En Sıcak Konular

Gül ve Erdoğan neden muhatap alınmıyor?

21 Ocak 2009 15:54 tsi
Gül ve Erdoğan neden muhatap alınmıyor? Ergenekon'la bağlantısı gündeme gelen Encümen-i Daniş, neden Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan'ı muhatap almıyor?

Cafesiyaset'ten Arzu Erdoğral'ın "Ergenekon’un Çöküşü 1 ve 2” ile “Kod adı Darbe” kitaplarının yazarı gazeteci Zihni Çakır'la yaptığı röportajın ilgili bölümü...

- Ergenekon davasından sonra ilk kez Encümen-i Daniş ismine dikkat çekmiştiniz. O dönem kimsenin dikkatini çekmezken bugün bu konu gündemde. Size göre Encümen-i Daniş nedir?

Encümen-i Daniş, 17. yüzyıldan bu yana var olan bir gelenek. Aslında bu soruyu şöyle sormak lazım, 1940 sonrası Türkiyesi’de Encümen-i Daniş ne demek?

Zira 1940 öncesi Encümen-i Daniş, gerçekten 1850’de başlamış ve geleneksel danışma meclisi olarak faaliyet göstermiş bir yapıdır. Merkezi devletin gerek toplumsal gerekse uluslararası politikalarına, bilgeliğiyle, birikimiyle ve engin öngörüsü ile katkı sağlayacak öneriler sunan bir nevi akademik danışma kuruludur. 40 daimi 30 geçici üyesi bulunmakla beraber, bu üyelerin tamamı kendi alanlarında uzman isimlerden oluşur. Ancak 1940’lardan sonra, ideolojik bir kimliğe bürünerek nihilist bir Kemalizm ve seküler laiklik anlayışının üssü haline gelmiştir.


ENCÜMEN-İ DANİŞ'İN BÜRÜNDÜĞÜ YENİ KİMLİK

Türkçülük-Turancılık akımının 1940’lardaki başkaldırısını, 1940’dan sonra devlet yönetimine direk müdahil olmak isteyen Encümen-i Daniş’in bir stratejisi olarak tanımlamak asla yabana atılacak bir iddia olmaz.

Asıl vahim olan, 1950’lerin sonlarında büründüğü yeni kimliktir.

Türkiye’nin NATO konseptine girmesi, komünizmin öncelikli tehdit kabul edilmesi ve olası bir komünizm işgaline karşı geliştirilen savunma stratejisi olarak adlandırılan Seferberlik Tetkik Kurulu’nun kurulması ile beraber, Encümen-i Daniş, danışma meclisi pozisyonundan çıkarak, yasama-yürütme-yargı erklerini kontrol ve yönlendirme konumuna gelmiştir.

Aslında buradaki temel felsefe, 1940’dan sonra oluşan nihilist Kemalizm ve seküler laikliğe dayanan ideoloji eksende, devletin üç ana tehdit olarak algıladığı komünizm, irtica(gericilik) ve bölücülükle mücadeledir arzusudur.

1954 sonrası Encümen-i Daniş felsefesi, bu üç ana tehdidin herhangi birinde meydana gelecek örgütlenmenin terör boyutundaki mücadelesinde, simetri ilişkiyi yaratma felsefesidir.

Yani, devleti koruma adına, kurulan illegal örgütle mücadelede yaşanacak asimetri ilişkiyi, örtülü operasyon birimleri kurarak simetriye çekmeyi amaçlayan Encümen-i Daniş, aynı zamanda “Gladio” yapılanmasının teorisyenleri sıfatına bürünmüştür. Seferberlik Tetkik Kurulu’nun sonraki adı olan Özel Harp Dairesi’ni, rutin dışı operasyonlarda kullanan özel büro halini almıştır.

ENCÜMEN-İ DANİŞ P2 LOCASI BENZERLİĞİ

Onlar her ne kadar kendilerini “Üst düzeyde görev yapmış insanların bir araya gelip ülke meselelerini konuştukları sohbet toplantılarının müdavimleri” olarak tanımlasa da belli bir hiyerarşinin bulunduğu, gizliliğin senelerdir prensip kabul edildiği, kimlerin bu müdavimlere dahil olabileceğine dair bir karar merciinin bulunduğu bu yapının, hiçbir yasal statüyle tanımlanamaması, üzerindeki şaibeyi ve soru işaretlerini de artırıyor bence.

Ben 1950 sonrası Encümen-i Daniş’i bir nevi P2 locasına benzetiyorum açıkçası. İşleyişleri, konumları ve devlet erklerine hakim olma çabaları başka türlü açıklanamaz zaten.

