En Sıcak Konular

'Tutsaklığın sonu yaklaşıyor'

3 Mart 2009 12:08 tsi
'Tutsaklığın sonu yaklaşıyor' 'Şiiri yetim bırakamazdık' diyen Turgay Özen iyibilgi'nin sorularını yanıtladı.

Beyaz’ı 14 yıldan sonra yeniden yayımlıyorsunuz. Dağlarca anısında özel bir sayıyla… Dağlarca’nın anısına yeniden bir araya geldiniz Ahmet Soysal’la…

Dağlarca’nın hakikati ile bizim hakikatimiz birbirinden farklı değildir… Eninde sonunda hakikat tek birdir… ‘Yol’lar farklı olabilir sadece… Ama yüzümüzün, kelimelerimizin kıblesi hep aynıdır…

Dağlarca yeniden bir araya getirdi bizi, evet! Çünkü o ölünce kâinatta büyük bir sessizlik olduğunu hissettik… Yalnız başına kalmıştı şiir… O an anladık ki kalplerimizden dışarı çıkmanın zamanı geldi artık… Dağlarca’nın ölümüyle yeniden buluştuk Ahmet’le… Şiiri yetim bırakamazdık… Birlikteyken ilk sözümüz ‘Beyaz’ oldu yine… Çünkü bunca zamandır aramızda hem masumiyetini koruyup, hem de en çok direnen o olmuştur yıllara…

Dağlarca beyaz!

Yazının temel taşları “sağlıklı” kelimelerdir diyorsunuz yazınızda. Nasıl “sağlıklı” olur kelimeler?

Kelimeler insanın asıl tabiatıdır… Kelimeler kirlenirse, insan da kirlenir… Tabiatın kirlenmesi dediğimiz şey nedir ki! Sadece görünen mi kirlenir?

Siz öyle sanın! Suyun, havanın, toprağın kirlendiğini gözlerinizle görünce buna inanmanıza rağmen, kelimelerin kirlendiğini, hastalandığını gözlerinizle görmediğiniz için mi inanmazsınız? Kelimelerin hastalanmasının sizi de, insanlığı da hasta ettiğini fark etmez misiniz?

İşte bunun için ‘sağlıklı’ kelimeler… Her sahici şair biraz da bir şifacı gibi hissetmelidir kendini… Kelimeleri iyileştirmek için çabalayıp durmalıdır… Çünkü o bilmelidir ki insanı, toplumu iyileştirmek biraz da kelimelerin eski sağlıklarına kavuşmaları ile mümkündür…

Dağlarca gibi ben de bütün dünya uykuya çekildikten, eşyalar bile büyük bir sükûnetle derin bir uykuya daldıktan sonra, odamda, kelimeleri eski sağlıklarına, o ilk hallerine döndürmeye gayret ederim… Meşakkatle severim onları okşarım birer birer…

Bu gayretimin mahrem-i esrarı ise şuradan kaynaklanır: Varlıktan ve zamandan yoksun bu tek bir anın içinde sanki Allah’la aramızda gidip gelir kelimeler…

Nihayet, sabah ezanından sonra o kelimelerle, dua eder gibi bir şiir yazarım… Sizler de sabah olunca, daha hiçbir şeyin farkında olmadan, sessizce, usulca, güneşin ilk ışıklarının arasında o şiiri okursunuz…

“Dağlarca şiire, Dağlarca hakikate her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var” diyorsunuz; nedir size böyle söyleten?

Kelimelerin tutsaklığını sona erdireceğimiz bir zamana yaklaşıyoruz… Şimdiye kadar yapılan her konuşmanın, her yazışmanın içinde alınıp satıldılar birer köle gibi kelimeler… Cennet’te Hz. Âdem’e emanet edilmiş kelimeler… Yüzyıllardır insanlar tarafından bir tüketim nesnesi haline getirilmişler…

Dünyada, asırlardır uygulanan bu yıkıcı zulme ortak edilmişler ister istemez kelimeler de… Ve işte hastalanmışlar sonunda… Hayatın yeniden iyileştirilmesi için ‘sağlıklı’ kelimelerden kurulmuş yeni bir sözdizimine ihtiyaç var… Bizi hakikate ulaştıracak, bize rehberlik yapabilecek bir şiire olan ihtiyaç… Ve şimdi o kelimeleri yeniden şiirin çocuk kalbine alarak, tutsaklıklarından kurtarıp, son bir defa daha özgürlüklerine, asıllarına döndürmek gerekiyor…

