Bravo! (Alkış sesleri...)

23 Şubat 2009 15:28 tsi
'Şaka değil, absürd bir film değil, bunlar bu ülkede oluyor.'

Markar Esayan / Taraf

Kendi devletinden korkanların ülkesi

Bir ülke düşünün. Vatandaşı kendi devletinden iliklerine kadar korkuyor. Kendisini önce “kendi” devletinden korumak için önlemler alıyor. Benim, sizin vergilerinizle istihdam edilmiş karanlık adamlar, 17.500 faili meçhul gerçekleştiriyorlar, bu sadece Meclis raporuna giren sayı.

Son gözaltılar hariç, yaşları 13-18 arasında 250’den fazla ÇOCUK Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Bildirgesi’ne aykırı olarak yargılanıyor. Dayanağı 2006 yılında çıkan Terörle Mücadele Yasası ve “Bu en hassas günlerden geçtiğimiz bir dönemde, milli birlik ve beraberliğimiz söz konusu olunca kimse çocuk olamaz” maddesi. Bir diğer utanç maddesi 301’den ise 8 çocuk hüküm giymiş. Yani 8 çocuk Türklüğü alenen tahkir ve tezyif etmiş.

Bravo... (Alkış sesleri...)

Geçen günkü manşet resmimize baktınız mı? Polis Diyarbakır’da çocukları yan yana dizmiş, ellerinde milli devlete doğru atmış olabilecekleri taşın izini arıyor. Polis o izi tespit ederse –demek polisimizin doğaüstü yetenekleri var- çocuklar 21-36-40-56 yıl hapisle yargılanabilirler. O anda oluyor her şey. Anlık bir karar belki o çocukların yıllarca hapiste yatmasına yol açıyor.

Şaka değil, absürd bir film değil, bunlar bu ülkede oluyor.

Sonra, o Diyarbakır, Silopi, Şırnak sokaklarından çok “daha güvenli” bir yer geliyor gözlerimin önüne: Beyoğlu Fitaş Sineması önü. 19 yaşındaki Ece, arkadaşlarını beklerken 7,5 metrelik devasa camın altıncı kattan düşmesi sonucu ağır yaralanıyor. Hâlâ hayati tehlikeyi atlatabilmiş değil, canım Ece’nin ecelle mücadelesi devam ediyor.

Metrobüs hattının iki yanındaki çelik korkuluklar doğru hesaplanmadığı için, kazada savrulan iki motosikletlinin kafası kopuyor; düzeltilmediği için hâlâ, daha da kopacak, bugünden biliyoruz.

Bir önemi var mı?

Peki, Dilara’yı hatırlayan var mı? Hani Zeytinburnu’nda logar kapağı açık unutulduğu için kanalizasyona düşüp cesedi denizden çıkarılan 5 yaşındaki canım Dilara’yı...

Kasten öldürmenin ihmali davranışla işleme cenneti* canım ülkemde, böyle sayısız, isimsiz, yüksek yüksek tepelerden bakıldığında cisimsiz bir sürü insan telef olup gidiyor...

Kötü bir düzen bu. Adalet gözü, vicdan gözü kör bir düzen bu.

***

Bir Toros marka beyaz otomobil, beyaz bir minibüs, devlet parası ile alınmış. Benim, senin paramızla alınmış.

Taktım kafaya, kusura bakmayın. Hani devlet toplu alımlar yapar ya; polis teşkilatına, askere, belediyeye. Resmî araba deyince aklımıza hemen onlar gelir hani. Beyaz renkli bir Toros’la işliyor cinayetlerini derin düzen. Bu kadar basit. Herkes biliyor. Savcılar rapor ediyor Adalet Bakanlığı’na, MİT biliyor, Emniyet biliyor, itirafçılar itiraf ediyor.

Hrant Dink’in öldürüleceğini bir sene evvelinden tüm Pelitli ahalisi biliyor. Jandarma’ya, Emniyet’e, İstihbarat Daire Başkanlığı’na, İstanbul’a, Ankara’ya, her yere ama her yere geliyor bilgi. Yasin Hayal, uğursuz hayalini herkesle paylaşıyor, paylaştıkları da istihbaratla paylaşıyor. “Ermeniyi öldüreceğim” diyor. Daha ne yapsın?

Göz göre göre öldürtüyorlar Hrant’ı. ÖLDÜRTÜYORLAR. Meclis İnsan Hakları Komisyonu, Başbakanlık Teftiş Raporu’na giriyor. Kasten öldürmenin ihmali davranışla işleme cenneti ülkemde, istihbaratı yok sayan Albay Ali Öz’e “ihmal”den dava açılıyor; altı aydan iki yıla kadar hapis istemiyle.

Adana’da, Diyarbakır’da taş atan çocuğa 21, 36, 40, 56 yıl, istihbaratçı görevliye koruma ya da, terfi veriliyor ülkemde.

***

Kamuoyunun tepkisi şiddetlenince, Ermenilerin ne kadar aşağılık, sapkın ve kalleş olduklarını belge ve bilim adamlarının görüşleriyle ispatlayan Sarı Gelin Belgeseli’nin sekiz ay önce dağıtımının durdurulduğunu açıklıyor Milli Eğitim Bakanlığımız. Bu öyle bir açıklama ki, Bakanlığın belgeselin arkasında durduğunu hemen anlıyorsunuz. “Öğrenciler için değildi,” diyor, “öğretmenlere yardımcı materyal olarak asılsız soykırım iddiaları hakkında gerçeklerin anlaşılması için hazırlanmış” diyor; “ama” diyor, “amacı dışında kullanılmıştır, dağıtım durdurulmuştur” diyor.

Oysa Milli Eğitim Müdürlükleri ocak ayında okullara genelgeler göndererek çocuklara izletin ve sonuç raporlarını gönderin emri daha bu ay gidiyor, gösterimler de devam ediyor. Sorumlu bir veli şubat ayının 13’ünde belgeseli izleyen çocuğunun “Ermeniler bizi kesti mi baba,” diye sorular sorduğunu iddia ederek bakanlığa suç duyurusunda bulunuyor.

Başbakan Erdoğan Diyarbakır ve Maraş’ta halka sesleniyor: Ayrımcılık yapmadık, yapmadık...

Bravo! (Alkış sesleri...)

***

Meryl Streep ve Philip Seymour Hoffman’ın başrollerini paylaştıkları Doubt (Şüphe) adlı filmde Rahip Flynn ve Rahibe James arasında geçen bir konuşma:

Rahip Flynn: İnsanlığının peşinde olan insanlar vardır, rahibe. Kalbindeki ışığın zayıflık olduğunu söylerler, onlara inanma. Zalim insanların eski bir taktiğidir, iyiliği erdem-namus adı altında böyle yok etmek. Sevgi kötü bir şey değildir.

Bu haber 2,230 defa okundu.