nükleer rönesansı başladı | " /> nükleer rönesansı başladı | "/>

En Sıcak Konular

Ortadoğu'nun nükleer rönesansı başladı

5 Ocak 2009 15:01 tsi
Ortadoğu'nun nükleer rönesansı başladı Uluslararası politika uzmanı Doç. Gülden Aymana göre İsrail aslında Hamas üzerinden İran'la savaşıyor ve bu ülkeyle diyalog yanlısı Obama başa geçmeden işi bitirmek istiyor.

Neşe Düzel / Taraf

Gülden Ayman: “İsrail Gazze’yi kampa dönüştürecek”

“Obama’nın İran’a yaklaşımıyla, İsrail bölgede kendini yalnızlaşmış hissediyor. Çünkü Gazze’de sadece Hamas yok, destekçisi İran da var. İsrail bu harekâtla İran’ın tehdidine de cevap veriyor. Aslında Gazze’de İran ve İsrail savaşıyor.”

“İsrail toplumunda büyük bir gerilim var. Şiddet içselleştirilmiş durumda. İsrail’de kadını dövme ve çocuklara kötü muamele ciddi bir sorun olarak yaşanıyor. Evlerin içinde günlük hayatta çok büyük baskılar var.”

“Irak’a harekâttan sonra Ortadoğu’da ülkelerarası hoşgörü ve diyalog başladı. Amerika’nın peşinden gitmenin başlarına çok daha kötü şeyler getireceğini düşünen ülkeler, kendi geleceklerini kendileri garanti etme arayışına girdiler.”

* * *

NEDEN? GÜLDEN AYMAN

Dünya 2009’a bir faciayla girdi. Hamas’ın roket atması üzerine İsrail, herkesin tüylerini ürpertecek bir orantısız karşı saldırıyla önce havadan bombardıman başlattı, ardından Gazze’ye karadan asker soktu. Filistin sorunu gibi neredeyse Ortadoğu’nun ve hatta İslam’ın temel sorunlarından biri haline gelmiş bir konunun yeniden savaşa dönmesi, Türkiye’nin de içinde bulunduğu bölgeyi ve dünyayı nasıl etkileyecek? İsrail nereye kadar gidebilecek? Batı dünyasının tavrı ne olacak? Gazze’de zaten umutsuz ve acı bir hayat sürdüren Filistinliler, bu saldırılara nasıl tepki gösterecek? Hamas’ı destekleyen İran güçlenecek mi? İran’la İsrail arasında sıkışan Arap ülkeleri ve yönetimleri ne yapacak? Dünyanın, yeni bir yılı da savaşla ve korkuyla karşılamasına neden olan bu soruları, Ortadoğu bölgesinin siyasetini ve güvenlik sorunlarını yakından izleyen Doç. Dr. Gülden Ayman’a sorduk. Marmara Üniversitesi Siyaset ve Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi olan Doçent Gülden Ayman, Boğaziçi Üniversitesi ile TÜSİAD’ın ortak girişimi olan Dış Politika Forumu’nu altı yıl yönetti. Ayman’ın ‘İyi Komşuluk İlişkileri’ kitabı yakında yayımlanacak.

* * *

NEŞE DÜZEL: Dünya yeni yıla Gazze felaketiyle girdi. İsrail önce Gazze’ye çoluk çocuk gözetmeden korkunç bir hava bombardımanı gerçekleştirdi. Önceki gece de bütün dünyanın ‘büyük risk’ diye nitelediği kara harekâtını yaptı. İsrail bütün dünya karşıyken kara harekâtını niye göze aldı?

GÜLDEN AYMAN: İsrail dünyadan psikolojik olarak büyük tepki aldı. Hava harekâtı insanlık kıyımı olarak değerlendirildi. İsrail bu operasyonu yarıda bırakmak istemedi herhalde.

İnsanlık kıyımını mı yarıda bırakmak istemedi?

