En Sıcak Konular

Saadet Partisi kimlerin adresi olacak?

25 Şubat 2009 10:55 tsi
Numan Kurtulmuş'un Genel Başkanlığı ile geçen üç ayda atağa kalkan Saadet Partisi 29 Mart'tan umutlu. Kurtulmuş Saadet'in koordinatlarını Haber7'ye anlattı...

29 Mart'ta yapılacak yerel seçimlerde tüm gözlerin üzerinde olacağı partilerin başında Saadet Partisi geliyor. 3 ay önce lider değişikliğine giderek Prof. Dr. Numan Kurtulmuş'la yeni bir döneme giren Milli Görüş geleneğinin son partisi Saadet' Partisi'nin yerel seçimlerde alacağı oy oranı Türkiye siyasetinin geleceği için de çok önemli. Peki yeni ve yenilikçi Genel Başkan Numan Kurtulmuş yerel seçimler için nasıl politika izleyecek? Haber7.com'un konuğu olan Kurtulmuş editörlerimizin sorularını yanıtladı. Kurtulmuş, Erbakan'a rağmen genel başkan olmasının teşkilatlarca nasıl karşılandığı, geleneksel siyasetin gelecekler nasıl harmanlandığını, partisinin hedef kitlesini, koordinatlarını anlattı. Ülkemizin en temel sorunlarından olan Kürt meselesi için de geniş bir sunum yapan Kurtulmuş, 4 ana maddeyle partisinin Güneydoğu politikasını açıkladı.

Birinci bölümünde bunları okuyacağınız röportajın ikinci bölümü ise bir hayli renkli. Mehmet Bekaroğlu'nun başörtülüler jipe binemez açılımını değerlendiren Kurtulmuş, jipi olanlar için Mustafa Sandal'ın şarkısı ile cevap verdi. Çocuklarından gelen talebe nasıl karşı çıktığını anlatan Kurtulmuş, jipi olan Saadetliler içinse Dilber Hala taktiğini uyguladı... Numan Kurtulmuş'la ayrıca Sivas'ın ötesine geçememe meselesini, Milli Gazete'nin Ergenekon tutumunu, Harun gibi gelip Karun gibi gelmeyeceğim sözünü ve dosya sallama siyasetini konuştuk...

İşte röportajımızın ilk bölümü...

Saadet Partisi geleneğine bakıldığında değişmez diye görülen Erbakan Hoca liderliği bir anlamda sona erdi. O hayattayken partinin yeni bir lider çıkmaz düşüncesi hakimken siz genel başkan oldunuz. Tabanın sizi kabullenmesi konusunda bir sıkıntı yaşadınız mı?
Hayır yok. Kongreden başlamak gerekirse, kongre çok nezih bir ortamda yapıldı. Türkiye şartlarına bakıldığı zaman bir ilk yaşadık. Yıllardan beri bu işi getirmiş olan Erbakan Hoca ve onu temsil eden Recai Kutan Bey ve ben kongre üçlü olduk. Bu şekilde kongre salonunda bizim öteden beri söylediğimiz “gelenek” ile “geleceği” buluşturma meselesini fiili olarak, pratik olarak uygulamış olduk.
 
“Gelenek” ile “gelecek” Saadet Partisi siyasetine nasıl yansıyacak?
Eskilerin birikimleri, tecrübeleri siyasete yansıyacak ama yeni bir dille, yeni bir dinamizmle, yeni bir siyasi aksiyonla ortaya çıkacak. Kongre salonunda bu görülmüş oldu.

Bu gelişim başladı mı peki?
3 aylık geçen zamanda bu gelişim adım adım fiilen gerçekleşiyor zaten. Bu siyasi hareket ciddi bir ‘fikri’ geçmişe sahip... Aslında sadece 40 yıllık geçmiş de değil. Türkiye topraklarında nereden baksanız 150 yıllık siyasi bir iddia olarak var. Bunu bugünün üslubuyla, anlayışıyla, argümanlarıyla yeni nesillere anlatabilecek kararlılıkla devam ediyoruz. Burada fevkalade hoş, örnek olabilecek çok iyi bir geçiş süreci yaşandı. Ve hiçbir sorun olmadan bu iş devam ediyor. Bu anlamda hem partinin teşkilatı hem geleneksel yapısı kabul ediyor hem de bizim ulaşmayı hesap ettiğimiz, düşündüğümüz çok geniş kitleler çok rahatlıkla söylemlerimiz görüyor, anlıyor. Ve zaman içerisinde daha da kabul edileceğiz.

