Ergenekon | " /> Ergenekon | "/>

En Sıcak Konular

Eyüp Aşık'a göre Ergenekon

19 Ocak 2009 14:31 tsi
Eyüp Aşık'a göre Ergenekon 28 Şubat müdahalesiyle iktidara gelen hükümetin bir bakanıydı. 20 yıllık siyasi hayatının 15 yılı iktidarda geçti. Eyüp Aşık Ergenekon hakkında ne diyor?

Bir dönemin tartışmalı ismi, eski siyasetçi Eyüp Aşık star’a konuştu

Refah-Yol’dan sonra Çevik Bir’in ‘Hacı ile bacıyı niye hapse atmıyorsunuz’ dediği kendisine hatırlatılınca şaşıran Eyüp Aşık ‘Askerin bizden beklentileri vardı’ diyor.

Yasadışı polis-mafya-siyaset ilişkileri 3 Kasım 1996’da Susurluk’taki bir trafik kazasında çıktı ortaya. Tamamen ‘kazara’ yani! Yıllardır kimilerince bilinen, kimilerince sezilen ama baş edilemeyen bir büyük yapılanmanın - kontrgerilla- iyice amorf hale gelmiş küçük bir görüntüsüydü bu. Toplumun güçlü talebine rağmen, bu kanlı ve karanlık örgüt deşifre edilemedi, devlet içindeki uzantıları ortaya çıkarılamadı. Üzeri örtüldüğü içindir ki, suikastların, patlayan bombaların, ülkeyi kaosa sürükleyecek eylemlerin ardı arkası da kesilmedi. Şimdi Ergenekon davası kapsamında gömüldükleri yerlerden çıkarılan silahlar, karşı karşıya kaldığımız tehlikenin büyüklüğünü gösteriyor. Öte yandan, davada derine indikçe bazı çevrelerden gelen itirazlar da aynı derecede şiddetleniyor.

Eyüp Aşık, 15 yılı iktidarda olmak üzere 20 yıl siyaset yapan, önemli görevlerde bulunan bir eski siyasetçi. TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu eski Başkanı. Susurluk dönemi ilişkiler ağına da değmiş biri yani.

Mafya lideri Alaattin Çakıcı’ya, ‘seni yakalayacaklar kaç’ dediği iddiasıyla DGM’de yargılandı, aklandı. Ama konuşma bantlarının deşifre olması onu siyaseten bitirdi.

Aşık’a o dönemi, bugünü ve derin ilişkileri sordum.

Susurluk döneminde hayli etkin, derin devlete de değmiş bir eski siyasetçi olarak Ergenekon’a bakışınız ne? Bende de, benim gibi bu konularla uğraşanlarda da, şu an pek çok bilgiye sahip olan makamlarda oturanlarda da büyük bir şaşkınlık ve kafa karışıklığı hissediyorum.

Ergenekon’un Susurluk’un devamı olduğunu düşünüyor musunuz?

Susurluk’taki ilişkiler yumağı sürüyordu da onun adı Ergenekon mu oldu, bilmiyorum. (‘Biz bu işe nasıl düştük önce onu anlatayım’ deyip 1990’da TBMM’de İnsan Hakları Komisyonu başkanı olmasından itibaren olanları, Yeşil ve Hizbullah ile karşılaşmasını anlatıyor) O dönemde çeteleşme ve çekişmeler nedeniyle herkes rakibini deşifre ediyordu. Biz de pozisyonumuzdan dolayı çok fazla bilgi ve belge sahibi olduk.

VELİ KÜÇÜK TERFİ ETTİRİLMEDİ

Onca bilgiye sahip biri olarak bugün Ergenekon’u çok iyi anlıyor olmalısınız.

O dönem gördüğüm şuydu: Devlet içinde, görünen dışında bir yapılanma var. Bugün de var belki. Bu yapılanma gayri meşru değil, devletin biraz da nizami yapılanması. Ama aşikár değil. Komünizme, PKK’ya karşı kullanılmış. Kontrolden çıkınca da tasfiye edildi. Yeşil, Hizbullah böyle tasfiye edildi. Ergenekon’da Susurluk aranıyor ama Susurluk da tasfiye edildi, Korkut Eken, İbrahim Şahin ceza aldı, bulunan ceza aldı, o devir kapandı.

Nasıl bir tasfiye ki bu; 90’lardaki suikastlerin failleri, planlayıcıları... Veli Küçük, İbrahim Şahin gibi Susurluk’ta aktif olan pek çok isim teker teker Ergenekon’dan çıkıyor?

