Büyük fırtına yaklaşıyor! | " /> Büyük fırtına yaklaşıyor! | "/>

En Sıcak Konular

Büyük fırtına yaklaşıyor!

21 Şubat 2009 12:16 tsi
Büyük fırtına yaklaşıyor! ABD dış politika uzmanı Jim Lobe, Obama’nın İran’ retoriğindeki “ani değişiklik” ve “AfPak” önceliğinin İsrail-ABD ilişkilerinde yeni bir döneme işaret ettiğini öne sürdü.

Sekiz yıl sıkı ilişkilerin ardından Birleşik Devletler ve İsrail, artan gerginlik dönemine giriyor olabilir, özellikle geçen haftaki seçimden hangi İsrail hükümeti çıkarsa çıksın bir öncekinden daha şahin olacağı hesaba katılırsa.

Başkan Barack Obama’nın “daha yapıcı diyalog” taahhüdü verdiği İran ve onun nükleer programının geleceği, hiç şüphe yok ki iki müttefik arasındaki en büyük gerginlik kaynağı olacak. Yeni başkanın İsrail-Filistin sorununa iki-devlet çözümünde ilerleme kaydetmeye yönelik azmi de ciddi pürüzler çıkarabilir.

Birleşik bir Arap Birliği, İsrail’in Arap topraklarından çekilmesi karşılığı İsrail’in tanınmasını içeren 2002 planıyla ilgili yeni bir hamle yaparsa durum özellikle böyle olacak.

Geçen haftaki seçimler önceki başbakan Benyamin Netanyahu’nun başını çektiği sağ-partilerin açık çoğunluğuyla sonuçlandı. Netanyahu, yerleşimlerin durdurulması, toprak ödünlerine ve yaşayabilir bir Filistin devletine mütemadiyen karşı çıktığını açıklamıştı.

Genel seçimlerde 3’ncü büyük parti olarak çıkan İsrail Bizim Evimiz partisinin lideri Avigdor Liberman’ın da desteğiyle Netanyahu, başbakanlığa en yakın isimdir.

Hatta daha merkezdeki Kadima lideri Dışişleri Bakanı Tzipi Livni, ulusal birlik hükümeti kursa dahi, sağcı partiler herhangi bir barış görüşmesindeki ödünleri, dış baskılar olmazsa, engelleyebilir.

Bu haftaki Yahudi dergisi Forward’dan eski ABD Orta Doğu barış arabulucusu Aaron David Miller şöyle yazdı: “Kadima ve Likud arasında barış konularıyla ilgili felsefi farklılıklar hesaba katıldığında, böylesi bir birlik hükümetine Filistinlilerle anlaşmak için ihtiyaç duyulan tarihi kararlar alması için baskı altında olacaktır”.

Ancak Obama ve onun Orta Doğu Özel Temsilcisi George Mitchell gerçekten İsrail’e baskı yapmaya niyetli olabilir- diğer şeyler arasında, nihai barış anlaşmasıyla ilgili kendi görüşlerini ve bunun nasıl sağlanabileceğini müzakere masasına koyabilirlerse-, özellikle de Hamas ve Fetih’i yeni koalisyon hükümetinde bir araya getirmek için süregelen Arap çabaları başarıya ulaşırsa.

George Washington Üniversitesi Arap siyaseti uzmanlarından Marc Lync’e göre, eğer bu cephede her şey yolunda giderse, Suriye ve Suudi Arabistan arasındaki artan uzlaşıyla güçlenen Arap Birliği, önümüzdeki ayki Doha’daki zirvede 2002 barış planın son şeklini duyurabilir.

Dış Politika üzerine yazdığı blogunda Lynch, böylesi bir hamlenin “durumu hareketlendirebileceğini ve hangi İsrail hükümetine olumlu yaklaşım için yükümlülük getirebileceğini” yazdı.

“Eğer bir Filistin birlik hareketi ve birleşmiş barış Arap hamlesi olursa” diye ekleyen eski İsrail barış uzlaşmacısı Daniel Levy: “Obama’nın kendi çabalarına hız vermesi çok daha olasıdır, idealde ciddi barış sürecinde ilerlemeye hazır olan İsrail hükümetiyle birlikte çalışmaktır. Ancak tersi durumunda bu hükümetle anlaşmazlık içinde olduğunun da bilinmesini isteyecektir” dedi.

Bu sonuç bir sonraki İsrail hükümeti ve onun ABD avukatları arasında ciddi bir sınav olacaktır. Obama yönetimi açıkça 60 senelik çatışmanın çözümüne yönelik ciddi ilerlemenin Washington’un Arap devletleri arasındaki inandırıcılığının tesisi ve bölge halkının daha fazla radikalleşmesini, özellikle Gazze’ye yönelik askeri saldırının ardından, frenlemek için elzem olduğuna inanmaktadır.

Ancak ABD ve İsrail arasında daha büyük bir gerilim kaynağı İran’ın nükleer programı olacak gibi görünmektedir.

Eski ABD elçisi Samuel Lewis İsrail seçimlerinin ardından şöyle uyardı: “İran’ın İsrail ve Birleşik Devletler arasında ciddi bir görüş ayrılığı, zıtlaşma da olabilir”, olacağını anlamak çok önemlidir”.

