En Sıcak Konular

Ona kimse dokunamaz! (mı?)

27 Ocak 2009 11:57 tsi
Ona kimse dokunamaz! (mı?) Bir devlet nasıl yargılanamaz?

Dr. Cenap Çakmak - Muğla Üniversitesi Öğretim Üyesi / Zaman

İsrail savaş suçlularını yargılamak mümkün mü?

İsrail'in üç hafta önce başlatmış olduğu Gazze saldırıları tüm hızıyla sürerken bağımsız uluslararası kuruluşlardan ve sivil toplum örgütlerinden İsrail askerî birimlerinin sıklıkla savaş hukukunu ihlal ettikleri şikâyetleri yükseliyor.

Savaş zamanında özellikle sivillerin ve sivil alanların korunmasını hedefleyen uluslararası insancıl hukuk ve savaş hukuku kurallarının ihlal edilmeleri durumunda faillere yönelik hangi yaptırımların alınabileceği, ilgili hukuk enstrümanlarında belirtilmiştir. Bu açıdan ilgili enstrümanlar yeterli denilebilecek seviyededir.

Bununla birlikte ilgili belge ve metinlerde bahsi geçen kuralların işletilmesi ile ilgili yeterli bir mekanizmanın varlığından söz etmek mümkün değildir. Birçok açıdan yeterli olan bu metin ve belgeler, çok detaylı düzenlemeler getirmelerine rağmen uluslararası sistem hâlâ görece olarak ulus-devlet odaklı olduğu için bu kuralları işletecek ve uygulayacak bir üst organdan yoksundur. Bu da önemli problemleri beraberinde getirmekte ve kurallara uyma konusunda daha çok devletlerin inisiyatifini ön plana çıkarmaktadır.

Savaş zamanları işlenen suçlar daha çok uluslararası suç kategorisinde değerlendirilmekte ve vahim nitelikte olmaları nedeniyle de bu suçlar üzerinde evrensel yargılama hakkının olduğu doktrinde genel olarak kabul edilmektedir. Soykırım, insanlığa karşı suçlar, savaş suçları ve saldırı suçu bu bağlamda öne çıkan en önemli suç kategorileri olup bu suçlar ile ilgili detaylı tanımlama ve kodifikasyon -saldırı suçu hariç olmak üzere- yapılmıştır. Bu suçlar daha çok bireysel sorumluluk gerektirmekte ve devletlerden çok doğrudan suç faillerinin yargılanmasını beraberinde getirmektedir. Bu nedenle de soykırım ve saldırı hariç tutulmak üzere bu suçlar ile ilgili olarak sadece devletleri yargılama yetkisine sahip olan Uluslararası Adalet Divanı'na başvurmak mümkün olmamaktadır.

Savaş zamanları gibi savaş suçlarının yoğun bir şekilde işlendiği her dönemde genelde faillerin yargılanmaları ile ilgili olarak bir uluslararası mahkemenin yargılamasına gidilmesi gereği sıklıkla ifade edilir. Daha çok politikacılar tarafından dile getirilen bu görüş, sanki bu tür suçları yargılamaya hazır bir mahkeme varmış izlenimi uyandırdığı için çok doğru değildir. Ve yine bu tür bir söylem dile getirildiğinde çoğunlukla 'Lahey'deki Savaş Suçları Mahkemesi'ne atıfta bulunulmaktadır. Halbuki bu atıf oldukça muğlak ve aslında bir o kadar anlamsızdır, zira bununla hangi mahkemenin kastedildiği belirsizdir. Lahey'de, evet bir Savaş Suçları Mahkemesi vardır ama bu mahkeme, sadece eski Yugoslavya'da işlenen uluslararası suçları yargılamakla yetkilidir ve üstelik 2010 yılında da görev süresi sona erecektir.

Uluslarası Ceza Mahkemesi'ne taraf değil

Lahey'de başka uluslararası mahkemeler de vardır: Uluslararası Adalet Divanı, Uluslararası Hakemlik Mahkemesi ve en önemlisi de Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM). UCM, 108 taraf ülkesi ile bugün uluslararası suçları yargılama konusundaki en üst mahkemedir. Ruanda'da ve eski Yugoslavya için Lahey'de kurulan diğer mahkemelerin aksine belli bir coğrafî bölge ve zaman ile kısıtlı olmayıp taraf devletlerin ülkelerinde ve taraf ülke vatandaşlarınca işlenen suçları kovuşturma yetkisine sahiptir.

