Tuncay Bey neden bu kadar değerli? | " /> Tuncay Bey neden bu kadar değerli? | "/>

En Sıcak Konular

Tuncay Bey neden bu kadar değerli?

10 Şubat 2009 16:45 tsi
Tuncay Bey neden bu kadar değerli? Eruygur’un Sarıkız ve Ayışığı darbelerini hazırladığı dönemde M. Emin Karamehmet'le gerçekleşen görüşmede Atilla Uğur ve Levent Ersöz, Karamehmet'i Tuncay Özkan konusunda neden sıkıştırdı?

Görüşmede askerler Show Tv  ve Akşam'ın yayınlarını hatırlatarak "Milli duruşa ihtiyaç duyulan çok kritik bir dönemden geçildini, Kıbrıs, Kuzey Irak'taki yapılanmanın çok önemli olduğunu" hatırlatıyor ve Karamehmet'in AKP hükümetinin etkisinde kalıp kalmadığını sorguluyor. Karamehmet de askerlere "Televizyonu ve gazetesinin devleti rahatsız edecek bir şey yapmayacağı" konusunda güvence veriyor.

Özkan ve irtibat gazetecileri
Levent Ersöz ise Eruygur’un “Bu yerine gelsin” sözünü aktarıp Tuncay Özkan’ın Karamehmet Medya Grubu’na döndürülmesini istedi. Uğur, özel irtibat için gruptan iki gazetecinin isim ve telefonlarını patronlarından aldı.

Levent Ersöz- Komutanımızın size selamı var, endisi yurt dışında, kendisi ile görüşmemiz esnasında şunları size iletmemizi istedi. "Tuncay beyle ilgili bunu Mehmet beyden beklemezdim." dedi. Kendisi çok üzüldüler. Bir iki yıllık sıkıntıları paylaşmış, sizlere yardımcı olmuş bir insan. Bazı çevrelerden, bazı kişilerden size bir takım şeyler gelmiştir, geldiğini de biliyoruz. Son uçta bu bir vefadır, ama bütün bunlara rağmen karşılıklı olarak iyi niyetin göstergesidir. Bu söylediğim konu yerine gelsin, "Mehmet bey beni hiçe saydı. Bu konuyu kendisine aktar, umarım bu konunun telafisini yapar." dedi.

Levent Ersöz- İki yıllık süre içerisinde karşılıklı olarak paylaştığımız bir çok değer var, karşılıklı ilişkilerdeki hassasiyetler var. Dolayısıyla bütün bunları tekrar bir kez daha gözden geçirirseniz, bunun bu ülke için önemini çok daha net olarak ortaya koyabiliriz.

K.Mehmet- Komutanım hassasiyeti biliyoruz ama sorun, kendisine biz en ufak bir şey söylememişizdir. Ama devletin aleyhine bir yayın falan, onlara da müsaade etmeyiz tabi.

Levent Ersöz- Kesinlikle, kesinlikle.

K.Mehmet- Ben bir daha konuşayım.

Levent Ersöz- İyi olur. Ben Komutanıma sizinle görüştüğümüzü ifade edeceğim. Kendisini bu konuda rahatlatmamız lazım. Komutanım sizin söylediğinize çok üzüldü, bir anda böyle bir şey söyleyince. Komutanımız hassas bir insan, tanıyorsunuz değil mi?

K.Mehmet- Ama biz Devletin aleyhine hiçbir şey yapmayız, orada içiniz rahat olsun, hiçbir şey yapmayız.

Albay Atilla Uğur- Ama Mehmet bey tabi bu arada şu da var. Komutanım bana bunu İlettiği zaman Genel Komutanımızla birlikte, ben sizin samimiyetinizi bildiğim ve sizi herkesten daha iyi tanıdığım için rahatlıkla şunu söyledim. Komutanım, çağırırız Mehmet bey gelir oturur konuşuruz ve açıklıkla konuşacak bir insandır dedim. Hakikaten de öyle oldu. Komutanımız hakikaten kırılmış, hassas bir insan, tekrar çağırıp da Tuncay bey ile konuşursanız kendisini de mutlu edersiniz.

K.Mehmet- Ama komutanım. Tabi bazı yapamayacağım şeyler de var.

A. Uğur- Bir dinlerseniz en azından kendisini.

K.Mehmet- Biz zaten kendisiyle konuşmak için pazar günü sözleşmiştik. Kendisini arayacaktım ama işte Ankara'ya geldiğim için görüşemedik. Ama arkadaşımız  Osman bey her gün görüşüyor. Kırgınlığımız yok.

L.Ersöz- Tabi yansıyan başka türlü. Bu şekilde yansıması, dışardan bakıldığında sizler içindesiniz tabi ama patlayan bir bomba gibi.