Sonuçta dünyadaki insani tepki daha da artmaz diye düşündü herhalde. İsrail’in amacı Gazze’yi tümüyle kontrol altına almak ve Gazze’deki direnişi tamamen ortadan silmek. Çünkü Gazze Hamas’ın üssü ve İsrail Hamas’ı tümden yok etmek istiyor. İsrail, Hamas üzerinde sağlayacağı ezici bir galibiyetin bir daha Hamas’ın toparlanmasına ve kendisine güvenlik tehditleri yöneltmesine izin vermeyeceğini düşünüyor. İsrail, şimdi tek tek evleri kontrol ederek Gazze’yi ve Hamas’ı silahlandırmak isteyecek. Gazze ile İsrail arasında büyük bir güç orantısızlığı, asimetrisi var. İsrail, Gazze’yi tekrar bir kampa dönüştürecek. Gazzeliler İsrail’in boyunduruğu altında yaşayan bir halk kitlesi olacak. Biliyorsunuz geçmişte Gazze’den çekilmeyi ilk düşünen İsrail olmuştu.

Gazze’den neden çıkmıştı ve şimdi niye girdi?

İsrail 1967’de işgal ettiği Gazze’den 2005’te Filistin baskısıyla çekilmedi. Bu toprakta hiçbir çıkarı olmadığı için çekildi. Şimdi tekrar girdi çünkü orası Hamas’ın üssü ve İsrail Hamas’ın üssünü yıkmak istiyor. Ayrıca İsrail Filistin liderliğinin kendi içinde bölünmüş olması da İsrail’e bütün bu yaptıklarını savunabileceği bir söylem imkânı sağlıyor. Biliyorsunuz Filistinliler birbirlerine düştüler ve bu İsrail için büyük bir fırsat oluşturuyor.

Neyin fırsatı bu?

İsrail bütün Filistinlilerin üstüne gitmediğini, El Fetih’le müzakere opsiyonunu dışlamadığını söyleyecek şimdi. El Fetih’i öne çıkarmak istiyorsa, sadece Hamas’ın üstüne giderek ve onu yok etmeye çalışarak bu fırsatı kullanıyor şimdi İsrail. Askerî kanat, “bu operasyondan sonra geriye tek bir Hamas binası bile kalmamalı, oyunun kurallarını biz yeniden belirlemeliyiz” şeklinde açıklamalar yapıyor. Ancak Hamas aynı zamanda ‘halk’ demek olduğu için bu nasıl sağlanacak? Filistinlilerin intihar bombası olmayı çıkış olarak görmelerine neden olan umutsuzluk nasıl aşılacak?

İsrail Gazze’ye önce havadan şimdi de karadan böyle acımasız bir harekâtı niye şimdi gerçekleştirmeye karar verdi sizce?

İsrail’in öteden beri stratejisi bire karşı bindir. Eğer Hamas Kassam füzeleriyle saldırarak dört İsrailliyi öldürmüşse, İsrail’in buna cevabı daima yok edicidir. Bu çok ezici Gazze taarruzunun şimdi yapılmasının bir diğer etkenini de İsrail’de yaklaşan seçimler oluşturuyor. İsrail şubatta çok kritik parlamento seçimlerine gidecek. 2006 yazında yaşanılan İsrail-Hizbullah Savaşı’ndan bu yana İsrail siyaseti bir türlü dengesini bulamadı ve erken seçime gitmek zorunda kaldı. Şimdi seçimler öncesinde İsrail’de sertlik yanlıları prim yapıyor.

İsrail toplumu sertlik mi istiyor?

Muhalefetteki Likud partisinin sertlik yanlısı politikalarına İsrail toplumunda destek artıyor. Bu da iktidarı rahatsız ediyor. İsraillilerin yüzde 50’den fazlası Gazze’ye yapılan taarruzu destekliyor. Toplumun yüzde 19’u da ayrıca Gazze’ye bir kara harekâtı yapılmasını istiyor. Gerçek şu ki, siyasi liderler seçimler yaklaşırken kamuoylarını sertlik yanlısı politikalarla kolay yoldan etkilemeye çalışıyorlar. Toplumdaki aşırı milliyetçiliği artırıyorlar. İktidara gelip de bu aşırı milliyetçi politikadan vazgeçmek istediklerinde ise...

Evet... O zaman ne oluyor?

