iyibilgi özel" /> iyibilgi özel"/>

En Sıcak Konular

Tartışma şansımız yok, çünkü kaçıyorlar!

27 Şubat 2009 12:02 tsi
Tartışma şansımız yok, çünkü kaçıyorlar! Atmosfer öyle ki, sanki Sayın Başbakan'la yarışıyoruz! iyibilgi özel

Milliyetçi Hareket Partisi'nden İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olan Ahmet Turgut'la yerel seçimleri konuştuk. Ahmet Bey, mesleği şehir planlamacılığında 20 seneyi doldurmak üzere.Yarışın en genç adaylarından biri olmasına rağmen, ömrü bu kent için çalışmakla geçmiş. Son derece deneyimli. Teknik altyapı birikimiyle harmanladığı İstanbul vizyonunu anlatırken, dünyanın sayılı büyük ve köklü şehirleri arasında yer alan bu kent için hala nasıl heyecan duyduğu gözlerinden belli oluyordu.  

 

 

     

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı olarak değil de, sadece seçimlerde oy kullanacak bir seçmen gözüyle baksanız, adaylar ve partiler arasındaki yarışı nasıl yorumlardınız?

Bence iyi gitmiyor. İstanbul sorunlu bir kent, sorunlu kentte yaşayan hemşerilerimiz çağre bekliyorlar. Bir yerel seçime gidiyoruz, sonuçta İstanbul’u yöneteceğiz seçildiğimizde, Büyükşehir Belediye Başkanı olarak, ya da İlçe Başkan adaylarımız ilçelerini yönetecek bir bütünle uyum içersinde. Ama basından kaynaklanan bir sorunumuz var.

Şimdi mutlaka basınsız olmaz, demokrasinin de kuralı, ama burda şöyle bir eleştirim var: Mutlaka gazete sahiplerinin de, televizyon sahiplerinin de bir siyasi görüşü vardır. Ben de milletvekili adayı olmadan önce kamusal görevler yapıyordum ve bu partiye (MHP) oy veriyordum. Ama benim bu partiye oy verdiğimi, inanın ki, milletvekili adayı olduğumda basın kuruluşundaki arkadaşlar çok şaşırdılar benim MHP’li olduğumu duyunca.

Neden şaşırdılar? Bir önyargıdan dolayı mı?

Herhalde bir önyargıdan dolayı. Genelde sosyal demokrat arkadaşlarımız bu tür görevlerde bulunuyor, belki ben de siyasi tavrımı hiç belli etmedim. Çok beraber olduk basın yayın kuruluşlarından arkadaşlarla, özellikle kente karşı konularda. Şaşırdılar. Ama ben de onlara şimdi o paralelde söylüyorum bunu. Köşe yazarlarımızın da televizyon ve gazete sahiplerimizin mutlaka siyasi görüşüleri var, oy da kullanıyorlar, beyan da edebilirler ama bana göre köşeleri kamusal alandır. Yani ne kadar şimdi mesela biz hükümeti eleştiriyoruz , bence orası da bir kamusal alan, onun gereğini yapmaları gerekiyor. Benim itirazım bu noktada. Yoksa aynı oranda değer veriyorlar ya da vermiyorlar. Vermiyorlarsa da benim yapabileceğim bir şey yok. Verenlere teşekkür ediyorum

Şöyle bir durumla karşı karşıyayız. Hükümet belediye seçiminde de işi bir genel seçim havasına sokmuş durumda, Sayın Başbakan bunu yaptı. Sonuçta İstanbul’daki Belediye Başkan adaylarını özellikle kendisi muhattap alıyor, bizlere cevaplar veriyor. Şimdi bu noktada da Sayın Başbakanla sanki yarışıyormuşuz gibi bir atmosfer oluştu. Ama özellikle yapıyor, kendini ortaya koyarak.

Neden böyle yapıyor Sayın Başbakan sizce? Kendi adaylarına mı güvenmiyor? Yoksa başka bir sebep mi var?

Tabii o noktada onun adına çok bir yorum yapamayacağım ama kendini oylatmayı düşünüyor, belki siyaset stratejisini bunun üzerine kurmuş olabilir. Ben varım diyor. Adaylarını ön plana çıkartmak istemiyor. Ben de öyle düşünüyorum. Sonuçta Cumhuriyet Halk Partisi de şunu yapıyor gerçekten: Sayın Kılıçdaroğlu’nun geçmişteki - son bir senelik - arkaplanı itibariyle, iktidar partisi yetkilileri, milletvekilleri ya da belediye başkanları ile olan tartışmaları sürecinde, kamuoyu tabii çok hassaslaştı. Yıllardır üzerinde durulan bir yolsuzluk meselesi var. Maalesef yoksul bir ülkeyiz. İnsanlarımız yoksul, daha da öne çıkar bir hale geldi.

