işte tam burası! | " /> işte tam burası! | "/>

En Sıcak Konular

Sözün bittiği yer işte tam burası!

9 Mart 2009 08:26 tsi
Sözün bittiği yer işte tam burası! 
Zaman Gazetesi'nden Ekrem Dumanlı, 28 Şubat sürecinde yaşanan bir olaydan çıkarak sözün bittiği yeri yazdı...

Ekrem Dumanlı / Zaman

Hafta içinde gazetemiz, akla hayale sığmaz bir belge yayınladı. Genel yayın editörlerimizden Ali Akkuş'un yıllar sonra ulaştığı 'gizli' ibareli belge, 28 Şubat döneminde yargıya nasıl pervasızca baskı yapıldığını ortaya koyuyordu. 'Genelkurmay Başkanı namına' kaleme alınan yazıda, gazeteci Nazlı Ilıcak hakkında verilen takipsizlik kararına itiraz ediliyordu.
Ne itiraz ama! 'Suç dosyası ile birlikte incelenmek ve gereği yapılmak üzere en yakın Ağır Ceza Mahkemesi başkanlığına gönderilmesi' isteniyor. Hem de 'rica ederim' cümlesiyle. Devlet prosedüründe 'rica' demek emir anlamına geliyor. Düşünebiliyor musunuz; bir gazeteci yazısı üzerine dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir, savcıya resmen ve yazılı emir gönderiyor. Yıllar sonra bu gerçek ortaya çıktığında kıyametin kopması gerekmiyor mu? Bugünlerde 'basın özgürlüğü' üzerine mangalda kül bırakmayanlardan ateşli bir özgürlük yazısı beklemek çok mu naif bir dilek? Türkiye'de basına baskı yapılıyor diye dünyayı ayağa kaldırmak isteyenler, somut bilgi ve belge karşısında derin bir sessizliğe bürünüyor. Söz işte tam bu noktada tükeniyor...

Peki ya 'yargı bağımsızlığı' üzerine her platformu Hyde Park'a çeviren zevat nerede? Hani yargı bağımsızdı, kimselerden emir almazdı? Apaçık bir belge çıkmış ortaya. Muhabirler Çevik Paşa'ya ulaşıp soruyorlar, 'Paşam bu nedir böyle?' diyorlar. Bir, konuşmak istemediğini söylüyor. Olabilir... Bu gazete herkesin savunma hakkına saygı duyuyor, 'Sizin hakkınızda bu tür iddialar var, ne dersiniz?' demeden haberi kaleme almıyor. Habere mevzu olan kişi(ler) bazen susma hakkını kullanıyor. Buna da saygı duymak lazım. Ancak, her fırsatta 'yargı bağımsızlığı' üzerine nutuk çekenler niçin susuyor? Ankara Barosu konuşmak istemiyor, İstanbul Barosu sessiz kalmayı tercih ediyor. En komik durumda kalan ise YARSAV adlı dernekvâri bir oluşum. Dernekvâri demem iki sebebe dayanıyor. Birincisi, hukuken YARSAV'ın nasıl bir oluşum olduğu şüpheli. İkincisi bu oluşum (özellikle başkanı) siyasî parti gibi faaliyet gösteriyor. Mesela nerede Ergenekon sanığı var; oraya damlıyor Başkan Eminağaoğlu. Kamuoyu merak etmez mi, sormaz mı bu durum karşısında: "Kardeşim madem bu kadar yargı bağımsızlığı konusunda hassassın, niye yazılı emirle mahkemeye emir verilmesi ve bunun ortaya çıkması karşısında dilini yutmuş gibi sessiz kalıyorsun?" Söylenecek söz kaldı mı? Bu şartlar altında hak, hukuk, adalet duygusu zedelenmez mi hiç?

