Kazmaya devam: Söz konusu olan geleceğimizdir | " /> Kazmaya devam: Söz konusu olan geleceğimizdir | "/>

En Sıcak Konular

Kazmaya devam: Söz konusu olan geleceğimizdir

12 Ocak 2009 19:36 tsi
Kazmaya devam: Söz konusu olan geleceğimizdir Ergenekon’da son dalga kazılarla devam ediyor. Kazı sürdükçe günışığına çıkan silah ve bombalar, bir “değişimin” habercisi. Ergenekon ve Susurluk’un yolları kesişti. “Bazıları” için korkulan oluyor: Geleceğimize korkuyl

Ergenekon’da 10. dalga, ilk dalgaların etkisini gölgede bırakacak denli sarsıntıya yol açtı. Emniyet’ten “yeni bombalar bekleyin” yönünde haber ve duyumlar alınıyor. Kazılar ve kazıların günışığına çıkardığı yüklü miktardaki askeri mühimmatlar, Emniyet’in operasyonlarında “tam isabet” kaydettiğini gösteriyor.

Ergenekon operasyonu, Ümraniye’de ele geçirilen el bombalarıyla başlamıştı. Bu bombalarla Danıştay cinayeti ve Cumhuriyet gazetesine atılan bombalar arasındaki ilişki ve bağlantılar tespit edildiği oranda “Ergenekon” somut bir olgu olarak şekillendi.

Ergenekon’un varlık nedeni, unutmayalım, yeni bir askeri darbenin koşullarını hazırlamaktı. Nitekim Nokta dergisinin yayınladığı “darbe günlükleri”, devlet ve toplumun kritik noktalarına yer etmiş organize faaliyetin amacının belgesi olmuştu.

Ergenekon iddianamesi, “ortada bir iddianame bile yok” türü eleştirilerin yarattığı baskılanma altında hazırlandı ve açıklandı. Adaletin “gecikmesi”, hiç kuşkusuz tercih edilecek bir seçenek değildir. Ancak konu Ergenekon olunca, sorunu bir savcılar ekibinin güç ve enerjisiyle üstesinden gelinecek bir sorun olarak görmenin, bir yanılgı olduğunu vurgulamak gerekir.

Nitekim “darbe yapmaya” yönelik yürütülen örgütlü faaliyetin bu iddianameye konu olmaması, yürütülen davanın en büyük eksiklerinden biri olarak dikkat çekti.

Son operasyonlar, Ergenekon’u bilerek veya bilmeyerek hafife alanları dahi şaşırtmış görünüyor. Çünkü emniyet birimleri “kazıya” başlamıştır ve kazılardan silahlar, bombalar çıkmıştır. Kazmaya devam edildikçe, yer altından başka silahlar, başka bombalar, başka krokiler ve cesetler çıkacaktır… Buna herkesin hazırlıklı olması gerek. Yeter ki kazmaya devam edilsin. Kuyuların dibine inmeye cesaret edilsin…

Susurluk ve Ergenekon arasındaki benzerlikler kadar farklılıklar da gün ışığına çıkmıştır. Susurluk’ta ortalığa saçılan çete, yürütülen yüzeysel soruşturma ve hükümlerle aslında cezalandırılmamış, üstü örtülmüştü. Dönemin Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş’ın Başbakanlık adına hazırladığı raporun hukuksal gerekleri dahi yerine getirilmemişti. Birkaç özel tim polisi, İbrahim Şahin ve emekli yarbay Korkut Eken, “suç işlemeye dönük çete kurmak” suçlamasıyla cezaevine konulmuşlar ve cezaevinden çıktıklarında bazı çevreler tarafından “kahraman” gibi, “vatan sizinle gurur duyuyor” sloganlarıyla karşılanmışlardı.

Ergenekon operasyonunda ise, olayın “adı” konulmaktadır… Dolayısıyla Ergenekon soruşturmasıyla örtülen Susurluk dosyasının kanlar damlayan sayfaları yeniden açılmaktadır.

Bazı yorumcular, ısrarla “Susurluk ayrı, Ergenekon ayrı” demektedirler. Bu görüş sahiplerinin iddialarına göre Susurluk, Doğu ve Güneydoğu illerimizde teröre karşı mücadele eden bazı devlet görevlilerinin hukuk dışına çıkmasıdır. Susurluk kazasıyla deşifre olmuş ve dağılmıştır.

Bu tip yorumlar, Ergenekon operasyonunun daha derine inmesini önlemek niyetini yansıtmaktadır.

Susurluk dosyasına bakan yargıcın emekli olduktan sonra “vicdanen rahat değilim” dediği açıklamalarının üzerinden çok zaman geçmedi.

Yargılanan özel timci polislerden birinin, Oğuz Yorulmaz’ın annesinin, “oğlumu kirli işlerinde kullandılar, ama kullananlara kimse bir şey yapmadı” şeklindeki feryadını da unutmayalım.

İbrahim Şahin’in amirliği altında çalışan bir başka özel timci Ayhan Çarkın’ın da sonradan savcı karşısında “öyle demek istememiştim” diyerek “çark” ettiği “bin kişi öldürmüşümdür” yolundaki sözlerini de…

Ergenekon davasını derinleştirmek, Susurluk’u da kapsayacak şekilde, bizi bir “zihniyetle” karşı karşıya getirecektir. Bu zihniyet, çokça merak edilen “Ergenekon’da 1 numara kim” merakının da en doğru cevabıdır.

Bu zihniyeti harekete geçiren, bizlere asla sorulma gereği dahi duyulmadan, seçtiğimiz insanların iradesini de yeri geldiğinde tanımayan “birilerinin” karar verdiği “tehdit ve tehlikelerdir”.

Bu “tehdit ve tehlikeler”in varlığına karar verenler, bunun gerektirdiği organize faaliyetler içerisine girerken, karanlıktan, çözümsüzlükten beslenen çok çeşitli çevrelerden “itibarlı” kişilerle irtibat kurmakta zorluk çekmemektedirler…

Artık geleceğimize güvenle bakmak istiyoruz.

Bunun için de Ergenekon davası, nereye kadar gidiyorsa oraya kadar gitmekle, geleceğimize güvenle bakmamız adına bir şans ve umuttur.

Bu şans ve umudu heba etmeyelim…

Hasan Soylu www.iyibilgi.com



Bu haber 647 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,566 µs