En Sıcak Konular

TMSF başkanı insomnia hastası!

28 Ocak 2009 15:43 tsi
TMSF başkanı insomnia hastası!
TMSF Başkanı Ahmet Ertürk, batık bankaların enkazı kaldırmak için yürütülen ihaleler, satışlar, el koyma faaliyetleri nedeniyle insonmia hastalığına yakalandığını açıkladı

Erol Aksoy, Halis Toprak’ın batılı versiyonu. Toprak “şark”, Aksoy “garp” kurnazı. Batıda genious (dahi) diye bir ifade var. Aksoy bunu yanlış algılamış ve “cinlik” yapıyor.

Esentepe’de, Toprakbank’a ait plazanın 12. katındaki sade ama şık döşenmiş odasında röportaj yapmak için gösterilen yere geçtiğimizde sehpanın üzerine bir dosya koyuyor Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF)  Başkanı Ahmet Ertürk. Dosyada beş isim var. “Bu isimlerle ilgili sorular soracağımızı mı düşündünüz” deyince Ertürk, “Dersimi iyi çalıştım. Bunlarla ilgili mutlaka soru gelecektir” diyor. TMSF’de beş yılı geride bırakan ve önümüzdeki ocak ayında görevi sona erecek olan Ertürk, Adem Demir’in sorularını yanıtladı.

- Newsweek Türkiye: TMSF’de beş yılı geride bırakırken, sizi konu alan “Soygunu Gören Adam” isimli bir kitap piyasaya çıktı. Nasıl bir soygun gördünüz?

- Ertürk: Soygun, bazı temel aktörler tarafından iyi planlanmış, ince işlenmiş ve ortaklaşa gerçekleştirilen bir senaryoya dayanan organizasyonudur. Tabii bu senaryonun yürürlüğe konulacağı uygun bir ortam vardı. Seçilen aktörler, bu oyunu oynamaya elverişliydi. Aktörler banka sahibi yapılan kişilerdi. Bankaları üzerinden kendi şirketlerine para aktarmalarına izin verilmişti. Hatta bunlar teşvik bile edilmişti. Suç ortakları ise çeşitli dönemlerdeki politik şahsiyetlerdi. Soygun düzeni bu üçlü sacayağı üzerine kurulmuştu. Bir kısmı gizli kapaklı oldu ama önemli bir kısmı da toplumun gözü önünde cereyan etti. Ekonomik ve siyasi gündem suni olarak oluştuğu için bu soygun göz ardı edildi. Kimse “ne oluyor” diye bir alarm durumuna da geçmedi. Bunun bir kısmı bilgisizlikten ve öngörüsüzlükten; yani soygunun faturasının ne kadar yüksek olacağını tahmin edememekten oldu. Bir kısmı ise doğrudan belli menfaatler sağlamasından yaşandı.

- Hesaplı ve bilinçli mi yapıldı?

- Tesadüfen kötü adamlara denk gelindiği için yapılmış değil, aksine çok bilinçli bir projeydi. Temelinde soygun, bankalar üzerinde yapıldı. Öncelikle banka kurmak doğrudan kamu yönetiminin ve siyasetçilerin dahliyle, ancak, onların bizzat bu oyunda rol almasıyla gerçekleşebilir. İşin başında kötü niyetli bir bankacının dışındaki bazı tarafların rol almış olması gerekiyor. 1997’den 2003 yılına kadar fona 21 banka devredildi. Bunların hepsini bu çizdiğim çerçevenin içine koyamayız. Bunların içinde iyi niyetli olarak faaliyet gösterirken kriz yüzünden kötü günler geçiren ve siyasiler tarafından bu girdaba itilenler de olmuştur. Böyle üç, dört örnek var. Bunlarla anlaştık, işlerimizi bitirdik ve hesaplarımızı kapattık. Fakat diğerleri o planlı, bilinçli senaryonun bir parçasıdır.

- Görevdeki ilk dört yıl “soygun”, “hortum” ve “kamu malının iç edilmesi” gibi ifadeleri sık kullanıyordunuz ancak son dönemde bir söylem değişikliği var. Bunun sebepleri neler?

- Temel söylem, iddia ve tespitlerimiz değişmedi. Soygun senaryosunu teşhis ve teşhir etmek işimizin parçasıydı. Uzun süre toplumun cebinden ne kadar para çalındığını anlatmak istedik. Hatta rakam telaffuz ettik; 46 milyar dolar çalındığını, toplumun ne kadar bir maliyete katlanmak zorunda kaldığını anlattık. Toplum da belli ölçüde bilinçlendi. Bundan dolayı söylem değiştirmedim ama fazla konuşmamayı tercih ettim.

