Başbakan’ın oğlu ve Japon balığı

12 Şubat 2009 16:17 tsi
'Bir tanecik olduğu için de başbakan olmak hem çok özel hem de çok zordur. Adeta çıplak elle kor haldeki kömürü tutmak gibi. Başbakansın bırakamazsın, bırakmayınca da elin yanar.'

Dr. Sivilay Genç / Taraf

Soru: Sevgili Sivilay Abla, Başbakan’ın oğlu kuyumculuk işi yapan bir firmaya ortak oldu diye yapılan tartışmayı siz de takip etmişsinizdir. Benim bu konuda tereddütlerim var. Bir adamın babası başbakan diye ticaret yapamayacak mı? Aç mı kalsın yani! Vergisini veren dürüst bir işadamı olduktan sonra bir şirkete ortak olmasının, yatırım yapmasının ne sakıncası var? Beni bu konuda aydınlatırsanız çok sevinirim. (Zekai Çapanoğlu – Kayseri)

Cevap: Sevgili Zekai, bir ülkede binlerce sanatçı, binlerce futbolcu, binlerce kasap, binlerce multimilyarder olabilir ancak sadece bir tane başbakan olur. Yani başbakan olmak çok özel bir şeydir. Bir tanecik olduğu için de başbakan olmak hem çok özel hem de çok zordur. Adeta çıplak elle kor haldeki kömürü tutmak gibi. Başbakansın bırakamazsın, bırakmayınca da elin yanar.

Başbakan olmak bir adamın kendisinin ve yakın çevresinin iflahını kesmelidir. Başbakanlık görevi sona erdikten sonra hep birlikte ‘oh ve dünya varmış’ diyebilmelidirler.

Başbakan konumunda birinin oğlu, kızı, gelini, torunu her neyse, ne kadar dürüst, vergisini veren, rekabet koşullarında soyadını kullanmayan melaike gibi bir girişimci de olsa bu durum büyük ekseriyetle insanların midesini bulandırır, gıpta duygularını nefrete dönüştürür.

Tüm bunları söylerken sorumluluğun sadece başbakan olan kişide ve onun aile fertlerinde olmadığını unutmamalıyız. Başbakan ya da onun oğlu sonuçta bir insandır. Duyguları, zaafları, istekleri, kaygıları olan senin benim gibi insanlardır. En kötüsü de etraflarında yüzen Japon balığı metabolizmalı işadamları, girişimcilerdir.

Ne demek istediğimi şöyle açıklayayım: Diyelim ki başbakan diyet yapan bir hastadır ya da Erdoğan için daha uygun olacak bir benzetmeyle oruç tutmaktadır. Bu semiz Japon balıkları ise sürekli karşılarında dondurma yalamakta, iç pilav üstü kızarmış piliç tabaklarını başbakanın ya da oğlunun gözüne gözüne sokmaktadır. İnsan bu; bir boş bulunup kemiksiz löp et olarak çiğnemeye hazır bu lokmalardan birini ağzına atması işten bile değildir. Sonra bir bakarsınız açık denizlerde yüzen bir gemi ya da bir alış veriş merkezinde kuyumcu dükkânı elâlemin diline sakız olmuş.

Sonuç, bir mutlu Japon balığı dostluğu ile kuyumcudan kazanılan üç kuruşun on katı bir imaj erozyonu.

Dipnot: Japon balıklarının doyma hissi yoktur.

12. Rahşan Affı

Soru: Mazlumun, dertlinin ablası Sivilay. Bu mektubu size, Metris Cezaevi’nde yatmakta olan kader mahkûmu kocam adına yazıyorum. Rahşan affından beri yeni bir affın gelmesini bekliyoruz ama, ağzına alan yok. Onu bırakın eskiden Alkadraz’dan Kaçış gibi filmler yapılırdı. Yıllardır böyle bir film bile yapılmadı. Siz gazetecisiniz, daha iyi bilirsiniz. Bize bir yol yordam gösterin. Burası Metris buradan çıkış yok mu? Yoksa bir yolu var mı? Cevabınızı dört gözle bekliyoruz. (Rumuz: G-Tunnel)

Cevap: Sevgili kızım. Bu günlerde kulağımıza gelen af söylentisi yok. Tünel kazarak, kirli çamaşır sepetine saklanarak hapisten kaçmak da sadece filmlerde oluyor. Ancak başka bir kaçış mümkün ki şöyle: Önce hasta olunur. ‘Her Türk asker doğar’ vecizesine dayanılarak GATA’ya sevk almaya çalışılır. Buradan alınacak ‘sağlığı tutuklu olmaya elverişli değildir’ kâğıdı ile 12. Ayın 12. Günü saat 12.00’de 12. Mahkeme’ye başvurulur.

Bu terkibi uygulayanlar faydasını gördü, darısı sizin başınıza. Tabii ki gayret bizden takdir yüce mahkemeden.

Kürtçe ‘Deniz ve Mehtap’

Sevgililer Gününüz kutlu olsun. Neredeyse Aziz Valentine kadar yaşlıyım ama Sevgililer Günü’nü asla atlamam. (Iyyy! dediğinizi duymadım sanmayın!!)

Neyse, 14 Şubat akşamı ‘Yaşasın Halkların Sevgililiği’ konserini dinlemek üzere saat 19.00’da Beyoğlu Muammer Karaca Tiyatrosu’nda olacağım. Hem bedava, hem de ‘Deniz ve Mehtap’ şarkısını Kürtçe-Türkçe dinleme şansı. Ayrıntılı bilgi için: www.batsinbudunya.org

Bu haber 884 defa okundu.