'one minute' dedi | " /> 'one minute' dedi | "/>

En Sıcak Konular

Murat Belge de 'one minute' dedi

7 Şubat 2009 14:13 tsi
Murat Belge de 'one minute' dedi Murat Belge medyadaki dezenformasyona karşı bakın kamuoyunu nasıl uyarıyor?

Murat Belge / Taraf

Propaganda Savaşı ve Yöntem

Sık sık yazıyorum, bu “disinformation” furyası devam ettikçe daha da yazacağım: göz önünde cereyan eden olaylara kulp takmak ve akı kara, karayı ak göstermek için her çareye başvuruluyor. Bu çaba, yalnız olgu, bilgi çarpıtmakla sınırlı değil. Daha çok “mantık çarpıtma” biçimini alıyor.

Şimdi, örneğin, “itirafçı” diye bir kavram var, önümüzde. Bunu devlet yaratmış: yasasını çıkarmış, ad değiştirmeden estetik ameliyatla çehre değiştirmeye, bir prosedür başlatmış, bunu kurumlaştırmış. Ortada bu kurumun çevresinde, onun etkinliklerinin içinde bir yığın adam var: biri kaçmış, İsveç’ten konuşuyor, biri Şemdinli’de bomba atarken yakalanıyor vb.

Öte yandan, yasayla falan tanımlanmış olsa da, sıradan insan vicdanının “itirafçı” adı takılmış bu insan tipine bir bakışı var. Bir dava uğruna birlikte yola çıktığı insanları, sonradan, kendini kurtarmak için ele vermiş bir adam bu. Bir mensubu, 12 Mart’ın sıkıyönetiminde “Sayın Muhbir Vatandaşlar” tamlamasını bir araya getirme yaratıcılığını göstermiş bir kurum, bu “itirafçı”dan hoşlanabilir –faydasına inanmış ki o kadar yasa çıkarıp bunu kurumlaştırıyor. Ama sıradan insan o tipi “makbul” bir adam gibi görmez.

Derken, günün birinde ne oluyor? Yıllar önce bunlardan biri tarafından suçlanmış bir emekli asker, Ergenekon tutuklamalarının yoğunlaştığı bir zamanda, intihar ediyor. Bu suçlamaların aslı esası var mı? Bilmiyoruz. Ama olabileceğine dair karineler var. Nasıl kesinleşir olup olmadığı? Dava açılarak, soruşturma yapılarak... Yapılmış mı, açılmış mı? Hayır! Neden? (...)

Ama bu olayın ardından Genelkurmay intihar eden albaya kol kanat germek üzere bir gövde gösterisine girişiyor. Gene bir basın organına karşı bir “akreditasyon” manevrasına giriyor, Basın Kurumu’na da şikâyette bulunuyor.

Kimileriyse yazı yazıyor: iki para etmez ihbarcının sözüne itibar edip şerefli albaya kara çalanlara karşı...

Şimdi, bir dakika! Hattâ “one minute”! O itirafçıyı ve bütün itirafçıları kim yarattı? Ben mi? Hayır, devlet yarattı! Niçin yarattı? Biblo gibi bir yere koymak üzere mi, yoksa kullanmak üzere mi? Herhalde ikincisi. Devlet bu adam(lar)ın getirdiği bilgiyi alıp onun üzerine eyleme geçebiliyor, o bilgiyi ciddiye alıyor, bizim de buna bir sözümüz yok. Ama aynı adam “devlet yanlış işler yaptı” dediği anda şerefsiz biri oluyor. Yani burada asıl savunduğumuz mantığı bırakıyor, “muhbir”i küçümseyen sıradan insan vicdanına geçiyoruz. Niçin? “Taktik icabı”!

Ve gene “one minute”! Bu adam “Şuraya gömdük” demiş. Kazmışlar. Dediği insanların kemikleri çıkmış. Ama zaten onlar da başka şerefsiz adamların şerefsiz kemikleri. O şerefsiz kemiğe mi inanacağım, kafamdaki “şerefli” kavramına mı?

Bir başkası yazıyor: PKK suçsuz olmuş, PKK ile savaşanlar suçlu ilan edilmiş!

Kim söylemiş bunu? Belli değil. Daha doğrusu, elbette hiç kimse böyle bir şey söylememiş. Söylenen, çok sayıda “faili meçhul” cinayet olduğu, bunların birçoğunun varlığı dahi inkâr edilen bir örgütte (JİTEM) çalışan birilerinin karakuşî kararları sonucu yok edilmiş olabileceği şüphesi. Söylenen bu. Söylenen, ayrıca, böyle yöntemlerin hukuk dışı olduğu. Hukukdışılığın böyle alıp yürümesinin, insan hayatının hukukdışı kararlara bağlı olmasının bir ülkenin geleceği için çok tehlikeli olduğu.

Benim bunlara ek söyleyeceğim, Türkiye’nin “Kürt sorunu”nu bu gibi yöntemlerle bir çıkmaza sokmuş olduğu. Ama şimdi buna hiç girmeyelim.

Şu sıraladığım (gerçekten söylenen) önermelerle, hiç kimsenin söylemediği (“PKK masumdur, onunla mücadele edenler suçludur”) önerme arasında bir bağlantı var mı? Söylenenlerden bu ikinci anlamı çıkarmak için nasıl bir “zihnî çalışma” yapmak gerekir.

Biraz dürüst olun ve sahiden düşündüğünüz sözü söyleyin. Yani, “Bir devlet böyle (yani “ayrılıkçı”) bir tehlikeye karşı her türlü hukukdışı yönteme başvurabilir ve her türlü insandan yararlanabilir” deyin. Bu da bir düşünce tarzıdır, adı da vardır, ama adı çok “şerefli” olmasa da dünyanın her yerinde böyle düşünen insanlar vardır. Çekinmeyin “Ben de bu düşünce tarzına katılıyorum. Böyle düşünüyorum” deyin.

Sizin gibi düşünmeyenlerin ağzına söylemedikleri sözler koymaktan daha “şerefli” bir mücadele biçimidir, ne olsa.



Bu haber 804 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,260 µs