yaman çelişkisi! | " /> yaman çelişkisi! | "/>

En Sıcak Konular

Büyükelçilerin yaman çelişkisi!

4 Şubat 2009 12:35 tsi
Büyükelçilerin yaman çelişkisi! Ülkede darbe yapan cuntanın başını, Türkiye adına yurtdışında temsil etmeyi zül saymayanlar, Cumhurbaşkanı Gül'ü neden protesto etmişlerdi?

Lale Sarıibrahimoğlu / Taraf

Şu monşerler meselesi

İsrail’in Gazze saldırısına tepki olarak Türkiye’de yapılan gösterilerde atılan sloganlar ve pankartlar, toplumun genelinde ırkçı ve kafatasçı milliyetçilik duygusunun ne denli tehlikeli boyutlarda olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Osmangazi Kültür Dernekleri Federasyonu’nun, ocak ayı ortalarında, “Bu kapıdan Yahudiler ve Ermeniler giremez ve köpeklere giriş serbesttir,” ifadeleri taşıyan pankartları –neyse ki sonradan bu konuda soruşturma açıldığını duyduk- toplum genelinde farklı ırk ve din mensuplarına tahammülsüzlüğü göstermesi açısından ibret vericiydi. Ermeni asıllı gazeteci Hrant Dink’in öldürülmesi, Malatya’da misyonerlerin hunharca katledilmesi, Trabzon’da Rahip Santoro cinayeti ve gayrimüslimlere dönük daha birçok saldırının ardında Türk toplumunun ırkçı duygularla beslendiği eğitim sisteminin etkisi çok fazla.

Yabancı ülkelerde, örneğin Almanya’da, ırkçı dolayısıyla yabancı düşmanlığının Türkleri acımasızca hedef aldığını da biliyoruz. Ama bu türden kafatasçı milliyetçiliğin, söz konusu ülkelerde toplumun geneline yayılmasının önlenmesi için ilgili hükümetler, devlet politikası olarak bir dizi yasal önlemler alırken eğitim sistemi de toplumları zehirleyen, her alanda gelişmeyi önleyen aşırı uçtaki eğilimleri frenleme görevini yapıyor.

Bizde ise devletin, toplumun ırkçı ve aşırı muhafazakârlaşma eğilimlerini önleyici tedbirler almadığı ortada. Tam tersine, Ergenekon soruşturmasında da ortaya çıktığı üzere bizzat devlet içindeki kimi unsurlarca bir dizi cinayetin –ki kimisinin yukarıdaki örneklerde olduğu gibi ırkçı amaçlı- işlettirildiği iddialarının, iddianameye girdiğini görüyoruz. Örneğin, Ergenekon davasına bakan Silivri’deki mahkeme, geçtiğimiz aylarda, dinî eğilimleri ağır basan kişi ya da kişilerce yönlendirildiği öne sürülen Danıştay’a yönelik silahlı baskının, gerçekte ülkeyi karmaşa ortamına sürüklemek için gerektiğinde silahlı isyan çıkartmayı göze aldıkları savlanan kimi Ergenekon hükümlüleri tarafından yönlendirilmiş olabileceği kanaatine vararak Ergenekon ve Danıştay davalarının birleştirilmesini talep etti.

Son olarak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’in de katılımıyla gerçekleşen Davos toplantısını terk etmesinin akabinde İstanbul’da geçen hafta sonunda yaptığı bir konuşma sırasında, “Siyonist diplomatlar Türkiye’den defolun,” yazılı bir pankartın açılmış olması, toplumun sağlıklı bir düşünce yapısına kavuşmamış olduğunu göstermesi açısından ürkütücü.

Türk diplomatlarını hedef alan bu pankartın, Başbakan Erdoğan’ın, Davos toplantısını terk etmesine tepki veren emekli büyükelçileri kastederek, “O diplomatların, hele hele monşerlerin âdetini pek bilmem. Bilmek de istemem,” demesinin ardından gelmesi dikkat çekiciydi. Siyasilerin ya da atanmışlardan oluşup, siyasete karışmayı ülke pahasına görev sayanların, toplumu ırkçılığa özendirecek yaklaşımlardan kaçınmaları artık elzem hale geldi.

Ama Türkiye’de aynı ölçüde çözülmesi elzem hale gelen bir diğer sorun da, atanmış olup da sürekli siyasete karışmayı asli görevleri sanmaya devam edenlerin küçümsedikleri toplumu sürekli gütmeye çalışmaktan vazgeçip, asli işlerini yapmalarıdır.

Erdoğan’ın, özünde zor bir sanatın icrası olan diplomatlık görevini yapanlar için kullandığı monşer kelimesi Fransızca monchere’den gelirken “azizim, dostum” anlamında kullanılıyor.

Ancak bizde genelde diplomatlar için kullanılan monşer kelimesi, Batı özentiliğiyle eşdeğer bir davranış biçimi olarak algılanıyor. Bizde genelde kendilerini laik ve elit kişiler olarak görenler de zaten Batı’nın, yaşam biçimi haline gelmiş olan demokrasisini özümsemek yerine Batı özentisi bir görünüm sergilerler.

Türkiye’de son olarak diplomatları hedef alan pankartların açılması, özünde toplumdaki sınıf farklılığının da gözle görülür biçimde derin olduğunu yansıtıyor. Bu yansımayı kimi Türk diplomatlarının davranışlarında da görmek mümkündür.

Meslek yaşamımın önemli bölümünde Türk dış politikasını izledim, işim gereği pek çok ülke gördüm, yurtdışında bir süreliğine okudum. Ankara’da yabancı diplomatlarla sık sık görüşme olanağı buluyorum ve böylece özellikle Türk ve Batılı diplomatları, ülkelerini temsil anlamında mukayese etme konusunda uzmanlaştım.

Benim uzun yıllara dayanan mesleki deneyimim, kusura bakmasınlar, bazıları hariç, Türk diplomatlarının Türkiye’yi temsil açısından çok başarılı olmadıklarını göstermiştir. Doğru, Türkiye gibi sürekli askerî darbelere maruz kalıp, insan hakları ihlallerinde sürekli sınıfta kalan bir ülkeyi temsil etmek her zaman zor olmuştur. Batılı ülkeleri gezen pek çok Türk de, ülkesindeki kötü yönetimler yüzünden sürekli ağır eleştirilere muhatap olmuştur.

Ama Türkiye de, ağır aksak da gitse kimi demokratik reformlarla artık bir nebze de olsa Batı’lı ülkelerde başı daha dik durabiliyor. Türk diplomatlarının da bu değişime ayak uydurmalarında yarar var.

Hatırlayın, daha geçen yıl Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, emekliye ayrılmalarından dolayı yemek davetinde bulunduğu bazı büyükelçilerin ideolojik nedenlerle protestolarıyla karşılaşmıştı. Gül’ün davetine katılmayan bazı emekli büyükelçiler, bu tutumlarıyla, Türkiye adına yurtdışında temsil ettikleri Cumhurbaşkanlığı makamına nezaketsizlik yapmaktan çekinmediler. Ama aynı büyükelçiler, zamanında, örneğin, ülkede darbe yapan cuntanın başı Kenan Evren’i, Türkiye adına yurtdışında temsil etmeyi zül saymamışlardı.

Nasıl yaman bir çelişkidir bu!!!



Bu haber 496 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,447 µs