anatomisi | " /> anatomisi | "/>

En Sıcak Konular

Bir operasyonun anatomisi

19 Ocak 2009 11:01 tsi
Bir operasyonun anatomisi 'Böyle operasyon mu olur?' diye düşünmek için istihbarat uzmanı olmaya gerek yok. Yakın tarihin en önemli operasyonlarından birinde akıl almaz sorular var. Sormak, aradığın cevaba ulaşmanın ilk şartıdır. Önce kafanız karışabilir; ama asıl soruların ceva

Ergenekon davası, yürütülen operasyonlar ve gözaltına alınan, bazıları tutuklanan kişilerin ifadeleri, yakın dönemin bazı olaylarını yeniden gündemleştirdi. Bunlardan bir tanesi, 1996 yılında Abdullah Öcalan Şam’dayken kendisine yönelik planlanan başarısız bombalı eylem idi.

Bir operasyon nasıl olmamalı
Bir istihbarat operasyonunun, hesap edilemeyen gelişmeler nedeniyle başarısız sonuçlanması kuşkusuz ihtimal dahilindedir. O zaman, bunun kayda değer bir “haber” değeri de olmazdı. Fakat Apo’ya yönelik söz konusu operasyon, o gün bugündür deyim yerindeyse “ortalığa” düşmüş bilgiler nedeniyle oldukça ilginç ve bir o kadar da karanlık ögeler içeriyor.

Bazı olaylar, aydınlatıldıkça başka bazı olayların da günışığına çıkmasının imkanlarını hazırlarlar. Bu, tam da bu özellikleriyle üzerinde durmaya değer bir örnek olaydır.

Hafızalarınızı yoklayın. Herhangi bir araştırma gereği dahi duymadan, hemen aklınıza şunlar gelecektir: 1996 yılı baharında Apo’ya yönelik bir operasyon düzenlendi. Bu bombalı operasyon başarısızlıkla sonuçlandı. Çünkü operasyonu PKK’ya birisi haber etmişti. Ve o “birisi” Yalçın Küçük idi… Peki bunun bilgisini Yalçın Küçük nasıl öğrenmişti? Hafızalarınızı biraz daha yoklayın, karşınıza Mesut Yılmaz adı çıkacak…

Bunlar günlük basına, çok sayıda köşe yazarının makalelerine defalarca konu olmuş şeyler. Bu nedenle biliyor olmanızda herhangi bir acayiplik yok. Fakat bu bilgilerin her biri kendi başına acayip sorular doğuruyor ve ne hikmetse, çok sıradan şeylermiş gibi, adı geçen siyasiler ısrarla susuyorlar…

Olayın detayları, geçtiğimiz Haziran ayı içinde (17 Haziran 2008) Ergenekon Savcısına ifade veren emekli MİT’çi Mehmet Eymür’ün ifadelerinde vardı. Eymür, ana hatlarıyla şu detayları vermişti:

“…O dönemde Başbakan Tansu Çiller, MİT Müsteşarı da Sönmez Köksal Bey’di. Başında bulunduğum Özel İstihbarat Dairesi’nin ana hedeflerinden biri de PKK’nın başı Abdullah Öcalan’dı… Göreve başladıktan kısa bir süre sonra Öcalan’ın Şam’da ikamet ettiği, kullandığı ve hemen hemen her gün gittiği Şam Havaalanı yakınındaki Mahsum Korkmaz 2 kampı gibi yerleri tespit ettik… Öcalan’ı etkisiz hale getirmek için yapılan birkaç teşebbüs, bölücü başının zırhlı araçla gezmesi, hareketsiz olması ve bölgenin güvenlik özellikleri nedeniyle gerçekleşmedi. Üst makamların olurları ile daha büyük bir operasyona başladık… Bütün bu süreç içerisinde hem kendi teşkilatım içerisindeki bazı kişilerden hem de teşkilat dışındaki bazı kurumlarda çalışan görevlilerin Öcalan’a yönelik faaliyetlerimizi sabote etmek için bazı engellemelerde bulunduklarına şahit oldum. Hatta Genelkurmay İkinci Başkanı Çevik Bir, özel olarak kurduğumuz birlikteki elemanları eğitim zamanları geldiği gerekçesiyle geri çekti. Bu engellemelerin dış istihbarat servislerinin etkisinde olan bazı görevlilerce yapıldığı kanaatini taşımaktayım… Öcalan’ın peşine düşüldüğü dönemde MİT kontrolündeki bölgede asker ve polisin de katılımıyla müşterek faaliyet grubu kurduk. Basında Suriye’ye özel ekip gönderildiği haberleri çıkınca polis çekildi. Neticede bir minibüse yerleştirilmiş bir ton kadar C4 patlayıcıyla bir eylem planlandı. Bu aracı Suriye’ye soktuk. Araç planlandığı şekilde kampın önüne bırakılmadığı için eylem hedefine ulaşmadı.” (Ergenekon İddianamesi eklerinden, 391. klasör) (Siyahlar bize ait-HS)