O zaman da kamuoyunun baskısını, engelini aşamıyorlar. Çünkü kamuoyu siyasiler kadar kolay değişmiyor, milliyetçilikten hemen vazgeçmiyor. Bu seçim öncesinde de İsrail’de iktidar ve muhalefet sertlikte yarışmaya başladı işte. Aslında demokrasiler seçim öncesi dönemlerde aşırılıklara yöneliyorlar. Komşu ülkelerle ciddi sertleşmeler yaratarak milliyetçiliğin tehlikeli sularında yüzebiliyorlar. İsrail’in Gazze’yi şimdi bombalamasının arkasında bir neden daha var. O da, bütün Ortadoğu ülkelerinde, buna İsrail de dahil, Amerika’ya karşı bir güvensizlik var.

İsrail de mi Amerika’ya güvenmiyor?

Bu güvensizlik, Ortadoğu’da tek tek her ülkenin Amerika’dan bağımsız olarak kendi güvenliğini sağlama güdüsünü harekete geçirdi. Amerika ile İsrail çok sıkı stratejik ortak olsalar da İsrail kendisini son dönemde Ortadoğu’da yalnızlaşmış hissediyor. Çünkü yeni başkan Obama’yla birlikte Amerika’nın bölgede İran’la diyalog kurması gündeme geldi. Bu ihtimal İsrail’i rahatsız ediyor. Oysa İsrail Amerika’nın İran’a karşı hep sertlik politikası izleyeceğini düşünüyordu. Şimdi anlaşılıyor ki Amerika bu politikayı izlemeyecek.

Amerika Ortadoğu’da İsrail’in çıkarlarına ters düşen bir politika izleyebilir mi, peki?

Amerika’nın Ortadoğu’daki politikalarının İsrail aleyhine gelişebileceği kuşkusu var İsrailli yöneticilerde. Çünkü İsrail Filistin’de sadece Hamas’la savaşmıyor. İran’la da bir mücadele bu. Gazze’de sadece Hamas ve Filistinliler yok. Bu cephede üstü örtük bir biçimde İran da var.

Hamas üzerinden İran ve İsrail mi savaşıyorlar?

Evet, Hamas üzerinden İran ve İsrail savaşıyorlar. İşin içinde Suriye de var tabii. İsrail, sadece Hamas’a ve Filistinlilere değil, onları destekleyen İran’a da kendi güvenliğinin sürekli tehdit altında tutulmasına izin vermeyeceğini göstermek istiyor. Zira İran kendisine yönelen baskıları kendi evinde karşılamıyor. Lübnan’da Hizbullah’a, Filistin’de Hamas’a destek vererek cepheyi genişletiyor ve böylece İran, Amerika ve İsrail’le kendi topraklarında karşı karşıya gelmiyor. Kendi ülkesinde bire bir savaşmak yerine yan cepheler açarak başka ülkelerin topraklarında dolaylı yollardan savaşıyor.

İsrail’le bombaladığı Hamas arasında ateşkes vardı. Ateşkes neden bozuldu?

Ateşkesin belli bir tarihi vardı, bu tarih aşıldı. Zaten iki taraf arasındaki güç uçurumu ne zaman biraz daralsa... Yani zayıf olan kuvvetliyi sıkıştırmak için ne zaman bir şans yakalasa zayıf olan hemen bir adım atıyor. İsrail, Hamas’ın geliştirdiği Kassam füzelerine karşı bir yol bulamadı. Gazze’de evlerde patlayıcılar, füzeler yapılıyor. Bütün bunlar İsrail’i yıpratıyor. Hamas kim derseniz...

Hamas kim?

Hamas apayrı bir terörist örgüt değil. İntihar bombacılarını ikna etse de, diğer terör örgütlerinden çok farklı Hamas. Aslında Hamas Gazze’deki her evden bir kişi... Hamas halk demek. Üstelik evlerin altı da patlayıcılarla dolu. Şimdi nasıl savaşırsınız bütün bu evlere karşı? Mutfakta füze yapıyorlar.

İsrail böyle ölçüsüz saldırılar yaptıkça Hamas daha güçlenmez mi?

Evet güçlenir. Zaten Hamas her saldırıyla güçlendi. Şimdiki saldırıyla daha da güçlendi. İsrail’in politikaları yanlış. İsrail, “Hamas tamamen kontrol altına alınmadan, direniş sıfırlanmadan ben barış getirmem” diyor. Hamas da, “Ben barış gelmeden direnişi bırakmam” diye cevap veriyor. İsrail bombalıyor, Hamas ve taraftarları da “biz hepimiz ölmeye razıyız” diyor.

