anlamak için | " /> anlamak için | "/>

En Sıcak Konular

Ergenekon'u anlamak için

18 Ocak 2009 17:42 tsi
Ergenekon'u anlamak için Birbiriyle alakasız gibi görünen isimlerin nasıl oluyor da Ergenekon'da yolları kesişiyor? Birçok kişinin kafasını kurcalayan bu sorunun cevabı için Mehmet Gündem'in formülü Doğu Perinçek: Onun karmaşık ilişkileri, hayat çizgisi bana Ergenekon'u bütün

Mehmet Gündem/Yeni Şafak

ETÖ ve Doğu Perinçek

Hayatımıza üç harften ibaret yeni bir kavram girdi. ETÖ. Ergenekon Terör Örgütü.

“Yüzyılın davası” olarak nitelenen olay 12 Haziran 2007 tarihinde emekli bir özel harekâtçının Ümraniye'deki evinin çatı katında gizlenmiş 27 adet el bombasının bulunmasıyla başladı. Ardından gelen operasyonlar dalga dalga yayıldı ve ortaya korkunç bir terör örgütü çıktı.

İdeolojisi net, faaliyet ve hedefleri gün gün daha da beliriyor.

Zanlılar arasında kimler yoktu ki, emekli ve muvazzaf askerler, gazeteciler, yazalar, iş adamları, akademisyenler, memurlar, mafya liderleri, çete elemanları…

Huzurumuzu kimlerin neden ve nasıl kaçırdığının fotoğrafıydı ETÖ üzerinden gördüklerimiz.

Demokrasiyi tehdit edenleri, hukuku hiçe sayanları, devleti yıpratanları, müesseseleri işlemez hale getirenleri…

Darbe kışkırtıcılığı yapanları, orduyu, medyayı, üniversiteleri, yargıyı kendi kirli amaçları için kullanmak isteyenleri, iktidar hırslarına yenik düşenleri, çağ dışı bir ideolojiyi topluma dayatmaya çalışanları…

Ülkemin kaynaklarını heba edenleri, terörü besleyenleri, terörden nemalananları, cinayet işleyenleri…

Toplumu ürkütenleri, özgürlükleri sınırlamak isteyenleri, bizi içeride birbirimizle çatışmaya sürükleme niyeti olanları, yurt içinde ve yurt dışında Türkiye'nin itibarı olacak hayırlı faaliyetleri karalayan, kin, nefret ve kandan beslenenleri artık tanıyoruz, isimlerinin, yüzlerinin hiçbir anlamı yok, çünkü çarpık zihniyetlerine aşinayız.

Bu tür şer şebekelerinin sonucu Türkiye'nin son otuz yılı kayıp yıllardır.

Acılarla dolu olsa da şimdi ruhların huzur bulma imkanı var, toplum katili ile yüzleşme imkanı buldu. Bu yüzleşmeyi elbette hukuk yapacak. Hesabı sorulmamış bir hiç şey kalmayacak.

Hukuksuzluk nasıl yıllarımızı kaybetmemize neden olduysa, hukuk da geleceğe ümitle bakmamıza imkan verecek.

ETÖ'yi anlamak ve sürece sahip çıkmak her bireyin sorumluluğudur, göstermesi gereken duyarlılıktır. Fakat bu suç şebekesini sulandırma, etkisizleştirme stratejileri hiç durmayacak. Yeni yeni yol ve yöntemler devreye girecek, bunların bir kısmını “itibarlı” hukukçulardan duyacağız, sureti-i haktan görünerek yapacaklar.

Kafa karıştırmaya çalışacaklar, algılarımızla oynamaya kalkışacaklar.

Patır patır dökülen çeşit çeşit silahlara, mermilere, bombaları, cephane gömülmüş çukurlara rağmen yine de, “hedef ordu”, “cumhuriyetle hesaplaşma”, “28 Şubat'ın rövanşı”, “laik cephe tehdit altında” diyecekler. Yetmeyince “siyasi operasyon, iktdar rakiplerini, cumhuriyet güçlerini sindiriyor” yaklaşımını seslendirecekler. O da yetmeyince, mahalle baskısı var, dindarlaşma artıyor, toplumda zemin değişiyor, Türkiye'de eksen kayması yaşanıyor denilerek “korku üretilmek” suretiyle içeride ve dışarıda medet umdukları kesimlere mesaj gönderecekler.

Bu da tutmayınca, “insanı” ve “vicdani” bir yola vurgu yapacaklar, tutuklu ve sanıkların yaşına, sağlık durumuna, kimliğine, hayat tarzına, ilmine, itibarına atıfta bulunup da nedir bu zülüm diyecekler…

Onlar ne derse desinler artık hukukun ne diyeceği önemlidir.