K.Mehmet- Şimdi tabi ama komutanım, adam medya başkanı ertesi gün ayrıldı deniyor. Orada tabi herkesin aklına acaba baskıyla mı ayrıldı sorusu geliyor.

L. Ersöz- Bazı şahıslar, bazı kuruluşlar kasıtlı olarak reyting yapmak için bu konuları başka türlü yansıtıyorlar, sıkıntı oradan kaynaklanıyor.

K.Mehmet- Ben iki şey söyleyebilirim Komutan'a. Bir tanesi hiç kimseden, ama hiç kimseden en ufak bir şey gelmedi bir. İki, onunla konuşan, o gruba bakan arkadaşımız, "yahu çok erkek adammış, iki dakikada ben ayrılıyorum dedi" şeklinde takdirlerini de söyledi. Hatta bu ayın sonu diye söylenmişti, sonra 01 Ocak diye kendisi düzeltti. Ama benim bunun dışında da söyleyecek bir şeyim var. Benim hiç haberim olmadı.

A.Uğur- Bir de ben şunu eklemek istiyorum izin verirseniz. Mehmet bey'in Çukurova Grubu'nun kuruluşunda hükümetler değişse de sizin açınızdan bir değişiklik olmadı. Show TV, Akşam Gazetesi. Şu anda milli duruşa ihtiyaç olan çok kritik bir dönemden geçiyoruz, siz de biliyorsunuz. Kıbrıs meselesi, Kuzey Irak'taki yapılanma, devlet hadisesi, içinde bulunduğumuz ortam çok önemli. Bu durumda adam gibi bir medya, adam gibi bir basın lazım. Şimdi biz bu güne kadar Akşam Gazetesi ve Show TV 'de hep bunu gördük. Aynı şeyleri yine göreceğimizden şüphemiz yok, ama tabi bir takım baskılardan atıldı gibi şeyler bize yansıyınca.

K.Mehmet- Hayır, en ufak bir şey ne Bakandan ne Başbakandan, ne de başka bir kimseden en ufak bir baskı gelmedi. Gelse ne yapardık onu da bitmiyorum ama. Şimdi bize daha önce gelen baskılara biz hiç itibar etmedik. Ama tavır koyuyorlar tabi.

A.Uğur- Böyle şeyler önemli değil, önemli olan devlet.

