Mahir Kaynak: Türkiye'ye yeni bir rol biçildi

7 Mart 2009 10:47 tsi
'İktidar yandaş, diğeri özgürlükçü bir medya kurma peşinde değildir. Yaşananlar tarafları aşan ve dünya ölçeğinde sürdürülen bir mücadelenin yansımalarıdır.'

Mahir Kaynak / Star

Medya ile siyasetçinin kavgası 

Doğan medya grubu ile iktidar arasındaki çekişme kişisel olsaydı ilgi alanıma girmezdi. 28 Şubat sürecinde yaşanalar ve medyanın rolü beni de önemli ölçüde etkilemiş olmasına rağmen bu konulara girmeyeceğim. Olay, dünyanın yeniden yapılanma sürecinde ülkemizin rolü ve konumu ile yakından ilgili ve bu nedenle tarafların haklılığını ya da haksızlığının önemi yok.

28 Şubat süreci de dahil, bu medya grubu ülkemizin AB projesi içinde yer alacağı ve küresel ekonomik gücün dünyada egemen olacağı öngörüsü üzerine bina edilen bir politikayı destekledi. Bu açıdan bakıldığında çatışmanın çıkar amaçlı olduğu söylenemez. Ancak desteklenen tarafın kazanmasının grubun etkinliğini sürdürmesine ve bu nedenle daha da güçlenmesine yol açması doğaldır. Yani iktidar yandaş, diğeri özgürlükçü bir medya kurma peşinde değildir. Yaşananlar tarafları aşan ve dünya ölçeğinde sürdürülen bir mücadelenin yansımalarıdır.

Son zamanlarda Osmanlıcılık ve padişah benzetmelerinin gündeme gelmesi aynı sürecin bir parçasıdır. Gerçekte ne Türkiye Osmanlıya dönüşecek ne de ülkemiz cumhuriyetten başka bir yönetime geçecek. Ancak ülkemizin bölgede ve dünyada oynaması öngörülen rol ideolojisinin değişmesini gerektirmekte, bölgede tek ortak payda olan İslam dinine sırt çevirmemeyi, farklı soy ve kültürlere eşit mesafede olmayı gerektirmektedir. Geçmişte bu modele uygun bir yönetime sahip olması nedeniyle Osmanlı akla gelmektedir.

Bu düşünceye son zamanlarda kamuoyuna yansıyan görüşlerden etkilenerek varmadım. Uzun zamandan beri ülkemizin yeni konumunun bu olacağını hem söyledim hem de yazdım. Bana göre dünya ölçeğinde mücadelenin tarafları, sanıldığı gibi, devletler değil bu devletler içinde oluşan sermaye ile ulus devletlerdi ve mücadele küresel sermayenin yenilgisi ile sonuçlanacaktı. Son ekonomik krizi de bu çerçevede değerlendirdim, kendiliğinden oluşmuş bir süreç olmadığını ve söz konusu tarafların birinin tasfiyesiyle sonuçlanacağını ifade ettim.

Konuyu doğru değerlendirmek için AB’nin geleceği hakkında doğru bir teşhiste bulunmak gerekir. AB’ye karşı değildim ve ideolojik nedenle bütünleşmemize karşı çıkanlara katılmadım. Ancak bu düşüncenin gerçekleşmeyeceği ve ABD ile Rusya’nın buna izin vermeyeceği kanaatindeydim. Bunların kendileri için tek ciddi rakip olacak bu oluşumun önünü keseceklerini düşünüyordum. Uygulanan enerji politikaları ve son ekonomik kriz AB için sonun başlangıcı olabilir.

Yeniden medya siyasetçi çatışmasına dönersek tarafların haklı ya da haksız olmasının önemi yok. Hangi tarafın öngörüsü ve buna dayanarak uyguladığı politika doğruysa o taraf kazanır. Bugün ortaya atılan iddialar yeterli olmazsa yenileri çıkar ve bu her iki taraf için de geçerlidir.

Yapılması gereken tarafların ülkemizin geleceği konusunda tartışmaları ve ortak bir hedefte birleşmeleridir. Her iki taraf da ülke için gereklidir ve birinin diğerini yıpratmasının kimseye faydası yoktur.

Bu haber 1,334 defa okundu.