Şimdi, gördüğüm kadarıyla, sayın Kılıçdaroğlu da kampanyasını – belki seçilmesinin sebebi bu olabilir – onun üzerine oturttuğu için bu yorumu yapıyorum. İstanbul'u tartışamıyoruz! Ben 20 yıllık şehir planlamacısıyım, Haziran ayında 20. senem doluyor, çok emek verdim bu kente ve çok hazırlıklıyım bu noktada. Benim Sayın Kılıçdaroğlu’yla detaylı tartışma şansım yok. Bu bir eleştiri değil gerçekten. Mutlaka arkasında bir kadrosu var, hazırlık yapanları var, il teşkilatı, akademisyenler…Beraber çıkıyorlar zaten yayınlara ve programlara. Mutlaka çeşitli mesleklerden çok değerli insanlar vardır. Ama maalesef, bence, belediye başkanlarının da kendilerinin öngörülerinin olması gerektiğini düşünüyorum, sadece kadrolarla olmuyor. Bazen de yanlış kadrolarla yanlış iş yapıyorsunuz. Bizim Sayın Topbaş’la tartışma şansımız yok. Kaçıyor!

Kaçıyor dediniz. Neden?

Tartışmak istemiyorlar. İktidar partisinin hemen hemen belediye başkanlarının hepsinin böyle bir tavrı var. Belki de onun için kamuoyunun önüne sayın başbakan çıkıyor. Başbakanı oylayın diyorlar herhalde .Ama bu kentin belediye başkanı değill artık sayın başbakan, bunu görmek lazım. Adalet ve Kalkınma Partisinin adayı da mevcut belediye başkanımız sayın Topbaş. Sayın Topbaş başarılı mı değil mi, milletimiz bunu değerlendirecek. Onun için çok sıkça eleştirdiğimiz nokta bu aslında. Ben de bir seçmen olarak, İstanbul seçmeninin rahatsız olduğunu düşünüyorum. Özellikle gençlerin ve kadınların çok rahatsız olduğunu düşünüyorum. Çok sorunlu bir kentte yaşıyoruz. Tahmin edemeyeceğiniz kadar ciddi sorunlar var. Ve bizi bu ciddi sorunlar bekliyor. Biz bunları nasıl çözeceğiz, bunu anlatmaya çalışıyoruz, elimizden geldiğince. Benim de İstanbullu seçmenlerden, hemşerilerimden ricam bu. Bu bir genel seçim değil. İktidar partisinin alacağı oy, muhalefet partilerinin alacağı oy, benim partimin alacağı oy mutlaka tartışmayı farklı noktalara çekebilir, doğrudur, Türkiye böyle bir noktada. Ama bu bir yerel seçim ve biz İstanbul Belediye Başkan adayıyız, İstanbul’u tartışmak istiyorum ben de.

Diğer eleştirimde, biz aynı platformda tartışamıyoruz. Sürekli çağırıyorum. Bu bir er meydanı, bu güreşi gelin beraber tutalım diyorum. Ama olmuyor. Şu ana kadar öyle bir şansı yakalayamadık. Ama ben tabii ki bu süreçte Sayın Kılıçdaroğlu ve Topbaş’la tartışmak istiyorum.

O zaman esas derdiniz, aslında İstanbul adaylarından muhattap olarak kendinize birini bulamamanız mı?

Evet, şöyle görüyorum: Gerçekten Türkiye’ye yazık ediliyor bu noktada. Hem kentimize hem Türkiye’ye. Çok sorun var. İşsizlik meselesi ortada zaten. Son altı aydır yükselen bir değerle karşı karşıyayız. Ancak bu noktada maalesef iktidar partisi de muhalefet partisi de gerginlik üzerinden besleniyorlar, Türkiye’yi kamplaştırıyorlar. Yapıcı bir şey yapmıyorlar. Ben burada şunu da çok önemsiyorum: Kamplaştığımız konulara bakarsanız, devletin ve milletin değerleri üzerinden yapılıyor. Biz ikisiyle de barışık kalıyoruz, barışık bir partiyiz sonuçta.