Ulaşmak istediğiniz geniş kitleler nereler, var mı bir hedef?
Ben tanımlıyorum. Bir siyasi hareketin öncelikli olarak yapması gereken kendi koordinatını belli etmesidir. Bu anlamda da milletin kategorik olarak hiçbir kesimin bir siyasi partinin söylemlerine kapalı olamaz. Bizim hedef kitlemiz 72 milyondur. 72 milyonun tamamının aynı fikirde olması mümkün değil. Öyleyse koordinatınızı belirleyeceksiniz.

Saadet Partisi’nin koordinatları neler?
Bizim koordinatımızın 4 tane temel unsuru var… 1- Maneviyatçılık; materyalizme karşı maneviyatçılığı savunan, maneviyatçı paradigmayı esas alan bir fikre,  siyasi bakış açısına ihtiyaç var. 2- Yerlilik; Bütün dünyayı bilen, tanıyan, “Washington’da, New York’da, Tel Aviv’de, Moskova’da, Brüksel’de neler oluyor? Bunları çok iyi bilen ama sonuçta çözümlerini kendi medeniyet havzamız üzerine dayanarak üreten bir siyasi fikirdir yerli olmak. 3 – Özgürlükten adaletten yana olmak; Bu kadar çok haksızlığın, bu kadar çok gelir adaletsizliğinin, zulümlerin olduğu bir ülkede, özgürlükten ve adaletten yana olmayan bir sözün zaten karşılığı olmaz. 4 – Anti - emperyalist olmak; Bu kadar çok dışa bağımlı olmak, işte IMF’si bir taraftan, AB’si bir taraftan, ABD’nin Genişletilmiş Ortadoğu Projesi diğer taraftan, İsrail’in bölge politikalarını zorlaması öbür taraftan… Bütün bunların muhatabı olan etkisi altında kalan bir ülkede anti-emperyalist olmayan bir bakış açısının çözüm üretmesi mümkün değildir.

Saadet Partisi, “maneviyatçıyım, Yerliyim, Özgürlükten ve adaletten yanayım bir de anti-emperyalistim” diyenlerin adresi olacak diyorsunuz bir anlamda…
Evet. Bu dört madde bizim dört temel noktamız. Bakış açımız. Çerçevemizin temel ayakları… Bunun çok iyi bir sentezini yapıp, siyasi lisana çevirmeye, yeni fikirler yeni açılımlar üretmeye gayret ediyoruz… Bunu yaptığımız zaman, toplumun bu tarz görüşlerine sahip olan çok farklı dinamiklerinin bir araya gelebileceği, birbirini anlayabileceği ve Saadet Partisi’nin de güç katacağı inancındayım…

 
Saadet Partisi lider Numan Kurtulmuş, Haber7.com ekibinden Hakan Göksel, Ayhan Kıskaç, Genel Yayın Yönetmenimiz Ünal Tanık, Ersin Çelik, Genel Koordinatörümüz Yaşar İliksiz, Osman Ateşli ve Kurumsal İletişim Müdürümüz İhsan Aydın ile sohbet etti, soruları yanıtladı...

Günümüz meselelerine gelirsek… Şu anda başlıca sorun olarak Kürt sorunu gösteriliyor. Nüfuzumun önemli bir kesiminin doğrudan gündemini ilgilendiren bir konusu da… Neler düşünüyorsunuz?
Adını ne koyarsanız koyun. Güneydoğu sorunu, Kürt sorunu vs... Karşı karşıya kaldığımız Kürt meselesi 10 sene önceki durumundan daha farklı bir boyutta. Artık lokal olarak, Türkiye’yi, Irak’ı ya da Suriye’yi ilgilendiren bir mesele olmaktan çıkmış, uluslararası büyük güçlerin de müdahil olduğu bir konu. Irak’ın işgaliyle birlikte ABD’nin Büyük Orta Doğu projesi kapsamında değerlendirilmesi gereken bir sorun haline gelmiştir. BOP’un temel felsefesi, bu bölgenin insanlarını, etnik, dini ve mezhep anlamında, mümkün olduğunca, bölmek parçalamaktır.  “Bu Hıristiyan-Müslüman savaşı değil, İslam’ın iç savaşıdır” diye kendileri söylüyorlar. Bölgedeki işgali İslam’ın iç savaşı haline dönüştürme çabasıdır. Dolayısı ile bunun vermiş olduğu fevkalade dış ilgiliyi, etkiyi unutmamak lazım.

