postmodern olanı: 28 Şubat postmodern olanı: 28 Şubat

En Sıcak Konular

Darbenin postmodern olanı: 28 Şubat 27 Şubat 2009 13:53 tsi
Darbenin postmodern olanı: 28 Şubat Yarın ‘postmodern’ darbe 28 Şubat’ın yıldönümü. 28 Şubat henüz bütün yönleri ve sonuçlarıyla yüzleşemediğimiz bir ‘süreç’. 28 Şubat’ı etkisi “bin yıl sürecek” bir ders olarak kavrayabilmek için daha fazla ge

Yakın siyasi tarihimizde “28 Şubat Süreci” adında bir olgu var. Bu “süreci” başlatanlar, bunun “postmodern” bir darbe olduğunu söyleyerek, sürecin adını da kendileri koydular. “Ne kadar süreceği” yönünde sorulara verdikleri cevap da en az “postmodern darbe” tarifi kadar çarpıcıydı: “Gerekirse bin yıl sürecektir.”

12. yıldönümünde “28 Şubat süreci”, bütün yönleriyle ele alınmayı gerektiriyor. Türkiye’nin normalleşmesi, siyasal ve toplumsal gerçeklerini kendilerince “dizayn” etme kastıyla hareket eden darbelerle yüzleşmesine bağlı. Bunlar arasında 28 Şubat, özel bir yer ve anlama sahip. Çünkü 28 Şubat, hem “postmodern” bir darbe olmasıyla, hem de “gerekirse bin yıl sürecek” olmasıyla diğerlerinden ayrılıyor.

“28 Şubat süreci” nedir sorusuna o döneme damgasını vuran gelişmelerle birlikte cevap vermek mümkün. Çünkü bu gelişmeler, o süreci başlatanların “gerekçesi” olmak gibi bir anlama da sahip.

28 Şubat sürecine giden yol
1995 yılında yapılan genel seçimlerde Necmettin Erbakan’ın liderliğini yatığı Refah Partisi sandıktan birinci parti olarak çıktı. Bu, bazı çevreler açısından “sürpriz” ve hiç de arzulanmayan bir durumdu. RP’nin tek başına hükümet kuracak gücü yoktu, ama hükümet olmaya alışkın siyasiler vardı. Erbakan ve RP’nin üzerinde hesap yaptığı tablo da zaten buydu.

Önce ömrü fazla uzun sürmeyecek bir ANAYOL koalisyon hükümeti kuruldu. Bu bir azınlık hükümetiydi. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel teamülleri bir kenara koymuş ve görevi, ikisinin toplamı bile çoğunluk teşkil etmeyen ANAP ve DYP’nin önüne koymuştu.

Mesut Yılmaz’ın liderliğini yürüttüğü ANAP ile, Demirel’in Özal’ın ani ölümü sonrasında Köşk’e çıkmasıyla boşalan DYP liderliği koltuğuna oturan Tansu Çiller’in koalisyonunun fazla sürmeyeceği belliydi. Çünkü Çiller ve Yılmaz, aynı tabana hitap eden bir siyasi çizgileri olmasının da etkisiyle birbirlerine karşı yıpratıcı bir rekabet içerisindeydiler. Bu rekabetin yıpratıcılığında, ikisinin de iktidara alışkın bir yapıda olmalarının payı büyüktü. Nitekim hırsları neticesinde kendileri de partileri de o tarihten sonra hızla eridi.

Ömrü 3 ay süren ANAYOL azınlık hükümetinin ardından Demirel isteksizce de olsa hükümeti kurma görevini RP lideri Erbakan’a verdi. Görüşme ve temaslar sonucunda Erbakan ve Çiller “dönüşümlü olarak başbakanlık yapmak” gibi bir formül geliştirerek REFAHYOL hükümetini kurdular.

Bu andan itibaren “28 Şubat sürecini” başlatmak isteyenler de düğmeye bastılar…

İlk “olay” Erbakan’ın ilk yurtdışı gezisini İslam ülkelerine yapması oldu. Sürecin düğmesine basıldığını ilk fark edenler, Erbakan’ın “bir kısım medya” olarak adlandırdığı bazı medya organları oldular. Ne oluyordu? Türkiye nereye gidiyordu? Memleketin başına taş mı yağacaktı?

Devlet kademelerinde “dinci kadrolaşmaya” gidildiği haberleri, söz konusu medyanın sürekli gündemde tuttuğu konulardan biriydi.

Erbakan’ın Başbakanlık konutunda bazı dini kanaat önde gelenlerine iftar yemeği vermesi, “sürecin” en önemli argümanları arasında yer aldı.

RP’li Sincan Belediyesi’nin düzenlediği Kudüs Gecesi etkinliği ise, “bardağı taşıran damla” idi. “Olay” medyada evire çevire “irticai bir kalkışma” formatında işlendi. Ve TSK, Sincan sokaklarında tank yürüterek sahaya indi. Bu olay için sürecin mimarlarından Genelkurmay İkinci Başkanı Org. Çevik Bir, tankların yürütülmesinin bir “balans ayarı” olduğunu söyledi.

Fakat o gün bugündür şu soru cevabını bekliyor: O yürütülen tanklar kimin tankları, askerler kimin askeri ve Sincan’da yaşayan insanlar hangi ülkenin yurttaşları? İnsanlar kendi ordusunun tanklarını görüp de neden korksunlar?

Korktular. Bu kesin. Ama sorun buradaki düşündürücü ikilemde…

28 Şubat MGK'sı ve Erbakan

Devam edelim. O zaman da bazı ilerde “Cumhuriyet’e sahip çıkın” mitingleri düzenlendi.

RP hakkında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından “irticai faaliyetlerin odağı olmak” iddiasıyla kapatılma davası açıldı.

Kapatılma davası sürerken yapılan ünlü MGK toplantısında altında dönemin başbakanı Necmettin Erbakan’ın imzasını da taşıyan 18 maddelik bir bildiri hazırlandı.

Süreç işlemeye devam etti. Genelkurmay tarafından “brife” edilen yargı, medya ve bazı “sivil toplum” kuruluşları, üstlendikleri rolü yerine getirmek için canla başla uğraş içindeydiler.

Sonuçta, siyasi görüşlerine taban tabana zıt olmasına rağmen İsrail ile askeri anlaşmaların altına imza atan, 28 Şubat’ın “belgesi” MGK kararlarının altına imza koyan Erbakan, istifa etmek zorunda kaldı. Koalisyon ortaklarının beklentisi, görevin Tansu Çiller’e verilmesiydi. Zaten sonradan açığa çıktı ki, Erbakan da bu “sözü” almış olarak istifa etmeye ikna olmuştu.

Ancak Demirel görevi Çiller’e vermedi.

Böylece “süreç” ve 28 Şubat üzerine söyleyeceklerimiz bitmiş mi oluyor? Hayır. 28 Şubat kararları ve aktörleri üzerine söyleyeceklerimiz var. Yarın…

www.iyibilgi.com



Bu haber 953 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler

    3,349 µs