en acı tablo Gazze | " /> en acı tablo Gazze | "/>

En Sıcak Konular

İnsanlığın görebileceği en acı tablo Gazze

12 Ocak 2009 11:34 tsi
İnsanlığın görebileceği en acı tablo Gazze 20 yıldır zorda kalanın yardımına koşan İHH Başkanı Yıldırım Gazze’deki insani durumu anlattı

Fadima Özkan / Star

İnsanlığın görebileceği en fena tablo şu an Gazze’de yaşanıyor  

Bülent Yıldırım: Dünyanın neresinde olursa olsun her savaş ya da doğal afetten sonra İHH olarak oradaydık. Çok acı ve yokluk gördük ama Gazze’de olan gibisiyle hiç karşılaşmadık.

Filistinliler öfkelerini içlerine gömmüş. Sabrediyorlar. Ama çocuklar çok ağlıyor

Gazze’de insanlık ölüyor.

Gazze’de insanlar aylardır ölüyordu aslında! Ama sessizce... Kimsenin ruhu duymuyor, kılı kıpırdamıyordu. Ağır bir ambargonun altındaydılar, etrafı duvarlarla çevrilmiş küçücük bir toprak parçası üzerinde; yerle gök arasına sıkışmış vaziyette, aç, susuz, elektriksiz, ilaçsızdılar... Şimdi onları bombalar öldürüyor. Bu kez görüyor Dünya, vicdan sahibi olanlar çırpınıyor ama kimse durduramıyor İsrail’i! Vahşet sürüyor.

İnsanlığı düştüğü yerde, yeniden ayağa kaldıran, insan olduğumuzu hatıırlatan İHH, Gazze’ye yardıma ilk koşanlardan... 20 yıldır dünyanın herhangi bir yerindeki savaşa ya da doğal afete nasıl koştularsa, Bosna’ya, Çeçenistan’a nasıl koştularsa Gazze’ye de öyle koştular. Ama bu defa onlar da çaresiz. Durumun vahametini tarife zorlanıyorlar.

Evet, sözün bittiği yer Gazze, ama yine de sorduk, İHH Başkanı Bülent Yıldırım’a; durum nasıl Gazze’de?

İsrail Türk bayrağına rağmen vurdu

Gazze’ye neler götürdünüz şu ana dek?

İlk günden itibaren Gazze’deki arkadaşlarımız depolarımızdaki yardımları dağıttı. Evleri yıkılan, zorda olanlara nakit yardım ulaştırıldı. Sonra ilaç ve tıbbi malzemeyi Refah kapısından Gazze’ye sokarak Sağlık Bakanlığına teslim ettik. Bir kargo uçağıyla ilaç, süt tozu ve konserveden oluşan 38 ton malzeme içeri girdi, dağıtıldı. Bu hafta iki kargo uçağıyla sahra hastanesi, ilaç ve gıda gidecek. 700 ton gıda taşıyan gemimiz yola çıkacak. Şifa Hastanesinin laboratuarını biz yapmıştık, İsrail orayı da vurdu. Şimdi yine yaptıracağız. Belediye binaları, okullar yaptık. Okul müdürleri Türk bayrakları çekti ki, İsrail vurmasın. Buna rağmen vurdular! Büyük bir yardım daha hazırlıyoruz.  

Televizyonlarda izliyoruz, Gazze’de insani durum çok vahim. İHH’nın yardım faaliyeti yürüten ekipleri var şu an orada. İlk elden bilgi sahibisiniz. Bize başkaca ne söylersiniz?

Son 20 yılda dünyada nerede savaş olduysa biz oradaydık, acıları yaşadık, bombalar altında kaldık, açlığı da, açlık çeken halkları da gördük fakat Gazze’deki gibi olana ilk kez rastladık. Hiçbir şey yok Gazze’de. Yiyecek yok, yakacak yok, su, elektrik yok. Hastaneler perişan, ilaç yok, teçhizat, sargı bezi yok. Gömleklerini yırtarak yaraları sarmaya çalışıyorlar...

Biz burada, onlara yapılanlardan ötürü öfke ve üzüntümüzü denetlemekte güçlük çekiyoruz. Gazze halkının ruh hali nasıl?