Söylemeye çalıştığım burada da şu: Yanılmıyorsam adaylığım açıklandıktan birkaç gün sonraydı, bir gazetede manşet vardı. Kamuoyunda görüşleri bilinen partiler var, dönüşüyorlar ya da açıldık diyorlar ya da geliştik diyorlar. Bir gazetemiz manşet atmıştı “Başımızı döndürdünüz” diye. Bir belediyenin ilçe başkan adayı bir hanımefendinin resmini basmışlardı. Sayın Baykal’ın ve partililerinin İstanbul’daki belediye başkanı adaylarının açığa çıktığı açılım toplantılarıyla ilgili küçük küçük resimler vardı. Sayın başbakan da Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı CHP’yi görsün, odak oldular diye bir demeç vermiş, onu koymuşlardı, "Başımız döndü" diye manşet atmıştı Bunlar hep seçmene yönelik hareketler diye düşünüyorum. Bakın burada çok net bir sorun var. Bizim otuzdokuz tane ilçe belediye başkan adayımız var benle beraber, hepimiz Milliyetçi Hareket Partisi mensuplarıyız. Bu seçimler için bir yerlerden bir yerlere gelmedik. Ve bakarsanız hepimizin bir arkaplanı var, eğitimimiz var, İstanbul ile ilgili görüşlerimiz var. Ama gerek Adalet ve Kalkın Partisi’nin gerekse Cumhuriyet Halk Partisi’nin İstanbul adaylarına bakıyorum. İstanbul’u ilçeler bazında üç aşağı beş yukarı kategorilendirebilirsiniz,. ekonomik olarak, sosyal olarak, kültürel olarak, eğitim seviyesi olarak. Adaylara bir bakın. Örneğin ben diyorum ki, CHP Sultanbeyli’de gösterdiği adayı, Beşiktaş’ta gösterebilir miydi? Niye nabza göre şerbet veriyorlar. Ya da AKP Bakırköy’de gösterdiği adayı daha rahat seçilebileceğini düşündü. Peki ya Bağcılar’da gösterseydi?

Kişi bazlı değil, proje bazlı olması mı gerekiyor sizce?

Evet, maalesef. Bunu kitle partisiyiz falanla açıklama şansına sahip değiller. Yani diyor ki, bu seçmene bu gider, beğenirseniz alın, bunu size getirdim. Önemli olan ben burada iktidar olayım, diyor. Benim partim burada olsun diyor. Bu anlayışla aday seçtiler. İstanbul adaylarını ben böyle değerlendiriyorum.

Bu durumda siz şehir planlamacılığından gelen teknik altyapınızla mı adaylığınızı önplana koyuyorsunuz?

Evet, ben bunu yapmaya çalışıyorum.

Peki seçmen size kulak verecek mi?

Şöyle ki, 7 milyon seçmen var. Nüfusun büyük olduğu bir kentte siyaset yapıyoruz ve seçime gidiyoruz. Bizim açımızdan tabii ki Büyükşehir Belediye Başkan adayı olarak birebir ulaşma şansına sahip değiliz. Biz de çeşitli medya ve pazarlama araçlarını kullanmaya çalışıyoruz, parti olarak ama Türkiye’de maalesef siyaset de paraya endeksli bir durum. Eşit koşullarda bir yarış olmuyor, bunu da söylemek lazım. Sonuçta bizim partimiz şu anda hazine yardımı ve seçim dönemi nedeniyle almış olduğu yardımla seçim dönemini geçirmeye çalışıyor. Ama iktidar partisi bütün olanakları kullanıyor. Yerelde de iktidarlar. Burada bir eşitsizlik var. Sonuçta bu koşullar altında yarış yapıyoruz ve tabii ulaşma konusunda da sıkıntımız oluşuyor. Bir de basın aynı adaylara aynı şansı tanımadığı için oluşan bir sorun var. Bu da bize seçmene ulaşma konusunda zorluklar oluştursa da aşmaya çalışıyoruz. Kendimize göre yöntemler geliştiriyoruz bu süre içersinde.