- Tahsil edilen 18.5 milyar dolara karşılık geri alınması gereken para 27,5 milyar dolar. Neticeye bakıldığında başarı skalasında hangi noktadasınız?

- 2008 sonunda tahsil edilen para 18.5 milyar dolar. 2004 yılında görevi devraldığımızda 1 milyar dolar tahsil edilirken sonraki yıllarda yaklaşık 16.5 milyar doları geri aldık. Tahsilâtın zorluğunu örnekle açıklayayım: Evinize hırsız giriyor ve tüm eşyalarınızı alıp kaçıyor. Emniyet, hırsızı bir sene sonra yakalıyor. Hırsız elinizde, suçu sabit ama paralarınızı harcamış, mücevherlerinizi satmış. Sadece sakladığı çok kıymetli eşyalar varsa bunu alabiliyorsunuz. İşi bu durumda devraldık. Hırsız hemen yakalansaydı belki götürdüklerinin büyük bölümü geri alınabilirdi. Ama geç yakalandığı için elde bir şey kalmamış. Hatta TMSF’nin etkin çalışması ve bunu mümkün kılan yasal düzenlemeler olmasaydı bugün 18.5 milyar dolardan bahsedemezdik.

- İşinizin en zor tarafı neydi, zorluk çıkartan patronlar kimlerdi?

- Yaptığımız işte karşıtlık ve çatışma var. Birinin şirketine el koymak; buna karar vermek, uygulamak ve karşı tarafla iletişime geçerek paylaşmak zor. Her aşamada sıkıntı yaşadık. Tek tek isim vermem doğru değil. En büyük sıkıntıyı 2004 yılında Uzan grubuyla yaşadık. Kamuoyunun çok fazla bilmediği kişisel ya da kurumsal iftiralara, karalamalara ve haksızlığa maruz kaldık.

 - Sevindiğiniz gelişmeler olmadı mı?

- En büyük sevincimiz kamuya; açık, canlı ve naklen gerçekleştirdiğimiz ihalelerde kurumları iyi fiyatlara satmak oldu. Telsim, Star TV, ATV ve Sabah Gazetesi gibi kurumların satışı hem iyi fiyatla hem de sorunsuz gerçekleştirildi. 

- El konan varlıkları pahalı satmanızdan ötürü tepki gösteren oldu mu?

- TMSF sorunlu şirketleri devralırken ve yönetirken çok başarılı oldu ve değerlerini hep yükseltti. Satış aşamasında da sahiplerinin bile beklemediği yüksek fiyatlar elde ettik. Normal şartlarda düşük fiyatla satıldığı eleştirilerine maruz kalma riskimiz varken, bu defa “TMSF ne kadar yüksek sattı” eleştirileriyle karşılaştık. TMSF’nin sattığı varlıkları alanlar, daha sonra, pahalı aldıkları düşüncesiyle “keşke almasaydık” gibi yakınmalarda bulunmuş olabilir. Benzer sitemlerle karşılaştık. Ama satış modellerimiz çok şeffaf; hiçbir ihaleyi, hiçbir mal satışını zorla yapamazsınız. Hiçbir işadamı hesabını iyi yapmadan milyar dolarlık bir malı alamaz.

- Zaman zaman uyumamaktan şikayete ediyordunuz, artık uyuyabiliyor musunuz?

- O dönemde iki mesai yapıyordum. Birincisi gündüz ofiste verdiğim uğraştı. İkincisi rüyalarımda aynı şeyleri görmekti. Bu psikologlar ve psikanalizlerin anlayıp yorumlayacağı ve çözüm bulacağı bir konu. Sadece benim başıma gelen bir durum da değil. Sıkıntılı işler yapan herkesin şikâyet edebileceği bir konu. Tıbbi destekle uykusuzluk sorununu aşmaya çalıştım ancak atlatamadım. Şimdi tıbbi destekle az uyuyorum fakat artık rüyalarımı ihaleler, satışlar, el koymalarla Halis Toprak ve Erol Aksoy işgal etmiyor. 

- İlaç kullanma süreklilik arz etmeye mi başladı?

- Maalesef uzun süredir ilaçlarla uyuyabiliyorum. En büyük umudum görevim sona erdikten sonra eski huzurlu ve güvenli uykularımı yaşayabilmek.

- Küresel finansal kriz TMSF gibi yapıların önemini arttırdı mı?

- Küresel mali kriz tempomuzu yavaşlattı. Elimizdeki varlıkların satış değerini erozyona uğrattı. Bazı hukuksal engeller bu hedefi gerçekleştirmemize engel oldu. TMSF’nin süreklilik arz eden mevduat sigortacılığı fonksiyonu ise hep var olacak. Üstelik bu fonksiyon küresel ekonomik kriz nedeniyle daha da önem kazandı. Krize karşı açıklanan tedbir paketlerinin birçoğu ya mevduat sigortasının arttırılmasını ya da sınırsız hale getirilmesini içermiştir.