Bu topraklarda şiirin direnişi, Yunus Emre’den bu yana kalbin korunması içindir… Bunca günahtan sonra bile tertemiz, masum, sağlıklı kalabilmiş kelimelerle tövbe edip, yeniden Cennet’e dönebilmek, belki tek gayesi olmalıdır insanın… Yüzyıllardır süren bu uğraş, kalbin içinde akılla buluşabilmesi içindir kelimelerin… Ve kalbin, aklın, kelimelerin birliği, kâinatın o muazzam uyumuna, huzuruna, ilahî bir tevhide ulaştıracaktır insanı…

O zaman işte dünyaya adalet gelecektir… Zulüm bitirilecektir… Zalim olan her kimse bir daha bu kelimeleri kullanamayacaktır… Kaç kişi oldukları hemen sayılabilecektir! Dijital bir mühür yer alacaktır tüm sözlerinin üzerinde… Ama onlar o tek gözleriyle bizimle konuşmaya çalışacaklardır yine de… O ateşten gözleriyle… Kötülüklerinden vazgeçmeyeceklerdir… Zalim olanlar hemen gözlerinden anlaşılacaktır artık… O tek gözünden, ateşler içinde…

Ey şeytansıların gözlerinden yüzyıllardır dünyayı seyretmeye çalışan, mazlumu ezen, hepimizin geleceğini karartan, maddenin karanlığına saklanmış iblis! Bütün zamanların en zalim Lordu!

Kelimelerin tümünü kurtaracağız senin ellerinden…

İşte bunun için beyaz… Dağlara bakmak için… Sevap kazanmak, ‘sağlıklı’ kelimelerin gücüyle zulme karşı direnmek için beyaz!

Bir çocuğun ak avuçlarının içinden semaya yükselen bir dua gibi beyaz… Dağlarca şiir… Dağlarca hakikat… Ve dağlarca beyaz!

Yeni sözdizimi, imgelemin, sınır çarpışmaları yaparak, anlamın sınırlarını zorlaması, varlığa yeni özgürlük alanları açması ile kurulabilir ancak…

İşte sözün bittiği yerde sessizliğin yeni dili için beyaz…

Duanın kalbi ile aklın vücudu… İç içe…

Hayatın sınırı…

Daha ötesi!

Hiç!

Kelimeler birer varlık alanı, o varlık alanında hayat bulanlar ne kadar masum?

Kelimeler birer varlık alanıdır!  İlk varlığın masum olduğunu biliyoruz… Sonrası ise tam bir düalite… Şeytanın boy göstermesi… Yerçekiminden kurtulup yükselme telaşı insanın bedeni üzerinde… Ve iyiliğin, kötülüğün ortaya çıkması… İç içe bir yaşam…

Maddenin kışkırtıcı hazzı ile ruhun hiçlik aşkı…

Kelimeler anlama koşmamalı… Anlam sınırlıdır… Bilindikçe tüketilir… Çünkü insan, bedeni ile sınırlandırılmıştır… Ama ruhu, kâinatın dingin hareketliliği ile aynı ritmi yakalayabilir…

Anlamın terk edildiği her yerde bizden saklanan hakikat başlar… Sınırlarımızın içinde kalarak hakikati kavrayamayız… Tek bir an… Bütün hayat tek bir an değil midir aslında?

Kurtulabilirsek maddenin karanlığından, kelimelerimizle gökyüzüne tırmanabiliriz… İşte o an fark edebiliriz belki hakikati…

Şiirin dünya işleriyle uğraşması boşunadır… Anlamla sınırlandırılmamalıdır kelimeler…

İnsanın ölünce bedenini toprağa bırakması gibi kelimeler de anlamlarını toprağa bırakıp öyle yükselebilirlerse gökyüzüne, o şiir dua yerine geçebilir… Şeytanı aradan çıkartır… Varlığı yeniden birler… Okuyucusunu zamanın dışına götürür… Hakikati gösterir ona…

Kulun son hali Cennet’teki o ilk haldeki durumuna döner ve olmadan önce olduğu gibi olur…

Allah’ına kavuşur…

Ölümle hayatın arasındaki tek fark kelimelerdir… Kelimeler olmasaydı hiç kimse bilemezdi hayatı… Ölümü bilemediğimiz gibi!

www.iyibilgi.com özel



Bu haber 2,571 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,139 µs