Her ne kadar Netanyahu en çok konuşanı olsa da, neredeyse tüm İsrail siyasi ve askeri kanadı İran’ın nükleer isteklerinin Yahudi devleti için bir “varlık” tehdidi olarak tanımlamaktadır. Eğer Washington’u ikna edemezlerse İsrail’in Tahran’ın anahtar nükleer tesislerine tek taraflı bir saldırının bu sene içerisinde yapılmasını önerdiler.

New York Times yazarı David Sanger’in yeni kitabına göre, Başbakan Ehud Olmert geçen yıl önceki başkan George W. Bush’tan sığınak-bombaları ve İran’a saldırmak için Irak’ı hava sahası ve ikmal için kullanma izni istedi.

Obama’nın da yerini koruduğu Pentagon Şefi Robert Gates şiddetle muhalefet ettiği bu istek nihayetinde Bush tarafından reddedildi. İsraillilerin neredeyse her isteğini yerine getiren Bush’un önceki Orta Doğu danışmanı Elliott Abrams bile İran’a yapılacak bir saldırının Irak’ı istikrarlaştırmasından endişelendi.

Irak’taki şiddet azalmaya sürdürse de, ABD komutanları oradaki istikrarın “kırılgan” olduğunda ısrar ediyorlar. Yani İran’a ABD ya da İsrail saldırısının Irak’taki sonuçlarıyla ilgili Bush’un endişeleri Obama tarafından da paylaşılıyor.

Daha da önemlisi, yeni yönetimin Afganistan ve Pakistan’ın gerçek “terörle savaşın merkez cephesi” olduğuna inancıdır. Bu değerlendirme Obama’nın geçtiğimiz hafta Afganistan’a önümüzdeki birkaç ay içerisinde 17 bin yeni birlik göndermesi kararıyla da destekleniyor. Yeni eklemelerle Afganistan’daki ABD ve NATO birliklerinin sayısı 80 bine ulaşacak.

Yeni yönetimin iki ülkeye verdiği ortak isim olan “AfPak”la ilgili üst düzey ABD askeri ve sivil yetkililer, Afganistan’ı istikrarlaştırmak için Washington’un 2001’de Taliban’ı devirmek için işbirliği yaptığı İran’ı da dahil etmesini umut ettiklerini açıkça ifade etti.

Bu hafta başı Kabil’deki söyleşinde “İran’ın Afganistan’da önemli bir rol oynadığı kesinlikle açıktır” diyen Obama’nın Afganistan ve Pakistan temsilcisi Richard Halbrooke, Bush yönetimin Tahran’ı Taliban’a yardım etmekle suçlamasını tekrarlamaktan açıkça kaçındı ve “Afganistan’ın tüm komşularının olduğu gibi İran’ın bölgede bir rol oynama meşruiyeti vardır” dedi.

Beyaz Saray’ın “AfPak” politikası masasını Obama’nın terör danışmanı John Brennan’la paylaşan Bruce Riedel dahil birçok bölgesel uzman, uzun zamandır İran’ın işbirliğinin Washington’un bölgeyi istikrarlaştırma çabaları ve nihayetinde el-Kaide’yi mağlup etmesini kolaylaştıracağını öne sürdü.

Bu değerlendirme Afganistan için anahtar ikmal yolu Pakistan’daki Hayber geçidinin Taliban militanları tarafından yok edilmesi ve Kırgızistan’ın Manas askeri üssünü kapamasının ardından, geçtiğimiz birkaç hafta içerisinde oldukça güçlendi.

ABD’nin şu ana kadarki çabaları Rusya ve Orta Asya içerisinden geçen bir rotaya odaklanmış olsa da, İran’ın güney limanlarından Afganistan’ın batısına ulaşacak alternatif rotanın çok daha ucuz ve etkin olacağı yönündeki sesler yükseliyor.

Her ne kadar Tahran hiç şüphesiz ABD ordusunun kendi topraklarını kullanmasına gönülsüz olsa da, NATO başkomutanı ABD Generali John Craddock, bu ay başında eğer NATO üyeleri İran’la bir anlaşma sağlarlarsa itirazı olmayacağını söyledi.

Tabi ki, ABD’nin “AfPak”daki başarısı ya da İran’ın bunun gerçekleşmesindeki olası rolünün, Washington’un Tahran’ın nükleer istekleriyle ilgili endişelerine baskın çıkıp çıkmayacağı henüz belirsizdir.

Fakat Güney Asya’nın istikrarlaştırılmasına verilen açık öncelik ve Washington’dan İran’la ilgili çıkan retorikteki beklenmedik değişiklik, İsrail’in Tahran’ın nükleer programının Netanyahu’nun sözlerinde olduğu gibi “21’nci yüzyılın liderlerini bekleyen en büyük yüzleşme” olarak betimleyişine açıkça zıtlık göstermektedir.

Obama, bir sonraki İsrail hükümetinde Netanyahu ya da herhangi birinin “bu tehdidi durdurmak için ABD yönetimini” kullanmasını kesinlikle zorlaştıracaktır.

*Uluslararası haber ajansı (IPS) Washington Şefi John Lobe, Bush yönetimindeki neoconların ABD dış politikası üzerine uzman. (Kaynak: ATimes, Çev:Oğuz ESER/TIMETURK)



Bu haber 889 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,416 µs