En Sıcak Konular

'İkisinin de maskesi düşecek'

26 Şubat 2009 13:00 tsi
'İkisinin de maskesi düşecek' Saadet Partisi İstanbul Belediye Başkan Adayı Mehmet Bekaroğlu, “her ikisinin de maskesini düşüreceğim” diyor. Topbaş ve Kılıçdaroğlu’nu kastederek… Ona göre yaşananlar danışıklı dövüş. Ve oyundur gidiyor; “Cambaza bak cambaz

Mehmet Bekaroğlu iyibilgi’nin sorularını yanıtladı:

İstanbul için ‘kültür başkenti’ tanımını hakaret olarak nitelediniz. “Finans başkenti” diyenleri vahşi kapitalizmin sözcüleri olarak adlandırdınız. “İstanbul’u Ahlak Başkenti yapacağım” diyorsunuz. Nasıl olacak bu, hangi parametrelerle?

Kent insan olduğu için var. Kent olduğu için insan var değil… Belediyenin görevi o kentte yaşayan insanların ihtiyaçlarını karşılamaktır. İnsan ihtiyaçları dediğimiz zaman, sadece yol, köprü, tramvay, metro olarak görürseniz, büyük eksiklik yapmış olursunuz… İnsan dediğimiz zaman mühendislik çalışmalarının yanında etik ve estetiği de koymanız lazım. Biz de öyle diyoruz. Rahmetli Turgut Cansever de böyle derdi.

İstanbul zaten medeniyetler taşıyıcısı bir kent. Yeter ki İstanbul’u bozmayın. Mühendislik yapıyoruz diye, yüksek binalarla, alt-üst geçitlerle, tünellerle İstanbul’u bozmayın. Kalbini delmeyin. İstanbul’u düşünün. İstanbul’da insan yaşadığını düşünün. İstanbul yeni yetme bir kent değildir. Onlarca medeniyet burada yatıyor.

Ahlak Başkenti deyince, “İstanbul ahlaksız bir yer mi?” gibi söylemlere maruz kalıyorum. Biz önceliğin insana verilmesi gerektiğini söylüyoruz. Örneğin Ahlak Başkenti’nde sokak çocukları olmaz! Olmamalı…

Evet, öncelikleriniz arasında pek alışmadığımız şekilde sokak çocukları var. Beni de duygulandırdı bu yaklaşım.

Sokak çocuklarına gelmeden bir konu daha var. İlk kez sizinle paylaşıyorum; 10 bin ya da 12 bin civarında çocuk ve genç sokaktan çöp toplayarak yaşamını devam ettirmeye çalışıyor. 12 bin çocuk ve genç çöp topluyor İstanbul’da. Bunları dikkate almayan bir kentte ahlak ve etikten söz edebilir miyiz?

Sokak çocukları dışında “insanı öne alan” projeleriniz var mı?

Engelliler de önemli konu… Bizim mahallede, -bizim mahalle derken medeniyetin mahallesini kastediyorum- bedensel engelli vatandaşlarımız, diğer insanlarla beraber yaşar. Bizim medeniyet doğaya savaş açmadığı için, engelli vatandaş o mahallede yaşayabiliyor zaten. Çünkü yüksek merdivenler yoktur, güzeldir falan…

Şimdi doğaya savaş açtık bir uygarlığı, mühendisliği de dikkate almadan yeniden kuruyoruz. Kentimizi mahallemizi yok edip, çağdaş güç uygarlığının kent diye bize dayattıklarını çok kötü kopyasını kuruyoruz.

Engellilerin günlük yaşamda zorlanmayacağı tedbirler almak. Bunlar çok küçük masraflarla alınacak tedbirler. Bu yok! Bir kentin yöneticisi zayıf olana pozitif ayrımcılık uygulayarak (zaten güçlü sınıf kendi kendisine yapıyor), onları diğer insanlarla eşit hale getirmeli. Bunu başlı başına sosyal belediyecilik çerçevesine dâhil edebiliriz, Ahlak Başkenti’nde.  

YARDIMI MÜSLÜMANCA YAPIN

Sosyal belediyecilik demişken, halka yapılan yardımları da sert bir dille eleştiriyorsunuz. Neden? Fakire yardım etmek iyi bir şey değil mi?

Ben bu sadakaların içinin boşaltıldığını düşünüyorum. Gerçek anlamda bizim medeniyetimizin sadaka kavramı yok. Şöyle yok; “Sol elin verdiğini sağ el görmesin” deriz biz, nedir bu? Yardım alanın gururu zarar görmesin. Şimdi siz 10 kamerayla insanların evine adeta basar gibi gidiyorsunuz, çekiyor, günlerce gösteriyorsunuz. Bana bu düşüncelerim doğrultusunda kızanlar, öfkelenenler oluyor, “Sen yardıma karşı mı çıkıyorsun” diye… Elbette karşı çıkmıyorum. Olur mu, teşvik ediyorum. Ama bunu insan gibi yapın, Müslümanca yapın bunu, gösterişe kaçmayın. Yardım ettiğiniz insanı teşhir etmeyin. Böyle bir yardımı yapmayın, kalsın.

