Hamas'a desteğin diyetini IMF mi istiyor?

29 Ocak 2009 15:29 tsi
'Bugün ne oldu da IMF, her gün yeni yeni maddeleri Türkiye’nin önüne sürüp, işi yokuşa sürüyor?'

Erdoğan Süzer / Bugün

IMF çıkmazında müthiş iddia

Türkiye, küresel krizin patlak verdiği ilk günden itibaren, sanki gizli bir el tarafından adım adım IMF’nin kucağına itildi.
 
Taktikler öylesine etkiliydi ki, en sonunda kendimizi istemeye istemeye de olsa IMF’nin pazarlık masasında bulduk. Hem de IMF’nin en güçlü, bizimse en zayıf ve en savunmasız anımızda! Bugün, nasıl olup da, pazarlıkların 18’inci gününde anlaşma olmaksızın masadan kalkmak durumunda kaldığımızı tartışıyoruz.

Yerel seçimler, ara verilen görüşmelerin ana nedenleri arasında gösteriliyor. Görünürde kritik konu, her iki tarafın da duyarlı olduğu seçim hassasiyeti! Oysa bugün pazarlık masasında olan taraflar, 2002 yılından bu yana iki kez stand-by anlaşması yapıp; biri yerel diğeri genel olmak üzere iki de seçim dönemi geçirdi.

Bu 6 yıllık dönemde, IMF’nin zorlu gözden geçirme çalışmaları da dahil hiçbir sorun yaşanmaması dikkat çekici değil mi? IMF’nin tüm ısrarlarına rağmen, elektrik fiyatlarına yıllarca artış yapılmaması bile, IMF’nin o meşhur kırmızı ışığı için tek başına yeterli değil miydi? Bugün ne oldu da IMF, her gün yeni yeni maddeleri Türkiye’nin önüne sürüp, işi yokuşa sürüyor?

FİLİSTİN DUYARLILIĞI

 Ankara kulislerinde, işte bütün bu soruları aydınlatacak kritik bir iddia dolaşıyor. Belki de sizlerin “tecrübe” diyebileceğiniz iddiayı ortaya atanlar, geçmişte IMF ile geceli gündüzlü pazarlık masasında bulunmuş, eski ekonomi bürokratları. İddia sahiplerine göre, bugün IMF’nin uzlaşmaz tavrının arka planında, Filistin’in yaşadığı insanlık dramına, Türkiye’nin gösterdiği duyarlılık yatıyor.

İddia o ki; Türkiye bu acımasız savaşta, yeni bombalarını deneyen İsrail’in değil, üzerlerine bomba yağan Filistin halkının yanında yer aldı. Türk yöneticiler, İsrail’i açık açık eleştirdi.

İşte bu tavır, Türkiye’ye İsrail’in dostluğunu kaybettirdi. İyi de bu olayın Türkiye-IMF ilişkileriyle ne alakası var, diyeceksiniz. IMF ile imzalanan 1999, 2002 ve 2005 stand-by görüşmelerinin her aşamasında, ayrıca bu anlaşmaların gözden geçirme süreçlerinde bulunmuş deneyimli bürokratlar bakın ne diyor:

DÜĞÜMÜ BÖYLE ÇÖZERDİK

 “Türkiye’nin IMF ile olan pazarlık görüşmelerinde ABD, özellikle de İsrail her daim etkin rol oynamıştır. Türkiye’nin bu iki ülke ile olan siyasi ilişkilerinin düzeyi, IMF görüşmelerinde çok işimize yaradı. Geçmişte de zaman zaman IMF’yi aşamadığımız, görüşmelerin kesilme noktasına geldiği dönemler oldu. İşte bu dönemlerde İsrail imdadımıza yetişti.

Öyle kritik dönemlerde araya girdiler ve sorunu çözdüler ki! Bugün İsrail faktörünü kullanabileceğimiz bir konjonktür olmadığı için IMF, Türkiye karşısında çok daha rahat hareket ediyor.” İddiaların gerçeklik payı varsa, bu demektir ki Türkiye önümüzdeki dönemde IMF ile zorlu bir pazarlık süreci yaşayacak.

Bu konuda Başbakan Erdoğan’ın Meclis’te gazetecilerin, “Davos’ta IMF ile fikir birliği sağlanır mı?” sorusu üzerine verdiği yanıt kritik önem taşıyor. Başbakan bu soruya, “Sağlanır, sağlanmaz. Biz bildiğimizi onlar da bildiklerini tabii ortaya koyacaklar” yanıtını vermişti. Bu, IMF’ye gönderilmiş, “sana mecbur değilim” mesajdır. IMF ile anlaşma imzalanmazsa bu Türkiye’nin sonu olmaz. Aksine IMF ile program imzalamak, ekonomideki milli önceliklerini ertelemek zorunda kalmış bir ülkeyi ifade eder.

Bu haber 572 defa okundu.