Türkiye’nin bu noktadaki görevi sizce ne olmalı?
Türkiye’nin konuya yaklaşımında bir ölçek daralması söz konusudur. 4.5 milyon metrekarelik Osmanlı topraklarından, 786 bin metrekarelik Cumhuriyetimize dönerken belki o günün koşullarında ister istemez, bir korumak ayakta kalabilmek refleksi ile ‘içe kapanma’ oluştu. Türkiye bölgedeki ve dünyadaki sorunları sadece kendi sınırlarıyla ilgili gördü. Günümüzdeki gelişmelerle artık bunun terk edilmesi lazım. Erbil’in, Süleymaniye’nin, Şam’ın, Kudüs’ün, Bosna’nın, İskeçe’nin, Bakü’nün, Batum’un problemlerini çözmeye yönelmemiş Türkiye’nin, kendi sorunlarını çözebilme imkanı kalmamıştır. Bütün bu kendi medeniyet havzasındaki sorunların tamamı Türkiye istese de istemese de kendi sorunlarıdır. Sadece Kuzey Irak’taki Türkmen değil. Kuzey Irak’taki, Arap da Nasruri de Yezidi de bizim havzamızın insanlarıdır. Bunların sorunlarını çözebilecek en önemli güç de Türkiye’dir. Çünkü Türkiye bölgenin amiral gemisidir.

Size göre bölgenin en önemli sorunları neler?
Dört önemli sorun var. Bunlar çözülebilirse bölgedeki sorunlar büyük ölçüde çözülür.

Açar mısınız biraz…
Ekonomik sorun… Karış karış gezdik. Doğu Anadolu bölgesi Türkiye’nin sanayi devriminde sanki özel olarak ihmal edilmiş. Son zamanlarda uygulanan yanlış tarım ve hayvancılık politikaları, tehlikeli özelleştirmelerle bölgede ciddi şekilde zaten var olan ekonomik eşitsizlik çok daha olumsuz noktaya gelmiştir. Özellikle 70’li yıllarda kamu alanında ne tür hizmetler yapılmışsa Mili Görüş aynısını Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesine yaptı. Fabrikaların temeli atıldı. Faaliyete geçirildi. Ne varsa o dönem Milli Selamet Partisi tarafından yapılmış. Bugün de “efendim oraya özel sektör gitmiyor” diyemezler. Özel sektör gitmiyorsa devlet gidecek. İnsanları iş üretecek adaletsizliği ortadan kaldıracak yatırımları devlet yapmak zorunda.

Güvenlik boyutu… Türkiye’nin sınırı çok kötü boyutta. Özellikle Aktütün’den sonra bu iyice ortaya çıktı. Teröristin elini kolunu sallayarak geçtiği ama sivil vatandaşın amcasını, teyzesini, halasını görmek için sınırı geçmekte zorlandığı bir yapı var. Tam tersi olmalı. Eğer gerekiyorsa ki bu şartlarda mutlaka ihtiyaç var. elektronik koruma şemsiyesini kurarak, teröristlerin geçişi engellenebilir. Türkiye’nin Irak sınırı olmak üzere bütün sınırları komşularını açılmalı. Sivil vatandaşların geçişinin kolaylaştığı ama teröristin bir tanesinin geçemediği sınır güvenliğinin oluşturulması lazım…

Bireysel özgürlükler meselesi… Çok şükür hala Doğu Anadolu’da halkımızın çok büyük bir kısmı birlikten, bütünlükten, beraberlikten yanadır. Bu kadar aleyhe propagandaya, zorlamalara rağmen ‘ayrılıklar’ Türkiye’de çok az bir kesimin içine girmiş hastalıktır. Bu anlamda insanların beklediği, temel hak ve özgürlüklerini korkusuzca gerçekleştirmesidir.