Öfkelerini içlerine gömmüşler. ‘Bir şey olacak, ne olacaksa sabredeceğiz’ duygusu var. Ama çocuklar çok ağlıyor. Bomba sesleri ürkütüyor onları. Uyuyamıyorlar, huzursuzlar. Anlatılamayacak, insanlığın görüp göreceği en kötü manzaralardan biri var. Çaresizlik var. Her tarafta duvarlar var. Sınır kapıları kapalı..

Kapılar açık, çıkmak mümkün olsa, çıkmak ister mi ki Filistinliler?

Çok net olarak; hayır. Şu ana kadar kapıya yığılan da yok zaten. Herkes kalıp savaşmayı düşünüyor, ‘öleceksek de hep birlikte’ diyorlar. İlginç bir durum var Gazze’de: Bir tarafta direnişin zirvesi, bir tarafta yokluğun dibi.

Filistin direnişinde en zor dönem bu mu?

Filistin daha önceki işgallerde de çok zor dönemler yaşadı ama ilk defa bu kadar kuşatılmış durumda ve açlıkla imtihan oluyor.

En çok neye ihtiyacı var Gazzelilerin?

Kendilerini savunmaya ihtiyacı var. İnsani konular sadece karın doyurmak, ilaç vermek değildir. İHH ve benzeri kurumlar olarak kriz masası oluşturduk fakat ortada haksız, orantısız bir saldırı var, dünyanın bu haksızlığı durdurması gerekir. İsrail’e her türlü silah gidiyor, İsrail de vuruyor. Kullandığı silahlar da yasak. Fosforlu, seyreltilmiş nükleer silahlar, misket bombaları kullanıyor. Gazzeliler ise kendilerini taşlarla savunmaya çalışıyor. Ellerindeki füzeler zaten belli. Bu durumu da görmek lazım...

Başkaca, öncelikle ne yapmalı o halde?

Yardım koridorları bir an önce açılmalı. İnsani yardım kuruluşları olarak insanlara yiyecek, ilaç götürebilmeli, yaralıları tedavi edebilmeli, evleri yıkılanlara çadır, hiçbir şeyi kalmayanlara ihtiyacını verebilmeliyiz.

YARALILAR DA ÖLÜYOR

Yaralılara orada müdahale etmenin zorluğu ortada. Tedavi için dışarı çıkabiliyorlar mı?

3 bin üzerinde ağır yaralı var. Türkiye güzel bir şey yaptı, tüm yaralılara bakarım, dedi. Ama Mısır, Refah sınır kapısını günde sadece 1 saat açıyor. O daracık zamanda da ancak birkaç yaralı çıkabiliyor. Yani ölüme terk edildiler. Arkadaşlarımız bu nedenle hayatını kaybedenlere şahit oluyor sürekli.

Yardım girişinde de sıkıntı aynı o halde?

Götürdüğümüz yardımları içeri sokabilmek için sürekli kapı girişinde beklememize rağmen geçişler uzun zaman alıyor. Bu yüzden de kapıdan geçirebildiğimiz yardımlar bir buçuk milyon insanın günlük ihtiyacını karşılayabilecek düzeyde asla değil.

Ortalama kaç kişinin günlük ihtiyacı girebiliyor sınır kapısından, 2-3 bin falan mı?

O kadardır. Biraz kendi vicdanımızı, Türk insanının vicdanını rahatlatacak bir iş bu. O yüzden Türkiye bir an önce sonuç alabilmeli. Yardım koridoru açıldıktan sonra bir buçuk milyonun her türlü ihtiyacını İHH olarak biz ve diğer kuruluşlar, temin edebiliriz. Aynı şeyi Bosna’da, Çeçenistan’da yaşadık. Yardım temin etme sorunumuz yok, tek sorun kapıların tam manasıyla açılmaması.

Gazze’de kayıpların sayısı 900’e yaklaştı ve yaklaşık üçte biri de çocuk! Ailesini kaybeden de çok çocuk var... Ne yapıyorsunuz?

Bugüne kadar İHH olarak Gazze’deki 2 bin 5 yüz yetime bakıyorduk. Karar aldık, Gazze’deki bütün yetimlerin bakımını üstlendik. Sayılarını bilmiyoruz, beş ya da on bin, önemli değil hepsine bakacağız. Ama bir yere yardım götürüyoruz, dağıtım biter bitmez İsrail mesajla ‘çekilin orayı bombalayacağız’ diyor. Uluslararası hukuka aykırı bir tutum bu!

