Karanlık planlara dikkat!

29 Ocak 2009 14:22 tsi
‘Alevi kanaat önderlerine suikast yapılacaktı’ haberleri üzerinde hiç düşündünüz mü? Kim, ne tür hesaplar peşinde? Bizleri kutuplaştırmak isteyenlerin planları nasıl boşa çıkarılabilir? Sadece polis operasyonlarıyla mı? İyibilgi uyarıyor…

Ergenekon’un 10. dalgasında gözaltına alınıp ardından tutuklanan eski Özel Harekatçı İbrahim Şahin’in “suikast timleri” kurduğuna ilişkin haberleri herkes ürpererek izledi. Ergenekoncuların suikast listesinde “Alevi kanaat önderleri” vardı. İddialarla ilgili gereken hükmü artık yargı verecek.

Ama bunun üzerinde birçok yönüyle durmamız gerekiyor. Çünkü burada tekrar sahneye konmak istenen kötü, kanlı, tehlikeli bir senaryo var…

12 Eylül öncesinde yaşanan kanlı kaos ortamını daha da derinleştirmek isteyen “karanlık” güçler de aynı senaryoya başvurmuşlar, Türkiye çapında bir Alevi-Sünni çatışması çıkması için olmadık kanlı tezgahlar hazırlamışlardı.

Çorum, Malatya, Elazığ gibi Alevi ve Sünni yurttaşlarımızın birlikte yaşadıkları illerimizde kitlesel provokasyonlar çıkarılmak istenmişti. Bu senaryonun en kanlı örneği Kahramanmaraş oldu.

21-25 Aralık 1978 günleri boyunca Kahramanmaraş’ta devam eden olaylarda resmi rakamlara göre yüzden fazla insanımız hayatını kaybetti. Gerçek rakamın daha da fazla olduğu iddiaları günümüze kadar dillendirildi.

Olayların ardından Alevi yurttaşlarımızın büyük çoğunluğu yaşadıkları toprakları terk ettiler. Sıkıyönetim ilan edildi ve daha sonrasında da Türkiye 12 Eylül askeri darbesini yaşadı…

Kahramanmaraş’ta olaylar “komünistler sinemaya bomba attı” şayiası yayılarak başlamıştı. Sonradan o bombayı atmaktan dolayı mahkemede yargılanıp cezalandırılan kişi ise, sonradan soyadını “Şendiler” olarak değiştiren ülkücü Ökkeş Kenger idi…

Bu kanlı olayı hatırlatmamızın nedeni, Alevi-Sünni çatışması yaratmak üzere yine “birilerinin” kafa yorduğunun ortaya çıkmış olmasıdır.

Bir süre önce İstanbul’da 11 cami kundaklaması olayı yaşanmıştı; bunu da, bu karanlık “tertip” ile beraber düşünmek gerekiyor…

Senaryo belli. Asıl amaç, toplumda kaos ve kargaşa yaratmak… Bu kaos ve karmaşanın “kitlesel” boyutlarda ve yaygın olması gerekiyor… Bunun için de “hassas” toplumsal kesimlerin hassasiyetleriyle oynanması lazım…

Türk-Kürt kargaşası yaratılmak istendi; olmadı. En azından “arzuladıkları” düzeyde bir sonuç ortaya çıkmadı.

Laik-antilaik kutuplaşması yaratmada da Ergenekon soruşturmasının açığa çıkardığı gerçekler (Danıştay cinayeti ve Cumhuriyet gazetesine bomba atılması), yaratılmak istenen kutuplaşmaya hayli darbe vurmuş oldu.

Sağ-sol kavgası yaratmak için ise “koşullar” uygun değil. Zaten sol, kayda değer ölçülerde bir “kitlesel” özellik taşımıyor. Dahası kendisini “sol” olarak tanımlayanların bir bölümü “ulusalcı” olmuş…

Geriye Alevi-Sünni meselesi kalıyor… Hele ki Alevilerin bir süredir kendi talepleriyle gündeme gelmeye çalışmaları, “kaos” planını bu hedef üzerinde hayata geçirmeyi daha da mümkün hale getiriyor.

Bu noktada “işi” bozan husus ise, hükümetin konuyla ilgili eleştirilerle de karşılansa, en azından bir “açılım” niyet ve çabası içinde olması. O nedenle “çabuk” harekete geçilmesi gerekiyordu…

Neyse ki Ergenekon davasını yürüten savcılar ve emniyet birimleri daha çabuk hareket etti…

Bütün bunlar birer “film karesi” gibi gözlerimizin önünden geçiyor. Ama unutmayalım ki söz konusu olan bir “film” değil. Bu nedenle kendimize, birbirimize karşı son derece hassas olmamız gereken bir süreçten geçiyoruz.

Türkiye bu “kritik” süreci başarıyla geçebilir. Ama bu sadece Ergenekon davasına değil, aynı zamanda bizlerin duyarlılığına, sorumluluğuna da bağlı.

Toplum olarak sahip olduğumuz kimliklerin, inançların, düşüncelerin çeşitliliğini bir “zenginlik” olarak bilince çıkardığımız ölçüde, özelliklerimiz, hassasiyetlerimiz üzerinde karanlık hesaplar yapanların senaryoları boşa çıkacaktır.

Bizi daha fazla “biz” yapacak olan, budur…

www.iyibilgi.com

Bu haber 698 defa okundu.