Bakın. Ergenekon’un yansımasında yanlışlar yapıldı, karar verilemedi. Susurluk’ta karar vermiştik. Bu, devletin bir şeylerle mücadele için kurulmuş bir teşkilatıdır ama çeteleşme ve hesaplaşma olunca bu bir rezalete, fiyaskoya, tehlikeye döndü, dedik. Biraz onlar birbirlerini, biraz da devlet ve toplum onları tasfiye etti. En azından faaliyetlerine devam edemez oldular.

Yapmayın! İbrahim Şahin affedildi, Veli Küçük tasfiye değil terfi ettirildi?

Veli Küçük albaylıktan tuğgeneralliğe terfi etti ama tuğgenerallikten tümgeneralliğe terfi etmedi. O sene Susurluk revaçta, artıdaydı. Sonraki gelişmelerle ilk seferde emekli oldu.

DEVLET DİREKSİYON KIRDI

Niye peki?

Devlet orada direksiyon kırdı. Susurluk denilen yapılaşma, toplumdan, devletten, medyadan reaksiyon gördü, otoritesini kaybetti.

Emekli edilen askerler, Susurluk eskileri.. yeraltına inmiş, indirilmiş olamaz mı?

Susurluk’a adı karışan bazıları burada da çıktı diye Susurluk-Ergenekon bağı kuramıyorum ben. 97’de Refah-Yol, 2000’lerde AK Parti’yi devirmek için deniyor ya... İktidarı devirmek isteyenler bu siviller değil. 28 Şubat zaten açık olmuş, Sarıkız marıkız’da paşalar oturmuş konuşmuş. İktidarı devirme işi var ama komisyon kurulmamış, hareket planı yapılmamış. Tamam, toplumda iktidar ve irticai faaliyetlere karşı bir mühendislik çalışması yapılmış. Medya, sivil toplum, belki asker desteği olmuş, en azından sivil askerler destek vermiş ama o da Susurluk değil. Ergenekon’da iktidarı devirme amaçlı o yapıyı görmüyorum açıkçası.

Ne görüyorsunuz?

O krokilerin Şahin’in evinde bulunduğunu değil de bunların arasına sızmış birinin ihbarıyla elde hazırlandığını zannediyorum.

O krokiler kazılınca altından cephanelikler çıkıyor, bunun anlamı ne?

Bunların varlığı önemli ama Şahin’in teslim olmadan önce evde kroki bırakması mantıklı değil. Aynı Hizbullah’taki gibi tasfiye ediliyor.

Sonrasında yeni yapı kurulur mu peki?

Bunu tasfiye eden yerine başkasını kurar, çok şey değil. Neticede bir düşünceyi, yapılanmayı tasfiye edecek. Susurluk’un tasfiyesinde aktiftik, birçok şeyle karşılaştım. Tasfiyeden sonra çok rahatladı Türkiye. Bugün de tasfiye olacak, toplum rahatlayacak.

Ama bu yapıları kurduran ve tasfiye eden güç varlığını aynen koruyacak, öyle mi?

Ama şu var. Susurluk’ta kamuoyu desteği vardı. Ergenekon’da yanlışlar çatışmaya yol açtı. Birini medyanın önünde gözaltına alıp sonra suç arıyorsun. Büyük ihtimalle çoğunda da bulunamayacak. Telefon dinlemek yasaklanmalı. Dahası, telefon dinleyenler elde ettikleri bilgileri ister savcı ister polis ister hákim aşamasında, kamuoyuna açıklıyorlar. Bir sürü bilgi medyaya sızdırılıyor, ne amaçla?

SİZ NİYE BİLGİ SIZDIRDINIZ?

Siz de ‘Susurluk’la ilgili bilgilerin 4’te 1’i benden çıktı. Gazeteciler o haberlerle ödül aldılar’ diyorsunuz, arşivlerde var. Siz o bilgileri medyaya ne amaç ve gerekçeyle vermiştiniz?

(içini çekiyor) Belki bugün siz de ödül almak için geldiniz...

Hayır, ben soru sormaya geldim.

O dönem pozisyonum nedeniyle birbirleriyle mücadele edenler birbirleri aleyhine olan bilgileri belgeleri bize getirdiler. Ben de paylaştım. Bugün ise insanlar önce dinleniyor, gözaltına alınıyor sonra suç aranıyor, itirazımız buna.

GENELKURMAY’DA BİR GÜN...

Şamil Tayyar son kitabı Kıt’a Dur’da bir bilgi aktarıyor. Siz Refah-Yol hükümeti düştükten, ANASOL-D kurulduktan sonra hükümetin bir bakanı olarak Genelkurmay’a gidiyor ve İkinci Başkan Çevik Bir ile görüşüyorsunuz. Bir, size ‘Hacı ile bacıyı niye hapse atmadınız, daha ne bekliyorsunuz?’ diyor!

