en çok kimi kızdırır? | " /> en çok kimi kızdırır? | "/>

En Sıcak Konular

Gül’ün ziyareti en çok kimi kızdırır?

14 Şubat 2009 14:45 tsi
Gül’ün ziyareti en çok kimi kızdırır? Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Rusya ziyareti ve altına imza atılan kapsamlı anlaşma kimleri daha çok kızdırır? ABD’yi mi, AB yi mi, İran’ı mı, İsrail’i mi? Yoksa Ergenekoncuları mı? İyibilgi Türkiye ile Rusya arasında yeni bir sayf

Cumhurbaşkanı Gül’ün Rusya ziyareti neresinden bakarsanız bakın yeni kurulan dünya düzeni açısından önem arz ediyor. Bu ziyaret Türkiye için şu anlama geliyor: Ankara Soğuk Savaş sonrası dönemde çok taraflı olan politikalarını artık daha üst bir seviyeye çıkarıyor ve daha önce şüpheyle baktığı Rusya’yla gelişen ilişkilerini önemli bir antlaşmayla taçlandırıyor. Rusların “stratejik ortaklık belgesi” dediği bu anlaşma a’dan z’ye iki ülke arasındaki çok boyutlu ilişkilerin genel parametrelerini çiziyor.

Gül’ün üst düzey ziyareti ve Rusya’nın üst düzey karşılamasıyla her iki ülkenin birbirlerine ne kadar önem verdiği anlaşılıyor. Ancak iki ülke 2000’li yıllar sonrası gelişen ilişkilerden bile tam olarak tatmin değil. Örneğin 30 milyar doları bulan dış ticaret için 60 milyar dolar hedef konuyor. Bu sürpriz değil. Zira iki ülke, son bir yılda dış ticaret hacmini iki katına çıkarma potansiyeli taşıdığını istatistiki olarak kanıtladı.

Sonuç olarak uzun yıllardır birbirine şüpheyle bakan bölgenin iki güçlü ülkesi artık bir diğerine önyargılı yaklaşmak yerine ortak adımlar atma ve müşterekte buluşma noktasına gelmiş bulunuyor.

ABD de İsrail de dikkatle izliyor

Peki, Türkiye ile Rusya’yı birbirine bağlayan bu yakınlaşma kimleri kızdırır? Bu sorunun “alışıldık” yanıtı akla hemen ABD’yi gösteriyor. Zira füze kalkanı projesinden İran nükleer sorununa ABD Rusya ile bir dizi anlaşmazlık yaşıyor. ABD’nin önemli müttefiki Türkiye’nin Rusya ile yakınlaşması akla “ABD kızacak” önermesini getirebilir. Ancak bu tam olarak böyle değil. Zira uluslar arası sistem Soğuk Savaş parametrelerini çoktan aştı. Üstelik Bush’un ilk döneminden farklı olarak ABD, Türkiye’nin de bölgesel tercihleri olabileceğini ve Ankara’nın tüm komşularıyla ortak politikalar geliştirebileceği gerçeğini kabullendi. Zira Başkan Obama için hazırlanan Türkiye raporları bu gerçeğin altını çiziyor. “Türkiye ile kimi noktalarda anlaşamayabiliriz, ancak ortak müştereklerde birçok çıkarımız var” diyor. Diğer yandan ABD’nin pek çok konuda ortak çıkarı bulunan Türkiye gibi bir devletin Rusya ile yakınlaşmasında, diyaloğunu güçlendirmesinde de çıkarı bulunuyor. Çünkü ABD özellikle ticari ilişkilerle birbirine bağlanan Rusya ve Türkiye’nin bölgenin istikrarı için hayati bir anlam taşıdığının farkında. Rusya ile yeni bir diyalog süreci başlatacağını açıkça ilan eden Obama yönetimi, Ankara-Moskova hattına sıcak bakması kaçınılmaz. Ancak aynı şey İsrail için geçerli olmayabilir. Zira İsrail ile Rusya arasında stratejik olarak soğukluk bulunuyor. Son yaşanan gelişmelerde Türkiye ile de kriz yaşayan İsrail’in bu fotoğrafı sıcak karşılaması zor görünüyor.