Ölen çocuk sizin olsa böyle mi davranırdınız?

Türkiye, Filistinlilerin yanında. Toplum ayakta, meydanda, yardımda, duada... Filistinliler bunu böylece biliyor mu?

Çok iyi biliyorlar. Ama çocukları, eşleri öldükçe ‘Destek sadece bu kadar mı? Ölen sizin çocuğunuz olsa böyle mi davranırdınız’ diyorlar. Türkiye evet, diplomatik alanda aktif. Bugüne kadarki hükümetler içinde gerçekten takdir edilecek bir eylem ortaya konuldu. İsrail bu savaşı, birinci aşamada kaybetti. Türk halkını kaybetti. Bundan böyle Türkiye’de kolay iş yapamayacak çünkü halk, İsrail ile ilgili hiçbir izi, işi istemiyor. Ama yeterli değil. Konya’daki hava sahasının İsrail’e kapatılması gibi yaptırımlar gerekiyor. Çünkü İsrailli pilotlar orada yetişiyor ve Gazze’yi vuruyor! Büyükelçimizin çağrılması, İsrail büyükelçisinin gönderilmesi gerekiyor. 27 Aralık’tan bu güne çok konuştuk ama Filistin için hálá net bir şey yok. 

Bir yardım kuruluşunun başkanı olarak yardım götürmek yetmiyor, diyorsunuz...

Filistinliler her gün çoluk çocuk ölüyor çünkü. Ambargo süresince de ölüyorlardı, sessizce... Başbakanımız belki başka birkaç ülke başbakanı, BM yetkilileriyle Gazze’ye gitse, ateş durur diyorum.

Türk askerinin Gazze’de görev alması söz konusu. Nasıl karşılanır orada?

İslam dünyası Osmanlıyı minnetle anıyor, Türkiye’yi onun devamı olarak görüyor. Onun için Gazzeliler de Türk askerini güzel karşılar ama acele etmemek, Gazze’deki iradenin kabul etmeyeceği formüle evet dememek lazım. İsrail’in asıl istediği Gazze’deki meşru yönetimi yok etmek. Zaten Gazzeliler savaşın şu haliyle bitmesine de taraftar değil.

Ateşkesi Hamas değil İsrail bozdu

Tam olarak ne istiyor Gazzeliler?

Hamas ateşkes istiyor ama ‘Ambargo kalkmadan asla, yoksa şehit olana kadar’ diyorlar. Ateşkes olacak ama ambargo devam edecek, yönetim tanınmayacak bu bir kazanım değil ki, düşüncesindeler. Zaten aç ölmekle tok ölmek arasında çok kısa bir mesafe var. Ayrıca ateşkesi Hamas bozmadı, İsrail bozdu, ilk bombayı İsrail attı. Ateşkes süresi bitmeden hemen önce tünel kapısını vurdu. Ambargo o kadar ağırdı ki, sadece oradan yiyecek giriyordu Gazze’ye. Refah kapısı gibi tünel kapılarını da bombalayarak Gazze’yi açlığa, ölüme terk etti. Aslında Hamas’ın ateşkesi uzatmaması bir çığlık. Dünyaya diyor ki Hamas, ‘Biz ölüyoruz, hastalarımız ölüyor, çocuklarımız ölüyor, sessizce ölüyoruz zaten. Görün bunların ne olduğunu ve yardım edin’. Yardım edecek cesur insanlara ihtiyaç var.

Vicdanımız rahat değil çünkü... 

En feci durumları görüyorsunuz. Elimiz ayağımız oluyor yardımlarımızı oraya götürüyorsunuz ama nasıl bir sorumluluk bu?