Taraf

Ahmet Altan / Taraf

Bu ülkeyi mahvettiler

Bütün darbecilerin, cuntacıların, çetecilerin, devlet içinde kurulan ölüm mangalarının hayatımıza girdiği kapının menteşesi bu ülkenin medyasıdır.
O kapı, o medyanın üzerinden açılır.
En dehşet verici, en iğrenç suçları o medya saklar.
Katilleri kahraman diye o medya sunar.
Bu ülkenin insanlarını korumaya çalışanlara o medya saldırır.
Ve, o medyanın içyüzü bir türlü ortaya çıkmaz.
Belki de ilk kez medyanın gerçeğini böylesine çıplak bir şekilde oraya koyan bir belge yayınlıyoruz bugün.
Akşam Gazetesi’nin, Güneş Gazetesi’nin, Show TV’nin, Skyturk TV’nin patronu olan, Turkcell telefon şebekesini kuran, çeşitli bankaları bulunan Mehmet Emin Karamehmet’le, o sıralarda darbe hazırlığı yaptığı daha sonradan anlaşılan Orgeneral Şener Eruygur’un komutasındaki Jandarma Kuvvetleri’nin İstihbarat Daire Başkanı generalin ve “teknik takipten” sorumlu bir albayın konuşmalarını kelimesi kelimesine okuyacaksınız.
Nasıl kandırıldığınızı anlayacaksınız.
O gazetelerle televizyonlarda, bu haberi okurken içleri kan ağlayacak birçok namuslu ve dürüst insan da çalışıyor elbette ama oralarda Karamehmet’in “verdiği sözler” doğrultusunda yazı yazıp, yayın yapan “birileri” de yuvalanmış.
Türkiye’nin en büyük zenginlerinden biri olan Karamehmet, şimdi Ergenekon sanığı olarak hapiste bulunan o zamanki İstihbarat Daire Başkanı General Levent Ersöz’e “komutanım” diyor.
Ona bütün iş ilişkilerini, “patronuna” hesap veren bir genel müdür gibi tek tek anlatıyor.
Turkcell’in ve Yapı Kredi’nin sorunlarını anlatırken, Orgeneral Şener Eruygur’u kastederek, “geçen sene komutanım yardım etti, biliyor” diyor.
Jandarma Komutanı’nın Karamehmet’in iş “sorunlarının” çözülmesine yardım ettiğini de öğreniyoruz.
Türkiye’nin en büyük holdinglerinden birinin sahibi, tek yıldızlı bir generalin karşısında ezildikçe eziliyor.
Bu konuşmada, askerin bu ülkedeki gücünü ve zenginlerin, en azından bir kısmının, askerin gücünden yararlanabilmek için ne hallere girdiğini görüyorsunuz.
Şirketleri ve bankaları için “askerden yardım alan” Karamehmet, elbette bunun karşılığında askerlere bir şeyler veriyor.
Konuşmanın o bölümleri, aslında bu ülkenin yakın tarihinin bütün mekanizmasının özünü açıklıyor.
General Ersöz, Orgeneral Şener Eruygur’un, şimdi Ergenekon sanığı olan Tuncay Özkan’ın Karamehmet’in medyasının başında kalmasını istediğini söylüyor.
Bu arada, Özkan’ın Karamehmet’e “maliyetinin” vergileriyle birlikte yılda 9 milyon dolar olduğunu öğreniyoruz.
Ve, askerle yakın bir ilişki kurmanın nasıl “kazançlı bir iş” olduğunu da anlıyoruz.
Karamehmet, Özkan’ı yeniden işe almamak için kıvranıyor.
Askerler ise bir “gazetecinin” işe dönmesi için bastırıyor.
Bir medya patronuyla generaller, bir gazetecinin işe girmesi için çekişiyorlar.
Medya asker ilişkilerinin nerelere geldiğine bakın.
Sonra yavaş yavaş konuşmanın en dehşet verici bölümlerine geliyoruz.
Jandarma İstihbaratı Tetkik Takip Daire Başkanı, yani “dinlemelerden” sorumlu albay, şöyle diyor:
- Mehmet Bey’le iki senedir tanışmışlığımız var. Bazı konuları bize gelip anlatmışlardı. Özellikle genel komutanımız konuya müdahil oldu. Hep bize söyledi, “milli sermayenin gittiğini görüyorum, hep beraber altında boğulacağız, lütfen konuya eğilin” diye bizden talebi olmuştu. Biz de Jandarma Genel Komutanımız ile eski hükümet döneminde bazı çalışmalar yaptık.
Karamehmet, el konulan bankalarını, şirketlerini geri alabilmek için “milli sermaye gitti” diyor, Jandarma Komutanı hükümetle görüşüp onun sorunlarını çözüyor.
Tabii, çözülen bu işlerin, “kurtarılan milli sermayenin” bir karşılığı var.
O karşılığı okuduğunuzda tüyleriniz diken diken oluyor.
Daha sonra Ergenekon örgütünün sanığı olacak Albay, Karamehmet’in patronluğunu yaptığı yayın kuruluşlarının “stratejisinin” ne olduğunu bir daha dile getiriyor:
- Mehmet Bey’in Çukurova kuruluşunda hükümetler değişse de sizin açınızdan bir değişiklik olmadı. Show TV, Akşam Gazetesi. Şu anda milli duruşa ihtiyaç olan çok kritik bir dönemden geçiyoruz. Siz de biliyorsunuz. Kıbrıs meselesi, Kuzey Irak’taki yapılanma, devlet hadisesi, içinde bulunduğumuz ortam çok önemli. Bu durumda adam gibi medya, adam gibi bir basın lazım. Şimdi biz bugüne kadar Akşam Gazetesi ve Show TV’de hep bunu gördük. Aynı şeyleri yine göreceğimizden şüphemiz yok.
Siz, gazetede haberleri okurken, televizyonu dinlerken, o sıralarda darbe hazırlığı yapan generallerin “talimatları” doğrultusunda oluşmuş haberleri okuyup izliyordunuz.
Albay’ın söylediği bu.
Bizim de yıllardır bu ülkenin insanlarına anlatmak istediğimiz bu.
Medyanın içyüzü bu konuşmayla ilk kez böylesine çırılçıplak ortaya seriliyor.
En sonunda, Turkcell şebekesinin abonesi olan herkesi iliklerine kadar titretecek cümle geliyor.
“Dinlemeden sorumlu” Ergenekon sanığı albay aynen şöyle diyor:
- Bu arada komutanım da buradayken belirtmek istiyorum. Turkcell ile ilişkilerimiz çok güzel devam ediyor. Bunun için de teşekkür etmek istiyorum. Aşağıdaki arkadaşlarla da gayet iyi ilişkiler içindeyiz.
Jandarma İstihbarat’ın ve Ergenekon sanıklarının “Turkcell’le” ilişkileri çok iyi ve “teşekkür” ediyorlar.
Ne o ilişkiler?
Ne için teşekkür ediyorlar sizce?
“Medya” denilen şeyin içyüzünü gördünüz mü?
“Haber” sandığınız, “yazı” sandığınız şeylerin nerelerde, nasıl, neler karşılığında tezgâhlandığını anladınız mı?
Yıllarca kandırdılar sizi.
Bu ülkede darbeler, cuntalar, cinayetler, çeteler kolayından olmadı.
Hepsinde medyanın kana ve paraya batmış parmağı vardı.



Bu haber 863 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    2,900 µs