(şaşırıyor susuyor) Yani, o öyle bir sohbetti.

Daha fazla bir şey sanki, hesap sorma gibi, hele de o dönem yaşananlar hatırlanınca?

Katiyen. O gün için de öyle demem, bu gün de reddederim. Bize hesap sorulacağını hissetseydim gitmezdim, orada bir dakika durmazdım.

Bu neydi peki, bir asker bir bakandan böyle bir şeyi nasıl istiyordu?

Askerin o günkü şeyde, en azından Çevik Bir’in bizden beklentileri muhtemelen Refah-Yol’un üstüne gitmemizdi. Beklentileri, tahminleri vardı. 80’den bu yana gelen hükümetlerde kendinden öncekilerin üstüne gitmeyen tek parti ANAP’tı. Ülke zaman ve güç kaybedecek, diye. 90’dan sonra pek çok arkadaşımız yargılandı kimisi Yüce Divan’a gitti. Sonra biz hükümet olduk ama evvelkilerle ilgili soruşturma yapmadık. Refah-Yol düşmüş ama bir yıl iktidarda kalmış, on binlerce karara imza atılmış. Arasanız illa bir usulsüzlük bulabilirsiniz. Ama yapmadık biz bunu.

Devletin içindeki yapılanma gayri meşru değil, biraz da nizami. Ama aşikar değil. Kontrolden çıktığı için tasfiye ediliyor

Belki Çakıcı’ya ‘seni affedeceğiz’ dendi

İktidar olduktan sonra önceki hükümetle uğraşmadık, diyorsunuz. Peki ya öncesinde? Hükümet yıkılsın, size yol açılsın diye herhangi bir hukuk dışı işbirliğiniz oldu mu?

Olmadı. Hiçbir şekilde.

Çakıcı, 14 Temmuz 2000’de verdiği resmi ifadede ‘Refah-Yol hükümetinin yıkılması için Mesut Yılmaz ve Eyüp Aşık’a yardımcı oldum. İşbirliği yaptım. Bu, kasetlerden bellidir’ diyor.

O öyle, kendine göre böyle bir şey kurmuş. Bizden Ataç’ın tayinini istedi, vermedik. Refah-Yol’u yıkmak için benim ne şeyim olabilir? O kendine göre bizim hükümeti de yıkmak için çok şey yaptı.

Konuşmalarınız deşifre olduğu için istifa ettiğiniz, organize suç örgütü lideri Alaattin Çakıcı ile hayli ‘yakındınız’. Nasıl bir ilişkiydi bu?

Refah-Yol hükümetiyle bir sorunu vardı, sanırım bir işi yaptırtamadı, kızdı, beni arayıp ‘Çiller ailesi Türkbank satışından 20 bin dolar komisyon alacak, üstüne git’ dedi. Mesut beyle konuştuk, o bir kere ‘Türkbank’tan pis kokular geliyor’ gibi bir cümle etti.

Çakıcı’nın dediğini yaptı yani!

Hayır, sipariş cümle değildi. Biz emin olsaydık bu bilgiden, kimden geldiğine bakmaz peşine düşerdik. Bunun üzerine Çakıcı televizyonlara çıktı, anlattı.

Tv’ye çıkışını sizin ayarladığınız söyleniyor!

Tam tersine. Flash tv’ye çıkmam için bana çok baskı yapıldı. Gitmedim, konuşmadım.

Yılmaz da size ‘Eyüp çık konuş’ diyor...

Belki de, ben çıkmam deyince Mesut beye demişlerdir, söyle de çıksın, diye.

Siz niye çıkmadınız?

Allah insanı koruyor işte. İzleyince de şaşırdım. Sonra farklı sebeplerle hükümet yıkıldı. Çakıcı da, ben yıktım, dedi. Bizim o hükümeti yıkma konusunda Çakıcı’dan faydalanma vs... hiç alakası yok yani.

bOlur mu ya. Bence bu, ANASOL-D hükümetinin devrilmesine karar verenlerin komplosudur. Belki Çakıcı’ya ‘Bize bu iyiliği yap, seni affettireceğiz, onore edeceğiz’ denmiştir. Bana telefon açıyor Çakıcı. ‘Yılmaz sana, sen bana kaç dedin, hayatımı kurtardın’ diyor ama ben onu teyit etmiyorum.

Ama itiraz da etmiyorsunuz!

Ama başka bir itirazım var. ‘Hem Yılmaz beni seviyor, hem öldürmek istiyor, diyorsun’ diyorum. Hükümeti düşürmek için bir komplodur bu, bana göre. Ama ben istifa ederek bunun önünü kestim.

