdik; böylece, Dağlarca’nın sözü başka insanlara da verilmiş oldu. Sonra da, kendi sözümüzü hem Dağlarca’ya, hem de o başka insanlara verdik. Söz, ve sözlerin bağışı, insanlar toplumu arasında dolaşır. Toplum, hakikî anlamıyla, bu dolaşımın içerdiği çoğul iletişimden oluşur. Hayatî iletişim... Sözü söylemiş olanlar, ölmüş olsa da...

Dağlarca üstüne yazdığınız yazıda, “Modern”lerde oluşan “milliyetçi”, “çocuk şairi” Dağlarca imgesinden söz ediyorsunuz. Turgay Özen’in yazısında da benzer bir tespit var. Dağlarca bazılarınca doğru anlaşılamadı mı?

- O dediğiniz “imge”, o kişilerin tepkisini besliyordu. Dağlarca, kimse tarafından doğru anlaşılmamıştır, eğer “doğru anlama”dan, tam, eksiksiz, bütüncül anlamayı kastediyorsak. Benim Arzu ve Varlık (1999) ile Eşsiz Olan’a Yakınlık’taki (2006) denemelerim böyle bir anlama çabasını içeriyorlardı. Dağlarca, bir bütündür. Bu bütün içinde, belli kitapların (dönemler demiyorum, çünkü ta Havaya Çizilen Dünya’dan son şiirlerine kadar, Dağlarca şiiri, başyapıtlarla doludur) öne çıktığı kuşku götürmez. Dağlarca’nın Bağımsızlık Savaşı, Atatürk, toplum şiirleri ve çocuk şiirleri arasında da büyük şiirleri vardır, ama bence en eşsiz şiirleri bunlar değildir.


Ölümünden bir hafta önce “Türk şairleri nasıllar?” diye soruyor size Dağlarca. Nasıl okumalıyız bu soruyu?

- Öncelikle olumlu okumalıyız. Dağlarca, bütün yalnızlığına ve eşsizliğinin bilincine rağmen, kendini şairler cemaatine ait hissediyordu. Ama, Dağlarca’nın hastanede, son aylarında içinde bulunduğu durum göz önüne alınırsa, bana sorduğu soru biraz hüzünlü de gelebilir. Onu hastanede, şairler içinden arayan, soran çok az kişi olmuştu. Egemen Berköz geliyordu, ama biraz da gazeteci kimliğiyle geliyordu. Yanında Yaşar Miraç da gelmişti. Son zamanlarda bir kez Cengiz Bektaş gelmiş galiba. Ama “dostu” geçinen diğer şairler uğramadılar, telefon bile etmediler.


Dağlarca’nın bazı şiirlerini Fransızcaya çevirdiniz. Nasıl karşılanıyordu Dağlarca, Fransa’da?

- Dağlarca’nın şiirlerinden bazılarını ilkin, ünlü Nouvelle Revue Française dergisinde yayımladım (1993). Sonra daha küçük dergilerde de çıktı. 2002’de Cheyne yayınevinden, arkadaşım Sébastien Labrusse’ün de girişimiyle, güzel ve kapsamlı bir antoloji yayımlandı. En son da Thauma adlı bir şiir, felsefe ve sanat dergisinin son iki sayısında, yeni şiirleri de kapsayan bir derleme yayımladım. Dağlarca’yı Fransızcadan okuyanlar, onu genellikle çok sevdi, çok özgün buldu. En çok, Sébastien ile birlikte büyük şair André du Bouchet sevdi. Çevirilerimden bazılarını bir derginin kendisi için hazırladığı özel sayısına koydurdu. Büyük felsefeci Michel Henry de bazı dörtlükleri çok sevmişti. Hatta Emmanuel Levinas’a da Dağlarca’nın şiirlerinden birini okumuştum.


Dağlarca “hiç yazmamış gibi yazıyordu. Niceliğe önem veriyordu” diyorsunuz yazınızda. Bu kadar çok şiir kitabı olan bir şairin niceliğe önem vermesi yenilik arayışından mı kaynaklanmakta?

- Bu soruya, yazımda yanıt verdiğimi düşünüyorum. Bu kadar kolay değil. Yaşamsal bir durum. Aynı terimlerde anlatmakta zorlanırım. Bunu söylemem de kolay olmadı çünkü.


Dağlarca’nın soylu bir yazınsal duruşu olduğunu söylüyorsunuz… Dağlarca şiirlerindeki derinlik ve karanlık üzerine konuşabilir miyiz biraz…

- Bütün şiirleri zor değildir Dağlarca’nın. Konusuna, yaklaşımına göre zorluk değişir. İlle soyluluk dediğinizle, derinlik ve karanlık dediklerinizin ilişkisi olduğunu düşünmüyorum. Yalın ve saydam bir şiir de soylu olabilir. Aslında yalınlık, ve saydamlık Dağlarca’nın sürekli bir yönelimi sayılmalıdır. Ama şiirinin “bulunduğu” ya da “içinden geçtiği” yaşamsal alanlara göre, karanlık görüntüsü artabilir ya da azalabilir. Özellikle, Çocuk ve Allah’ta Dağlarca, arzu alanına ve onun derinliklerine girdiğinde, şiirinde kararmalar, kopmalar, kaymalar, sıçramalar oluyor. Düşünsel denemeleri içeren kitaplarında da durum böyle (örneğin Aylam’da, örneğin Uzaklarla Giyinmek’de). 


Dağlarca için “ölümün karşısında bir tin insanıydı” diyorsunuz. Bunu biraz açabilir misiniz? Şiirinde de bunu bulmak mümkün, değil mi?

- Dağlarca’nın, hastane yatağında, felsefeye gösterdiği saygıyla ilgili söylemiştim. O an, bakışını tinsel yaşama – felsefeye – çevirebilmesinden söz etmiştim. Şiirlerinde de Dağlarca, yaşamdan yanadır. Yaşamın en ilkel durumlarından, en gelişmiş durumlarına kadar uzanır Dağlarca’nın şiiri. 


Dağlarca-Spinoza ilişkisini ne kadar duygulu anlatmışsınız. İnsan okuyunca adeta o anı yaşıyor. Dağlarca DUA’nın hem tanığı hem aktarıcısısınız…

- Sağ olun. Bu sorunun yankısını içimde yaşamalıyım...


Dağlarca’nın daha önce yayımlanmamış şiirleri var Beyaz’ın bu son sayısında, değil mi?

- Evet. Yeni bir kitap tasarımını yapacak durumda değildi son aylarda. Şiir üretimi de azalmıştı. Ama nitelik kaybetmeden...


Dağlarca özel sayısıyla Beyaz’ın dirildiğini söyleyebilir miyiz? Devamı gelecek mi?

- Lütfen, “diriliş” sözcüğünü canlılara saklayalım... Devamının gelmesini istiyoruz.

iyibilgi.com



Bu haber 1,648 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,708 µs