Bu açıdan bakıldığında Gazze'de savaş suçu veya insanlığa karşı suç (belirtmek gerekir ki uluslararası hukukta 'insanlık suçu' diye bir kategori yoktur; dolayısıyla basında ve halk arasında sıklıkla kullanılan bu terimin aslında hukukî bir karşılığı yoktur) işleyen İsrail askerleri veya komutanlarının yargılanması için ideal kurumlardan bir tanesi UCM'dir. Ancak İsrail, mahkemeye taraf olmadığı için İsrail vatandaşlarının mahkeme tarafından yargılanması otomatik olarak mümkün değildir. Yine suçların işlendiği topraklar İsrail denetim ve kontrolünde olduğu için (Gazze'de olup bitenlerden uluslararası hukuka göre işgalci güç olan İsrail sorumludur) yasadışı fiillerin yer bakımından UCM tarafından yargılanması da mümkün değildir.

Gerçi UCM'nin, mahkemeye taraf olmasa da bir devletin ilgili suçları işleyen vatandaşlarını bazı durumlarda dolaylı olarak yargılaması da mümkündür; ancak bu durumda BM Güvenlik Konseyi'nin ön iznine gerek vardır. Diğer bir deyişle UCM, Konsey'in izin vermesi şartı ile İsrail asker ve komutanlarını Gazze'de işlenen suçlar ile ilgili olarak yargılayabilir. Ancak ABD-İsrail ilişkileri ve ABD'nin Konsey'deki veto hakkı dikkate alındığında bu seçeneğin ihtimal dışı olduğunu söylemek mümkündür.

Aslında bu tür suçlar ile ilgili olarak en etkili yargılama yöntemi doğrudan ulusal yargının inisiyatif almasıdır. Burada söz konusu olan, savaş suçlarını işlediği düşünülen personelin, tabi olduğu ülke hukukuna göre ve o ülkenin mahkemeleri tarafından yargılanmasıdır. Bunun tarihte çok sayıda örneği vardır aslında. Birinci Dünya Savaşı sonrasında uluslararası bir mahkeme kurulmamış olmasına rağmen Almanya -galip devletlerin de baskısı ile- Birinci Dünya Savaşı sırasında Alman vatandaşları tarafından işlenen savaş suçlarını kovuşturmak amacıyla yargılamalar yapmıştır ve bunlar 'Leipzig Savaş Suçları Yargılamaları' adıyla tarihteki yerini almıştır. Konumuza dönecek olursak, burada Gazze'de işlenen suçların faillerinin doğrudan İsrail mahkemeleri tarafından yargılanması beklenebilir; ve aslında beklenmelidir de zira savaş suçlarını düzenleyen uluslararası metinlere göre İsrail'in böyle bir yükümlülüğü vardır. Ancak tecrübe göstermektedir ki; bu türden ulusal yargılamalar olmayacak ve hiçbir İsrail mahkemesi, vatandaşları tarafından işlenen savaş suçlarına karşı etkili yargılama yoluna gitmeyecektir.

Ülkelerin tek başına yargılama hakkı

Bununla birlikte özellikle uluslararası suçlar söz konusu olduğunda bu suçların yargılanması konusunda "evrensel yargı" doktrinine başvurulabileceği kabul edilmektedir. Uzunca bir süre doktrin düzeyinde kalmasına ve pratikte pek az başvurulmasına rağmen 1960'ta İsrail'in, vatandaşı olmayan Eichman'ı yargılaması ve daha yakın zamanda eski Şili diktatörü Pinochet'nin ülkesi dışında İngiltere ve İspanya'da yargılanması bu ilkeye giderek daha fazla meşruiyet kazandırmıştır. Buna göre evrensel yargının geçerli olduğu suçlar bütün bir insanlığı ilgilendirdiği için bunlarla ilgili hukukî düzenlemeler de uluslararası teamül hukukunun parçası olmak durumundadır. Bu durumda da bu kurallar ile ilgili olarak bir devlet adına yükümlülük doğması için bu devletin ilgili sözleşmeye taraf olmasına gerek yoktur. Dahası, ilgili sözleşmede düzenlenen yaptırımlar, suç faili hangi ülkenin vatandaşı olursa olsun, bütün devletler tarafından uygulanmak durumundadır.

Buna göre herhangi bir devlet örneğin bir soykırım suçlusunu kendi mahkemesinde, suçlunun tabiiyeti ne olursa olsun yargılayabilmelidir. Aynı şey savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar için de geçerlidir. Ancak bu da daha çok teorik seviyede kalmış ve birkaç istisna dışında evrensel yargılama kanunları çıkarılmamıştır. Bununla birlikte belirtmek gerekir ki; evrensel yargı prensibini benimseyen az sayıdaki ülkelerden biri Türkiye'dir. Yeni Türk Ceza Kanunu (TCK), uluslararası suçlar başlığı altında soykırım ve insanlığa karşı suçları tanımıştır. Aynı kanunun 13. maddesi de bu suçların faillerinin -tabiiyetine bakılmaksızın- Türkiye'de yargılanacağını belirterek bu suçlarla ilgili olarak evrensel yargılamaya başvurulabileceğine işaret etmektedir.

