'Türkiye'nin ideolojisi değişiyor'

7 Şubat 2009 09:30 tsi
Mahir Kaynak'tan gene çok konuşulacak bir analiz geldi.

Mahir Kaynak / Star

Değişim için darbe gerekmez   

Türkiye’nin dünya ve bölgedeki konumu Gazze’nin sınırlarına sıkıştırılamaz. Hatta İsrail ile ilişkilerimiz bile tek başına bir anlam ifade etmiyor.

Dünyanın ekonomik bir kriz içinde olduğu doğru olmakla beraber sorunun sadece ekonomik olduğu da söylenemez. Ekonomik kriz çözülürken tüm sistemin de değiştiğini göreceğiz.

Bugüne kadar ülkemizin yaşadığı değişimler darbeler yoluyla gerçekleştirildi. Ancak bu değişimlerin niteliğinin doğru anlaşıldığı söylenemez. Mesela Demirel ve Özal arasında ne ideolojik ne de dış politikadaki tercihler açısından bir fark yoktu ama Demirel’in yerine Özal getirildi. Üstelik bunun ABD tarafından gerçekleştirildiği, en azından desteklendiği biliniyor. Bu değişimin nedeni neydi? Birbirine zıt güçlerin rekabeti böyle bir sonucu doğurabilir, öyleyse bu değişimde birbirine zıt olan taraflar kimlerdi? ABD’den başka bir gücün etkisinden söz edilmediğine göre zıtlık ABD’nin içinde miydi? Eğer o günleri doğru değerlendirseydik bugünü daha kolay anlardık. Asıl amacın Türkiye’yi küresel ekonomiyle bütünleştirmek olduğunu görseydik bugünkü sorunları daha kolay çözerdik.

Günümüzde geçmişte yaşadığımız ve darbelerle gerçekleştirilenlerden daha köklü bir değişim yaşıyoruz ama darbeye gerek duyulmuyor. Hatta bu amaçla hazırlanan bir darbe örgütü tasfiye ediliyor. Darbe hazırlayıcıların ideolojisinin ve ülkemizin konumu hakkındaki düşüncelerinin çok farklı olduğu söylenebilir. Ama ben darbe sonrası oluşacak reaksiyonu ve onun getireceği yönetimi hesaplıyorum.

Bu değişiklik nedir sorusu cevaplandırılırsa geleceğimiz hakkında bir tahminde bulunulabilir. Türkiye’nin ideolojisi değişmektedir. Geçmişte sınırlarımızın dışına çıkamayan dünya görüşümüz farklı kültürlerin varlığını kabul ederek ve bölgede en önemli ortak payda olan İslam’a yakınlaşarak bir bölge ülkesi ve onun yönlendiricisi konumuna geliyor. Buna rağmen laik karakterini koruyor. Çünkü ilgi alanı içinde Müslüman olamayan ülkeler de bulunuyor. Mesela Yunanistan, Bulgaristan gibi ülkeler de yakın ilişki kurulacak ülkeler arasında yer alıyor. Bundan şu sonucu çıkarabiliriz. Dünya görüşümüz sadece kendi tercihlerimizin bir sonucu değildir ve içinde bulunduğumuz şartlar onu büyük ölçüde etkiler. Bu nedenle Türkiye Müslümanların yaşadığı bir ülke olmakla birlikte bir İslam cumhuriyeti olmaz ve laik karakterini sürdürür.

Yıllardır hasretini çektiğimiz bağımsız bir ekonomiye sahip olma arzusu da bu süreç içinde önemli ölçüde gerçekleşir. Bölgede parasal gücü olan ama hiçbir ekonomik faaliyeti bulunmayan ülkeler Türkiye ile bütünleşir ve birbirini tamamlar. Yakın geçmişte tüm hesaplarını AB üyeliğine dayandıran ülkemizde bugünlerde oradan sağlanacak fonlardan ve teknoloji transferinden söz edilmemesinin, buna karşılık Körfez sermayesine kurtarıcı olarak bakılmasının sebebi nedir?

Bir deprem yaşandığında yıkılan binalar, kaybedilen canlar üzerinde konuşulur. Ama eğer gelecek depremlere hazırlıklı olmak istenirse yerin altını anlamak gerekir. Bugüne kadar darbelerin üstteki etkilerini tartıştık oysa altına baksaydık bugünleri önceden görebilirdik.

Bu haber 2,062 defa okundu.