Kamu görevlililerinin davranışları… Bunun çok tipik bir örneği Gaffar Okan’dır. Diyarbakır halkı Gaffar Okan’ı sevdi. Hala bir çok esnafın dükkanında resimleri var. Adam Batı’da herhangi bir ilde görev yaparken millete nasıl davranıyorsa, Doğu Anadolu’da da öyle davrandı. Nişantaşı’da Çankaya’da insanlara nasıl davranıyorsanız, Diyarbakır Bağlar’da ve Hakkâri’nin Şemdinli ilçesinde de öyle olmak zorundasınız. Öyle yapmazsınız bu hemen belli oluyor, hissediliyor. Kamu görevlilerinin yanlış davranışları dolayısıyla, halkta devlete karşı hatta ülkenin varlığını bütünlüğüne karşı bir reaksiyon oluşuyor. Bu insanların yıllarca köyleri, mezraları yakılmış. PKK gelmiş sıkıştırmış. Devlet kurumları sıkıştırmış. İnsanlar çocuklarına isim verirken, sıradan bir nüfus memuru “Hayır bu ismi veremezsin” demiş engel olmuş. Bir sürü çok temel noktalar var. Kamu görevlilerinin bölge halkına davranış eksikleri, bozuklukları ortaya çıkmış. Bu da psikolojik bir gerilim oluşturmuş…

Saydığınız 4 temel sorun çözülürse bölge normalleşir mi?
Bu dört temel anlamdaki meseleler çözülebilse, Türkiye’nin Doğu’daki sorunları çok kısa bir sürede hallolma yoluna girecektir. Bunun için Türkiye bölgedeki sorunu sadece kendi meselesi olarak görmemelidir. Küresel ve emperyal bir gücün de bu meselenin tarafları haline geldiği görünmekte. Çözümü engellemek isteyen bir takım uluslar arası güçlerin olduğunu da göz ardı etmemek lazım. Kararlılıkla, korkmadan, cesur bir şekilde, bölgedeki halka bütünleşerek, onları yönetim ve karar süreçlerine dahil ederek ve Kürt halkının temsilciliğini bir takım ‘zadegan’a, ağalara, seçkinlere bırakmadan doğal tabii temsilcilerini kale almak lazım.

Sadece uluslar arası güçler mi?
Türkiye’nin içerisinde bu sorunun uzun yıllardan beri devam etmesinden, çıkarı, menfaati olan çevreler vardır tabii. Aksi takdirde bu sadece bir uluslararası çevrelerin desteği ve baskıları olacak bir iş değil.

Halkın büyük bir bölümün, birlik içinde olması gözlem mi yoksa parti olarak bir çalışma yaptınız mı?
Bu bir gözlem tabi… Eğer aksi bir durum olsaydı, dünyanın en çok himaye edilen terör örgütü olan PKK’nın 30 yıldır çok olağan üstü bir halk desteği alması gerekirdi. Zaten bu terör örgütünün nasıl Kürt halkının temsilcisi olduğunu anlamakta zorlanıyor insan. Şimdiye kadar yaptığı eylemlerinin tamamına bakın, öldürdüğü yok ettiği insanlar, bölgenin zavallı, yoksul, kimsesizleri. Büyük çoğunluğuyla Kürt halkını öldürmüş olan bir örgüt. Dolayısıyla halk bunu görüyor. Bir bıkkınlık var. Halkla örgüt arasında bütünleşmeme meselesi de var. Onu da çok rahat görüyoruz.

Numan Kurtulmuş olarak genel başkan olduktan sonra bölgede kaç ile gittiniz, ya da kaç ile gideceksiniz?
Genel başkan olduktan sonra Elazığ’a gittim. Ama bu seçim kampanyasında, Diyarbakır, Bitlis, Muş, Van… Hemen hepsine gideceğim. Hakkâri ve Şırnak hariç bölgedeki tüm şehirleri dolaştım ama daha önceden. (Sürecek)

 



Bu haber 735 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,424 µs