Zor, çok zor... 24 saat tetikte olmanız gerekiyor. Öyle hale geldik ki nerede ne oldu diye, korkuyla açıyoruz çalan telefonları. İHH olarak kriz bölgelerine ilk gitmek gibi bir gayretimiz var, Allah da hep nasip etti. Biz savaştan çıkmış bir kuruluşuz. Savaş şartlarını iyi biliyoruz. Yardım götürürken çok şehit verdik, çok arkadaşımız yaralandı. Savaşta nasıl davranılır, hangi silaha göre kendinizi nasıl korur, yardımlar nasıl ulaştırılır, bunlar tecrübe istiyor. Bazen bir saniyelik gaflet ya da bilgi eksikliği ölüme yol açabiliyor. Ama şunu da ifade edeyim, Gazze şu ana kadar yardım götürdüğümüz yerler içinde en zor olandı. Şükür, meydanlara indik, hükümet Filistin’in yanında, dünya ayağa kalktı, biz yardımları ulaştırıyoruz ama vicdanımız çok rahatsız. Vahşet devam ediyor çünkü.

Filistin’de ağlamak var isyan yok. ‘Ümmet adına Mescid-i Aksa’yı koruyoruz’ diyorlar

‘Büyüyünce şehit olacağım’


Mülteci kamplarındaki çocukların mezarlıklarda oynadığını söyleyen Yıldırım ‘Filistin’de çocuklar çok erken büyüyor’ diyor. 

Nüfusun çok büyük çoğunluğu mülteci kamplarında yaşıyor, orada durum nasıl?

Binlerce insan yaşıyor her kampta. İnsanlar 40, 50 yıldır orada. Daracık sokaklar, küçük daireler, bir odada 5, 6 kişi. Çocukların oyun oynayacak yeri yok. Bir kampta görmüştüm. Mahalledeki tek boş alan mezarlıktı ve çocuklar mezarların üzerinde oynuyordu! Ölüm-hayat iç içe geçmiş durumda. 

1948’den bu yana, kuşaklar boyu bu şartlarda yaşamanın onların üzerindeki etkisi ne?

Herkes kendini şahadete kodlamış. Erkekler ‘Şehit olacağım bari ailemi dışarı çıkartayım, onlar kurtulsun’ diye düşünmüyor. Aile de hazır buna. ‘İsrail ve ABD’nin asıl istediği Filistin’in insansızlaştırılması. Ne olursa olsun Gazze’de kalacağız’ diyorlar. Çocuklar da öyle, ‘Biz şehitlik için hazırız’ diyorlar. 

‘Büyüyünce ne olacaksın’ sorusuna ‘şehit’ cevabını mı veriyorlar!

Ortam kızıştığında şahadet öne geçiyor, rahatladığında ilim adamı diyorlar. Filistinlilerin çoğu okumuştur zaten, bu şartlara rağmen. Her yaştan insan uluslararası ilişkiler uzmanı gibi emperyalistleri, bölge güçlerini, liderlerini, halkların tavırlarını iyi biliyor. Çocuklar çok erken büyüyor. 8 yaşındaki bir çocuk bile 15 yaşında gibi konuşuyor. Her gün bomba altında olduklarından direnişe çabuk adapte oluyorlar. Fedakárlığı öğrenmişler. Ekmeği suyu paylaşmak gerektiğini biliyorlar. İsraf nedir bilmiyorlar. Hepsi tevekkül sahibi. Ağlama var ama Allah’a isyan yok. O sıkıntılarına rağmen ümmet adına Mescid-i Aksa’yı koruduklarını biliyorlar. 

Ya çorbayı kaynatan, çocuk doğurup büyüten, bir yandan sevdiklerini kaybederken gündelik hayatı da sürdürmek zorunda olan kadınlar?

Çok sessizler. Suskunlar. Ama çocukların eğitimi için inanılmaz çabalıyorlar. Her çocuğu kendi çocuğu gibi seviyor, fedakárlık yapıyorlar. Her birine Filistin için şehit olabilecek fert gözüyle bakıyorlar. Evlendiklerinde ‘Şu kadar çocuk doğuracağız, Filistin’e feda olsalar bile’ diyorlar. 

Bu da çok üzücü. ‘Bir çocuk doğuracağım ama ölecek’ diye korkmuyorlar mı?

Kesinlikle öyle düşünmüyorlar. Erkekleri için de geçerli bu. Filistinli bir arkadaşı gördüm, üst düzey bir toplantıdayken telefonla oğlunun şehit olduğu haberini verdiler. Gitti, oğlunu alnından öptü ve toplantısına geri döndü. Hanımını bile aramadı.

Bu haber 309 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    10,251 µs