AB ve İran temkinli yaklaşıyor

Türkiye’nin insan hakları ve demokrasi konusunda pek de iyi bir karnesi olmayan Rusya ile ilişkileri güçlendirmesi AB’yi tedirgin eder mi? Yine yaşanan gelişmeleri takip etmeyenler için bu sorunun yanıtı “evet” olacaktır. Oysa başta Fransa ve Almanya olmak üzere AB’nin öde gelen ülkeleri de Rusya’yla ilişkileri geliştirme çabasında. Her ne kadar Ukrayna üzerinden yaşanan son doğalgaz krizi ilişkileri etkilese de Rusya bu duruma Türkiye üzerinden çare arıyor. Ukrayna’yı by-pass edecek yeni bir boru hattı için Ankara’yı iknaya uğraşıyor. Daha önce benzer bir projeye hayır diyen Ankara’nın bu kez farklı bir tavır ortaya sermesi Avrupa’nın enerji güvenliği için rahatlatıcı olabilir. Diğer yandan iki komşusunun yakınlaşmasını İran’ın da sıcak karşılayacağı söylenebilir. Zira ne Türkiye ne de Rusya şu ana kadar İran nükleer krizinde Tahran’ı zor durumda bırakacak adım atmadı. Üstelik iki ülkenin yakınlaşması Moskova-Tahran ilişkilerini gölgeleyecek bir boyuta da hiçbir zaman varmayacaktır. Bu yüzden bölge ülkelerinin kendi çıkarları doğrultusunda anlaşmalar yapması İran’ın da işine gelecektir. Çünkü güçlenen bölgesel dinamikler, deniz aşırı güçlerin bölgeye müdahalelerinin etkisini zayıflatır.

Ergenekon geziye nasıl bakıyor?

Çıkış sloganı “tam bağımsız Türkiye” olan ve ismi Ergenekon’la anılan bazı kişilerin “rotamızı Rusya ve İran’a çevirelim” şeklindeki önerisi hala hafızalarda… Yine ismi Ergenekon’la anılan kişilerin AK Parti hükümetini “ABD ve AB”cilikle suçladığı, Gül ve Erdoğan için “Musa’nın çocukları” kitaplarının yazıldığı bilinen bir gerçek. Peki bu gezi onlara “istediklerini” verdi mi?

Tam olarak değil… Çünkü Ergenekon örgütü denen organizasyonun ne kadar ABD, AB karşıtı olduğu,  kadar Rusya ile yakınlaşma düşüncesini taşıdığı soru işareti. Zira komik ama gerçek: AK Parti hükümeti “Amerikancılıkla” suçlandığında Türkiye-ABD ilişkileri yerlerde sürünüyordu. Ergenekon denen yapılanmanın harekete geçtiği günlerde Türkiye-ABD ilişkileri üzerinde 1 Mart oylamasının gölgesi vardı. Üstelik Türkiye-Rusya ilişkileri tarihinde ilk kez önyargılardan arınıyor ve hızlı bir şekilde gelişiyordu. “Türkiye Rusya ve İran’a yönelsin” tavsiyesinin geldiği günlerde Türkiye-İran ilişkileri zaten oldukça üst düzeyde yürüyordu. Tıpkı bugün olduğu gibi… Nitekim Başbakan Erdoğan İsrail’i eleştiren bir tutum takındığında yine benzer kesimlerden bu kez “Türkiye batıdan kopuyor” eleştirileri gelmeye başladı. Bu şu anlama geliyor: Ergenekon tipi yapılanmanın ve ona sempatiyle bakanların bir dış politika tercihi bulunmuyor. Yaptıkları sadece hükümetin ve o hükümetin idare ettiği Türkiye’nin attığı her adıma sorgusuz muhalefet.

İşte bu yüzden Ergenekon yapılanması ve ona sempatiyle bakanların bu geziye soğuk yaklaşacağı söylenebilir. İki sebepten: 1. Hükümet Rusya’ya sıcak ilişki kurarak daha önce bunu savunan kişileri öteki tarafa iterek futbol deyimiyle kontrpiyede bıraktı. 2. Hükümet bu adımıyla “Türkiye’ni çıkarlarını düşündüğü ve bağımsız davrandığı” izlenimi uyandırıyor ki bu Ergenekon muhalefetinin bütün söylemlerini boşa çıkarıyor. İşte bu yüzden Cumhurbaşkanı Gül’ün uçağı Moskova’daki havaalanına indiği sırada, ya da Putin “dış politika önceliğimiz Türkiye” dediğinde, ya da “Erdoğan’a selam yolladığında” Ergenekon cephesinde belli bir kızgınlık duygusu uyanmış olabilir.

İyibilgi.com



Bu haber 2,299 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,966 µs