Bugün yeni bir belge daha yayınlıyoruz. Konu yine yargıya yapılan baskı. Çevik Paşa, bu sefer de başta Avukat Necati Ceylan olmak üzere haber ve yazı sorumluları' hakkında işlem yapılması gerektiğini yazılı olarak bildiriyor. 'Yasal işlem yapılmasını ve sonucundan Genelkurmay Başkanlığı'na bilgi verilmesini rica ederim.' diyor. Çevik Paşa, ne kadar da çok 'rica ederim' cümlesini kurmuş ve o yazılı emirlere 'Genelkurmay Başkanı namına' demiş. Peki, yargı ne yapmış o dönemde? 'Gerekli işlemler yapıldıktan sonra' Savcı Bey, yazılı bir bilgi vermiş ve 'takdir ve tasviplerinize arz olunur' demiş. Bakalım bu belgeye basın ve yargıdan nasıl tepkiler gelecek?

Aslında uzun zamandan beri sözün bittiği yerde yaşıyor Türkiye. Acı gerçeklerle ilk defa bu kadar yüz yüze geliyor belki de. Eski Genelkurmay başkanlarından İsmail Hakkı Karadayı'nın bazı konuşmaları internet paylaşım sitelerine düşüyor. Bir siyasî iktidarı nasıl yıktıklarını anlatıyor Paşa. Bir başka lidere 'iktidarı altın tepsi içinde verdiklerini' naklediyor. 27 Mayıs darbesi öncesinde gözaltına alınan eylemcileri kışlada yedirip içirdiklerini, sonra da arka kapıdan serbest bıraktıklarını ballandıra ballandıra tahkiye ediyor. Daha neler neler anlatıyor emekli Paşa. O konuşmalarda adı geçen siyasîler (Mesut Yılmaz gibi, Tansu Çiller gibi, Necmettin Erbakan gibi) onca hakarete maruz kalmalarına rağmen susuyor. Demirel, 'N'olmuş yani, on yıl önce söylemişse söylemiş' gibi laflar ediyor. Bu sözler sayesinde kamuoyu 'şapkamı alır giderim' vecizesinin gerçekte ne anlama geldiğini daha iyi idrak ediyor. Ancak demokrasiye inanan herkesin damarındaki kan donuyor...

Kambersiz düğün olur mu? Hazır etraf toz dumana bürünmüşken Ergenekon davasından 7 ay tutuklu kalıp sonra yaşlı ve hasta olması göz önüne alınarak serbest bırakılan emekli Orgeneral Hurşit Tolon devreye giriyor birkaç gün önce. Meğer o da esip yağarken kaydedilmiş. Genelkurmay'a 'mıy mıy' deyip yükleniyor, savcıya 'Sen kimsin lan?' demekten çekinmiyor, İstanbul başsavcısına 'Çağıracaksınız, gel buraya diyeceksin' demekten kendini alamıyor... Yargı bağımsızlığından Ergenekon sanıklarının anladığı bu demek? Olur mu olur! Çevik Paşa'nın yıllar sonra gün yüzüne çıkan yazılı emirleri ve yargının buna boyun eğmesi ortadayken 'Haydi canım sen de! Yargı bağımsızdır bu ülkede' diyebilir misiniz?

Anlaşılan o ki; bu meseleyi de yine bu millet çözecek. Çünkü belli tahakkümler altına giren ve bir bakıma suç ortağı durumuna düşen medyadan çoğulcu bir demokrasi talebi çıkmayacak. Yargı adına ahkâm kesenlerden bir kısmı da yargıda keyfîliğin ve derebeyliklerinin devamını istiyor; başka bir şey değil. Geriye bu milletin sağduyusu kalıyor. O sağduyu medyayı da zorlayacak, siyaseti de. Bir yandan sivil toplum kuruluşları demokratik haklarını sonuna kadar savunacak, hakkın, adaletin yanında yerini alacak. Diğer yandan birey de daha demokratik, daha özgürlükçü bir toplum talebinde bulunacak. Aksi takdirde söylenen her söz boş. Zaten bu pervasız çifte standart karşısında söylenecek bir şey de kalmadı...

 



Bu haber 584 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,579 µs