Hamas, ateşkesi bozarken nasıl bir sonuç almayı planlıyordu?

Sadece İsrail’de değil, Filistin’de de seçimler yaklaşıyor. Üstelik Filistin’de Hamas liderliği için bir yol ayırımına gelindi. Yola Hamas’la mı, yoksa El Fetih’le mi devam edilecek? Bu iki örgüt, seçim öncesi büyük bir mücadele içindeler. Filistinliler tamamen ikiye bölündüler. Batı Şeria El Fetih’in Gazze ise Hamas’ın üssü oldu. İsrail’in saldırısı Gazzelilerin Hamas’a desteğini artıracak. Çünkü insanlarda geleceğe karşı hiçbir umut yoksa, aşırılık, var oluşu göstermenin tek yolu oluyor.

Hamas’ın İsrail’i roket atışına tutmasına diğer Arap ülkeleri engel olamaz mıydı?

Arap ülkelerinin kamuoyları tamamen Hamas yanlısı. Onlar da kendi hükümetlerinin Filistin sorunu konusunda çok atıl kaldığını düşünüyorlar. Halklar Filistin sorununa çok duyarlılar. Arap ülkelerinin yönetimleri bu yüzden çok ikircikli bir konumdalar. Zira Filistin sorununun İsrail’le İran arasında olduğunu onlar da biliyorlar ve İran’ın Hamas üzerinden güçlenmesinden çok rahatsızlar. Bu yüzden de Ortadoğulu liderler hareketsiz kalıyorlar, Tayyip Erdoğan’dan daha az atak politikalar izliyorlar. Aslında İran Filistin meselesini bu kadar sahiplenmese Arap ülkelerinden Filistin’e daha güçlü destek gelir.

İsrail, Hamas’ın roket atışına sivillerin de ölümüne yol açan çok ağır bir karşılık verdi. Bu kadar sert bir saldırıyı gerçekleştirmek zorunda mıydı?

Tabii ki gerçekleştirmek zorunda değildi... İsrail bir güç gösterisinde bulundu ama bunun sonuçları olacak. Çünkü Filistin meselesinde herkes ölümüne mücadele ediyor. İsrail’in başarılı olabilmesi için Gazze’de herkesi öldürmesi lazım. Bu mümkün değil. Hamas dikkate alınmadan Filistin sorununa bir çözüm getirilemez.

Filistinlilerin bir bölümü de El Fetih’i destekliyor. Onlar niye El Fetih’i destekliyor?

El Fetih, hem yolsuzluğa çok battığı için hem de Hamas gibi toplumuna yardım götüren bir örgüte dönüşemediği için Filistin’de etkisini kaybetmişti. Ayrıca İsrail çok farklı taktikler uygulayarak onu da çok yalnızlaştırmıştı. Şimdi İsrail, El Fetih’i muhatap saydığı için bu örgüt hâlâ etkili. İsrail’in işine, onları bölerek, güçsüzleştirerek yönetmek geliyor. Aslında Gazze kimsenin istemediği fakir topraklar... Gazze’deki 1 milyon 400 bin insanın çoğunluğu İsrail’in daha önce işgal ettiği topraklardan sürülen mülteciler çok yoksul bir halde yaşıyor. Gazze’nin tekrar işgal edilmesi hiç beklenmeyen bir şeydi.

İsrail neyi kanıtlamak istiyor bu saldırılarla?

Güç eşitsizliği, güçlü olan tarafa kendi isteklerini dayatma umudu ve cesareti veriyor. Meydan tamamen ona kalıyor. Ortaya onu durdurabilecek bir güç çıkmıyor. Aslında bu, İsrail’in de aleyhine. Çünkü bu şiddet sarmalı tek tek insanları aşan devasa bir kitle psikolojisi yaratıyor. İnsanlar barış istiyor olabilirler ve ölen çocuklara acıyabilirler ama kitle psikolojisi altında kendilerini büyük bir güvenlik tehdidi altında da görebilirler. İşte o zaman şiddet politikalarını kamuoyu engellemiyor. Almanya’da böyle bir psikoloji oluşmuştu. Bu aslında bir psikolojik çıkmazdır.