Hatırlayın, ETÖ'nün üst düzey yöneticisi olmaktan tutuklanan Doğu Perinçek, Bayrampaşa Cezaevi'ne konulurken; “Hedefte ordu var” diye bağırıyordu.

Hastalığı nedeniyle tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan Kemal Alemdaroğlu ise “Ergenekon soytarılığının ne olduğunu yakında herkes görecek” diyordu.

Şimdi herkes gördü, ama onun gördüğü hayali değil, gerçeği gördü.

ETÖ denilince aklına gelen isimlerden birisidir Doğu Perinçek.

Onun karmaşık ilişkileri, hayat çizgisi bana Ergenekon'u bütün olarak anlama imkanı da veriyor. Bu tecrübeden bakınca alakasız gibi duran pek çok isim ve pek çok unsur yerli yerine oturuyor.

Dev-Genç başkanlığından Maocu gizli örgüt liderliğine, eski “yoldaşlarını” polise ihbar etmekten Kemalist ulusalcılığa uzanan karmaşık bir siyasi…

Perinçek ve aydınlık hareketinin pek çok karanlık iş ve ilişkilerinin, zik zaklarının yanında net olan beklide tek şey; İşçi Partisi'nin seçilmiş hükümete yönelik “Ordu-yargı göreve” çizgisi, 12 Mart'tan, 12 Eylül'e, oradan da 28 Şubat'a uzanan oldukça istikrarlı bir duruştur.

Perinçek 1968 yılında Dev-Genç'e kaynaklık eden Fikir Kulüpleri Federasyonu'nun (FKF) başkanlığına seçildiğinde Ankara Hukuk Fakültesi'nde asistandır. O dönemde Türkiye devriminin yolunun ne olması gerektiği tartışması sürerken Perinçek'in ise devrim için planları başkadır. Perinçek, FKF başkanı seçilmesinden kısa bir süre sonra, 27 Mayıs Milli Devrim Derneği'nin başkanlığını yapan Albay Mucip Ataklı'dan bir mektup gelir; irtica olaylarının artışından, toplu Cuma namazları kılındığından bahsederek, FKF'yi bu olaylara karşı mücadele etmeye çağırır. Perinçek bu davete icabet eder. Cumhuriyet yazarı Uğur Cankoçak'ın yazdığına göre, 27 Mayıs Derneği, FKF'ye kanca atarak 1960'ta yarım kaldığına inandığı işi tamamlamak istiyordu. Yine Cankoçak'a göre, kancayı atmakla görevlendirilen kişi, 27 Mayısçı Albay Kadri Kaplan'dır.

Perinçek'in ilişkileri Dev-Genç içindeki kadrolar tarafından hoşnutsuzlukla karşılanır. Nitekim Deniz Gezmiş, Mahir Çayan ve diğer gençlik liderleri, Dev-Genç'i cuntacıların eline vermekle suçladıkları Perinçek'i başkanlıktan uzaklaştırırlar.

Bu tarihten sonra Perinçek grubu, Kırmızı Aydınlık olarak adlandırılan Proleter Devrimci Aydınlık dergisini (PDA) yayınlamaya başlar. Maocu bir çizgiyi benimseyen Aydınlıkçılar, artık siyaset sahnesine çıkarlar. Türkiye solu ve Aydınlıkçılar arasındaki ebedi farklılığın temellerinin atıldığı bu yıllarda Aydınlıkçılar milliyetçi söylemleri nedeniyle “Maocu Bozkurtlar” olarak adlandırılır. Dev-Genç içindeki gençler THKP-C, THKO gibi fraksiyonlarda örgütlenirken Aydınlık grubu Perinçek'in liderliğinde Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi'ni (TİİKP) kurarlar. TİİKP'in, “devrim” stratejisi, sıkıyönetim mahkemesi dosyasında; “TSK'ya sızarak, kendi fikriyatı istikametinde olan bir kısım subaylar vasıtasıyla parti için gerekli olan hüviyet, izin kağıdı, elbise vb. teminine ve sosyalist fikirlerin ordu içinde yayılmasına çalıştığı, ilerisi için bu yolla silah teminini düşündüğü…” cümleleriyle yer alır.

