Çıldırdılar!

9 Şubat 2009 11:28 tsi
İran'ı serbest bırakacaklar! Hangi ülkelere nükleer verecekler? iyibilgi Ankara

Bugüne kadar hep İran’ın nükleer silah elde etmesinin önüne nasıl geçileceğinin hesapları yapıldı. Tahran’ın nükleer sevdasının bölgeyi olası bir felakete sürükleyeceğinden korkuldu.

Hemen tüm Batı ülkeleri İran’ı ikaz etti, ABD ve İsrail gibi ülkeler diş gösterdi. Nükleer silaha sahip bir İran’ın Ortadoğu’yu felakete sürükleyeceğinin tellallığı yapıldı.

Bu kaygıya sahip kesimlerden bir kısmı da, İran’ın bunu sadece politik bir argüman olarak kullandığını, “nükleer teknolojiye” sahip olsa da, bomba yapmayacağını iddia etti.

Örneğin, ABD istihbaratının (CIA) ve Savunma Bakanlığı’nın (Pentagon) “ilimsel kahini” sayılan, son dönemin en parlak siyaset bilimcisi sayılan Bruce Bueno de Mesquita bu görüşteydi ve bilgisayar modellemeleriyle eriştiği sonucun (Mesquita’nın başarı oranı yüzde 90 kabul ediliyor) “İran’ın nükleer silah yapmayacağını” gösterdiğini söyledi.

O’na göre İran 2010 yılında nükleer bomba üretme yeteneğine ve gerekli yakıta sahip olacak ama bunu yapmayacak.

Bu “cin fikir” kimin?

Tahran’ın nükleer hırslarına ilişkin bu kaygılı tartışma sürerken, garip bir fikir, bugün son günü yapılan Münih Güvenlik Konferansı’ndan geldi.

Münih’te herkes ABD’nin yeni dış politikasının ana eksenlerini duymak üzere Başkan Yardımcısı Joe Biden’in konuşmaya yapacağı salona toplanmıştı.

Önce Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy söz aldı ve ilk cümlesi, “Çok ama çok kötü bir haber bu" oldu. O kötü haber. İran’ın uzaya uydu göndermesiydi. Bu, yeterli güç ve menzile sahip füzeler anlamına geliyordu.

Sonra Biden söz aldı ve Türk medyasına da yansıdığı üzere, Obama yönetiminin, İran'a karşı "kazan-kazan" anlayışı çerçevesinde tutumunu gözden geçirdiğini, görüşmeye hazır olduklarını, nükleer politikalardan vazgeçmesi halinde, kazanımları olacağını söyledi. 

Özetle ABD, “şu nükleer meselesini kapat, biz de herşeyi unutalım, baştan başlayalım” dedi.

“Önlenemez yükseliş”

İşte genel iklim ılıman bir hava sunarken, CIA’in eski Ortadoğu şefi Robert Baer ortaya çıktı. Onunla ilgili bölümü de Sabah yazarı Erdal Şafak’ı köşesinden aktaralım...

“.... bugünlerde önemli bir kitap yayınlandı: ‘İran'ın Önlenemez Yükselişi’. Yazarı: CIA'in eski Ortadoğu bölümü şefi Robert Baer. (Not: ‘Le Figaro’ gazetesi, kitabın İngilizce kaleme alınmasına rağmen önce Fransızca çevirisinin çıktığını, ABD'de hâlâ okuyucuyla buluşamadığını belirtiyor.)

Beyaz Saray yönetimlerinin 1979'dan bu yana geliştirdikleri tezlerin hem yanlış, hem de gerçek dışı olduğunu savunan Baer, ..... ABD'nin önünde iki seçenek bulunduğunu belirtiyor: Ya bir kez daha 30 yıl sürecek mücadeleyi göze alacak. Ya da gerçek bir muhatap kabul edip, bir arada yaşamak için uzlaşmaya varacak.

Baer'in bu analizi ve önerileri, İran'ın nükleer silaha sahip bir güce dönüşmesinin başta ABD olmak üzere Batı tarafından kabullenilmesi anlamına geliyor.”

İşte bu son cümle önemli. Zira bu tez, İran’ın atom bombası yapmasına şu anki konjonktür itibariyle kimsenin engel olamayacağı ana fikrine dayanıyor.

Ve eğer İran'ın nükleerleşmesi Batı tarafından kabullenilirse, bölge asla eskisi olmayacak ve domino taşları yerinden oynayacak.

Bu da çok basit ama önlenemez bir gelişmeye yol açacak. “Mısır ve Suudi Arabistan başta olmak üzere Körfez ve Ortadoğu ülkelerini nükleer teknolojiye erişmeye zorlayacak.”

Ve tabii Türkiye’nin de! Tahran-Ankara denkleminin bozulması anlamına gelecek bu süreç, Türkiye’nin “mecburen” ve hızla nükleer eğilimlere yönelmesini sağlayabilecek.

Böylesi bir durumun özeti şu: Soğuk Savaş’tan yadigar “dehşet dengesi” yeniden gündeme gelecek.

Peki ama Ortadoğu gibi bir bölgenin baştan aşağı nükleer silahlara bulanması kabul edilebilir mi? “Evet, edilebilir” diyenlerin önemli argümanlarından birisi “ekonomi”!

“Küresel kriz”in aşılmasında önemli bir açılım olacağına inananlar var!

www.iyibilgi.com

 

Bu haber 2,341 defa okundu.