Nasıl bir toplumsal psikoloji bu?

Kendini kurban hissedenler, o kurban gibi hissetmeyi bir sonraki aşamada yenemezlerse, devamlı kendilerini koruma duygusu içinde olurlar ve kendileri dışında hiç kimseye acımazlar. Kurbanlıktan onları kurtarmak lazım. Sadece Filistin düşünülerek barış olmaz. İsrail’in güvenlik korkularını giderecek düzenlemeler yapılmalı. Çünkü İsrail kendini kurban hissettiği için güvenlik endişesini maksimum boyuta taşıyor.

İsrail hâlâ kurban psikolojisinden çıkmadı mı?

Çıkamadı. Çünkü yaşamının sürekli tehdit altında olduğu psikolojisi devamlı besleniyor. Bu kurban psikolojisini Türk-Ermeni, Türk-Yunan ilişkilerinde de görüyoruz bir noktada. Lisede psikoloji dersinde öğretilen bir deney vardı. Herkes kendine zarar gelmesin diye bir diğerine elektrik verir. Varlık mücadelesi ve güvenlik endişesi çok keskin yaşandığında insanoğlu kendini kurtarıyor. Bu insanoğlu için genetik bir şey sanki... İnsan o zaman soykırım dahil her şeyi yapabiliyor. İsrail kendisini Arap gölünün içinde küçük bir adacık gibi hissediyor. Korkular bir bakıma kendi içimizdedir. İlla ki Araplar İsrail’i yok etmek istiyorlar diye bir düşünce reel olmayabilir ama İsrail o çoğunluk içinde yutulabileceği endişesini taşıyor.

Geçmişte kurban edilmiş olanın şimdi kendisinin başkalarını kurban etmesi bir toplum üzerinde nasıl etkiler yaratır? İsrail toplumu tam olarak ne yaşıyor bugün?

Bu durum toplumun psikolojisinde müthiş bir bölünme trajedisi yaratır. Zaten İsrail bu yüzden de göçe dayanan bir ülke. Göçle besleniyor. Göçmenlerine yeni bir hayat kurması, onlara iş bulması hiç kolay değil ama, göçler İsrail’in can damarı.

Filistinliler çocuk doğruyor, İsrail ise göç alıyor. İsrail dünyaya göç veriyor mu peki?

Son yıllarda bu şiddet sarmalı yüzünden hem İsrail’e göç edenlerin sayısında dramatik bir düşüş var, hem de İsrail’den göç edenlerde bir artış var. Çünkü kimse böyle bir ortamda yaşamak istemiyor. Ben iki yıl önce bir ay süreyle İsrail’de kadın, çocuk ve yaşlılarla ilgili bir çalışmaya katıldım. İsrail toplumunda büyük bir gerilim var. İsrail’de kadını dövme ve çocuklara kötü muamele büyük bir sorun olarak yaşanıyor. Kadına dayak ve çocuğa kötü muamele çok var.

Niye?

Çünkü yaşanan şiddet, baskı, ekonomik zorluklar, iş bulmada güçlükler evin içine de yansıyor. Evin içinde şiddet ve çok büyük baskılar yaşanıyor. Şiddet içselleştirilmiş durumda. İsrail’de hayat kurmak ve İsrailli olmak hiç kolay değil.

Filistinli olmak nasıl bir şey?

Filistinli olmak, cehennemi dünyada yaşamak gibi bir şey. Her an yok olmayı ve yok sayılmayı yaşıyorlar. Eğer başkası tarafından yok edilmeyi bekleyeceksem, ben kendimi kendim yok ederim deyip, ölüme atlıyorlar. Ölerek de olsa kendi kaderlerini kendileri tayin etmek istiyorlar. Sahip oldukları hiç bir umut yok o insanların. Eskiden Filistinlilerin iyi eğitilmiş bir orta sınıfı vardı. Onlar da yok edildi. Artık orta sınıf kalmamış, toplum perişan durumda, iyice marjinalize olmuş.

İsrail’de bu bombardımana muhalefet eden siyasi güçler var mı?

Hayır, siyasi güç yok.

Arap dünyasında ateşkesi bozduğu için Hamas’ı eleştirenler var mı?