Kimler varmış? Efendim üst düzeyde görev yapmış, devlet tecrübesi olan emekli insanlar varmış. 12 Eylül askeri darbesi ile atanan eski Başbakan Bülend Ulusu, 28 Şubat’ta demokrasiye balans ayarı yapmakla övünenlerin önderi İsmail Hakkı Karadayı, emekli General Necdet Üruğ varmış. Bazı eski istihbarat başkanları falan varmış. Bunlar bir araya gelip ülke meseleleri üzerine sohbet ediyormuş. Başkanları da sohbeti kaleme alıp ve Cumhurbaşkanı’na, Başbakan’a gönderiyormuş.

KİMİ MUHATAP ALACAĞINI KENDİ BELİRLİYOR?

- Nasıl bir statünün başkanı bu?

Yapının kuruluşu kanuna aykırı zaten.

Hiçbir resmiyeti yok ama devletin en üst yöneticilerine rapor sunuyor.
Hem de öyle bir yapı ki, yüzde 20 oylarla iktidar olmuş hükümet başkanları ve öyle bir parlamentonun seçtiği cumhurbaşkanlarını muhatap kabul ediyor ama; yüzde 47 oyla gelmiş hükümet başkanı ve yüzde 50’nin üzerinde halk desteğine sahip Cumhurbaşkanını adam yerine koymuyor.

Bu, başta söylediğim o nihilist Kemalizm ve seküler laiklik ideolojisinin yansıması değil de nedir?

Benim kanaatimce, 60-71 ve 80 ihtilalleri ile 28 Şubat postmodern müdahale süreçlerinin teorisyen kanadını uzaklarda aramamak lazım. Kendini resmi bir statüye taşımaktan imtina eden bu yapıdan başkası gelmiyor benim aklıma.

Hatta bugün Ergenekon denilen yapılanmanın varoluş nedenini bile bu kaotik yapı ile açıklamak mümkün.

Düşünsenize, ülkenin son 25-30 yılını esir alan faili meçhul cinayetler ve terör savaşımı süresinde görev yapmış neredeyse tüm komutanlar ve bazı istihbarat başkanları bu “sohbet odası”na üye. Ne ilginç bir tesadüf değil mi?

ERGENEKON & ENCÜMEN-İ DANİŞ BAĞLANTISI

- Ergenekon ile Encümen-i Daniş arasında nasıl bir bağlantıdan bahsedilebilir?

Ergenekon’un teorisyen kanadı denilebilir. Çünkü bunlar durumdan vazife çıkararak kendilerine görev tevdi ederek devletin tehdit algılamasını tanımlayıp buna karşı strateji geliştiren grup.

- Önümüzdeki dönemde nerede karşımıza çıkar bu yapı?

Ben öyle zannediyorum ki Encümen-i Daniş’i önümüzdeki süreçte daha çok tartışacağız. Ergenekon Soruşturması derinleştikçe, davada yol alınmaya devam edildikçe, bu yapının kamuoyu yaratma çabaları ile daha fazla karşı karşıya kalacağız.

Ne zaman ki bu yapı demokrasiyi sindirir, ülkedeki normalleşmenin statükonun korunması değil demokrasi, hukuk ve özgürlüklerin kurumsallaşmasıyla sağlandığına inanır, ancak o zaman bu yapıyı tartışmaya son verebiliriz ve yapı da demokratik meşruiyet kazanır.

Ben öyle zannediyorum ki; şu an Ergenekon soruşturmasının belli bir noktada durması, hukuka müdahale, yargı bağımsızlığına leke sürme pahasına da olsa durdurulması çabalarının altında bu zihniyet var kesinlikle.

Çünkü onlara göre, bu yapı yani Ergenekon, onların temel tehdit olarak kabul ettiği irticayla mücadelede ve AK Parti’nin tasfiyesinde bir panzehir. “Derin Devlet”in AK Partiyle mücadelede simetrik bir ilişki kurması için vazgeçilmez bir araç.

- Nasıl bir tehlikeden bahsedilebilir?

Hiçbir yasal statüye dayanmayan ve kendini devletin gerçek sahibi zanneden bu sohbet müdavimleri belli ki Ergenekon’un tavsiyesinden sonra bile devletin nizamını ve yürütme yargı ve yasam organlarını kontrol altında tutmaktan vazgeçmeyecektir. Yani Ergenekon tasfiye edilse bile yarın bu ad altında benzer eylemlerle ülkeyi demokratik açılımlardan AB sürecinden alı koyacak yasama çalışmalarını ve sosyal politikaları dikta edecektir.

İlgili haberler;

Bir ilk: İşte Encümen-i Daniş



Bu haber 784 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,037 µs