Tuncay Güney hiç dikkatimi çekmedi

Ergenekon’un karakutusu Tuncay Güney ‘Susurluk’un babası Ergenekon’dur’ diyor. Anlattığı ilişkiler ağını siz de takip ettiniz. Ne diyorsunuz?

Söylediklerinden ben hiç bir şey anlamadım. İnsanlarla dalga geçiyor gibi, muvazenesi yerinde değil sanki.

Tuncay Güney adı o dönemde karşınıza çıkmış mıydı, bir yerlerde?

Yok. Gerçekten çıkmadı. O dönemde vardı besbelli de, dikkatimi çekmemişti.

Kullanıldığımı düşünmüyorum

Bütün bu karmaşık ve kirli süreçler yaşanırken ‘kullanılmış’ olabilir misiniz?

Yo. Nasıl kullanılmış olacağız ki...

Refah-Yol’un düşürülmesinde...

Niye? Bir yanda bir hükümet var, ben de o hükümetin değişmesi, onun yerine benim geçmem için siyasi mücadele veriyorum.

Belli isimler belli amaçlarla kullandı tasfiye edildi, diyorsunuz. Pekálá, siz de o süreçte iradenizle hareket ettiğinizi sanırken aslında size verilen rolü yerine getirmiş ve tasfiye edilmiş olabilirsiniz...

Geriye baktığın zaman mesela Türkiye de İstiklal Savaşı’nı çeteler yardımıyla verdi.

O bambaşka bir şey, hem o kadar geriye gitmenize gerek yok.

Her dönemi kendi şartlarında değerlendirmek lazım. Bugün Kılıçdaroğlu kim bilir ne stresle çalışıyordur. Sıkıntıya da düşer, bugün onu pohpohlayan genel başkanıyla yarın arası açılabilir. On sene sonra sorduğunuzda belki ‘Biz bilmeden neler yapmışız’ der, belki demez, ama düne bakıyorum... Başka ne yapacaktım ki, resmi makama ilgilisine medyaya bildiriyordum. İnkár da etmedim.

Aşk olsun! Ben hálá eskisi gibiyim


Çakıcı kasetlerinden sonra görünüşünüzü değiştirdiniz. Hatırladığım Eyüp Aşık ile alakanız yok. Gözlük yok, bıyık yok, kilo yok, saç var. Eski Eyüp Aşık’ı bize mi unutturmak istiyorsunuz, kendiniz mi hatırlamak istemiyorsunuz?

Aşk olsun! Kendimi gizlemek için değil. Hala ehliyetimde, nüfus kağıdımda eski resmim var. (gösteriyor, evet eski Eyüp Aşık) Gözlerimi bir tesadüf sonrası bir arkadaşa çizdirmiştim. Zaten sadece biri çizili.

Bizi siyasette isteyen mi var?

Sırdaşınız Mesut Yılmaz ile aranız bozuldu, ANAP’tan ayrıldınız ve yıllarca sert mücadele ettiğiniz DYP’ye geçtiniz! Uzun dönem ülkeyi yönetmiş bu iki parti de 2002’de silindi, gitti. 90’lardaki o kirli ve derin ilişkilerin bir bumerang gibi sizleri de biçtiğini düşünüyor musunuz?

(derin bir soluk alıyor) Kabul etmek lazım ki 90’larda siyaset çok zordu. Hiçbir parti iktidarda 2 yılı garanti görmüyordu. Güven duyamayınca bürokrat teslim olmuyor, medya işadamı şey olmuyor, herkes siperde oluyor. Hem biz önce deprem yaşadık, sonra ekonomik kriz. AKP 7 yıldır iktidarda. Daha dur bakalım, ne kriz yaşadılar, ne deprem.

Aman Allah korusun!

Öyle tabi ama biz neler yaşadık.

Yılmaz Mecliste, merkez sağı toplama iddiasında. Çiller sahneye yeniden çıkma arayışında. Siz niye yoksunuz?

Bizi isteyen mi var ki? Son seçimlerde partim barajı aşamadı ama ben de bir milletvekili çıkaracak kadar oy almadım. Böyle olunca da siyaseti bıraktım.

Sizce, toplum sizi nasıl anıyor?

İyi izler bıraktığımı zannediyorum. Ama çok cesur, savurgan bir siyasi hayatım oldu. 30 yaşında milletvekili olunca çok akıllı zannettik kendimizi. Kimseye danışmadık. Şimdi bakıyorum da, düz duvarda yürümüşüm.

(Fadime Özkan / Star)

 



Bu haber 807 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,586 µs