Hamas’a açıkça yüklenilmiyor. Onlar da kendi kamuoylarından korkuyorlar. Ortadoğu’da İslamcılık Filistin sorunundan besleniyor. Türkiye’de de öyle.

Neden Ortadoğu’da savaş aşkı hiç bitmiyor?

Demokrasiye geçseler aslında ilk aşamada daha da korkunç şeyler olacak ya... Demokrasiler olgunlaştıklarında birbirleriyle savaşmıyorlar ama, demokrasiye geçişte durum tam tersi oluyor ve savaş olasılığı çok artıyor. Araştırmalar, demokrasiye geçiş döneminde olan ülkelerin otoriter rejimlerden daha korkunç olduğunu gösteriyor... Azeri-Ermeni çatışması bile aslında demokrasiye geçiş sürecinin bir yansımasıdır. Çünkü içerdeki sorunları çözemeyince dış düşmana atıf yapmak ve onu günah keçisi olarak göstermek en kolay yol oluyor. Ama Irak’a müdahaleden sonra Ortadoğu daha hoşgörülü bir iklime kavuştu.

Niye?

Bölge ülkeleri hem birbirlerine karşı, hem de İran’a yönelik daha hoşgörülü oldular. Harekâttan sonra Ortadoğu ülkeleri arasında diyalog başladı. Çünkü Amerika’nın peşinden giderlerse başlarına daha kötü şeylerin geleceği kanaatine vardılar. Kendi geleceklerini garanti etme arayışına girdiler. Amerika’nın kendilerini İran’a karşı cepheleştirdiğini düşünen bölge ülkeleri İran’la çatışmaya çekilmek istemiyorlar. Türkiye de İran’ın güçlenmesini istemiyor ama İran’a karşı harekât yapılmasını da desteklemiyor. Arap ve Körfez ülkeleri İran’a karşı şimdi kendileri tedbirler alıyorlar. Mesela Ortadoğu’da nükleer Rönesans dönemi başladı.

Ne demek nükleer Rönesans?

Türkiye dahil Ortadoğu’da bütün ülkeler kendilerini İran’ın yükselişine karşı koruma güdüsüyle nükleer enerjiye geçme kararı aldılar. Bu ülkelerin ileride nükleer silahlara geçip geçmeyeceği bilinmez. Zira Amerika’nın kendilerini koruyamayacağını düşünüyorlar. Amerikan politikalarının Irak’ta iflas etmesi, bu ülkeleri kendi politikalarını çizmeye itti. Bugün Ortadoğu’da herkes kendi yolunu kendisi çiziyor. Nükleer silahlar iyi kontrol edilirse Ortadoğu’ya barış getirebilir. Karşılıklı bir nükleer tehdit savaşı engelleyebilir. Ama nükleer silahlar iyi kontrol edilmezse bu işin sonu felaket de olabilir.

Türkiye İsrail ilişkileri Gazze saldırısından etkilenir mi? Cumhurbaşkanının ve başbakanın bu konudaki sert çıkışları ilişkileri nasıl etkiler?

İsrail Türkiye’yle ilişkisini bozmak istemez ve çok ölçülü bir tepki verir. Zira Türkiye’ye karşı çok tepkisel bir tutum Türkiye-İsrail ilişkilerini çatırdatabilir. Aslında Irak’ın geleceğinin ne olacağı da Türkiye-İsrail ilişkilerini değiştirebilir. Çünkü İsrail Irak’ta üstü örtük bir aktör. Türk diplomatlar İsrail’e, “Kuzey Irak’ta Kürt devletini desteklemekle büyük hata yaparsınız. Irak parçalanırsa Güneyde bir Şii devleti kurulur ve bu Şiiler sizi yutar” diyorlar. İsrail istihbaratını suçluyorlar.

İsrail Bağımsız Kürt devletinin kurulmasını niye istiyor?

