Gökçek-Erdoğan: Başbaşa 10 Dk.

1 Ocak 2009 13:25 tsi
Başbakan, Melih Gökçek’i gerçekten içine sindirerek aday gösterdi mi? Ankara kulisleri bu soruya ekseriyetle ‘hayır’ diyor. Peki neden gösterdi? O da ‘matematik’ bir iş. Gökçek’in şimdi bilmesi gereken şu; kaybederse si

Başbakan Erdoğan’ın, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı için, artık başkentin bir tür alamet-i farikası haline dönüşmüş Melih Gökçek’i aday gösterme sürecinin bu denli uzamasında bir sır var elbette.

Aslında sır kelimesi Ankara politikasının kendine özgü patikaları söz konusu olduğunda anlamsız. Zira işin başında “aksi düşünülemez” bir aday olarak belli olan Gökçek’in aday gösterilme sürecinin uzadıkça uzaması, ismi üzerinde bir tartışmanın olduğunu göstermiş bulunuyor.

Hatta daha ileri giderek Başbakan’ın Gökçek’i istemediği. Bu dönemdeki spekülasyonlar o kadar ayyuka çıktı ki, Büyükşehir’e ait bazı bilgilerin muhalete sızdırıldığı bile söylendi.

İlk açık sinyal ise Melih Gökçek’in oğlunun, Çankaya için aday gösterilip gösterilmeyeceği tartışmalarında yaşandı. Kabul etmek gerekiyor ki Başbakan ve AKP bu sancılı süreçten bileğinin hakkıyla sıyrıldı.

Parti aldığı bir kararla yakın akrabaların aday gösterelimeyeceğini onaylayınca mesele otomatikman ortadan kalktı. Aslında Gökçek’e yakın çevreler de biliyor ki, kendileri de bunu pek beklemiyordu.

Nihayetinde Gökçek-Kılıçdaroğlu “canlı” tartışmasıyla zirveye çıkan Ankara’nın akıbeti konusu iyi dallanıp budaklanmaya başladı.

AKP bir çok il ve ilçe adayını açıkladı ama merakla beklenen Ankara’yı ötelemeyi sürdürdü. Sürdürdükçe de gerilim yükseldi. Başbakan Ankara’da katıldığı ve yine bazı adayları açıklayacağı bir parti toplantısında, bazı katılımcıların, “Ankara’yı açıkla Başbakan” tezahüratları ile karşılaşınca, gerginliği elle tutulur hale getiren bir ikaz da bulundu...

“Buraya bazı yerlere mesaj göndermek için geldiyseniz, size farklı gözle bakarım”! Aslında zaten Başbakan Ankara ve Gökçek’e farklı bir gözle bakıyordu.

Genel Merkez ise Gökçek’in durumunun ne olacağına ilişkin medya ve tabandan gelen baskıları, “ilgili kurumlarımızda değerlendiriyoruz, anketler yapılıyor, MYK ve milletvekillerimize tartışıyoruz” diyerek savuşturuyordu.

Gerçek ise Başbakan’ın kararını hala verememesiydi. Kararın bu süreçlere bağlı olmadığı aslında bugün belli oldu ve Gökçek’in adaylığı için partinin ilgili kurumundan onay istenmedi.

Finale doğru Gökçek cephesinde de moral bozukluğu başlamıştı. Makul mazaretler ileri sürüldüyse de Başbakan’ın bir gezisine Gökçek uğurlamak için gelmedi.

Yine de bu süreç içinde kamuoyuna yansıyan bir veri doğruydu. Başbakan anketleri izliyordu ve bunlar zaman zaman Gökçek’in oylarını düşük gösterse de genel olarak Ankara’yı alabileceğine işaret ediyordu.

Gökçeksiz senaryolar ise daha kötüydü. Evet CHP adayı Karayalçın ismi AKP’nin rakiplerinde bir toparlanma yaratmıştı ama anketlerde Gökçek yeralmadığından bu derlenme daha trajik rakamlar ortaya koyuyordu.

Zira, genel AKP oyları içinde Gökçek’in de-Ankara özelinde-önemli bir oyu vardı ve geçen 15 sene içinde bu rakam kemikleşmişti.

Yine de Başbakan’ın Gökçek tercihini perçinleyen sadece bu olmadı. Hatta en önemlisi de olmadı. Mesele şuydu; Gökçek’in aday gösterilmediği bir seçimde eğer AKP Ankara’yı kaybederse, hatta kazansa bile oy oranlarında ciddi daralma olursa, Gökçek bir kahramana dönüşecekti.

Bunun siyasi ortamdaki genel etkisi de hesaplanmalıydı. Ankara’da AKP için neredeyse bir kabusa dönüşen Çankaya meselesi varken bir de büyükşehirin kaybedilmesi dramatik olurdu.

Tersi durumda ise işi kotarmak daha kolay olurdu. Yani Gökçek aday gösterilmiş ama AKP Ankara’yı yine de kaybetmiş olursa, fatura olduğu gibi Gökçek’e çıkaçak, Başbakan faktörü de bu tabloya eklendiğinde Melih Gökçek en azından AKP özelinde siyaseten bitecekti.

Peki ya Gökçek kazanırsa? O zaman zaten sorun yoktu. Başkent Ankara’da kalacak, tartışmalar da kısa sürede unutulup gidecek.

Bu haber 778 defa okundu.