Halkın ne düşündüğünü düşündünüz mü? “Bir torba kömürüm olsun, nasıl verilirse verilsin” düşüncesi taşıyor olamazlar mı?

Halk memnun olabilir. Ama bizim bir medeniyet iddiamız yok muydu? İnsansız bir medeniyet olabilir mi? Yani bu bilinçte olmayan, onuru kırılmış, köle ruhuna mahkum edilmiş insan, bir medeniyetin taşıyıcısı olabilir mi? Siz bunu yaparak insanı yok ediyorsunuz. İnsan onurunu kırıyorsunuz. Düşünün, Anadolu’dan gelen bir erkek, eşini gönderiyor yardım kuyruklarına. Kendisi gitmekten utanıyor. Bu babanın durumunu düşünün. Bu aile nasıl bir aile olur, babanın aile içindeki konumunu düşünün, çocukların babaya bakış açısını düşünün… Bunlar önemli konulardır. Maalesef yok…

FAKİR AİLELERE 200 TL KATKI

Tekrar Ahlak Başkenti’ne dönersek…

Fakir olanların, durumu iyi olmayanların -ki İstanbul’da 3 milyon haneden 1 milyonu bu durumda- korunması tanımın içindedir. Bu insanları yardım paketleriyle koruyamazsınız. Belediye hizmetlerini sunarken bu insanların keselerine katkı sağlayarak onları korursunuz. Biz diyoruz ki; “Belediye hizmetlerinden kar edilmeyecek!” Bunu dediğiniz zaman “Nasıl olur?”, “Kaynak nereden bulacaksın” diyorlar.

Ben de soruyorum, kaynak nereden bulacaksınız?

Belediye çalışmalarında kâr elde edilmemelidir, çünkü bir kamu hizmetidir. Almamalısınız. Özellikle düşük gelirli vatandaştan almamalısınız

Fakir ailelere suda 50 TL, ulaşımda 100 TL, doğalgazda 50 TL katkı sağlayarak 600-700 TL maaşlı bir aileye ayda 200 TL yardım etmiş olursunuz. Biz bunu yapacağız işte. “Maaş dağıtacağım, hediye çeki vereceğim, buzdolabı götüreceğim”le olmaz bu işler.

BUGÜNE KADAR AÇIKLANMIŞ SOMUT BİR YOLSUZLUK YOK

Bir röportajınızda “Kılıçdaroğlu’nun da, Topbaş’ın da maskesini düşüreceğim” dediniz. Ne var maskelerinin altında?

Maskelerin altında ‘Cambaza bak cambaza’ oyunu var. Bir tanesi belgeler çantamda diyor, Yani tencere dibin kara diyor, öteki sizinki de kara diyor. Birisi Dengir var diyor, diğeri Sevigen var diyor. Böyle gidiyor. Bugüne kadar henüz açıklanmış somut bir yolsuzluk yok. Açıklamayacaklar da… Kılıçdaroğlu İstanbul’da açıkladığı zaman, bu kez Ankara’da Melih Gökçek de ‘Çankaya’nın yamyamlarını’ -kendi ifadeleridir, tırnak içinde söylüyorum- açıklayacak. Dolayısıyla danışıklı bir dövüş var. Çünkü AKP ve CHP birbirini besliyor. AKP bu durumdaysa bunu sağlayan CHP, Baykal bu durumdaysa bunu sağlayan da AKP’dir, Tayyip Erdoğan’dır. Dolayısıyla bunların maskelerini bu şekilde indireceğim. Bu kent gerçekten soyuluyor. Hem yasal hem yasadışı şekilde soyuluyor.

Sizde de dosya var mı? Soyulduğuna dair somut dosyalar. Yoksa kavramsal olarak mı söylüyorsunuz?

Ben bunları anlatacağım. Devletin soyulduğunu, somut şeylerle anlatacağım. Çünkü kavramsal olarak anlatınca anlaşılmıyor.

BİNLERCE AĞAÇ DUA ETTİ

Bize de anlatın o zaman, burada şimdi…

Burada anlatamam. Bir basın toplantısı yapacağım. Ancak genel olarak ifade edebilirim. İki alanda soyuluyor. Bir gerçekten yasadışı şekilde; ihaleye fesat karıştırmak, fazla almak, eksik yapmak, rüşvet almak… Ama asıl soygunlar yasal sınırlar içinde imar rantlarıyladır. Bu yasal soygunlarla kul hakkından çalınıyor, gelecek nesilden çalınıyor, ağaçtan çalınıyor, havadan çalınıyor… Geçen gün TV’deki açıklamalarım sonrası bir arkadaşım aradı: “Çok duygulandım. Sabahlara kadar sizler için yüzlerce, binlerce ağaç dua etti. Bu da size yeter ” dedi. Bu laf bana gerçekten yetiyor arkadaşım. Bana rey verin anlamında söylemiyorum. Bunları anlatacağım.