“Mercedes” adı verilen operasyonun, yine devlet bünyesindeki bazıları tarafından adeta başarısızlığa mahkum edilmesinin bir açıklaması olmalıdır. Bu “açıklama”, genellikle, “Seçimlerden önce Tansu Çiller’in başarılı olmasını istemeyen Mesut Yılmaz…” şeklinde yapılmaktadır. Bu, yüzeysel bir açıklamadır. Ve tabii ki halen bağımsız milletvekili olarak mecliste bulunan Mesut Yılmaz’ın bizzat kendisi tarafından izah edilmesi gerekmektedir. Bu izahatın Yılmaz tarafından bugüne kadar yapılmamış olması da, ayrıca yanıtlanması gereken bir soru olmaktadır…

Mehmet Eymür’ün İfadesinde adı geçen dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı Çevik Bir’in de açıklaması gereken sorular var.

Operasyonun yürütüldüğü günlerde yüksek tirajlı bir gazetenin operasyonu neredeyse bütün ayrıntılarıyla vermesi de, “haber kimin tarafından ve niçin basına sızdırıldı?” sorusunu kaçınılmaz olarak gündeme getirmektedir…

“Konuşan adam” niçin konuşmuyor?
Peki, “haberci” diye adı çıkan Yalçın Küçük iddialara ne cevap verdi? Bunun cevabını 15 Ekim 2008 tarihli Vatan gazetesinden öğreniyoruz: Yalçın Küçük, operasyon haberini kendisine Mesut Yılmaz’ın vermediğini söylüyor. Ama kimin verdiğini de söylemiyor. Fakat Küçük, çok konuşmayı seven bir yapısı olmasından kaynaklansa gerek, reddettiği durumu sonradan doğrulayan sözler sarf etmekten de kendisini alamıyor ve şöyle diyor:

"Ben Mesut Yılmaz ile konuşmadım. Ben, bu bilgiyi bana getirenlerin Mesut Yılmaz ile bağı olabileceğini tahmin ettim ve bunu DGM’de de söyledim.  (...) Bir devlet adamı olabilir, ben size söylüyorum, o zamanın Cumhurbaşkanı da olsa (Süleyman Demirel) böyle yapardı. Tam seçime girecekken, kanunlarda yeri olmayan bir şeyle öne geçeceksiniz…Ben bunu 3 Şubat 1999’da, hatırladım, o zaman beni mahkemeye götürmediler, bilgi almışlar. Abdullah Öcalan da 4 Şubat’ta… Bakın bende bellek var. Ben bunları da yazdım Amerika, Abdullah Öcalan’ın yakalandığını Türk Ordusu’na, Türk Başbakanı’na haber vermedi, Mit’e, güvendiklerine haber verdi. Ben bunları zamanında söyledim, Şenkal Atasagun’a haber verdi."

Küçük, son Ergenekon operasyonunda savcılığa verdiği ifadede, aldığı haberi Paris’te bir cafede “yüksek sesle” söylediğini belirtmenin ötesinde yeni bir şey söylemedi.

“Habercilere” dikkat
Böylesine detaylarıyla “ortalığa” düşmüş bir operasyon, kendi başına kuşkuludur. “Ters” düşünerek sorgulanmayı gerektirmektedir.

Çünkü olayı Öcalan’a haber verenler ile “Mesut Yılmaz veya onunla bağlantılı kişiler, Tansu Çiller’in önünü kesmek için bu haberi uçurdular” diyenlerin aynı kişiler olduğuna dikkat çekmek isteriz. Öcalan’ın kendisi de birçok değerlendirmesinde aynı içerikte görüşler ileri sürmüştü.

Çiller ve Yılmaz konuşmalı
Bu noktada, bu olay üzerinden, dönemin Susurluk ve peşinden Ergenekon’a, darbe planlamaları yapmaya varan gelişmeleri üzerine konuşması gereken siyasilerin sayısını ikiye çıkarmış oluyoruz: Tansu Çiller ve Mesut Yılmaz…

Mesut Yılmaz’ın kendi dönemlerine ilişkin dün bir açıklaması oldu. Yılmaz, iktidar ya da iktidar ortağı oldukları dönemde devlet içerisine yuvalanmış çetelerle niçin mücadele etmedikleri yönündeki bir soruyu cevaplarken, “MİT ve Genelkurmay bize yardımcı olmadı” dedi. Ama bu bir “açıklama” olmaktan çok, “açıklamama” örneğidir.

Dahası da var...

Hasan Soylu www.iyibilgi.com



Bu haber 1,737 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,841 µs