13 Şubat 2009 11:12 tsi
Rusya-Türkiye: 'Kalp krizi' kadar ciddi!

iyibilgi Ankara

Ankara’nın Kremlin çıkarması, Moskova’nın Türk karşılaması, uzun süredir Batı’ya kalp krizleri geçirten sürecin en önemli aşaması olacak gibi.

Hayli zamandır, AB ve ABD tarafından Türkiye’nin doğuya doğru tektonik bir kayma yaşadığına ilişkin kaygılar, bu “devlet ziyareti” ile bambaşka bir anlama kavuşabilir.

Batı’nın resmi söylemlerine “mümkün olduğu” kadar yansımasa da, saklansa da, kimi “Avrasyacılar”ın müstehzi gülümsemeleri “dışında”, Rusya-Türkiye yakınlaşması ne anlama geliyor?

Tüyleri diken diken eden 1964 “Johnson Mektubu”yla yaşanan kriz anımsandığında, “yeni bir dünyanın kurulup, Türkiye’nin de burada yer alma” olasılığının Batı’yı korkutması normal.

Kabul etmek lazım ki Türkiye’nin Rusya ziyareti özel bir konjonktürde gerçekleşiyor. Bu dönem, Türkiye’nin ABD ve AB ile ilişkilerinin çok sıcak olmadığı günlerin içinden geliyor.

Ankara’nın “dört bir tarafla” etkin ve güçlü diplomasi yürüttüğü, “neo Osmanlıcılık” kavramanın Ortadoğu’da dillendirildiği, Batı’nın bölgeyle yaşadığı her tür ve türden sorunda Türkiye’nin varlığını hissettirdiği, dahası, geniş anlamıyla Batı’nın bu geniş coğrafyaya özgü misafirperverlikle artık karşılanmdığı bir dönem bu.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün ziyareti bir ilk değil. Geçtiğimiz kısa sürede, Türkiye ve Rusya arasındaki ziyaretler çok sık yapıldı. Ama tersine ABD-Türkiye arasında aynı istatistik oranı yakalamak mümkün olmadı.

Hatta, yeni Başkan Obama’nın Ortadoğu özel temsilcisi, tam da Ankara’nın bölgede en aktif en popüler olduğu dönemde, ilgili ülkeleri gezdi ama Türkiye’yi pas geçti.

Buna karşılık Putin Devlet Başkanı olarak Türkiye’ye 3 kez geldi. Ankara’da aynı dönem içinde üç Cumhurbaşkanı’nın üç ayrı ziyareti ile karşılık verdi. Başbakan seviyesinde daha alt düzeydeki görüşmelerin sayısını ise bilen yok.

Oysa Gül'ün daha 2003’te Başbakan olarak yaptığı Moskova gezisi, Türkiye-Rusya ilişkileri tarihine "Diplomatik seviyesi yükseltilmiş ziyaret" olarak geçti.

Şimdiki gezi ise bizzat Moskova'nın isteğiyle "Devlet ziyareti" olarak tanımlandı. Halbuki buluşma ayarlanırken diplomatik kategorisi, "resmi ziyaret" olarak biçimlendirilmişti.

Bu, en üst düzeyde ağırlama anlamına geliyor.  Konuk askeri törenle karşılanıyor, tüm devlet protokolünün katıldığı resmi akşam yemeği veriliyor. Bu tondaki karşılama ancak, ilişkileri çok iyi ülkeler arasında yapılıyor.

Özetle bu son ziyaret önemli bir ziyaret. Cumhurbaşkanı’nın açıklamsı da bu bağlamda rahatlıkla okunabilir; “Uluslararası ve bölgesel konularda tutumlarımızın büyük ölçüde ‘örtüştüğü’ Rusya'yla çok boyutlu ortaklığımızın derinleştirilmesini amaçlıyoruz".

Peki ama zarf bu denli allı-pulluyken, mazruf ne olacak? Türkiye-Rusya ilişkileri nereye varacak?

Bu konuda son zamanlarda kulaklara fısıldanan ama artık aleni olarak da dillendirilen bir olasılık var. Adı konması bile, konmayacak olsa bile, Türkiye ile Rusya arasında “stratejik bir ortaklığa” gidiş!

Batı için böylesi bir durum “kalp krizi” kadar ciddi.

www.iyibilgi.com

Bu haber 3,124 defa okundu.