Cumhuriyet tarihinde temiz bir dönem oldu mu belediyecilikte?

Yeryüzü cennet olmaz arkadaş. Biz de melaike değiliz. Ama AKP önemli. Bir, iktidar partisi olduğu için; iki, bir iddia ile geldikleri için.

Nasıl bir iddia?

Bir medeniyet iddiası bu. Kardeşim biz yıllarca birbirimize ve insanlara Hz. Ömer’in şu meşhur hikâyesini anlatmadık mı? Hz. Ömer, gece mumla çalışıyor. Bir arkadaşı geliyor, yanan mumu söndürüyor, diğerini yakıyor. Arkadaşı bunun üzerine “Ömer nedir bu?” Hz. Ömer de şu şekilde cevaplıyor: “Sen gelene kadar devlet işi yapıyordum, devletin mumu yanıyordu. Sen geldin şimdi kendi mumumu yakıyorum.” Biz bunu anlatmadık mı yıllarca…

MAHALLE YARILDI

Siz Saadet Partisi olarak Hz. Ömer’in adaletini geri getirebileceğinize inanıyor musunuz?

On sene evvel bir mahalle düşünün. Sen ve ben. Mahallede zengini var, fakiri var, değişik bölgelerden gelen insanları var. Ama birbirimize benzer şekilde yaşıyoruz. Acımız, bayramımız, sevincimiz, tükettiğimiz, giydiğimiz her şeyimiz birbirimize yakın. Şimdi mahalleye dikkat edin. Bunlardan bir grubu önce mahalle içinde farklılaştı, sonra mahalleden çıktı, güvenlikli, duvarla örülü şatolara, sitelere, triplekslere geçti. Ben burada zengin düşmanlığı değilim. Şunu vurguluyorum, mahalle yarıldı. Bu medeniyeti taşıyan mahalle yarıldı.

Bu medeniyetin referansı İslam’dır diyorsunuz değil mi?

Tabii. Ama sadece İslam değil. Bu medeniyetin içinde geleneklerin tamamı var. İstanbul dediğiniz zaman, Hıristiyanları, Yahudileri işin dışına çıkaramazsınız. Dolayısıyla birebir anlamamak gerekiyor. Bu mahalle yarıldı. Ayrıştı. Bunu AKP yaptı. Bu dalganın üzerine oturan arkadaşlarımız yaptı. Dindarlıkla ilgili yani, somut olarak çok namaz, çok ibadet, çok sadaka anlamında söylemiyorum. Bunlar daha çok yapıyorlar. “Zaten kazanıyoruz, veriyoruz” diyorlar. Ama bambaşka bir şey ortaya çıktı. Eleştirdiğimiz her şeyi yeniden ürettik. Üstelik sonradan görme oldukları için çirkince ürettiler. Nerede mahalle? Yaptıkları bu Kiptaşlar’la TOKİ’lerle filan, nerede mahalle, nerede İstanbul? Hani medeniyetimizin taşıyıcısı meydanlar, şehir? Nerede bakkal amca, nerede manav amca, nerede berber?

ELBETTE ANTİ-EMPERYALİZM

Kapitalizme direnmekten söz ediyorsunuz…

Elbette kapitalizme direnmek. Elbette anti-kapitalizm. Elbette anti-emperyalizm. Nerede şimdi bu saydıklarım? Büyük hipermarketlere, vermişsiniz bakkal amcaları, tezgâhtar hale getirmişsiniz? Peki, kim medeniyeti ileriye kim taşıyacak? Kim çocukları gelecek kuşağa taşıyacak? Hani mahalle?

Peki, bakkal amcayı geri getirebileceğinizi düşünüyor musunuz? Bu çok kişiyi heyecanlandırır.

Bu bir anda olacak bir şey değil. Ben bir heyecanı dillendiriyorum. Siz bir taraftan başlarsınız, bir süreçtir. Bakkal amcaları, mahalleyi yok eden bu uygarlık zaten can çekişiyor. Güç uygarlığı, kriziyle, savaşıyla, kanıyla, barutuyla, borsasıyla, spekülasyonuyla zaten can çekişiyor. Bunun alternatifi, adalettir, hukuktur, alın teridir, merhamettir, insanlıktır. Bunlarla yeni bir medeniyet. Tüm bunlar bugünden yarına olacak şeyler değil ancak; ben bunları iddia ediyor, heyecanlanıyorum. Dolayısıyla Ahlak Başkenti derken bunlardan söz ediyorum.

www.iyibilgi.com özel



Bu haber 1,828 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,027 µs