Çok kısa zaman önce ABD’de yaşanmış Başkanlık seçimlerinden yola çıkarsak, Başkan Obama’nın kullandığı yöntemler genelde halkla ilişkiler mucizesi olarak nitelendiriliyor. Seçmenin algısına teknolojinin nimetlerinden faydalanarak hitap edebilmek o yarışta kazananı belirlemişti. Sizce Türkiye’de yaşanan seçim rekabeti buna benzer bir kulvara kayıyor mu? Örneğin Adayların teknik birikiminden çok karizmalarının ön plana çıkarılması gibi…

Çok kaydığını düşünmüyorum. Teknolojiyle her eve ulaşma konusunda sıkıntılarımız mutlaka var. Bizim açımızdan değil, fakat hemşerilerimin internet ve bilgisayar kullanımı açısından baktığımız zaman bir sıkıntı var. Belirli bir yaş grubuna daha rahat ulaşabiliyorsunuz. O açıdan ABD’deki kadar etkili olmayabilir ama gene de etkili olabileceğini düşünüyorum. Özellikle çok ciddi oranda genç seçmen var. Ve sonuçta ben de mevcut adaylar içersinde en genç olanıyım. 40 yaşındayım. Siyaseti de ben bu amaçla yapıyorum zaten, her yerde ifade etmeye çalışıyorum. Önemli görevlerim vardı, istifa ettim, aday oldum MHP’den. Bu partinin gönüldaşıydım, şimdi başkan adayı oldum. Çocuklar, gençler ve yoksulluk gib ağır şartlar altında ezildiğini düşündüğüm insanları, özellikle de kadınları ön plana çıkarmaya çalışıyorum programımızda, neler yapılabilir diye.

İnsanların gelecekten beklentileri çok kısıtlı ve umutsuz yaşar hale gelmiş durumdayız. Şöyle bir örneği anlatayım size: Bir abimizle havaalanında beklerken sohbet etme imkanı buldum. Bana hiç beklentim yok dedi. Kaç yaşınızdasınız diye sordum. 60 yaşındayım dedi. Ben de kırk yaşındayım dedim. Biraz dertleştik. Bize hiç oy vermemiş şimdiye kadar. Gerçekten umutsuzdu.Kızına git bu ülkeden diyormuş. Şimdi benim 11 ve 2 yaşında iki tane çocuğum var, aralarında 9 yaş fark var. Ben ikinci çocuğumla ilgili çok düşündüm. Ona iyi bir eğitim verdirebileceğim mi, iyi şartlarda yaşatabileceğim mi diye.Çünkü hepimiz bir gelecek kaygısı içersinde yaşıyoruz, bu ülkede. Bu mutlaka kent yaşamına farklı yansıyor. Şimdi o zaman bu gelecek kaygısını ortadan kaldırmak gerekiyor. Bizler umutsuzduk ama çocuklarımız umutsuz olmasın. Bunun yolu inanın ki siyasetten geçiyor. Başka hiçbir beklenti içersinde değilim de.

Peki bu konuda başarılı olacağınıza inanıyor musunuz?

Başarılı olacağıma inanıyorum, ama aksi bir durum gene de benim açımdan kente bir katkıdır diye düşünüyorum. Dün güzel bir köşe yazısı gördüm, arkadaşlarım getirdi. Daha önce hiç temasımız olmamış, tanımadığım bir köşe yazarımız beni yazmış. İnşallah kazanır ama kazanamasa da ortaya çok güzel projeler koyuyor. Bu projeleri birileri alır, iyi niyetle kullanır demiş. Aslında ben bu noktada beraber yarışalım da istiyorum. Sayın Topbaş ve Sayın Kılıçdaroğlu ile biz düzeyli bir tartışma içerisinde olmak durumundayız, İstanbulluların da bizden beklentileri bunlar aslında. Ağız dalaşı ya da dil sürçmeleri üzerinden siyaset yapmak doğru değil. Ama eski kurt poltikacılar sağolsun , politika maalesef böyle yapılıyormuş. Polemik kısmı ön plana çıkıyor. Oysa biz beraber tartışsak, bizi televizyon ekranlarında, panellerde ya da gazete sohbetlerinde İstanbullu beraber görebilse…Hem mutlaka yüz yüze bakmak insanların üslubunu değiştirecektir. Sayın Kılıçdaroğlu ile Sayın Topbaş’ın daha farklı davranacağını düşünüyorum. Ve biz beraber tartışırsak mutlaka İstanbullu bundan kazançlı çıkacaktır. Bu bir demokratik yarış. İyiyi ve kötüyü ortaya koymaya çalışacağız. Birbirimizden iyi taraflarımızı alırız. Ama bunların hiçbirini yaşayamıyoruz. Bir ay sonra seçime gideceğiz. İstanbullu hemşerilerim kendileri değerlendirecekler.

 

Yarın: Ahmet Turgut tek tek projelerini anlatıyor. İstanbul'un altyapısal sorunlarına bakın nasıl çözümler getiriyor. Depremin gölgesindeki İstanbul'u nasıl güçlendirecek?



Bu haber 1,448 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,701 µs