Ancak burada da iki temel kısıtlama söz konusudur; birincisi, kanun savaş suçlarını düzenlememektedir. Diğer bir ifade ile kanunda böyle bir kategori yer almadığı gibi doğal olarak bu suçlar ile ilgili olarak da evrensel yargı yetkisi de söz konusu olmayacaktır. Kanunda tarif edilen ve uluslararası suç kapsamında değerlendirilen soykırım ve insanlığa karşı suçların Gazze'de işlendiğini iddia ve ispat etmek de pek mümkün değildir. Bundan daha önemlisi ise Türk mahkemelerinin bir yabancı ile ilgili olarak evrensel yargılama prensibine dayanarak yargılama yapması Adalet Bakanlığı'nın talep etmesi şartına bağlanmıştır. Diğer bir ifade ile örneğin Türkiye'de bulunan ve uluslararası suç işlediği iddia edilen bir yabancıya karşı Türk savcıları resen kovuşturma başlatamamaktadır. Aslına bakılırsa kanunda bu eksiklikler olmasaydı bile -savaş suçlarını düzenlese ve de savcılara resen kovuşturma izni verse- İsrail vatandaşı savaş suçu zanlılarının Türkiye'de -veya herhangi bir ülkede- yargılanabileceğini düşünmek ne yazık ki pek mümkün değildir.

Atilla Olgaç 'savaş suçlusu' olarak yargılanabilir mi?

Geçtiğimiz günlerde bir televizyon programında tiyatro ve televizyon oyuncusu Atilla Olgaç'ın Türkiye'nin Kıbrıs Barış Harekatı sırasında 10 Kıbrıslı Rum'u öldürdüğünü 'itiraf' etmesi savaş suçlarını ve bununla bağlantılı olarak uluslararası yargılamayı gündeme getirdi.

Ya savaş suçlusu olarak yargılanma ihtimalinden korktuğu ya da gerçekten böyle bir yapmadığı için Olgaç kısa bir süre sonra bu ifadesinin tamamen uydurma olduğunu ifade etti. Olgaç'ın 10 kişiyi öldürdüğünü kabul ettiğimizde bile Olgaç'ın bir savaş suçlusu olarak yargılanması pek mümkün gözükmemektedir.

Savaş suçlarını kovuşturmada en etkili yöntemin ulusal yargılama olduğunu dikkate aldığımızda Türkiye'nin Olgaç'ı savaş suçlusu olarak yargılaması söz konusu değildir. Her şeyden önce Türk Ceza Kanunu savaş suçunu düzenlememiştir; elbette Olgaç'ı TCK'ya göre başka bir suçtan yargılamak mümkün olabilir ama TCK'nın Olgaç aleyhine bir savaş suçu tespit etmesi mümkün değildir. Haber duyulur duyulmaz Güney Kıbrıs medyasının ve politikacılarının uluslararası mahkeme seçeneğini dile getirmesi ile muhtemelen Türkiye aleyhine kamuoyu oluşturmaya yöneliktir. Yoksa bugün Olgaç'ı yargılayabilecek bir uluslararası mahkeme bulunmamaktadır.

İsnat edilen suç Güney Kıbrıs'ta işlendiği ve Güney Kıbrıs da UCM'ye taraf olduğu için Güney Kıbrıs vatandaşı olmayan bir kişinin Güney Kıbrıs makamları tarafından UCM yargısına havale edilmesi mümkündür. Ancak isnat edilen suç, UCM'nin faaliyete girdiği 2002 yılından önce işlendiği için Mahkemenin Olgaç üzerinde yargı yetkisi olmayacaktır. Yine bu bağlamda dile getirilen Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde yargılanabileceği iddiası da gerçeği yansıtmamaktadır zira Türkiye AİHM'nin zorunlu yargı yetkisini 1987 yılında kabul etmiştir. Bu tarihten önceki Sözleşme ihlalleri ile ilgili olarak Mahkemeni Türkiye aleyhine bir yargı yetkisinin olması söz konusu değildir. Ancak uluslararası suçlar ile ilgili olarak evrensel yargı yetkisinin en azından teorik olarak var olduğu düşünüldüğünde Olgaç'ın Güney Kıbrıs'ta ya da savaş suçlarını evrensel yargının bir parçası olarak gören başka ülkelerde yargılanabilmesi ihtimali düşük de olsa mevcuttur.



Bu haber 1,460 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,544 µs