Bilin bakalım, aklınızdan ne geçiyor?

20 Şubat 2009 11:29 tsi
Aklınızdan ne geçtiğini biliyoruz! Söyleyelim...iyibilgi Ankara

Aklınızdan ne geçtiğini biliyoruz. Geçen şu; Aklınızdan ne geçtiğini bilip bilemeyeceğimizi merak ediyorsunuz.

İnsanoğlunun en kadim meraklarından “şu an ne düşünüyorsun” sorusunun, bu türden kelime oyunlarıyla “eksiksiz” bilinmesi mümkün değil.

“Akıldan geçeni bilmek” veya “düşünceleri okumak” fikri, çok uzun zamandır insanlığı ilgilendiriyor. Çoğu zaman mistik, ezoterik, hatta büyücülük ve sihirbazlık konusu olan bu mesele, yine uzun zamandır bilimin de meraklarından.

Kuşkusuz şu ana kadar-kimi çok iddialı komplo teorileri hariç-bu başarıya ulaşan olmadı. Ancak pozitif bilim ilerledikçe, yani aklın ve beynin sırları yavaş yavaş ortaya çıktıkça, “düşüncenin okunabilirliği” üzerindeki çalışmalar genişledi.

Bu konuda son haber, düşüncenin belli bir yüzdesinin görülebileceği gibi sert bir iddiaya sahip.

Önce bu habere bir bakalım. “ABD’li bilim adamları beyindeki düşünceleri yüzde 80 oranında okuyabilen bir tarayıcı geliştirdiler.

Bilim dünyasında heyecanla karşılanan gelişme, Nashville’deki Vanderbilt Üniversitesi tarafından kaydedildi. Nature dergisinde yayımlanan gelişmeye göre, altı gönüllüye baktıkları resimlerle ilgili ne düşündükleri soruldu.

Kişilerin beyinlerinin monitör görüntüleri sayesinde ne düşündükleri belirlendikten sonra cevaplar alındı ve MRI beyin tarayıcının yüzde 80 oranında düşünceyi okuyabildiği görüldü.”

Yeni haber bu. Ancak çalışmanın niteliği, “düşünce okumak” fiilinin içini tam dolduramıyor. Düşünülen şeyin fotoğrafını çekmek, ya da şöyle söyleyelim beynin çalışan bölgelerinin haritasını çıkarıp kodlamak tam bir “düşünce okuma” sayılabilir mi?

Bu ayrı bir konu. Ancak her bilimsel çalışmada olduğu gibi bunda da işin daha çok başında olunduğu belli. Yani şu hala yapılamıyor. Karşınıza biri oturduğu zaman, o sırada aklından geçenleri, herhangi bir aparat, kimyasal destek, biyolojik uyarıcı ile-doğruları söyletmek veya konuşturmak mümkünse de-cümlelere dökebilecek şekilde anlamanız daha mümkün değil.

Bu işin bir tarafı. İkinci nokta, örnektede görülüğü gibi bir resmin beyindeki yansımasının fark edilmesi, o imge ile ilgili düşüncelerinizi de okuyor mu?

Balık resmi gösteriliyor, beyinde balık düşünüldüğü anlaşılıyor ama balık sevip sevmediği de anlaşılabiliyor mu?

Kuşkusuz yüzde 80’lik oran elbette başarı. Fakat yüzde yüzlük düşünce okuma ne demek? Bu belirsiz.

Son konu ise muhakkak en önemlisi. Yani bu teknolojinin kötüye kullanımı. İnsanların beyinsel fonksiyonlarının etkilenebildiği üzerine sayısız ve tarihi süreçte önemli görülmüş çalışmalar var.

İlaçlarla, beyin yıkama yöntemleriyle, teknolojik araçlarla, çiplerle aklın yönlendirilmesi, yönetilmesi yolunda girişimler hep oldu. Tarihteki en bilinen örneği de “Mançuryalı Aday”!

Yaklaşık 50 yıllık bu efsanenin gerçekliği üzerine yemin edenler de var, daha ileri gidip bugün de uygulandığını söyleyenler de var.

Ama düşünce okuma bunlardan farklı. Kişinin rızası dışında, kötü emeller için kullanılma ihtimali doğal olarak korkutucu.

Beynin şeffaflaşması süreci, kişisel sırların açığa çıkması, gizliliğin kalmaması gibi rahatsız edici unsurları, mahremin de mahremini ortaya çıkarabilir. Bunun yanında beyin okuma tekniklerinin pek çok kriminal vakayı açıklığa kavuşturabilme olasılığı da var.

Yani bilimsel boyutu denli, ahlaki, istihbarati yönleri ve hatta hukuki yönleri de mevcut. Örneğin suç işleyeceği düşüncesi bilinen biri neyle suçlanacak?

Şimdilik bunlar meselenin “sonraki” yönleri. Fakat kötüye kullanılma süreci çoğu zaman kamuoyuna yansımıyor. Bunu da “akılda tutmak lazım” diyeceğiz ama “akılda tutulan”ların okunması da mümkünse, işin tadı gerçekten kaçabilir!

Bu haber 1,570 defa okundu.