Ergenekon’a Susurluk tuzağı

11 Ocak 2009 14:01 tsi
Ergenekon operasyonu en “gerçekçi” safhasına girerken gelin bir gazetenin manşetine bakalım. O manşet İbrahim Şahin’den yola çıkarak Ergenekon’u eskilere götürüyor. Ama bunu yaparken çok açık bir bilgiyi “kör gözüm parmağına&

12 Haziran 2007’de Ümraniye’de bir gecekonduda ele geçen silahlarla başlayan Ergenekon operasyonu şu ana kadar pek çok “sulandırma” girişimiyle yüz yüze kaldı. İddianamenin gecikmesi eleştirildi, kimi iddialar uçuk gösterildi, iddianame uzun dendi, gözaltılar “bu yaşta bu adama yapılır mı” diye eleştirildi.

Ancak dava da operasyon da sürüyor. Son dalgada Sususrluk mahkumu İbrahim Şahin’in de gözaltına alınması Ergenekon ile Susurluk arasında bağ kurulmasına yol açtı.

İkisi arasında şüphesiz bağ olabilir. Bunda şaşırtıcı bir yan yok. Zira Ergenekon operasyonu devletin kirli dehlizleriyle yine devletin alnı ak bürokratlarının mücadelesidir. Susurluk da Ergenekon kadar kirli dehlizlerde pişirilmiş kriminal bir ağın ortaya çıkmasıydı.

Ancak ikisi arasına da bir duvar çekmek gerekiyor. Zira Susurluk ile Ergenekon arasında en azından zaman farkı bulunuyor. Derlenen bilgilerden açığa çıkan Ergenekon’un 1999 sonrasında “reaktive” olduğu ve 2003 sonrasında darbe yapmaya heveslendiği şeklinde. Elmayla armutu karıştırmayalım. Susurluk gücünü devletten alan çetecilerin, mafya ağababalarının, kirli bürokratların işlediği faili meçhuller ve benzeri suçlar şeklinde temerküz etmişti. Ergenekon ise yine gücünü devletten alan kimi şahsiyetlerin darbe girişimi. Susurluk cezalandırılmalı... Susurluk çetesinin suçlarına karışmış herkes adalet önüne çıkarılmalı. Ancak Ergenekon’a bulaşmış hiç kimse Susurluk’un gölgesi ile yıkanıp temizlenmeye çalışmamalı.

Zira basında Susurluk’u Ergenekon’un üzerini örtmek için öne çıkarma gayretleri başladı. Bunun son örneği Hürriyet gazetesinin bugünkü manşeti. Gazete Susurluk Davası’na bakan Yargıtay 8. Dairesi’nin o dönem başkanlığını yürüten Naci Ünver’in söylediklerini aktarıyor. Ünver şöyle diyor: Dosyayı incelediğimizde, sanıklardan birisinin yargılama sırasında gizli oturum yapılması halinde kayıp silahlar konusunda açıklama yapacağını söylediğini okuduk. Ancak, buna fırsat verilmediğini gördük. Eğer, yerel mahkeme, Susurluk Davası’yla ilgili olarak kayıp silahların yerini kapalı oturumda söylemek isteyen sanığı dinlemiş olsaydı, çoğu suikast silahı olarak bilinen silahların yeri o yıllarda belirlenmiş olabilecekti. Nitekim, Susurluk davasında 6 yıl hapis cezasını onadığımız Özel Harekat Dairesi Başkan Vekili İbrahim Şahin’in, evinde bulunduğu belirtilen krokilere dayalı olarak bazı silah ve bombaların bulunduğunu, aramaların devam ettiğini görüyoruz.

Ünver’in söyledikleri doğru ama şu kısım yanlış: O silahlar Susurluk döneminden kalma değil. Zira 2000 yılı öncesinde gömülmemiş. Sarıldığı gazete kağıtları bile bangır bangır 2004 yılını işaret ediyor. Yani şu anda bulunan silahlar Susurluk’un değil, Ergenekon’un silahları. Evet Susurluk’tan bir kirli örgüt çıktı, ama o silahlar Susurluk’un değil, Ergenekon terör örgütünün kanıtları. “Ergenekon diye bir örgüt yoktur” tezini inceden işleyen gazetelere ve daha önce “Ergenekon’a içim ısınmadı” diyen yayın yönetmenine duyurulur...

İyibilgi.com

Bu haber 1,108 defa okundu.