Çünkü İran Güney Irak’ta çok etkili. Kürt devletini, İran’ı dengeleyecek, Arap dünyasını bölecek bir faktör olarak görüyor İsrail. Orayı kalkındırırsam, orada ileri teknoloji içeren üsler kurarsam Kuzey Irak bir güç haline gelebilir. Nitekim İsrailli akademisyenler “Irak’ın bölünmesi bizim işimize gelir” diye geçmişte açıkça söylüyorlardı. Şimdi Türkiye’nin siyaseti sonucunda daha az yüksek sesle dillendiriyorlar. Ama bu bir gerçek. Kerkük’ten gelen haberlere göre, Barzani’ye karşı çıkan Kürt grupları İsrail’in hemen ortadan kaldırdığı söyleniyor. İsrail istihbaratının gizli uçları bizzat taşeron gibi orada hizmet yapıyor. Çünkü Kuzey Irak’ta sadece Barzani yok. Barzani İsrail’in desteğiyle kendisine alternatif çıkacak liderlerin sesini kesiyor. İsrail suskunlaştırıyor onları.

Türkiye-İsrail ilişkileri hangi noktada şimdi?

Stratejik vizyonumuz, menfaatlerimiz ortak değil ama askerî ilişkiler devam ediyor. Hatta İran’ın füzelerine karşı füze savunma sisteminin İsrail’den alınacağı söyleniyor. İran’ın Türkiye’ye füzeyle saldıracak bir senaryosu yok ama.

Gerçekte bu füzeler İran’a karşı değilse kime karşı alınıyor?

Biz kendimizi daha güvende hissedeceğiz, İsrail de sonuçta bunları satmış olacak. Onlar da mutlu olacak. Bir devletin temel kaygısı sınırlardır. Sınırların yeniden çizilip komşunun değişmesi konusunda İsrail’le ayrılığa düşüldüğünde ortada ilişki falan kalmayabilir.

Geçenlerde bizim gazetede Lale Sarıibrahimoğlu İsrail’le Türkiye arasında ciddi bir silah alışverişi olduğunu yazdı. İsrail’den silah alıyoruz. İsrail’le askeri ilişki nasıl gelişti?

Amerikan ambargoları söz konusu olduğunda İsrail önemli bir seçenek olarak ortaya çıktı.

28 Şubat’ın mimarı Çevik Bir’in bir İsrail silah firmasının temsilciliğini yaptığı yazılmıştı basında. İsrail’le askeri ilişkiler 28 Şubat sürecinde çok artmadı mı?

Tabii onun etkisi var. İsrail’le silah anlaşmalarının başını çeken kişilerden biri Çevik Bir’dir. Ama o döneme bakın... Bir tek askerler değil, iş dünyası da, başbakanlık içinde bazı insanlar da bu ilişkiyi desteklediler.

Arap dünyası bizim İsrail’den silah almamızı nasıl karşılıyor?

Silah almak çok farklı bir şey tabii. Antipatiyle izliyorlar. Ama İsrail’le dost olarak biz bir bakıma Arap ülkelerinin dostluklarını çektik. ‘İsrail’le dost oldu, aman Türkiye’yi yalnız bırakmayalım. Yoksa başımıza iş açar’ düşüncesiyle Arap ülkelerinin dikkatlerini çektik.

Türkiye, İsrail’le Hamas arasında arabuluculuk yapabilir mi?

Türkiye aslında arabuluculuk yapmıyor. Kolaylaştırıcılık yapıyor. Taraflar görüşmek isterlerse görüştürüyor. Çünkü arabuluculuk güç isteyen bir şeydir. Kimini cezalandıracak, kimini ödüllendirecek. Arabuluculuk yapacak gücü yok Türkiye’nin. Suriye de, İsrail de birbirleriyle görüşmek istiyorlardı ve görüştüler. Türkiye bu iletişimi sağladı.

Türkiye Ortadoğu’da diplomatik ağırlığını artırıyor mu?

Eskiye nazaran Türkiye’nin Ortadoğu politikalarından daha çok söz edilir oldu ama esas politik ağırlık gerçekten kalıcı sonuçlar doğurabilmektir. Bu konuda şüpheliyim. Çünkü bu kadar gezilemez. Türkiye bölgeye genel bir ilgi gösteriyor, gidiyor geliyor. Esas etkili olan detaylı planlar yapmaktır. Bu görüşmelerin içi doldurulmalı. Türkiye Irak’ın geleceğiyle ilgili de projeler ortaya koymalı. Herkes Irak’ın toprak bütünlüğü korunmalı diyor. Ama nasıl korunmalı? Ortada henüz bir proje yok.



Bu haber 912 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,193 µs