Ancak 9 Mart 1971'de ordudaki 27 Mayıs'çı subayların ve aralarında Perinçek grubunun da yer aldığı sivillerin planladığı cunta girişimi ters teper…

Aydınlıkçıların 1974 affıyla cezaevinden çıkmasından 4 yıl sonra, 1978'de kurduğu Türkiye İşçi Köylü Partisi'nin (TİKP) genel başkanlık koltuğuna oturan Perinçek, ilk iş olarak günlük Aydınlık gazetesini yayınlamaya başlar. Perinçek, başyazarlığını yaptığı gazetede politik istikametlerini şöyle açıklar: “Proleter devrimciler uzun süreden beri Türkiye'de asker-sivil-aydın zümrenin devrimci eğilimlerine dikkat çekmişlerdir.”

12 Eylül'den hemen önce Aydınlık gazetesinde sendika ve öğrenci örgütlerinin liderleriyle bazı fraksiyonların önde gelenlerine yönelik ihbarlar yayınlanmaya başlanır. Güvenlik güçlerinin bu ihbarlarla operasyonlar yapması Türkiye soluyla Aydınlıkçılar arasına bir anlamda “kan” girmesine neden olur.

Orduyu “devrim” safına çekme politikasını tüm yayınlarına yansıtan Aydınlıkçılar, 30 Ağustos 1980'e gelindiğinde TİKP'nin bildirisini Aydınlık gazetesinin manşetine taşıdılar: Ordu ile halk arasındaki bağlar güçlendirilmelidir.

Bu bildiriden 12 gün sonra Aydınlıkçıların dileği gerçek olur, 12 Eylül'le birlikte ordu ve halk arasındaki bağ tedricen de olsa güçlenmiştir. Ancak tüm hizmetlerine ve manipülasyon çabalarına rağmen kendilerini 12 Eylül mahkemelerinde bulan Aydınlıkçılar bu işe akıl erdiremezler. Perinçek savunmasında; “Hizmetlerimizin karşılığı bu mu olacaktı” diye sorar; “Partimiz orduyu parçalamak bir yana ona karşı gelenlerin adreslerini göstermiştir” derken darbeden payına düşeni ister.

12 Eylül'de askerlerden umduğunu bulamayan Perinçek, 80'lerin sonu ve 90'ların ilk yarısı boyunca PKK ile flört eder. Ancak Kürtlerin desteğini alarak meclise girme planını SHP'ye kaptırınca eski stratejisine geri döner.

Nitekim Perinçek, asker kanadında Refah-Yol hükümetine yönelik huzursuzluk baş gösterince, hükümeti ordu eliyle devirmek için bir kez daha kolları sıvar. 28 Şubat öncesinde hükümetin darbeyle devrilmesi için yoğun çaba harcayan Perinçek, “Tanklar Hipodrom'da resmi geçit için mi alınıyor zannediyorsunuz” diyerek yine devrim stratejisini ilan eder, 28 Şubat'ı “proletaryanın beklediği devrim” olarak gösterecek kadar kendini kaybeder.

O daima darbecidir. Farklı zamanlarda birbirine zıt politikalara savruluyor gibi görünse de aslında bir iç tutarlılığı vardır; çünkü her zaman egemen güçler içinde kendisine bir yer bulmuştur.

ETÖ'yü anlamak isteyenler için Doğu Perinçek'in hayatı kılavuzdur.

Araştırmacı Fuat Akyol'a göre; Doğu Perinçek'in hakim olan ve bir dönem Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı Yardımcılığı yapan babası Sadık Perinçek, dört dönem Erzincan milletvekili seçildiği Adalet Partisi'nde Genel Yönetim Kurulu üyesiydi. Perinçek'in dayısı Turhan Olcayto, tümgeneraldi ve Ankara'da Zırhlı Tümen Komutanı'ydı. Ünlü ihtilalcilerden Tümgeneral Cemal Madanoğlu, ilk eşi Sırma Perinçek'in halasının eşiydi. Teyzesinin oğlu Gürbüz Tüfekçi, Ankara'da askeri kesimde etkili bir şahsiyetti. Perinçek'in arkadaşlarına söylediğine göre Tüfekçi, aynı zamanda Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) görevlisiydi.

Geçen hafta bir şey daha öğrendik: Perinçek, asılsız raporlarla Orta Asya'daki Türk okullarını karalamaya çalışmış. Perinçek ve ekibi 'Türkî cumhuriyetlerdeki okullarda uyuşturucu ticareti yapılıyor.' diye raporlar yazmışlar. Asılsız çıkınca, hem Türkiye araştırmış yine asılsız çıkmış… Utanmamış Türkiye'nin yüz akı bu okulları Rus ve Çin istihbaratına da rapor etmiş, yanlış bilgiler vermiş…

Her şey yeterince açık değil mi… Şimdi bir kere daha düşünün; Perinçek ETÖ'nün neyi olur?



Bu haber 547 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,028 µs