- Borç ödeme protokolü imzaladığı halde kriz yüzünden tekrar sıkıntıya girip taksitlerini ödeyemeyen iş adamları var mı? Bunlar için yeniden bir ödeme planı yapılacak mı?

- Kriz nedeniyle taksit ödemekte zorluk çeken birkaç grup var. Bunlar iyi niyetli ve borçlarını ödemek istiyor. Onlara tolerans gösteriyor, borçlarını yeniden vadelendiriyoruz. Dünyanın yakındığı ve hissettiği bir krizi görmezden gelme lüksümüz olamaz.

- “Türkiye’nin 40 milyar dolar kaybetme riski var” ikazı yapıyorsunuz. Nedir bu risk açıklar mısınız?

- Gerek TMSF’nin satışları gerekse ÇEAŞ ve KEPEZ operasyonu nedeniyle Uzan Grubu tarafından uluslararası tahkim kurullarında Türkiye aleyhine açılmış davalar var. Bunlar, çok garip ve enteresan hatta dünya hukuk literatürüne geçecek davalar. Bunların birkaç tanesi Telsim, üç tanesi ÇEAŞ ve KEPEZ ile ilgili. Davalar, özel tahkim müesseselerinde görülüyor. Tabiî ki bu davalar hem Enerji Bakanlığı, hem Maliye Bakanlığı hem de TSMF tarafından çok titiz bir şekilde takip ediliyor. Devletin tüm kurumlarının, bir kaybın olmaması için güçlü savunma yapmaları gerektiği için uyarıda bulunuyorum.

- Halis Toprak ile TMSF anlaşmazlığının boyutu nedir ki günlük gazetelere verilen ilanlarla olay kamuoyuna yansıtılıyor?

- Halis Toprak banka kaynaklarını, kendi şirketleri için kullanıp, faturasını Toprakbank’a dolayısıyla topluma kesen bir batık bankacı. Toprak’ın çok sayıda sanayi tesisi var. Bunlara el koymadan borçlarını ödeyebilmesi yolunu tercih ettik. Toprak başından beri borcuyla ilgili sıkıntılar yaşattı. Masaya ilk oturduğumuzda devletten alacaklı olduğunu iddia ediyordu. Böyle bir mantıksızlık ve hesapsızlıkla baş etmek çok zordu. Ona karşı bazen ikna etme bazen de zor kullanma yöntemini kullandık. İknanın işe yaramadığını görünce yasal yetkilerimizi kullandık. Bugünkü sıkıntının kaynağı da 130 milyon dolarlık alacağımız için; bunu tahsil etmek için Toprak’ın elindeki varlıkları satışa çıkardık. O da gazetelere tam sayfa ilanlar vererek savaş başlattı. İlanlarında sadece Halis Toprak, banka ismi ve TMSF doğru, diğer bütün bilgiler yanlış.

- “Keşke olmasaydı” dediğiniz hadiseler var mı?

- Çok var. En başta keşke bu bankaların içi boşaltılmasaydı ve bu süreci yaşamasaydık. Bazı bankaların yol açtığı zararları telafi etmek için protokoller imzaladık ve bunların bazıları bozuldu. Keşke bunlar olmasaydı. Erol Aksoy’la protokol imzaladık. Borçlarını ödeyeceği konusunda taahhütte bulundu. Ancak ödemedi. Şimdi keşke o varlıkları geri vermeseydik, diyorum. Çünkü söz konusu varlıkların değerini çok düşürdü.

- Önünüzdeki dosyada sıralanan isimler en çok uğraştığınız patronlar mı?

- En fazla mesai harcadığımız işadamları; birinci sırada Halis Toprak var. İkinci sırada Dinç Bilgin yer alıyor. Bilgin ile hemen hemen tüm işlerimizi bitirdik. Üçüncü sırada Çukurova grubu yer alıyor. Bu grupla büyük oranda anlaştık ve karşılıklı imza attık. Çukurova grubunun diğer alacakları için hukuki süreci tamamlamaya çalışıyoruz. Zeytinoğlu grubuyla, aslında sorunsuz gidiyorduk. Ancak bu kriz inşaat sektörünü olumsuz etkileyince Zeytinoğlu grubuyla daha yakından ilgilenmek durumunda kaldık. Erol Aksoy ise Halis Toprak’ın batılı versiyonu. Toprak “şark”, Aksoy ise “garp” kurnazı. Batıda genious (dahi) diye bir ifade var. Aksoy bunu yanlış algılamış ve “cinlik” yapıyor.


Newsweek

 



Bu haber 528 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,147 µs